Hafs el-Ferd Kimdir, Hayatı, Eserleri, Görüşleri, Hakkında Bilgi

Ebû Amr (Ebû Yahya) Hafs el-Ferd {Ö. 204/820’den sonra) Mu’tezile veya Neccâriyye’ye mensup ilk kelâmcılardan.

İbnü’n-Nedîm’e göre aslen Mısırlı olup daha sonra Basra’ya gitmiş, Mu’tezile kelâmcılarından Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf’m derslerine katılmıştır. Başka bir kaynağa göre ise önce Ebû Yûsuf tan ders okuya­rak talebeleri arasına girmiş, ardından Mu’tezile’ye meyledip onları savunmuş ve Mu’tezile kelâmcılarından sayılmıştır. İmam Şafiî ile çağdaş olan Hafs’ın onunla kelâma dair tartışmalar yaptığı, Kur’an’ın mahlûk olduğu İddia­sından dolayı Şafiî tarafından tekfir edil­diği, Şafiî’nin kendisi hakkında iyilik dile­mesi için kötü tutum ve bid’atlanndan tövbe etmesini istediği nakledilmektedir.. Hafs’ın Ebü’l-Hüzeyl, Ebû Yûsuf ve Şâfıî ile irtibatının hangi tarihlerde olduğu bilinmemekte, ancak İmam Şafiî’yi vefatıyla sonuçlanan has­talığı sırasında ziyaret ettiği kaydedil­mektedir.. Onun yakın ilişki İçinde bulunduğu ve birçok fikrine iştirak ettiği kimse Dırâr b. Amr’dır. Mu’tezile kelâmcısı Hayyât, Dırâr ile Hafs’ın Allah’ın mâhiyeti (sıfatları) hakkındaki ve kulların fiillerinin Allah tarafından yaratıldığı şeklindeki görüşlerinden dolayı Mu’tezi-le’den ayrılarak Müşebbihe’ye geçtikleri­ni İleri sürer. Ayrıca Bişr b. Mu’temir’den naklettiği bir şiirde de  Dırâr ile Hafs’ın Amr b. Ubeyd’e uyanlar­dan uzaklaşarak Cehm b. Safvân’ı imam edindikleri, onların Mu’tezile ile Mu’tezi-le’nin de onlarla ilgisi bulunmadığı ve Mu’tezile’nin onlardan dolayı ar duydu­ğu ifade edilir.

 

Hafs el-Ferd, Dırâr b. Amr gibi ilâhî sı­fatlar konusunda bir nevi ta’tîl görüşünü benimsemiş ve zât-ı ilâhiyyeye nisbet edi­len bütün sıfatları selbî mânada yorum­lamıştır. Buna göre Allah’ın meselâ âlim ve kadir olması demek cahil ve âciz ol­maması demektir. Yine bunlara göre Al­lah’ın sadece kendisinin vâkıf olduğu bir mâhiyeti vardır. Şöyle ki: Allah, zâtını de­lil veya haberle değil müşahede ile bilir; insan ise O’nun hakkında sadece delil ve haberle bilgi sahibi olabilir. Hafs ile Dırâr, ileri sürdükleri bu görüşün Ebû Hanîfe İle talebelerinden bir grup tarafından benimsendiğini söylemişlerdir. Onlar ay­rıca, Allah’ın cennette görülmesinin in­sandaki altıncı hisle mümkün olabilece­ğini kabul etmişlerdir. Hafs el-Ferd. Bişr b. Gıyâs el-Merîsî ve bunlar gibi düşünen bazı kelâmcılar, şer ile ilâhî irade arasın­daki ilgi problemini çözüme kavuştur­mak amacıyla olacaktır ki irade sıfatını zâtı ve fiilî olmak üzere ikiye ayırmışlar­dır. Allah’ın zatî olan irade sıfatı kendisi­nin ve yaratıklarının bütün fiillerine taal­luk ederken fiilî olanı. O’nun mükellef bulunan yaratıklarına itaatkâr olmalarını emretmesinden ibarettir. Hafs el-Ferd. kullara ait iradî fiillerin gerçek anlamda olmak üzere Allah tarafından halkedilip kul tarafından da kesbedildiğini söylemiş ve böylece bir fiilin İki faili olabileceğini kabul etmiştir. Fiilin işlenmesi mesele­sinde söz konusu edilen istitâat veya acz birer araz olmakla birlikte, Allah’ın araz­ları cisimlere çevirmesi mümkün oldu­ğundan, zaman faktörünü ortadan kal­dırmak suretiyle bunları cismin bir par­çası olarak düşünmek de mümkündür. Aslında cismi oluşturan cüzler arazlar­dan başka bir şey değildir.

Hz. Peygamber’den sonra yalnız icmâ-ın hüccet sayılacağı, dinî hükümler ko­nusunda nakledilen âhâd haberlerin delil kabul edilemeyeceği Hafs’a izafe edilen görüşler arasında yer alır.

Hafs el-Ferd’i cebri benimseyen kelâmcılar arasında zikreden İbnü’n-Nedîm ona Kitâbü’t-Tevhîd, KUâbii’l-İstitâh, Kitâbü’l-Ebvâb ü’l-mahlûk, Kitab fi’l-mahlûk hlâ Ebi’l-Hüzeyl, er-Red ‘ale’l-Mu’tezile, er-Red hle’n-Naşârâ adlı eserleri nisbet etmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski