Hamza Bey Külliyesi. Bursa’da XV. yüzyıla ait külliye.
Muradiye’nin batı kısmında, kendi adıyla anılan semte hâkim bir mevkide bulunan yapılar topluluğunun aslı cami, medrese, imaret ve beş türbeden meydana gelir; bugüne yalnız cami ile üç türbe ulaşmıştır. Külliyenin banisi, I. Mehmed ve II. Murad’ın veziriazamı Bayezid Paşa’nın kardeşi olduğu sanılan İzmir Fâtihi lakaplı Hamza Bey’dir. Fâtih Sultan Mehmed’in 866 {1462) yılında Eflak’a gönderdiği heyette yer alan Hamza Bey, Drakula lakabı ile tanınan Voyvoda Vlad Tepeş (Kazıklı Voyvoda) tarafından heyetin diğer üyeleriyle birlikte öldürtülmüş, daha sonra İstanbul’a getirilen naaşı Bursa’da toprağa verilmiştir.
Cami
Binanın inşa kitabesi yoktur; XV. yüzyılın ortalarında mescid olarak yapılmış, 1614’te Kazasker Muallimzâde Ahmed Efendi tarafından minber ilâvesiyle camiye çevrilmiştir. 1826 ve 1874 yıllarında tamirat geçirmiş ve bunların ikincisinde cümle kapısının üzerine bir kitabe yerleştirilmiştir. 1959 -1962 yıllan arasında Bursa Eski Eser Sevenler Derneği ve 1969’da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tekrar tamir ettirilen cami ile türbeler halen oldukça bakımlı durumda bulunmaktadır.
Tabhâneli (zâviyeli) camiler grubuna giren yapı beş kubbeli bir son cemaat yeri, ana eksen doğrultusunda üzeri birer büyük kubbe ile örtülü iki ana mekân ve bunlardan girişe göre öndekinin yanlarında yer alan kubbeli iki tabhâneden meydana gelmektedir. Kare planlı olan ana mekânlardan öndeki önce sekizgen, sonra onaltıgen şeklinde biçimlenmiş bir kasnağa oturan 8,5 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. Kasnakta camları renkli altı pencere ve on iki adet niş yer alır. Sekizgen kasnağın köşeleri kubbe yuvarlağına dokuz sıra, onaltıgen kasnağın köşeleri ise üç sıra mukarnasla bağlanmıştır. Mihrap tarafındaki kubbe Türk üçgenleriyle pahlanmış bir kasnak üzerinde yükselir. Kasnakta üç, mekânın duvarlarında altlı üstlü olmak üzere ikişerden altı adet yuvarlak kemerli pencere bulunur. Geniş bir çerçeve içine alınmış olan mihrap nişinin kavsarası altı sıra mukar-naslıdır. Dikdörtgen planlı tabhâneier. geniş kemerli birer eyvan şeklinde girişin önündeki mekâna eklenmiştir. Batıdaki eyvan, geçiş pandantiflerinde beş sıra mukarnas bulunan sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün güney duvarında yer alan mihrap yarı silindirik bir niş halinde ve sivri alınlıklıdır; nişin içinde dökümlü bir perde tasviri, çerçeve ve alınlıkta ise bitkisel motiflerin hâkim olduğu malakârî bezemeler görülür. Doğudaki eyvanın kubbesi, iki sıra iri bademden oluşan bir kasnak üzerine oturmaktadır. Buradaki mihrabın önceleri bir ocak olabileceği ileri sürülmektedir.
Son cemaat yerini teşkil eden kubbe örtülü beş bölümden ortadaki diğerlerinden daha yüksek ve cepheden dışa taşkın yapılarak bir taka benzetilmiştir. Bu bölümün kemerini taşıyan payelerin İç yüzlerinde mihrâbiyeler bulunur. Son cemaat yerinin batı kısmındaki bölümde, caminin müezzinlerinden Hocazâde Mustafa Efendi’nin kabri yer almaktadır. Son cemaat yerinin soldaki tabhâne duvarına bitiştiği yerde bulunan minare orijinal değildir. Tekşerefeli olan minarenin kaidesi tuğla ve kesme taştan, gövdesi tuğladan yapılmıştır; şerefesinin altına yerleştirilen iki sıra çini levhanın gövdeyi kuşattığı görülür.
Duvarlarda bir sıra kesme taş ve üç sıra tuğladan oluşturulan almaşık bir örgü kullanılmış ve aralara dikey tuğlalar konularak tek düzelik önlenmiştir. Kasnak, kemer gibi kavisli bölümlerde sadece tuğladan faydalanıl m ıştır. Saçak altında ve kubbe eteğinde testere dişi sıraları yer alır. Yapının içi süsleme yönünden zayıftır. Eski kalem işi bezemelerden hiçbir iz kalmamış olup mevcut süslemeler ve renkli camlar yenidir. Batı eyvandaki mihrabın alçı bezemeleri ve binanın ceviz ağacından yapılma ahşap pencere kanatlan ise eskidir.
Türbeler
Türbelerden caminin batı köşesine bitişik olan, kareye yakın dikdörtgen planlı ve tromplarla geçilen kasnaksız kubbe örtülüdür. Kenarları kabartma çerçeveye alınan duvarlar kapı ve pencere kemerlerine kadar bir sıra kesme taş, iki sıra tuğla ile, kemerlerden sonra ise geometrik desenler meydana getirecek şekilde dekoratif dizilmiş tuğlalarla örülmüştür. Kuzey cephesinde yer alan kapı ile iki yanındaki mermer söveli pencereler sivri kemerli alınlıklara sahiptir. Kapının üzerinde ayrıca yuvarlak kemerli, alçı şebekeli ve renkli camlı bir pencere daha bulunmaktadır. Türbedeki üç sandukadan biri Hamza Bey’in eşine, diğer ikisi kızlarına aittir.
Hamza Bey’in türbesi avlunun güneybatı köşesindedir. Kesme taş ve tuğladan inşa edilen sekizgen planlı türbenin üzeri yine sekizgen ve yüksek bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülüdür. Saçak altında iki. kubbe eteğinde ise üç sıra testere dişinin binayı çepeçevre dolandığı görülür. Kapı doğu cephesinde ve dar bir eyvan şeklinde dışa taşkın yapılmıştır. Gövdenin kapı ve mihrap tarafına rastlayanlar hariç diğer altı cephesinde birerden altı mermer söveli ve parmaklıklı, kasnağında ise alçı şebekeli ve sivri kemerli sekiz pencere bulunmaktadır. Hamza Bey’inkinden başka on iki sandukanın daha yer aldığı türbenin İçi oldukça sade, mihrabı mukarnaslıdır.
Bu türbenin yaklaşık 10 m. kuzeydoğusunda yer alan diğer türbe Hamza Bey’in torunu ve II. Bayezid’in damadı olan Kara Mustafa Paşa’ya aittir. Kare planlı yapının üzerini yüksek sekizgen kasnaklı bir kubbe örter. Kapı doğu cephesinde ve sivri kemerli derin bir eyvan şeklindedir. Duvarlara altlı üstlü dörder, kasnağa da cephe yönlerine bakan dört pencere yerleştirilmiştir; dört köşe ve sivri kemer alınlıklı olan alttakiler (girişin karşısına rastlayan sağdaki sağır) demir parmaklıklı, sivri kemerli olan üsttekilerle kasnaktakiler ise alçı şebekeli ve revzenlidir. Almaşık örgülü kesme taş ve tuğladan inşa edilen yapının saçak altını üç sıra testere dişi dolanır. Sivri kemerli bir mihrabın yer aldığı iç mekânda beş adet sanduka bulunmaktadır. Günümüze bazı duvar kalıntıları ulaşan medrese ise caminin kuzeydoğusunda yer alıyordu.
TDV İslâm Ansiklopedisi