Hanya Mevlevihanesi -Girit- Tarihçesi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hanya Mevlevîhânesi. 1880-1924 yılları arasında Hanya’da faaliyet gösteren mevlevîhâne.

Girit’in Hanya sancağında i 880 yılında Kara Abdal Süleyman Şemsî Dede tarafın­dan kurulmuş olup Mevlevîliğin Ege ada­ları ve Mora yarımadasına yayılışı kadar bölgede gelişen siyasî olaylar açısından da önem taşımaktadır.

18Z8’de Konya’da dünyaya gelen Sü­leyman Şemsî Dede. on beş yaşında iken Şems-i Tebrîzî Dergâhı türbedarı Seyyid Emîrşah Kaygusuz Abdal Dede”ye intisap etti. Mevlânâ Dergâhı’nda çile çıkarıp hi­laf etnâme aldıktan sonra Sultan Dîvânî Dergâhı’na hizmet ve ilim tahsili için Afyonkarahisar’a giderek dört yıl burada kaldı. Daha sonra Bursa ve İstanbul’daki ziyaretgahları dolaştı. Aydın Güzelhisar Mevlevîhânesi şeyhi Horasanı Ali Dede’nin vefatı üzerine 1870 yılında bu dergâ­hın şeyhliğine tayin edildi. Bu görevde iken Hanya’daki Mevlevî muhiblerinin ısrarlı davetleri üzerine Hanya’ya gitti (1872). Geniş bir arazi üzerinde ve zengin vakıflarla kurduğu mevlevîhâneyi Mi’rac kan­diline tesadüf eden 27 Receb 1297’de (5 Temmuz 1880) hizmete açtı.

1302 (1885) tarihli mufassal vakfiye­sinden edinilen bilgiye göre mevlevîhâne, Hanya’nın Zirtop mevkiinde eski Tuzhâne (Selhhâne, Tuzla) karşısında, üç taraftan Murines, İstelyanos ve Suda caddelerine açılan, etrafı yüksek duvarlarla çevrili 35.000 m2’lik bir arazi üzerinde tesis edil­miş, büyük vakıf gelirleri ve 36.000 ku­ruşluk nakitle desteklenmiştir.

Vakfiye düzenlendiği sırada mescidi, semahanesi, türbe ve hazîresi, çile çıkar­maya, yemek pişirmeye ve çiledeki der­vişlerin ikametine tahsis edilmiş mutfa­ğı, biri dolaplı iki su kuyusu ve sarnıcı bu­lunan mevlevîhânenin haremlik ve selâm­lık binalarının inşaatları devam etmek­teydi. Vakfiyede ayrıca sarnıç, çeşme ve şadırvan yapılması, ağaç dikilmesi, bağ ve sebze bostanı için kaynak ayrılmıştır. Vakfiyeye göre bağ. meyve ve sebze bos­tanlarının mahsulleri öncelikle mevlevî­hânenin ihtiyaçları için kullanılacak, ihti­yaç fazlası ürün satılarak dergâha gelir temin edilecekti. Bu amaçla Hanya’da bir dükkân açılmış, ayrıca bir fırın ve değir­men işletilmiştir.

Yaşadığı müddetçe meşihatı ve mesnevîhanlığı kendine meşrut kılan Süley­man Şemsî Dede. büyük oğlu Mehmed Şemseddin Efendi’yi mesnevîhanlık ve mürşidlik, ortanca oğlu Hasan Hüsnü Efendi’yi mütevellilik, küçük oğlu Hüse­yin Arif Efendi’yi de Meşnevî okumak ve müderrislikle görevlendirmiştir. Diğer dergâh hizmetleri ise şunlardır: Karilik. aşırhanlık, na’thanlık, sersemâzenlik, ser-kudümzenlik. serneyzenlik, defzenlik, duâgûluk.

Vakfiyede matbah-ı şerif için vakfedi­len eşya ve malzeme kırk bir kalemde 112 adet olarak tek tek sayılmaktadır. Bu lis­te, yeni kurulan bir mevlevîhâne için ge­rekli mutfak malzemesini göstermesi açı­sından önemlidir. Vakfiyede ayrıca der­gâha vakfedilen 735 ciltlik 644 kitabın listesi de yer almıştır. Bunların otuz do­kuz cildini Mesnevi ve şerhleri oluştur­maktadır. Listede diğer kitapların yanın­da dönemin zihniyetini yansıtan Tercüme-i Telemak, Coğrafya, Atlas, Hen-dese-i Cedîd, Mecmûatü’l-mühendisîn, Risâle-i Hafriyye gibi eserler de yer almaktadır.

Şemsî Dede’nin 23 Zilhicce 1303’te (22 Eylül 1886) vefatı üzerine yerine geçen büyük oğlu Mehmed Şemseddin Efendi, postnişinliğin yanı sıra 1908’den ölümü­ne kadar (1924) Girit hâkimü’ş-şer’üği gö­revini de yürüttü. İkinci oğlu Hasan Hüs­nü Efendi de (ö. 1937) bu yıllarda Girit evkaf müdür muavinliği yaptı. Dergâh bünyesinde açılan özel rüşdiye mektebi (Mekteb-i Kebîr-i İslâm) müdürlüğü ve mu­allimliği görevini yürüten üçüncü oğlu Hüseyin Arif Efendi (ö. 1942) siyasetle de meşgul oldu, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çalışmalarına katıldı.

Mehmed Şemseddin Efendi’nin ayrıca Hilâliahmer Cemiyeti Girit şubesi başkanı olması dolayısıyla Hanya Mevlevîhânesi Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında, özellikle de Lozan Antlaşması ve mübadele esnasında zul­me ve baskıya uğrayan, yerlerini terke zorlanan müslümanlann sığınağı olmuş, haklarının arandığı ve yardımların toplan­dığı bir merkez haline gelmiştir. Meh­med Şemseddin Efendi’nin bu yıllarda Osmanlı Devleti’nin Girit’teki yarı resmî temsilcisi gibi çalıştığı. Konya Mevlânâ Müzesi Arşivi’nde muhafaza edilen Abdülhalim Çelebi’ye yazdığı mektupların­dan ve Osmanlı Devleti Atina sefirinin kendisine gönderdiği raporlardan anla­şılmaktadır.

1924 yılında nüfus mübadelesi şartlan gereği ailesini ve dergâhın bazı kıymetli eşyalarını, kütüphanenin bir kısmını, ba­basının ve bazı zevatın naaşlarını İzmir’e nakletmek için hazırlıklara başlayan Meh­med Şemseddin Efendi, İtalya’dan özel olarak kiralanan geminin Hanya Limanı’na yanaştığını dergâhın bahçesinden gö­rünce fenalaşarak orada öldü. Oğlu Bed­ri Efendi’nin (Özmen) (ö. 1995) gayretle­riyle İzmir’e ulaşan Şemsî Dede, Meh­med Şemseddin Efendi ve diğer zevatın naaşları, tarikat âdabına uygun bir mera­simle İzmir Mevlevîhânesi’nin hazîresine defnedildi. Mehmed Şemseddin Efendi’­nin Girit’teki başarılı çalışmaları dolayı­sıyla ailesi İyi karşılandı. Kardeşi Hasan Hüsnü Efendi meşihata getirilerek yeni bir mevlevîhânenin kurulması için çalış­malara başlandı, devlet tarafından arazi tahsis edildi. Ancak ertesi yıl tekkeler ka­patılınca arazi geri alındı. İzmir Mevlevî­hânesi’nin yıkılması üzerine iki şeyhin na­aşları Balçova Mezarlığı”na nakledildi.

Hanya’dan getirilebilen tekke eşyala­rından sakal-ı şerif İzmir Karantina Kili­se Camii’ne (Hüsnü Atabek Camii). “Allah” ve “Muhammed” lafızları ile dört halife­nin isimlerinin yazılı olduğu büyük levha­lar İzmir Asansör Camii’ne, kitaplarla iki büyük kristal avize ve saat ise Konya Mevlânâ Müzesi’ne hediye edilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski