İslâm dini, bir erkeğin kendi isteğiyle veya isteği dışında hadım edilmesini yasaklayıp haram kılmıştır. Bu konuda İslâm âlimleri arasında icmâ vardır (ibn Hazin, s. 157). Hadım edilecek kişinin hür veya köle. müslüman veya gayri müslim oluşu bu hükmü değiştirmez. Ancak kısas bundan istisna edilmiş olup Hz. Peygamber. “Kölesini hadım edeni hadım ederiz” (Ebû Dâvûd, “Diyât”, 7) demiştir. Hukukçuların çoğunluğu, şartların gerçekleşmesi halinde kişinin ceza olarak hadım edilebileceğini kabul ederken Hanefîler kısas değil diyet gerekeceği görüşündedirler. Resûl-i Ekrem ile birlikte savaşlara katılan ve uzun süre ailelerinden uzak kaldıkları için cinsî arzu duyan bazı müslümanlar bu arzularına gem vurabilmek amacıyla hadım olma izni istemişlerse de Hz. Peygamber buna müsaade etmemiştir (Buhârî, “Tefsîrü’I-Kur’ân”, 5/9, “Nikâh”, 8; Müslim, “Nikâh”, II).
Hayvanların iğdiş edilmesi konusunda İslâm âlimleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Abdullah b. Ömer, Resûl-i Ekrem’in atların ve diğer hayvanların iğdiş edilmesini yasakladığını haber vermektedir {Müsned, II, 24). Şâfıî âlimlerinden Nevevî, eti yenmeyen hayvanların iğdiş edilmesinin haram, eti yenenlerin ise küçükken caiz, büyüyünce haram olduğunu naklederken (Şerhu Müslim, IX, 177) bu görüşün dayanağı veya bu ayırımın sebebi hakkında bilgi vermez. Mâliki” âlimlerinden Kurtubî, besi ve benzeri bir fayda söz konusu ise bazı âlimlerin hayvanların iğdiş edilmesini caiz gördüğünü belirttikten sonra farklı görüşleri de nakleder {el-Câmi\ V, 390). Hanefî mezhebinde, atların iğdiş edilmesi hususunda caiz veya haram olduğu şeklinde iki rivayet vardır. Diğer hayvanlar içinse bu işlemin bir fayda temini veya bir zararın önlenmesi maksadıyla yapılması durumunda caiz; aksi halde haram olduğu ifade edilmiştir. Mâverdî’nin, muhtesibin görev ve yetkilerini sayarken. “İnsanların ve hayvanların hadım ve iğdiş edilmesine engel olur ve bundan dolayı te’dib cezası uygular; kısas veya diyet söz konusu ise niza ve inkâr olmadığı takdirde bu hakların ödenmesini temin eder” (ei-Ahkâmü’s-suttâniyye, s. 338-339) demesi, onun da hayvanların iğdiş edilmesini caiz görmediğini ortaya koymaktadır. Hanbetî mezhebinde bir görüşe göre semizleşmeleri için koçların iğdiş edilmesi caiz, bir görüşe göre ise atlarda olduğu gibi mekruhtur. İğdiş edilmiş hayvanların kurban edilmesi bütün mezheplerce caiz görülmüştür. Öyle anlaşılıyor ki hayvanın iğdiş edilmesini kabul etmeyenler bu işlemi hayvana eziyet, Allah’ın yarattığı şekli değiştirme ve tabii dengeyi bozma olarak görmektedirler. Kabul edenler ise bu işlemin sırf hayvana eziyet veya putperestlik dönemi kalıntısı bir âdet olarak yapılmasının caiz görülmeyeceği ve yasaklayıcı rivayetlerin böyle bir maksada matuf olabileceği, meşru bir yarar sağlaması halinde ise caiz olması gerektiği noktasından hareket etmektedirler.
Hadımlık kişinin hak ve yükümlülüklerinde bir değişiklik meydana getirmez. Hadımlar miras hukuku, şahitlik gibi konularda normal erkeklerle aynı statüye tâbi oldukları gibi kadınlarla olan sosyal münasebetleri açısından da diğer erkeklerden farkları yoktur. Meselâ müslüman bir kadının, yakın akrabası olmayan hadım bir erkekle yalnız başına bir arada bulunması veya böyle bir kişinin yanında el ve yüz hariç vücudunun herhangi bir yerini açması haramdır.
İslâm aile hukuku hadımlığı evlilik engeli saymaz. Fakat evlendikten sonra kocasının hadım olduğunu anlayan kadının, bu durumu ileri sürerek boşanma isteğiyle mahkemeye başvurup vuramaya-cağı hususu İslâm hukukçuları arasında tartışmalıdır. Ayrıntıda bazı farklı görüşler ileri sürülmekle genel olarak erkeğin cinsî birleşmede başarısız kalması kadının ayrılma talebi için yeterli görülmüştür. Eğer kocanın erkeklik organı kesik ise (mecbûb) bu durumda dört mezhebe göre de kadın boşanmak için mahkemeye başvurabilir ve bu talebi hemen yerine getirilir.
Nikâh akdinde kadın için belirlenen me-hir. Hanefî ve Hanbelî mezheplerinde “hal-vet-i sahîha” ile kesinlik kazanır ve bundan sonra taraflar ayrıfsalar da erkek mehrin tamamını öder. Hanefî mezhebine göre kocanın hadım olması bu hükmü değiştirmez. Eğer koca mecbûb ise Ebû Hanîfe’ye göre hüküm yine aynıdır. Ebû Yûsuf ve Şeybânî’ye göre ise bu durumda koca mehrin yarısını öder. Ancak her üç âlime göre de ayrılık halinde kadın iddet bekler. Hanbelî mezhebinde bu konuda farklı rivayetler vardır (bk. İbn Ku-dâme, VIII, 64-65).
TDV İslâm Ansiklopedisi