Hasan Baba Tekkesi -Tesalya- Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hasan Baba Tekkesi. Yunanistan’ın kuzey kesiminde Tesalya’da tekke külliyesi.

Tesalya’da bugün adı Larissa olan Yeni­şehir ile Ampelakia arasında Tempe (Tempi) vadisinde Yenişehir’in 20 km. kadar uzağında bulunan Hasan Baba Tekkesi’-nin kurucusu ve kuruluş tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır.

Osmanlı medeniyetinde, zor geçit ve­ren boğazların korunması ve yöreden ge­çen yolculara gerektiğinde yardımcı olun­ması için buralarda kurulan tekkelerin dervişleri görevlendirilmişti. Hasan Baba Tekkesi bu türden önemli tesislerden bi­riydi. Tekkenin ayakta kalabilmiş yapıla­rından biri. mimarisi ve bilhassa duvar Örgüsü bakımından XV-XVI. yüzyılların ya­pı sanatına işaret etmektedir. Ömer Lutfi Barkan’ın, Kanunî Sultan Süleyman dö­nemine ait 732 nr.h Paşa İli Delteri’n-den derlediği notlar arasında, “Zâviye-i Hasan Baba, Veled-i Yağnur” başlığı al­tında (nr. 179) bir zaviyenin adı geçmek-teyse de bunun Yenişehir yakınlarındaki Hasan Baba Tekkesi olup olmadığı bilin­memektedir. Evliya Çelebi’nin Karafer-ye’den (Verria) sonra bahsettiği mesire­lik bir yerdeki Hasan Baba Sultan ziyare­tinin de {Seyahatname, VIII, 186) burada­ki Hasan Baba Tekkesi olmadığı bellidir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa’daki Os­manlı dönemi mimari eserlerine dair ki­tabının Yunanistan bölümünde genellik­le eski kayıtlara dayanarak bilgi verirken bu tesis hakkında aydınlatıcı bir açıkla­ma yapmamıştır.

Tempe vadisinin girişindeki düzlükte kurulan Hasan Baba Tekkesi ve vadideki köprü ile çevrenin vahşi güzelliği yabancı seyyahların dikkatini çekmiştir. E. Dodwell, 1801-1806yılları arasında Yunanistan içinde gerçekleştirdiği seyahatte 1805te bu tekkenin bir resmini yaptırmış, Baltık Almanlan’ndan Graf Otto Magnus von Stackelberg 1812 yılında Tempe vadi­sinin bir desenini çizmiş, 1899’da burayı gören O. Kern de vadiyi tasvir etmiştir.

Eski resimlerinde görüldüğü gibi bir düzlükte kurulan tekke kubbeli bir yapı ve minaresiyle dikkati çekiyordu. Ayverdi’nin minarenin binadan ayrı oluşuna şaşması yersizdir. Çünkü Dodvvell’in yap­tığı resimde bu minare, dikdörtgen plan­lı ve üstü kiremit kaplı bir caminin bitişi­ğinde açık şekilde gösterilmiştir. Fakat daha sonra cami yıktırılmış, minare ise uzunca süre ayakta kalmıştır. Tekkenin 1910’da von Lüpke tarafından çekilen fo­toğraflarından birini E. Reisinger yayım­lamıştır. Bu fotoğrafta kubbeli bina ile minare görülmekte, arka planda tekke binası farkedilmektedir. Minareye bitişik olması gereken cami ise bütünüyle orta­dan kalkmıştır. Kubbeli yapı yaşlı servi­lerle çevrilidir. Minarenin arkasında görü­len tekke kagir bir zemin üzerinde ahşap kirişli bir yapıdır. Üstü kiremit kaplı çatı ile örtülüdür. Yine aynı fotoğraf, kubbeli yapının giriş cephesine bitişik bir ek kana­dın varlığını da belli eder. Aynı yıllarda çe­kilen diğer bir fotoğraf kubbeli bina ile ona bitişik yapıyı yakından gösterir. Üstü kire­mit örtülü bu bina çok alçak olup pence­releri klasik boşaltma (tahfif) kemerlidir.

Yakın tarihlerde Hasan Baba Tekkesi hakkında bir monografi yayımlayan Ba-kalopoulos’un kitabında tekkeden günü­müze kalanların birkaç fotoğrafı ile kub­beli binanın planı da yer almaktadır. Ka­lan izlerden dört sütunlu, kubbeli, üç bö­lümlü bir son cemaat yerinin var olduğu tahmin edilmektedir. Bu kısım daha son­ra, kiremit kaplı çatısı olan ve bir tarafta esas kitleden dışarı taşan bir ek bina ile işgal edilmiştir. Kare biçimindeki kubbeli bina düzenli bir teknikle kesme taştan ya­pılmıştır. Cümle kapısı, camilerin çoğun­da rastlandığı gibi iki yanında oturma niş­lerine sahiptir. İçten 6 x 6 m. ölçüsündeki mekânı sekiz köşeli sağır kasnağa otu­ran bir kubbe örter. Bakalopoulos’un çi­ziminde içeride bir de mihrap nişi göste­rilmiştir. Kubbeye geçiş köşelerde içleri dilimli tromplarla sağlanmış, kasnak hi­zasında kubbe eteğinde üç sıra mukarnaslar işlenmiştir. Bina oldukça yüksek bir kitle halindedir. Yan cephelerinde alt­ta bir, kıble cephesinde iki pencere var­dır. Bunlar mermer çerçeveli ve tuğladan boşaltma kemerlidir. İçlerinde demirden lokma parmaklıklar vardır. Üstte her cep­hede daha küçük ikişer pencere açılmış, bunun yukarısına tek pencere yapılmış­tır. Bu kubbeli bina her bakımdan bir ca­mi görünümüne sahiptir. Fakat hemen yanında bir vakitler yükselen minarenin ayrı bir cami binası ile birlikte oluşu şaşır­tıcıdır. Bugünkü durumda bu garip birle­şime bir çözüm bulmak mümkün değil­dir. Kubbeli binanın, tekkeye adını veren Hasan Baba’nın türbesi olabileceği bir ihtimal olarak düşünülebilirse de büyük­lüğü ve cami hüviyetinin ağır basması bu yolda tahmin yürütmeyi zorlaştırmakta­dır. Tesalya’nın bu bölgesinde Balkan sa­vaşına kadar Türkler’in yaşadığı, hatta Ha­san Baba Tekkesi’nin yakınındaki köylerin Balamutlu (Palamutlu). Dereli gibi Türkçe adlar taşıdığı dikkate alınırsa (Baedeker. s. 220) buradaki müslümanların bu ca­miyi bir süre daha yaşattıkları söylenebi­lir. Bakalopoulos, binanın iç duvarlarında bir kuşak halinde uzanan, koyu zemin üzerine beyaz bir hatla yazılmış yazılan da tesbit ederek bunların fotoğraflarını yayımlamıştır.

Gerek Bakalopoulos’un monografisin-deki resimden (Ta Kastra tou Platamona, rs. 5), gerekse Ayverdi’nin eserinde yer alan 1969’da çekilmiş fotoğraftan mina­reden de artık hiçbir iz kalmadığı anlaşıl­maktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski