Hamza Bey Camii. Yunanistan’ın Selanik şehrinde XV. yüzyılda yapılmış cami.
Evvelce adı Hamidiye bulvarı olan ve şehri doğudan batıya boydan boya geçen Egnatia caddesinin kenarında eski çarşı bölgesinin içinde inşa edilmiştir. Cami, içindeki üç satırlık Arapça kitabeden öğrenildiğine göre Hamza Bey’in kızı Hafsa (Hafîze) Hatun tarafından 872 (1467-68) yılında yaptırılmıştır. Ancak Hamza Bey’in kimliği hususunda karanlık noktalar bulunmaktadır. Hamza Bey hakkında küçük bir monografi yazan Ali Ziya Topaç, onun II. Murad ve Fâtih Sultan Mehmed dönemlerinde önemli hizmetleri olan ve Eflak Beyi Vlad Tepeş’e elçi olarak gönderildiğinde kazığa vurularak şehid edilen Hamza Paşa ile aynı kişi olduğunu ileri sürer. Ekrem Hakkı Ayverdi ise XV. yüzyılda sayılan fazla olan Hamza bey veya paşalardan herhangi birini tercih etmemiştir. Halk arasında Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Vlad Tepeş Hamza Paşa’yı 866′-da (1462) şehid ettiğine göre kızı tarafından 872’de (1467-68) onun hâtırasına bir cami yaptırılmış olması mümkündür.
Hamza Bey Camii Selanik şehrinin en kalabalık semtinin ortasında bulunuyordu. Bir Yunanlı araştırmacı, Hafsa Hatun’un yaptırdığı caminin küçük bir mescid olduğunu ileri sürer. Menâzııü’l-avûlim adlı eserinde Trabzonlu Âşık Mehmed. Hamza Bey Camii hakkında bilgi vermekte ve camiyi vakfedenin Hafsa Hatun olduğunu, Taşköprizâde Kemâleddin Mehmed Efendi’nin Selanik kadısı olduğu 1001 (1592-93) yılında, kendisine bu şehrin vakıflarını kontrol ve tescil görevini verdiği sırada vakfiyesini incelediğinde caminin Hamza Bey’in kızı Hafsa Hatun tarafından yaptırılmış olduğunu tesbit ettiğini yazmaktadır. Cami halk arasında Hafsa binti Hamza Bey adıyla anılırken sonraları kurucusunun babasının adıyla anılır olmuştur. Âşık Mehmed ayrıca, bu ibadet yerinin sadece bir mescid olarak tasarlandığını ve ufak ölçülerde kubbeli olarak yapıldığını, fakat şehrin gelişerek büyümesi üzerine burada cuma namazı kılınması gerekince üç tarafından genişletilerek bir de avlu eklendiğini bildirir.
Caminin bu tesbitten yaklaşık yirmi beş yıl sonra son derece harap bir duruma düştüğü anlaşılmaktadır. Bunun sebebinin zelzele mi yoksa yangın mı olduğu bilinmemektedir. Camide bulunan 1028 (1619) tarihli iki beyitlik Arapça bir kitabe binanın bir kapıcıbaşı tarafından ihya ettirildiğini haber verir. Vaktiyle Berlin’de Staatsbibliothek yazmaları arasında bulunan, şair ve vak’anüvis Mehmed Nergisi Efendi (ö. 1635) tarafından yazılan Hamza Bey Camii’ne ait vakfiye sureti Franz Babinger tarafından metni ve Almanca tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır (bk. bibi). 21 Rebî-ülevvel 1029 (25 Şubat 1620) tarihli bu belge. Seyyid Gazi oğlu kapıcı Mehmed Bey’in Selanik’te Hamza Bey’in bütünüyle harap olan, üstü ve duvarları yıkık halde bulunduğundan ibadet edilemez durumdaki camiinin içini ve dışını mükemmel biçimde yenilediğini haber vermektedir. Evliya Çelebi, 1078 Ramazanında (Şubat 1668} Selânik’i ziyaretinde kalabalık bir cemaate sahip kubbeli güzel bir bina olduğunu yazdığı Hamza Bey Camii’ni de ziyaret ederek bir kitabesinin kopyasını kitabına geçirmiştir. Ancak Selanik’teki Türk eserlerine ilgi göstermeyen yabancı seyyahlar bu camiden hiç bahsetmezler. Balkan Savaşı’ndan az önce Selanik tarihi hakkında etraflı araştırmalar yapan Rumen O. Tafrali, şehrin topografyasına dair olan kitabında bu eseri kısaca anarak avlu revaklarında görülen sütun başlıklarının Bizans asıllı olduğunu söyler. Bu konu sonraları işlenerek Türkler’in XVI. yüzyıl sonlarında II. Selim döneminde bu şehirdeki Bizans yapılarını yıktıkları ve mimari unsurlarını kendi binalarında kullandıkları iddiasına temel yapılmıştır.
Balkan Savaşı’nda Selanik kaybedildikten sonra Hamza Bey Camii de sahipsiz kalmış, buradaki bütün camilerde olduğu gibi minaresi yıktırılmış ve ana caddenin kenarında bulunduğundan avlu revakları dükkân haline getirilerek İbadet mekânı da sinema salonu yapılmıştır. 1953’te bu durumda olan mâbed daha sonra ufak çapta bir restorasyon görmüştür. M. Kiel 1970’te ve Ph. Bakhtsevanou 1985’te bu esere dair birer araştırma makalesi yayımlamışlardır. 1978 yılındaki zelzelede zarar gören yapının bir bölümü günümüzde (1997) mağaza olarak kullanılmakta ve çökme tehlikesi olan kısımları iskeleye alınmış bulunmaktadır.
Hamza Bey Camii’nin harimi kare planlı olup üstü, geçişi köşe trompları ile sağlanmış tek kubbe ile örtülüdür. Trompların alt uç başlangıçlarında üçgen dolguları mukarnaslıdır. Kurşun kaplı kubbe pencereli, sekiz köşeli bir kasnağa oturur. Mermer sütunlu son cemaat yerinin orta bölümü kubbeli, yanlarda olanlar çapraz tonozludur. Caminin XVI. yüzyılda büyütülmesi sırasında iki yanına birer kanat eklenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Kıble duvarında mihrapları bulunan bu kanatlar dikdörtgen planlıdır. Sağdaki (güney tarafı) kanadın planı bozulmuş ve düzensiz bir biçim almıştır. Bu kanadın dışında bulunan minarenin esas cami yapısının uzağında yer alması şaşırtıcıdır.
Cami, Türk döneminde şehrin iki ana caddesinin köşesindeki kavşakta kıbleye dönük olarak yerleştirildiğinden önüne ilâve edilen avlu ve revakları yamuk bir plana göre inşa edilmiştir. Revaklarda kullanılan sütunlar ve bunların başlıkları devşirme olup aralarında hayvan şekilleriyle süslü olan da vardır; ancak baklavalı Türk başlığı taşıyanlar da görülür. Geç bir dönemde avlunun üstü bir çatı ile örtülmüştür. Çok düzensiz bir planı bulunan avlu etrafındaki gözlerin üzerleri aynalı tonozlarla kapatılmış, sonraları bunların her biri dükkân haline getirilmiştir.
Hamza Bey Camii’nin, günümüzde hiçbir izi kalmayan ve Rumeli’deki bütün benzerleri gibi çok uzun olan gövdesi pahlı minaresi kesme taştan yapılmıştı. Selanik elden çıktıktan sonra bir süre daha ibadethane olarak kullanılan caminin kub-besindeki kalem işleri, içindeki yazı levhaları ve şamdanlar eski fotoğraflarda görülür. Mihrapla geç bir dönem işi tesiri bırakan geçmeli ahşap minber de yok olmuştur.
TDV İslâm Ansiklopedisi