Harabati Baba Tekkesi -Makedonya- Tarihçesi, Hakkında Bilgi

Rumeli’de Bektaşîliğin en önemli merkezlerinden biri olan tekke.

Günümüzde Makedonya sınırlan için­de kalan tekke, Kalkandelen’in (Tfetovo) gü­neybatısındaki Tekke mahallesinde bu­lunmaktadır. Kaynakların büyük bir kıs­mında Harabati Baba Tekkesi (Slav dil­lerindeki kaynaklarda Arabati Baba Tekija), bazılarında ise Sersem Ali Baba Tek­kesi adlarıyla zikredilen tekkenin ilk ba­nisi kabul edilen Sersem Ali Baba ile ikin­ci banisi Harâbâtî Baba hakkında yeterli bilgi yoktur.

Tekke, muhtemelen Dimetoka Bektaşî Âsitânesi’nde yetişip 958’de (1551) Kalkandelen’e gelen Sersem Ali Baba tara­fından kurulmuştur. Sersem Ali Baba’nın Kanunî Sultan Süleyman’ın veziri veya ha­nımı Mâh-ı Devrân Sultan’ın kardeşi ol­duğu, sultanın ısrarına rağmen görevin­den ayrıldığı, çeşitli tekkeleri dolaştığı, en sonunda Kalkandelen’den Necef e gi­dip orada vefat ettiği rivayet edilmekte­dir. Sadettin Nüzhet Ergun’un, 9S8’de (1551} Hacı Bektaş Tekkesi babası olup 977’de{1569) muhtemelen Kalkandelen’de vefat ettiğini söylediği Sersem Ali Ba­ba bu zat olmalıdır.

Kaynaklarda tekkenin ikinci banisi ola­rak gösterilen Harâbâtî Baba (ö 1194/ 1780), rivayete göre dört arkadaşı ile bir­likte Bektaşîliği yaymak için Rumeli’ye gitmiş. Kalkandelen’de iken yanan bir kandil görmüş, bunun Sersem Ali Baba’­nın ruhu olduğunu söyleyerek buraya onun için bir türbe yaptırmıştır.

Tekkenin kuruluşu hakkında başka gö­rüşler de bulunmaktadır. Hasluck, Ser­sem Ali Baba’nın kabrinin Muharrib (Mu­harrem) Baba tarafından keşfedildiğini ve onun tavsiyesiyle 1248’de (1832) Rızâ Pa­şa tarafından yaptırıldığını söyler. Krum Tomovski ve Galaba Palikruâeva gibi araş­tırmacılar tekkenin 1799’da yaptırıldığı görüşündedir. Ekrem Hakkı Ayverdi ise, XVI. yüzyılın sonlarına doğru yaptırılmış olan tekkenin Harâbâtî Baba dönemin­de Receb Paşa tarafından genişletildiği­ni söyler. Nitekim Bektaşî şairlerinden Tü-râbî’nin (ö. 1285/1868-69), “Receb Paşa ister gönülden yardım / Dergâhında Ser­sem Ali Baba’ya” mısralanndan tekkeyi ziyaret ederek yardımda bulunduğu an­laşılmaktadır. Halk arasında Recep Pa­şa’nın bu yardımıyla ilgili çeşitli menkı­beler anlatılır. Harâbâtî Baba’dan sonra on bir şeyhin görev yaptığı tekkenin 1230 (1815) tarihli vakfiyesi Kalkandelen Arşivi’ndedir (Arhiv na Gradot Tetovo).

Harâbâtî Baba Tekkesi çeşitli yapılardan oluşan bir tarikat külliyesidir. 26.700 m2′-lik bir alana kurulan külliye, 3 m. yüksek­liğinde mazgallı duvarlarla çevrilidir. Mo­loz taş duvarların kuşattığı avlunun dört tarafına birer kapı yerleştirilmiştir. Diğer Bektaşî tekkelerinin birçoğu gibi şehir merkezine uzak bir yerde kurulmuş olan Harâbâtî Baba Tekkesi’nin aynı tarikata ait yapılardaki mimari geleneği sürdür­düğü görülmektedir. Avlunun kuzeybatı tarafında mescid, semahane ve iki türbe yer alır. Türbelerden, on iki köşeli gövde üzerine on iki dilimli kubbe ile örtülü ola­nı Sersem Ali Baba’ya aittir. Ancak Ser­sem Ali Baba’nın Necef’te vefat etmiş ol­duğu doğru ise bu yapı bir makam-türbe olmalıdır. Türbenin önündeki hazîrede Receb Paşa ile tekkenin şeyh ve dervişle­rine ait on bir mezar bulunmaktadır. Hazîrenin doğusundaki ahşap direklere otu­ran sofa içinde mevcut açık türbe Harâ­bâtî Baba’ya aittir. Dikdörtgen planlı mescidle ahşap direklere oturan son cemaat yeri arasındaki irtibat, ana eksen üzerin­de açılan bir kapı ile sağlanmıştır. Son restorasyonlarda mescidin duvar köşele­ri kesme taş, diğer bölümleri ise moloz taştan yapılmıştır. Ahşap ve profilli kemerlere sahip olan mescidin örtü siste­mi kirpi saçaklı, kırma çatıdan meydana gelmektedir. Duvar, kubbe ve mihrap bö­lümlerinde alçı, tavan silmesinde kalem işi süslemeler vardır. Ahşap minber ka­ba bir işçilik arzetmektedir. Harim gün ışığını güneyde iki, batıda üç ve son ce­maat yerinde iki olmak üzere yedi pen­cereden sağlar. Mescidle bağlantısı olan semahanenin sadece doğu duvarı ayak­ta kalabilmiş olduğundan diğer kalıntılar semahanenin planı hakkında bir Fikir ver­memektedir.

Tekkenin diğer birimleri mihman evi, şadırvan-çardak, dervişhâne, aşevi, ha­rem, çeşme, samanlık ve ahırdan oluş­maktadır. Kiremitli kırma bir çatının ört­tüğü geniş saçakların altında yer alan iki katlı mihman evinin alt katında iki oda, kiler ve mutfak birimleri, üst katında üç oda bulunmaktadır. Şadırvan, geniş ah­şap saçakların teşkil ettiği gölgelik altın­da ahşap direkler üzerine açık bir sofa bi­çiminde düzenlenmiştir. Şadırvanın ba­tı tarafında fıskiyeli sekizgen bir havuz mevcuttur. Havuzun çevresinde dolanan sedirin arka kısımları tamamen açık olup buraya bir şadırvan mahiyeti kazandır­maktadır. Şadırvana bitişik sedir ağacın­dan yapılmış ahşap oyma kafesli bir kapı vasıtasıyla çardak bölümüne geçilmek­tedir. Kapının üzerinde ahşap oymalı al­tın yaldız kaplama bir âyet (el-Hicr 15/ 46), şadırvan kapısında da. “Yâ müfetti-ha’1-ebvâb, İftah lenâ hayre’l-bâb” ibare­si yer almaktadır. Her iki kısmın tavan bö­lümleri ahşap oyma göbek süslemelidir. Tekke kapısının kuzey kısmında bulunan dervişhânenin zemin katı moloz taş, üst katı ise kerpiçtendir. Dervişhâneye paralel olarak dikdörtgen planlı aşevi, külliye içinde fonksiyonunu günümüzde de sür­dürmeyi başaran yegâne yapıdır. Mes­cidle türbeler arasında küçük bir kapı ile geçilen iki katlı harem dairesi, tekkenin tahribe uğramamış yapılarından biridir. Zemin katı moloz taş. üst katı kerpiçten olup mor boya ile boyanmış, duvar köşe­likleri ise ahşapla kaplıdır. Zemin katta bir. üst katta ise iki oda vardır. Çatı altın­daki silmede bordur içinde kalem işi du­var süslemeleri ve Bektaşî sembolü olan bir aslan figürü yer almaktadır. Yapının üstü oluklu kiremitlerle örtülüdür. Mes­cidle şadırvanın arasında ve bahçenin tam ortasında iki çeşme bulunmaktadır. Ki­tabelerinden. Büyük Çeşme adı verilen çeşmenin 1205’te (1791), diğerinin 1260′-ta (1844) yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Tek­ke avlusunun doğusunda bulunan ve ori­jinal hali bilinmeyen yapı son yıllarda kat İlâve edilerek motele dönüştürülmüştür. Avlunun güney tarafındaki ahırın restorasyonu son yıllarda tamamlanmış olup günümüzde kışlık restoran olarak kulla­nılmaktadır. Tekkenin eski fotoğrafların­da, avlunun güney tarafındaki duvarın yanında buğday ambarları ve samanlığın yakınında iki katlı bir yapı daha görülür.

1912’de tekkenin kütüphanesinde 216 adet yazma eserin mevcut olduğu kayde­dilmektedir. Bu eserler günümüzde muh­temelen Üsküp’teki Narodna i Univerzitetska Biblioteka Kliment Ohridski adlı kütüphanenin Doğu dilleri yazmaları bö­lümüyle Üsküp îsâ Bey Kütüphanesinde bulunmaktadır.

Tekkenin kalem işi süslemeleri Kalkandelen Alaca Camii’nin (Paşa Camii) duvar süslemeleriyle benzerlik göstermekte­dir. Her iki külliyede de Mala Reka (Make­donya) köyünden gelen Torbeş (Makedon diliyle konuşan müslüman-Türk] asıllı ustaların çalıştığı bilinmektedir. Mescid ve harem dairesinin iç duvar yüzeyleriyle Harâbâtî Baba Türbesi yanındaki sofa kıs­mının duvar yüzeyleri manzara resimle­ri, geometrik şekiller ve bitki motifleriyle süslenmiştir. Harem dairesinin dış du­varında aslan figürü görülür. Mihman evi, harem dairesi ve şadırvanın tavanları ah­şap oyma işçiliğinin en güzel örnekleriyle süslenmiştir. Bitki motiflerinin hâkim ol­duğu alçı süslemeler ise sadece mescidin kubbesiyle tavan silmelerinde ve mihrap­ta bulunmaktadır.

Kalkandelen ve çevresinde Bektaşîliğin yayılmasında büyük etkisi olan tekke, bölgede önemli bir dinî merkez olarak fa­aliyet göstermiştir. Hatta gayri müsiim Makedon halkının dinî ve millî bayramla­rını tekke külliyesi içerisinde kutladıkla­rı bilinmektedir. Kaynaklardan, tekkenin Kalkandelen’den başka İstanbul, Tiran, Elbasan ve Selanik’te zengin vakıfları ol­duğu anlaşılmaktadır.

Balkan Harbi’ne kadar (1912) faaliyet­lerini sürdüren, ancak bu tarihten sonra harabeye dönerek büyük bir kısmı yıkı­lan Harâbâtî Baba Tekkesi, 1967’de Kalkandelen’deki bir tekstil fabrikası tara­fından restore edilip turistik amaçla hiz­mete açılmıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski