Hasan Ağa (Kethüda) Camii -Adana- Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hasan Ağa Camii. Adana’da Ramazanoğullan dönemine ait cami.

Ali Ağa mahallesinde Yağ Camii’nin 150 m. kadar güneyinde yer alan ve asıl adı Hasan Kethüda Camii olan eserin ne zaman yapıldığı belli değildir. Halk arasın­da dolaşan bir rivayete göre. Ramazanoğlu Pîrî Paşa’nın beylerbeyi olarak Adana dışında bulunduğu sırada, Ulucami’nin yapımına nezaret eden kethüdası Abdul­lah oğlu Hasan Ağa tarafından bu inşa­attan arttınlan malzeme ile yaptırılmış­tır. Bu rivayetin doğruluk derecesi bilin­memekle birlikte her iki eser arasında, harimin yan tarafında yer alan dikine me­kânlardan başka kubbeleri örten oluklu kiremitler, çiniler ve mihraplarla minber-lerdeki renkli taş işçiliği bakımından bü­yük benzerlikler bulunduğu dikkat çek­mektedir. Bu benzerlikler ve Ulucami’nin tamamlanış tarihinin 1541, türbesindeki çini kaplamalı lahitlerden en yeni tarih­lisinin de 1552 yılına ait olduğu dikkate alındığında XVI. yüzyılın ortalarında ya­pıldığı söylenebilir.

Tamamen kesme taştan inşa edilmiş olan ve mevcut haliyle dıştan dışa 24,00 x 36,45 m. boyutlarında bir alan kapla­yan cami, tek kubbeli bir harimle bunun iki yanında dikdörtgen planlı birer me­kân ve kuzeyinde yer alan revaklı bir av­ludan oluşmaktadır. 1814 ve 1946 yılla­rında iki büyük tamir geçirdiği bilinmek­te ve bu tamirler sırasında harimin iki ya­nındaki dikdörtgen mekânların değişikli­ğe uğradığı, avlunun üç tarafında bulu­nan revakların ise tamamen ortadan kal­dırıldığı görülmektedir. İlk yapıdan günü­müze ulaşan orijinal kısımlar harim, mi­nare ve son cemaat yerinin bir bölümün­den ibarettir. Doğu, batı ve kuzeyden sa­de görünüşlü üç kapı ile girilen küçük av­lunun kıble tarafında arka arkaya iki sıra revak bulunur. Bunlardan öndeki, dört ince sütun üzerine oturan bir sakıftan, harime bitişik olanı ise (son cemaat yeri) dört sütun üzerine binen üç kubbeden meydana gelmiştir. Onarımlardan biri sı­rasında kalın birer ayak içine alınmış olan uçlardaki sütunların üzerinde görülen üzengi taşlarından ve iki yan duvardaki birer pandantif izinden, eskiden öndeki revakın doğu ve batı uçta kuzeye doğru dönerek avluyu fırdolayı kuşattığı tah­min edilmektedir. Son cemaat yeri revakının kubbe sayısı halen üç ise de aslında bunların beş tane oldukları anlaşılmakta­dır; fakat bu kubbeler harimin kapısına göre biraz doğuya kaymış vaziyettedir.

Harimin 10,70 m. çapındaki kubbesi, doğrudan doğruya dört duvar üzerine binen sekizgen bir kasnağa oturmakta, köşelerde geçiş unsuru olarak trompla­rın kullanıldığı görülmektedir. Bu kubbe de son cemaat yerinin kubbeleri gibi ma­hallî geleneğe uygun olarak oluklu kire­mitlerle kaplanmıştır. Sade birer mihra­bı bulunan ve düz örtüyle örtülmüş olan yan kanatlar harime ikişer kapı ile bağlan­maktadır. Harimin kuzeydoğu köşesinde­ki çokgen gövdeli ve şerefesinin altı mu-karnaslı minareye doğudaki yan mekân­dan geçilerek girilmektedir.

Harim kapısı üç taraftan bir sıra dama­lı, iki sıra pahlı silme ile çevrilmiş, bu çer­çeve ile basık kemerli atkı arasında kalan üstteki kısma mukarnaslı bir silme daha yerleştirilmiştir. Aynı çerçeve ve silmenin son cemaat yeri mihrabiyesinde de uy­gulandığı görülür. Zarif mukarnaslarla ni-hayetlenen yuvarlak nişli mihrapta, özel­likle dört kollu çark motifleriyle dikkati çeken Memlüklü tarzı renkli taş İşçiliği hâkimdir. Aynı şekilde tezyin edilen, fa­kat nisbeten daha sade bir görünüşe sa­hip olan mermer minberin aynalıkların­da geometrik kompozisyonlu birer üçgen göbek yer almaktadır. Harimin kuzeyini boydan boya kateden ahşap mahfilin alt yüzü, Adana’da başka hiçbir eserde gö­rülmeyen zengin ve başarılı kalem işle­riyle bezenmiştir. Ahşap kapı kanatlan geometrik, pencere alınlıklarının çinileri ise bitkisel motiflerle süslüdür.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski