Halidiye -Nakşibendi- Nedir, Tarikatı, Kolu, Özellikleri, Silsilesi, Hakkında Bilgi

Hâlidiyye. Nakşibendiyye tarikatının Hâlid el-Bağdâdî’ye (ö. 1242/1827) nisbet edilen kolu.

Yetiştirdiği çok sayıda halifeyi İslâm dünyasının çeşitli bölgelerine göndere­rek tarikatının yaygınlık kazanması için büyük gayret gösteren Hâlid el-Bağdâdî Hâlidiyye’nin kendisinden sonra devamı­nı sağlamak için bazı tedbirler aldı. Bun­ların başında rabıtanın sadece kendisine yapılabileceğini ilân etmesi gelir. Böylece Bağdadî tarikatın çeşitli kollara bölün­mesini önlemeyi amaçlamış olmalıdır, ölümünden kısa bir süre önce düzenle­diği vasiyetnamede yerine vasî ve başha-life olarak Şam’daki hankahinda ikamet eden İsmail el-Enârânryi tayin eden Hâ­lid el-Bağdâdî’nin arzuladığı birlik bir müddet sonra dağıldı. Gömüldüğü Şam Hankahı hiçbir zaman bir tarikat merkezi (âsitâne) haline getirilemedi. Çok geniş bir coğrafyada faaliyet gösteren halife­leri bağımsız hareket etmişler, hatta bazan birbirleriyle rekabete girişmişlerdir. Bunun sonucu olarak tarikat yer yer fark­lı özellikler kazandı. Bununla birlikte ge­nellikle aslî kimliğini korumayı başardı.

Hâlidiyye özellikle Kuzey İrak’ta. Doğu Anadolu’da ve İran’ın Kürtler’in yaşadığı kuzeybatı vilâyetlerinde büyük gelişme gösterdi. Bu bölgelerdeki Hâlidî şeyhleri­nin önemli bir özelliği, birkaç ailenin te­kelinde bulunan şeyhlik makamının ba­badan oğula intikal etmesi ve buna bağ­lı olarak şeyhlerin önemli bir siyasî et­kinliğe ve çeşitli imkânlara sahip olma­larıdır.

Hâlid el-Bağdâdî’nin önde gelen halife­lerinden olan Osman Sirâceddin et-Tavîlî (ö. 1866) bu tür Kürt-Hâlidî şeyh aileleri­nin kurucularındandır. İran sınırlarına yakın bir bölgede oturan Osman Sirâ-ceddin’in hem soyunu hem de tarikat silsilesini devam ettiren kişiler arasında Ömer Ziyâeddin ile (ö. 1900) oğulları Mu­hammed Necmeddin{ö. 1919), Muham­med Alâeddin (ö. 1953) ve Alâeddin’in oğlu Şeyh Osman Sirâceddin es-Sânî zik­redilebilir. 1958’de Irak saltanat devri­lince İran topraklarına geçen Osman es-Sânî (ö. 1997), İran şahının desteğiyle nüfuzunu sadece Kürtler arasında değil İran’ın bütün Sünnî azınlıkları arasında da yaymaya çalıştı. Halkı Şafiî olan ve XIX. yüzyılın ortalarında Hâlidî tarikatı ile tanışan Hazar denizi sahilindeki Tâliş bölgesinde başarılı oldu. 1979 İran İslâm devriminden sonra İran’dan ayrılıp faali­yetlerini önce Irak’ta, sonra Fransa’da ve Türkiye’de sürdürmek mecburiyetinde kaldı. Kuzey İrak’ta etkin olan bir başka Kürt-Hâlidî silsilesi de Seyyid Tâhâ Hak­kâri’nin kurduğu Nehri silsilesidir. 1880 yılında İran Kürdistanı ile İran Azerbay-cam’nda büyük bir isyanın liderliğini ya­pan Şeyh Ubeydullah Seyyid Tâhâ’nın oğ­ludur. Irak Kürtleri’nin siyasî hareketle­rinde büyük rol oynayan Barzânî şeyhle­rinin ilki olan Şeyh Tâceddin Seyyid Tâ­hâ’nın halifesiydi. Irak krallarına yakınlık­ları ile tanınan Bâmernîler’i de bu tür aileler arasında zikretmek gerekir.

Hâlidiyye, Kürt bölgelerinde elde ettiği bütün başarılara rağmen bu bölgelerde çok derin ve tarihî köklere sahip olan Kâdiriyye tarikatını büsbütün gölgeleye-medi. Bu iki tarikat zamanla birbiriyle kaynaştı. Birçok yerde, meselâ Mehâbâd Tekkesi’nde hem Nakşî hem Kâdirî âyini icra edilmeye başlandı.

Hâlidî şeyhlerinin siyasî mücadeleler­de Ön plana çıktıkları bir başka bölge Ku­zey Kafkasya’dır. Hâlid el-Bağdâdî’nin ön­de gelen halifelerinden İsmail Şİrvânî, XIX. yüzyılın ilk on yılında Hâlidiyye’nin Kuzey Kafkasya’da yayılmasını sağladı. Bu bölgeye Has Muhammed Şirvânî’-yi halife olarak tayin eden İsmail Şirvânî’nin silsilesini Muhammed Yarağî ve Ce-mâleddin Gazi-Gumûkî sürdürdüler. Ya-rağfnin müridlerinden Gazi Muhammed, Kuzey Kafkasya’da Ruslar’a karşı direniş hareketlerini yeniden başlattı. Gazi Mu­hammed (ö. 1832) ve onun yerine geçen Hamza Beg(ö. 1834) Ruslar tarafından şehid edildi. Cemâleddin Gazi-Gumûkî’-nin müridlerinden Şeyh Şâmil önemli za­ferler elde ederek yirmi beş yıl kadar Ruslar’a karşı koydu ve sonuçta 18S9’da teslim olmak mecburiyetinde kaldı. Di­ğer Hâlidî şeyhleri de XIX. yüzyıl boyunca ve bilhassa 1877’de vuku bulan büyük kı­yamda Kuzey Kafkasyalılar’ın direniş ha­reketlerinde önemli rol oynadılar. 1917′-de çarlık rejimi devrilince Uzun Hacı ve Hotsolu Necmeddln adlı iki Hâlidî şeyhi 1921’e kadar varlığını sürdüren Kuzey Kafkasya Cumhurîyeti’ni kurdular. Sov­yetler dönemi boyunca bölge halkı İsla-mî kimliğini büyük ölçüde Hâlidî şeyhle­rinin gayret ve nüfuzları sayesinde ko­ruyabildi. Kuzey Kafkasyalı Hâlidî şeyhle­rinin bir başka özelliği, bölgenin eski örf ve âdetlerinin yerine şer*î kanunların hâ­kim kılınması için sürekli şekilde teşeb­büste bulunmalarıdır.

Hâlidiyye tarikatı, Hâlid’in Mekke’ye halife tayin ettiği Şeyh Abdullah MekkT-nin müridlerinden Fethullah b. Safar Ali Minâvüzfnin (ö. 1852) gayretleriyle Rus hâkimiyeti altındaki diğer bir bölge olan İdil-Urallar’a girdi. Kazan Tatarları ara­sında Hâlidiyye’yi yayan şeyhlerin en et­kilisi Çistavlı Şeyh Mehmed Zâkir Efen-di’dir. Tataristan ve Başkırdistan Hâlidî şeyhlerinin en önemli lideri ise “mana sul­tanı” unvanı ile anılan Şeyh Zeynullah Resulev’dir. Buhara Nakşibendî şeyhlerin­den icazet alan Şeyh Zeynullah, 1870’te İstanbul’a uğradığı zaman Ahmed Ziyâ­eddin Gümüşhânevî’ye intisap ederek Hâlidî icazeti aldı ve memleketine dö­nünce büyük bir hızla tarikatı yaymaya başladı. Ruslar tarafından memleketin­den bir müddet için sürüldükten sonra bazı Tatar ulemâsının engellemelerine rağmen Troytsk şehrinde bir medrese kurdu. Bu medreseyi yalnız Tatar ve Baş-kırtlar için değil Kazak ve Sibirya müslümanları için de Hâlidiyye’nin bir yayılma noktası ve önemli bir ilim merkezi haline getirdi. Kuzey Kafkasyalı Hâlidî şeyhle­rinin aksine siyasî mücadelelerden uzak kalmayı uygun gören Resulev kültür fa­aliyetlerine daha çok önem verdi. Âlim-can Barudî ve Rızâeddin Fahreddin gibi büyük ilmî şahsiyetlerin Resulev’in mü-ridleri arasında bulunması dikkat çekici­dir. Oğlu ve halifesi Abdurrahman 1941′-de Rusya ve Sibirya müslümanlan Diya­net İşleri başkanlığına getirildi. Bunun dışında, Sovyetler döneminde Hâlidiyye’-nin İdil-Urallar’da ne derece faal olduğu konusunda kesin bir şey söylemek müm­kün değildir.

Arap dünyasında Hâlidiyye’nin en yay­gın olduğu ülke Suriye’dir. Tarikatın Şam’­da kök salmasına meşhur Hânı ailesinin büyük katkısı olmuştur. Hâlidiyye’nin te­mel kitaplarından el-Behcetü’s-seniy-ye fî âdâbi’t-tarîkati’1-aliyyeti’l-Hâ-Hdiyyeti’n’Nakşibendiyye’nm yazan Şeyh Muhammed b. Abdullah el-Hânî ile (ö, 1862), el-Hadâ’iku’I-verdiyye fîha-kâ’iki ecillâ’i’n-Nakşibendiyye ve es-Sa’âdetü’l-ebediyye fîmâ câ*e bihi’n-Nakşibendiyye’nm yazarı Şeyh Abdül-mecîd b. Muhammed el-Hânî (ö. 1900) bu ailenin en önemli şahsiyetlerindendir. XX. yüzyılda Şam’da faaliyet gösteren Hâlidî şeyhlerinin çoğunun silsilesi Siirtli îsâ b. Talha’ya (ö. 1913} ulaşır. Halifele­rinden Şeyh Ahmed Küftârû uzun yıllar Suriye Cumhuriyeti müftülüğü yapmış­tır. Suriye’nin diğer şehirlerinde de bir­çok Hâlidî şeyhi faaliyet göstermiştir. Bunlar arasında, silsileleri Hâlid el-Bağdâdî’nin Humus’taki halifesi Şeyh Ah­med TuzuktTye ulaşan ve İhvân-ı Müsli-mîn’in Suriye kolu ile yakından iş birliği yapan Şeyh Muhammed Hamîd el-Ha-mevî (ö. 1969) ve Halepli Şeyh Muham­med Nebhân (ö. 1975) Suriye iktidarla­rına karşı cephe almışlardır. Lübnan’ın Trablus şehri Hâlid el-Bağdâdfnin halife­lerinden Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî-nin (ö. 1858) zamanından beri Hâlidî ta­rikatının önemli bir merkezi olmuştur.

Hâlidiyye, Mısır’da uzun mazisi olan ta­rikatlar arasında önemli bir gelişme gös­teremedi. GümüşhânevTnin halifelerin­den bir Türk olan Mehmed Âşık Efendi için (ö. 1883) Mısır Hidivi Abbas’ın 1851′-de Kahire’de yaptırdığı tekkeye 19S4’te Mısır hükümetince el konuldu. Mehmed Âşık Efendi’nin silsilesinin bugüne kadar devam ettiği bilinmektedir. Gümüşhânevî’nin 1873’te Kahire’yi ziyareti sıra­sında hilâfet verdiği Mısırlı Cevdet İbra­him (ö. 1932) şeyhlik makamını oğlu îsâ’ya bıraktı. Mısır’da Hâlidîler’in en hatırı sayılan siması Şeyh Muhammed Emîn el-Kürdrdir (ö. 1914). Uzun yıllar Hare­meyn’de kaldıktan sonra Mısır’a geçen Şeyh Muhammed Emîn önceleri tari­katını yaymaktan çekindi. Ancak daha sonra rüyasında gördüğü mürşidi Şeyh Ömer’in bir emrine uyarak faaliyete baş­ladı. Tasavvufa karşı düşmanca tavırlarıy­la tanınan Selefîler’in muhalefetine rağ­men oldukça başarılı çalışmalar yapan şey­hin yerine önce oğlu Necmeddin, daha sonra torunu Abdurrahman geçti.

Hâlidiyye’nin İslâm âleminin en uzak bölgelerine kadar yayılmasında Hâlid el-Bağdâdînin Mekke’ye tayin ettiği halife­si Abdullah Mekkî (Erzincânî} önemli bir rol oynadı. Onun müridleri arasında yal­nız Türkler, Kırım ve Kazan Tatarları de­ğil. Hâlidiyye’yi Güneydoğu Asya’ya götü­ren Sumatralı Şeyh İsmail Minangkabavî de bulunuyordu. 1856’da Singapur’a gi­den Şeyh İsmail ertesi yıl Riau saltanatı­nın merkezi Penyengat adasına geçerek Sultan Muhammed Yûsuf’un Hâlidiyye’ye intisap etmesini sağladı. Malezya’da Pi-nang şehrine yakın Pondok Upeh köyün­de bir Hâlidî merkezi kuran Şeyh İsmail halife bırakmadan vefat etti. Abdullah Mekkî’nin ölümünden sonra Mekke’de fa­aliyet gösteren halifeleri Şeyh Yahya Dağistânî ile Şeyh Süleyman Kırımî hac yaptıktan sonra bir süre Mekke’de ika­met eden birçok Cavalı ve Sumatralı’ya icazet vererek tarikatın Güneydoğu As­ya’da yayılmasını sağladılar. Kırımlı Şeyh Süleyman’ın halifesi Şeyh Süleyman Züh-dü’nün Mekke’de kurduğu Cebelikubeys Hâlidî Tekkesi Güneydoğu Asyalı hacılar arasında büyük şöhret kazandı. Bu tek­kede yetiştikten sonra Cava ve Sumat-ra’nın çeşitli yerlerinde Hâlidiyye’yi ya­yanlar arasında Şeyh Celâleddin Cangking (Batı Sumatra), Hacı Muhammed Ar-sat (Cava) ve Şeyh Abdülvehhâb Rokan’i özellikle zikretmek gerekir. Şeyh Abdül­vehhâb, 1868’de Sumatra’nm kuzeyinde Lengkat şehri yakınlarında bir “pasant-ren” (hem medrese hem tekke vazifesi­ni gören kurum) tesis etti. Bâbüsselâm adıyla da tanınan bu kurum Şeyh Abdülvehhâb’ın vefatından sonra (1926) ilim ve tarikat merkezi ve Sumatra’nm başlı­ca ziyaretgâhlarından biri oldu. Şeyh Abdülvehhâb’ın tayin ettiği 126 halifeden Hacı Osman b. Muhammed (ö. 1984), Ma­lezya’nın Johore eyaletinde hâlâ faali­yetlerini sürdüren bir Hâlidî pasantreni kurdu. Son devir Malezya Hâlidî şeyhle­rinden biri de silsilesi başka bir yolla Şeyh

Süleyman Zühdü’ye ulaşan Hacı Ma’rûf-tur (ö. 1994). Bütün ülkede büyük bir saygıya mazhar olan Hacı Ma’rûf’un Negeri Sembilan eyaletinde kurduğu pasantren faaliyetlerine devam etmekte­dir.

Malezya ve Endonezya Hâlidî şeyhleri­nin bir özelliği de müridlerini yılın muh­telif zamanlarında süresi on İle kırk gün arasında değişen bir nevi toplu halvete sokmalarıdır. Ortadoğu Hâlidîleri arasın­da pek rastlanmayan bu uygulamanın ne zaman ve kimin tarafından tarikat usul­lerine ilâve edildiği bilinmemektedir.

Anadolu’da Halidilik, Silsilesi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski