Han Camii. Kırım Gözleve’de bulunan Mimar Sinan yapısı cami.
Kesin inşa tarihi bilinmemekte, 1552 yılında Kırım Hanı I. Devlet Giray tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir; Mimar Sinan’ın üç tezkeresinde de adı Tatar Han Camii şeklinde geçer.
Kırım hanları tahta çıkışlarında İstanbul’dan bir ferman alırlar ve bunları Han Camii’nde saklanan özel bir deftere kaydederlerdi. 1837 yılından sonra kaybolan bu defterdeki ilk imzanın I. Devlet Giray’a ait olduğu bilinmekte ve bu sebeple camiyi onun yaptırdığı sonucuna varılmaktadır. Halim Giray da Devlet Giray’ın Gözleve’de (Yevpatoriya) bir cami yaptırdığını kaydeder. 1834’teki restorasyon sırasında giriş kapısına konulan kitabede caminin 1552 yılında Devlet Giray tarafından inşa ettirildiği yazılmıştır. Devlet Giray zamanında Kırım’da savaş olduğundan ve şartlar böyle büyük bir inşaat için uygun bulunmadığından Steven’e göre yapım işi Devlet Giray’in veliahdı Mehmed Giray’a havale edilmiş ve onun tarafından bitirilerek 1564’te hizmete açılmıştır. V. Pyankova da mihrap duvarındaki nişte 979 (1571) tarihinin bulunduğunu söyler. Mimar Sinan’ın Kırım’a gidip gitmediği belli değildir; muhtemelen kendisi gitmemiş, inşaatları verdiği talimata göre bir kalfası ile yerli ustalar yürütmüştür. Çünkü onun 1550-i S57 arasında yoğun biçimde İstanbul’da Süleymaniye Camii ile meşgul olduğu bilinmektedir.
Kırım’ın en gösterişli mimari eseri olan Han Camii’nin yapımında sarı kireç taşı ve mermer kullanılmıştır. İç mekânın kıble tarafında merkezî kubbe ile aynı çapta bir yarım kubbe, yan taraflarında da üçer kubbeli iki nef yer alır; bütün kubbe kemerlerinin içe gelen ayakları sekizgen kesitli dört payeye oturur. Kuzey cephesinde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır; caminin kubbelerinin tamamı kurşun kaplıdır. Orta mekânın yüksekliği 22 m., genişliği 11 ,S metredir. Ana kubbe sekiz köşeli bir kasnağa oturur; kasnağın on altı penceresi orta mekânı çok iyi aydınlatmaktadır. Kubbenin çapı 11 m., birer galeri barındıran yan neflerin genişliği 4.65 metredir. Kuzeydeki ana kapıdan başka batı ve doğu cephelerinde de birer kapı mevcuttur. Batı cephesinde ayrıca tünel biçiminde bir merdiven bulunmakta ve küçük, üstü kapalı bir balkona çıkmaktadır; oradan da küçük bir girişle bu taraftaki galerinin güneybatı köşesinde yer alan ve hünkâr mahfili olduğu sanılan ahşap bir bölmeye geçilmektedir.
Orta mekânın önündeki yarım kubbenin altında beş dilimli mihrap bulunmaktadır. Mihrabın nişi mukarnaslarla doldurulmuştur; bunun iki tarafında yarım sütunçelerle başlıkları, üstünde de bir âyet göze çarpar. Mihrabın sağında orijinal olmayan bir minber vardır. Son cemaat yerinin kemerleri tahminlere göre 1896 restorasyonu sırasında kapatılarak ana kapı dışarıya kaydırılmış ve böylece bu girişin çift ahşap kapısı olmuştur. Asıl girişi teşkil eden iç kapı zengin bir oyma işçiliği gösterir ve kapı kemerleri mermerden yapılmıştır; üstünde de Arapça yazılı bir bant vardır. Son cemaat yerini galeriye bağlayan giriş kaldırılmıştır. Ana kapının sağında ve solunda mukarnas ve düğüm motifleriyle süslenmiş iki mihrâ-biye bulunmaktadır. Son cemaat yerinin doğu ve batı tarafları duvarlarla kapatılmış olup mekânı örten beş kubbenin kemerleri bu duvarlarla iki paye ve iki mermer sütun tarafından taşınmaKtadır; ortada yer alan payelerin önünde de birer kör sütun vardır.
Caminin kuzey duvarında sekizi kubbe kemerinin içinde, beşi aşağıda olmak üzere toplam on üç pencere yer almaktadır. Yukarıdakilerin üçü daire biçiminde, beşi sivri kemerli, çift sıra teşkil eden aşağı-dakilerin ise üstte bulunan ikisi sivri kemerli, alttaki üçü dörtgen sövelidir. Doğu ve batı duvarlarındaki kubbe kemerlerinin içinde beşer adet yuvarlak, yan netlerin dış cephelerinde ise alt sırada üçer adet dörtgen ve üst sırada ikişer adet sivri kemerli pencere bulunur; son cemaat yerinin yan duvarlarında da aynı düzenleme görülmektedir. Güney cephesinde alttakiler dörtgen, ortadakiler sivri kemerli ve üsttekiler yuvarlak olmak üzere üç sıra pencere mevcuttur. Yan galerinin güney cephesinde her katta birer pencere yer alır. Üst pencereler sivri kemerli, alttakiler dörtgen biçiminde olup alt pencerelerde demir, üstteki-lerde ağaç şebekeler vardır. Bütün bu pencereler camiyi görüntüye yumuşaklık veren bol bir ışıkla doldurmaktadır.
Bugünkü minareler 1977 yılında başlayan restorasyon çalışmalarında yapılmıştır. O tarihe kadar sadece temelleri duran minarelerin ne zaman ve neden yıkıldığı bilinmemektedir. Mevcut resim ve gezi notlarından birkaç defa yapılıp tekrar yıkıldıkları anlaşılan minarelerin temellerinden, orijinal hallerinin Mimar Sinan’ın bilinen klasik ince Osmanlı minare formunda olduğu anlaşılmaktadır. Son cemaat yerinin önünde XVII ve XIX. yüzyıllara ait birkaç mezar bulunmakta ve eski tarihlilerin başka bir yerden buraya nakledilmiş olduğu sanılmaktadır; yeniler Kırım Savaşı’nda ölen Osmanlı subaylarına aittir. Ayrıca burada III. İslâm Giray tarafından yaptırılan 1061 (1651) tarihli bir çeşme mevcuttur.
Cami zaman içinde büyük tamirler geçirmiştir. Bunların en önemlileri, son cemaat yerinin sütun araları örülerek kapalı mekân haline getirildiği 1834 tamiratı ile buranın eski haline çevrildiği, minarelerin yapıldığı ve camiye tekrar orijinal görünümünün kazandırıldığı 1977″-de başlayan büyük restorasyondur. Bu çalışmadan sonra yapı 1980’li yıllarda arkeoloji müzesi olarak kullanılmışsa da 1990 yılından itibaren geri dönen Kırım Tatarları’nın baskısı ile tekrar ibadete açılmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi