Hamzaname Nedir, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hamzanâme. Hz. Hamza’nın (ö. 3/625) menkıbevî hayatı etrafında oluşan halk hikâyelerinin genel adı.

Hz. Hamza’nın cesareti, savaşçılığı ve güçlü şahsiyeti, şehid edilmesinden son­ra Araplar arasında destanlaşmaya baş­lamış, kısa zamanda meddah ve kussâs denilen şifahî Arap hikayecilerinin belli başlı konularından biri olmuştur. Daha sonra yazıya geçirilen bu hikâyeleri İran­lılar birtakım yeni unsurlar katarak ge­liştirmiş, Türkler de dinî bir muhteva ile zenginleştirmişlerdir.

Hemen bütün tarihî kahramanlarda olduğu gibi Hz. Hamza’nın savaşları da çeşitli İslâm milletlerinin halk hikâyeleri­ne intikal ederken gerçekliğini kaybet­miş, pek çok olağan üstü macera ve bu arada başka dönemlere, yer ve kişilere ait hadiseler onun şahsiyetine atfedilmiş-tir. Araplar arasında Sîretü Hamza, Esmârü’l-Hamza; İranlılar’da Kışşa-i Emîr Hamza, Kitâb-ı Rümûz-ı Hamza, Dâstân-ı Emîr Hamza; Türkler’de Hamza-nâme olarak bilinen bu destanî hikâye­lerin yapısı gibi teşekkülü için nakledilen rivayetler de karışıktır. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre Hz. Peygamber’in hikayecisi Sahîb-i Rû­mî ilk defa bir Hamzanâme tertip etmiş, daha sonra Ebü’l-Meâlî bunu genişletip altmış cilde çıkarmıştır. Mevcut Arapça Sîretü Hamza’larda müellifin Ahmed b. Muhammed Ebü’l-Meâlî el-Kûfî olduğu görülmekteyse de bunların XVI. yüzyıl­dan daha eskiye gitmediği anlaşılmakta­dır. İran versiyonunda ise bir nüshada Celâl-i Belhî’ye, başka bir nüshada Şah Nâsırüddin Muhammed Ebü’l-MeâlTye atıf­ta bulunulmaktadır. Şâhib-kırannâme adını taşıyan Farsça nüshalardan biri 1073 (1662-63) yılında yazılmıştır.

Bazı araştırmacılara göre Hamzanâmeler’in kaynağı. Târih-i Sîstân’da adı geçen Kışşa-i Meğâzî-i Hamza adlı ka­yıp bir kitaptır. Ancak buradaki hikâyele­rin kahramanı Resûl-i Ekrem’in amcası olan Hz. Hamza değil. Halife Hârûnürreşîd’e isyan eden İranlı Hamza b. Abdul­lah’tır (ö- 213/828). Hâricîler’den olan Hamza b. Abdullah Sind, Hint ve Serendib’e seferler yapmış, ona atfedilen kah­ramanlıklar İranlılar’ı uzun süre meşgul etmiştir. Zamanla Hz. Hamza’nın savaşlarına ait vak’alar da bu hikâyelere eklenmiştir. Böylece bu des­tanî maceralar Sünnîler’ce olduğu kadar Şiî çevrelerde de halk tarafından ilgiyle okunmuştur. G. M. Meredith-Ovvens, bü­tün belirti ve delillerin Hamzanâmeler’in İran kaynaklı olduğunu gösterdiği kana­atindedir. Van Ronkel de De Roman van Amir Hamza adlı ki­tabında  bu hikayelerdeki Hamza ile Şâhnâme’nm Rüstem’i ara­sındaki benzerliklere dikkat çeker.

Hamzanâmeler zengin, karmaşık ve bazan mükerrer maceraları içerdiğin­den her dildeki yazmaları farklı sayıda ciltlerden oluşmaktadır. İran kaynakların­da zikredilen ciltlerinin sayısı altmış do­kuz ile seksen iki arasındadır. Arapça’da ise pek çok epizot ihtiva eden on ile on beş cilt arasında değişmektedir. İran versiyonunda olduğu gibi Arapça olanlarda da kahraman tari­hî şahsiyetiyle bilinen Hz. Hamza değil, fakat yine Resûl-i Ekrem’e yakınlığı be­lirtilen tamamen farklı bir kişidir. Birçok milletin ilgi gösterdiği eser, Amiran-Darejaniani adıyla XII. yüzyılda Mose Khoneli tarafından Gürcüce’ye adapte edil­miştir. Ayrıca Hindistan’da yayılmış ve minyatür sanatkârlarına konu teşkil et­miştir. Aynı metin farklı ciltler halinde İn­gilizce’ye, Cava, Bengal, Tamil ve Malezya dillerine de çevrilmiştir.

Hamzanâme, büyük bir ihtimalle XIV. yüzyıldan itibaren Türkler arasında ilgi görmeye başlamıştır. Takiyyüddin İbn Teymiyye (ö. 728/1328), Suriye Türkmenleri arasında Hz. Hamza ile pek ilgisi olma­yan çeşitli Hamza hikâyelerinin anlatıldı­ğını zikretmektedir (Minhâcü’s-sünne, VII, 43). Hz. Hamza ile karıştırıldığı anlaşılan Hamza b. Abdullah’ın maiyetinde çok sa­yıda Türkmen bulunduğundan bu men­kıbelerin Türkler arasında yaygın olması tabiidir. M. Fuad Köprülü’nün, Bâbür’ün Vekâyi’de bahsettiğini söylediği Mîr Ser Berehne’nin yazdığı kıssa başka bir kişi olan şair Emîr Hamza’ya (ö. 625/1228) ait olmalıdır.

Yazılı metin haline gelmeden çok önce Hamzanâmeler’in sözlü bir gelenek ola­rak Türkler arasında itibar gördüğü an­laşılmaktadır. Millî bir karakter taşıma­makla beraber Türk halkı tarafından kı­sa sürede benimsenerek yaygınlaşmasın­da, İslâm dinine karşı büyük bir sevgi ve saygı beslenmesi yanında hemen bütün hikâyelerin özünde kahramanlık ve cihad anlayışının bulunması, Hz. Hamza’nın ce­sareti, dürüstlüğü ve daima zayıftan ya­na olması, Türk halkının onun şahsında kendi benliğini bulması da önemli bir se­bep teşkil eder.

Türkçe’de Hamzanâmeler

Türkçe Hamzanâmeler ilk defa XIV. yüzyılda, Emîr Süleyman’ın musahiplerin­den şair Ahmedî’nin kardeşi Hamzavî (ö. 815/1412-13) tarafından yazıya geçiril­miştir. Aslında anonim karakterde olan halk hikâyeleri arasında Hamzanâme’nin yazılı metinler halinde yaygınlık kazan­mış olması, Dede Korkut Hikâyeleri gi­bi destandan halk hikâyeciliğine geçiş dö­nemi kabul edilen X1V-XV. yüzyıllarda der­lenerek yazıya geçirildiği kanaatini güç­lendirmektedir. Hamzavî’nin Hamzanâ-me’si zamanla daha da yayılmış, özellikle yeniçeri ortalarında, sınır boyu kalelerin­de, hatta kahvehanelerde ya kitaplardan okunmuş veya meddahlar tarafından an­latılmıştır. Nitekim İstanbul kütüphane­lerinde bulunan nüshalarından bazıların­da eserin hangi tarihte, kim tarafından, hangi kahvehanede okunmuş olduğuna dair kayıtlar vardır. Süleyman Faik Efen­di, “Hamzanâme denilen efsâne-i kâzi-be”nin sahaflardan kiralanarak bazı yer­lerde okunduğunu, hafızası kuvvetli olan­ların bu hikâyeleri ezberleyip meddah tar­zında anlattıklarını kaydeder. Hamzanâme’de birbirini takip eden 200’e yakın hikâyede tarihî gerçeklerle ilgisi olma­yan çok değişik, bazan Kafdağı gibi ha­yalî ülkelerin, bazan gerçek kişilerle cin. peri gibi unsurların yer aldığı olağan üs­tü vak’alar anlatılır. Bunlar Hz. Hamza’­nın hiç gitmediği Rum. Seylan, Orta As­ya, Çin gibi ülkelerde geçer.

Hamzavi’nin nesir halinde yazıp yer yer kendi şiirleriyle süslediği Hamzanâme’­nin 360 cilt olduğunu Evliya Çelebi zikre­derse de arada kayıp bulunan defterler­le beraber son olarak LX1X. cildi görül­müştür (Türkçe Hamzanâme’nin Türkiye kütüphanelerindeki yazma nüshaları için bk. Sezen, s. 27-33). Türkiye dışındaki kü­tüphanelerde de birçok nüshası bulunan Hamzanûme’yle ilgili olarak Âşık Çelebi, XVI. yüzyıl şairlerinden İstanbullu Âhûremîrizâde Hâşimî”nin Hamza’nın Berkî ve Pûlâd-dil adındaki oğullarının kıssalarını yazdığını söyler.

Hamzanâmeler Batılı araştırmacıların da dikkatini çekmiştir. Türk-İslâm sanatı uzmanlarından Avusturyalı Heinrich Glück. 1550-1575 yılları arasında hazırlandığı ve aslının 1400 varaktan müteşekkil on dört cilt olduğu (TA, XVIII, 459) anlaşılan Viya­na Müzesi’ndeki bir Bâbürlü Hamzanâmesi’nde bulunan 100 kadar minyatür üze­rinde çalışarak İran resim sanatının Hint resim sanatına etkisini göstermeye çalış­mıştır {Die indische Miniaturen des Ham-za-Romanes im österreichischen Muse-um in Wien und in anderen Sammlungen, Wien 1925).

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski