Hadid Suresi Nedir, Kaçıncı Sure, Kaç Ayettir, Faziletleri, Faydaları,

Hadîd Sûresi. Kur’ân-ı Kerîm’în elli yedinci sûresi.

Mekke’de nazil olduğu yolunda bazı ri­vayetler varsa da İbn Abbas’tan gelen bir­çok rivayette sûrenin Medine’de indiği bil­dirilmiş ve bu husus müfessirlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüştür. İbn Atıyye el-Endelüsî. Hadîd sûresinin sadece başlangıç kısmının üslûp ve muh­teva bakımından Mekkî sûrelere benze­diğini ifade etmiştir. Onuncu âyetle, son­lara doğru yer alan ve Hıristiyanlık’taki ruhban sınıfının teşekkül şekline dikkat çeken âyetler ise tamamıyla Medenî sû­relere benzer. Bu sebeple Süyûtî, sûre­nin Mekkî olduğunu söyleyenlerin bile son âyetleri Medenî saydıklarını belirtir. Bezzâr, Taberânî, Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki ve Ebü’l-Kâsım İbn Asâkir gibi müelliflerin kaydettikleri bir ri­vayete göre Hz. Ömer kız kardeşinin ya­nına gittiği zaman üzerinde Hadîd sûre­sinin ilk âyetlerinin yazılı olduğu bir sahife görmüş. “Allah’a ve Resûlü’ne iman ediniz… İçinizden iman edip infakta bu­lunanlara büyük ecir vardır” (âyet 7) me­alindeki âyeti okuyunca iman etmiştir. Fakat Âlûsî, Hz. Ömer’in İslâmiyet’e gir­mesine sebep olan sahifenin üzerinde Tâhâ sûresinin yazılı olduğuna dair kuvvetli bilgiler bulunduğunu hatırlatarak yuka­rıdaki rivayetin zayıf kabul edildiğini söy­ler. Konuyla il­gili görüş ve rivayetler topluca değerlen­dirildiğinde Hadîd sûresinin İlk dokuz âye­tinin Mekke döneminde, diğer âyetleri­nin ise Medine yıllarında ve Mekke’nin fethinden sonra nazil olduğu sonucuna va­rılabilir. Âyet sayısı yirmi dokuz olan sû­renin fasılası (O’fj’j’û’o) harfleri­dir. Adını 25. âyette geçen ve “demir” anlamına gelen hadîd kelimesinden alır. Teşbihle başladıkları için “Müsebbihât” denilen beş sûrenin ilkidir (diğerleri Haşr, Saf, Cum’a ve Tegâbün sûreleridir).

Allah’ın bazı sıfatları, özellikle ilim ve kudretinin delilleri, iman etmenin, infak ve ihsanda bulunmanın gerekliliği, âhiretteki durumları bakımından müminler­le münafıkların karşılaştırılması, dünya hayatının anlamı, Hıristiyanlık’taki ruh­banlık uygulaması Hadîd sûresinin başlı­ca konularını teşkil eder.

Bir önceki sûrenin son âyetinde yer alan, “Rabbinin yüce ismini tenzihle an” emrinin açıklaması mahiyetinde olmak üzere göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsinin Allah’ı teşbih ettiğini bildiren âyetle başlayan sûrenin ilk bölümünde Al­lah’ın görünen ve görünmeyen âlemler-deki hükümranlığının büyüklüğü, kudre­tinin ve ilminin genişliği dile getirildikten sonra insanlar kendilerini imana davet eden, aydınlığa çıkarmak isteyen Peygamber’e inanmaya çağırılır. Dünya malının emanet olduğuna işaret edilerek infakın gerekliliği üzerinde durulur. Bu arada Mekke fethinden (daha zayıf bir görüşe göre Hudeybiye Antlaşmasından) önce infakve cihad gibi faaliyetlerde bulunan­ların fetihten sonra bu hayırları yapanlar­dan daha üstün olduğu, her halükârda Al­lah rızası için iyilik edenlerin daha fazlası ile ödüllendirileceği bildirilir.

İkinci kısımda (12-19), samimiyetle ina­nan erkek ve kadın müminlerin âhirette elde edecekleri kazanç ve mükâfatlara dikkat çekilir; buna karşılık dil ucuyla “inandık” demekle birlikte şeytanın aldat­masına kapılıp şüpheler içinde boğulan ve müslümanların bir felâkete uğrama­larını dört gözle bekleyen erkek ve kadın münafıkların âhiretteki acıklı durumları tasvir edilir. Allah yolunda infak etmenin O’na güzel bir borç (karz-ı hasen) vermek gibi olduğu vurgulanır ve bunun iman­daki ihlâs ve samimiyeti ortaya koyduğu belirtilir.

Konusuna uygun olarak etkileyici bir üslûbun hâkim olduğu üçüncü bölümde (20-24) dünya hayatının geçici ve aldatıcı olduğu, bu sebeple Allah’ın mağfiretini ve cennetini kazandıracak işlerde yarış­manın icap ettiği anlatıldıktan sonra her şeyin Allah’tan geldiği, dolayısıyla insan­ların kaybettiklerine üzülmemeleri, elde ettikleriyle de şımarmamaları gerektiği ifade edilir.

Sûrenin son bölümünde (25-29) insan­ların adaleti yaşatabilmeleri için Allah’ın peygamberlerle kitaplar gönderdiği belir­tilir; ayrıca hem güç sembolü olan hemde İnsanlara çeşitli faydalar sağlayan de­mirin de bir nimet olarak yaratıldığından söz edilir. Âyetin üslûbundan, Allah’ın di­nine ve peygamberlerine yardım eden. hak ve adaleti ayakta tutmak isteyen­lerin bu gayelerini gerçekleştirebilmek için demirle sembolize edilen maddî güce ve siyasî otoriteye sahip olmaları gerek­tiği anlaşılmaktadır. Sonraki âyetlerde Hz. Nuh’un. İbrahim’in ve diğer peygamber­lerin gönderilişine işaret edilmekte; özel­likle Hz. îsâ’nın ve ona bağlananların şef­kat ve merhameti temsil ettikleri, bunun yanında bir de ruhbanlık icat ettikleri hal­de buna hakkıyla riayet etmedikleri bil­dirilmektedir. Sûre. müslümanlardan, ilâ­hî emirlere uyup imanda sebat göster­melerini isteyen, böyle yaptıkları takdir­de Allah’ın kendilerine yardım edeceğini ve yollarını aydınlatacağını müjdeleyen, ilâhî lütuf ve İkrama müslümanların Ehl-i kitap’tan daha çok lâyık olduğuna işaret eden âyetlerle sona erer.

Hadîd sûresinden itibaren beşi tesbih­le başlayan on sûre Medine’de nazil olan son sûrelerdir. Daha önce inen sûreleri ta­mamlayıcı nitelikteki bu sûreler iman ve ahlâkla ilgili son bilgileri, son öğütleri ih­tiva eder. Bunlarda doğru bilginin, sağ­lam iman ve tutarlı davranışın ne olduğu anlatılır.

Sûrenin fazileti hakkında İrbâd b. Sâriye’den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber yatıp uyumadan önce Müsebbihâfı okur ve bunlarda bin âyet­ten daha faziletli bir âyetin bulunduğunu söylerdi”. Übey b. Kâ”b’dan ri­vayet edilen ve bazı tefsirlerde yer alan, Hadîd sûresini okuyan kimsenin Allah’a ve peygamberlerine inananlardan sayılacağını bildiren hadisin mevzu oldu­ğu kabul edilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski