Hasan Kâfî el-Akhisârî (ö. 1024/1615) Usûlü’f-fıfkem adlı eseriyle tanınan Osmanlı âlim ve müellifi.
Ramazan 951’de (Aralık 1544) Bosna-Hersekteki Akhisar (Prusac) kasabasında doğdu. Zi’bî. Akhisârî, Bosnevî nisbeleriyle anılır. Bosna-Hersek’te Hasan Kafi-ja Pruscak diye tanınmıştır. Büyük dedesi Yâkub, XV. yüzyılın sonlarına doğru İşkodra’dan (Arnavutluk) göç edip Akhisar’ın Zi’b {Zîb) köyüne yerleşti. Fâtih Sultan Mehmed döneminde gerçekleşen Bosna’nın fethinden sonra 100 yaşlarında iken İslâmiyet’i kabul ettiği, ailenin Yâkuboğullan veya Dâvudoğullan kollarından bir kısmının sonraki dönemlerde Akhisar’a göç ettiği. Hasan Kâfî’nin babasının adının Turhan, dedesinin adının Dâvud olduğu rivayet edilir. 982 (1574} tarihli tahrir defterinde, Akhisar’ın Sultan Bayezid Camii mahallesinde yaşadığı kaydedilen (BA, TD, nr. 535, s. 103) Dâvud oğlu Turhan’ın Hasan Kâfî’nin babası olduğu ve Hasan Kâfî’nin bu mahallede doğduğu söylenebilir. Bursalı Mehmed Tâhir’in, “Kâfi” mahlasını “ilm-i karta (?) olan mahareti veya Cemâleddin İb-nü’l-Hâcib’in ei-Kd/iye’sine yazdığı şerh sebebiyle aldığına dair kaydı {Osmanlı Müellifleri, I, 277) Evliya Çelebi tarafından verilen bilgiye dayanmış olmalıdır (Seyahatname, V, 446).
Hasan Kâfî, Niçâmü’l-‘ulemâ’ad\\ eserinin son bölümünde verdiği bilgiye göre öğrenim hayatına on iki yaşında iken Akhisar’da başladı. 974 (1566) yılında İstanbul’a giderek dokuz yıl kadar medresede okudu. Kemalpaşazâde’nin talebesi, muîdi ve fetva emini olan Hacı Efendi Kara Yılan’dan ders gördü ve hizmetinde bulundu. Emeklilik döneminde Çatalca Ali Paşa Medresesi’nde müderrislik yapan Hacı Efendi ile beraber bir süre Çatalca’da kaldı. Onun ölümünden sonra Kazasker Molla Ahmed Ensârî”den tefsir ve usûl-i fıkıh okudu. 983’te (1575) medrese tahsilini tamamlayıp doğum yeri olan Akhisar’a dönerek bir süre öğretim ve telifle meşgul oldu; Risale îî tahkiki lafzı çelebi ve el-Kâfî adlı kitaplarını bu dönemde kaleme aldı. Devletin Bosna ve çevresinde Hamza Bâlî mensuplarına karşı yürüttüğü takibat sırasında Bosna’ya kadı olarak tayin edilen ve İstanbul’dan hocası olan Bâlî Efendi’-nin yanında nâiblik görevini üstlendi (986/ 1578).
991 (1583) yılında Akhisar’a ilk kadı olarak tayin edilen Hasan Kâfî 996’da (1588) İstanbul’a gidip mülâzemete başladı ve 998 (1590) yılında Srem sancağına kadı tayin edildi. Osiek’te de (Osjek) kısa bir sûre kadılık yaptı. Ertesi yıl hacca gitti. Medine’de iken Bâbürlü Sultanı Ce-lâleddin Ekber Şah’ın hocası Mîr Gazanfer b. Ca’fer el-Hüseynî ile tanışarak derslerine katıldı. 1000 (1592) yılında İstanbul üzerinden memleketine dönünce Akhisar yakınlarındaki bir bölgeye kadı oldu. 1003 (1594) yılının sonbaharına kadar yürüttüğü bu görevini bölgede çıkan karışıklıklar sebebiyle terkedip Akhisar’a döndü.
Hasan Kâfî. 1596’da III. Mehmed’in Eğri seferine katılmak üzere Akhisar’dan ayrıldı. Arapça olarak yazdığı Uşûlü’1-hi-kem adlı eserini Eğri Kalesi’nin fethi ve Haçova zaferinden sonra (Safer 1005/ Ekim 1596) bazı devlet ve ordu ricaline sundu. Kendisine eseri Türkçe’ye çevirip şerhetmesi tavsiye edildi. Hasan Kâfî eserin açıklamalı tercümesini yaparak tekrar İstanbul’a gitti. Kitap Sadrazam Da-mad İbrahim Paşa vasıtasıyla padişaha arzedilince müellif onun iltifatına maz-har oldu. Bu vesile ile kendisine Akhisar kadılığı tekaüden ve o bölgedeki talebeye ders okutmak şartıyla tevcih edildi. Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra muhtemelen Şevval 1007’de (Mayıs 1599) İbrahim Paşa’nın kumandasındaki orduya katılarak memleketine döndü. Hasan Kâfî’nin hayatının bundan sonraki dönemi hakkında bilgiler yetersizdir. Vezîriâzam Lala Mehmed Paşa’nın Estergon Kalesi’ni muhasarası sırasında orduda bulunduğu ve bazı Önemli görevler üstlendiği, bu yıllarda da eser telifini sürdürdüğü, hatta Nûrü’l-yakin adlı kitabını Meh-med Paşa’ya ithaf ettiği kaydedilmektedir. Osmanlı-Habsburg mücadelesinin sona ermesinin (1606) ardından büyük bir ihtimalle Akhisar’a dönen Hasan Kâfi bundan sonraki yıllarını eser yazmak ve ders okutmakla geçirmiştir.
Kaynaklarda Hasan KâtTnin 1S Şaban 1025 (28 Ağustos 1616) tarihinde vefat ettiği kaydedilmektedir (Kâtib Çelebi, I, 380; Atâî, s. 584; Osmanlı Müellifleri, 1. 277). Ancak Nizâmü’I-hjlemâ’ adlı eserinin muhtemelen bir öğrencisi tarafından istinsah edilen nüshasında (Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 946, vr. 49) vefatıyla ilgili birkaç beyit, yanına da 16 Ramazan 1024 {9 Ekim 1615) tarihi kaydedilmiştir (Sabanovic, s. 176; Nakicevic, Hasan Ka-fija Prusiak Pionir, s. 40, 41). Akhisar’da yaptırdığı caminin yanında bulunan medresenin bitişiğindeki türbeye defnedilen Hasan Kâfî’nin kabri bugün de halk tarafından ziyaret edilmektedir. Akhisar’da 1937yılında Hasan Kâfî adına bir dernek (Drustvo Hasan Kafija) ve bir kültür merkezi kurulmuş, ancak II. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında bu kurumun faaliyetleri yasaklanmıştır. Bugün Saray-bosna’da bir cadde onun adını taşımaktadır. Hasan Kâfî’nin hayatı ve eserleri, 1995ten itibaren Bosna-Hersek Devleti’nin resmî eğitim programına alınmış ve lise ders kitaplarında okutulmaya başlanmıştır.
Evliya Çelebi, Hasan Kâfî’nin Akhisar’da bir cami, medrese, tekke, han, sıbyan mektebi, çeşme yaptırdığını ve bunlar için vakıflar tahsis ettiğini söyler. Bu tesisler etrafında oluşan mahalleler Nevâbâd (Novo Mjesto) adıyla anılmıştır (bugünkü Prusac’ta Srt |Sırt| mahallesinin üst tarafındadır). Tekkenin Halvetiyye tarikatına ait olduğunu belirten Evliya Çelebi, hanın kapısı üzerindeki kitabeye dayanarak söz konusu binanın 1021’de (1612) inşa edildiğini kaydeder [Seyahatname, V, 445-446). Camide bulunan lev-haiardaki imzadan Hasan Kâfi’nin hat sanatıyla da meşgul olduğu anlaşılmaktadır (Nametak, Çevren, VII/4, s. 39).
Eserleri
Hasan Kâfî Arapça olarak dil, mantık, kelâm, fıkıh, biyografi ve siyaset alanlarında on sekiz eser kaleme almıştır. Bu eserlerin bir kısmı Bosna -Hersekte yakın zamanlarda Boşnakça’ya tercüme edilmiştir.
A) Dil.
1. Risale tî tahkiki lafzı çelebi (Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 946; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr 3814; Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., nr. 918/11). Çelebi kelimesinin etimolojisine dair küçük bir risale olup Boşnakça tercümesi Fehim Nametak tarafından Izabrani Spisi adlı kitap içinde yayımlanmıştır (s. 87-89). 2. Temhîşü’t-TeJhîş ü Hlmi’l-belâğa (Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 1689; Köprülü Ktp., Meh-med Âsim Bey, nr 486; ayrıca bk. Sabanovic’, s. 178). Hatîb el-Kazvînî’nin Telhî-şü’1-Miftöh adlı eserinin muhtasarıdır 3. Şerhu Temhîşi’t-Telhîş.
B) Mantık.
1. Muhtaşarü’1-Kâfî mi-ne’1-mantık (Sarajevo-Orijentalni In-stitut, nr. 591; Süleymaniye Ktp., Halet Efendi, nr. 780; Beyazıt Devlet Ktp., Ba~ yezid.nr. 1851/5). Bir mukaddime ile beş bölümden oluşan eserin adını müellif bazı nüshalarında Kâfî ü’1-mantık şeklinde zikretmiştir (TÜYATOK, I, 42) Dipnotlarla zenginleştirilmiş Boşnakça bir tercümesi Amir Ljubovtf tarafından yapılmıştır [Izabrani Spisi, s. 61-85). Z.Şerhu Muhtaşari’1-Kâfî mine’l-mantık. Bir önceki eserin “et-Tasawurât” adlı bölümünün şerhi olup herhangi bir nüshası tesbit edilememiştir. Müellifi tarafından haber verilen eser Akhisar kadılığına tayininde (991/1583) yazılmıştır (Sabanovic, s. 187).
C) Kelâm.
1. Ravzâtü’1-cennât û uşû-li’1-iHikâdât (Beyazıt Devlet Ktp., Baye-zid, nr. 3670/3; İÜ Ktp., AY, nr. 3822; ayrıca bk.a.g.e.,s. 183). Akaide dair konulan ihtiva eden eser Mahmud Esad tarafından Türkçe’ye çevrilmiş ve Mehmed Bir-givfye nisbet edilerek yayımlanmıştır (İstanbul 1305). Bu tercümeye yapılan şerhin kime ait olduğu bilinmemektedir (a.g.e., s. 183; krş. Okic. sy. 21, s. 327-328). Eser Mehmet Hanciç tarafından Boşnakça’ya çevrilmiştir [Kalendar Gaj-retza 1940godinu, Sara]evo 1939, s. 34-63; 2. bs. nşr. B. Kalajdzic, Sarajevo 1943).
2. Ezhârü’r-ravzât û şerhi Raviâti’l-cennât (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 2800, 3240; Millet Ktp.. Ali Emîrî Efendi, nr. 1354, 4343; İÜ Ktp., AY, nr. 2589, 5235; ayrıca bk. Sabanovic, s. 184).
3. Nûrü’l-yakin fî uşûli’d-dîn (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 764, vr. 45b-i30a; ayrıca bk. a.g.e.,s. 185). Estergon Kalesi’nin muhasarası esnasında (1014/1605) kaleme alınıp Lala Mehmed Paşa’ya ithaf edilen eser Tahâvî’nin Risale tî uşûli’d-dîn adlı kitabının şerhidir. Başagiç, T. Okiç ve M. Hanciç tarafından Hasan KâfTye nisbet edilen el-Münîre adlı akaid kitabı Şa-banoviç’e göre Kemalpaşazâde’ye aittir (Handzic, Knjizeunİ Rad, s. 107; a.mlf., el-Ceuherü’l-esnâ, s. 67; Sabanovic, s. 185). Risale fî ahvâli ehli’l-ehvâi ve 7-bida’ adlı eserin Hasan Kâfî’ye nisbet edilmesi de [TÜYATOK, 1, 260) yanlıştır.
D) Fıkıh.
1. Semtü’i-vuşûl ilâ Hlmi’l-uşûl. Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin fıkıh usulüne dairMenârü’l-envâr adlı eserinin muhtasarı olup Beyazıt Devlet (Ba-yezid, nr. 1851/1) ve İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 5317) kütüphanelerinde birer nüshası mevcuttur (diğer nüshaları için bk. Sabanovic, s. 181).
2. Şerhu Semti’l-vüşûl ilâ cHmi’l-uşûl (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 466; Nuruosmaniye Ktp., nr. 1336; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1851/2; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 517, 4557; diğer nüshaları İçin bk. a.g.e., s. 181-182). İstanbul ve Rumeli ulemâsının tavsiyesi üzerine önceki esere şerh olarak yazılmıştır. Muhammed Salih Debdûb bu iki eseri, Medine’deki Arif Hikmet Kütüphanesi’nde bulunan birer nüshasına dayanarak el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlamıştır (Medine 1992).
3. Ha-dîkatü’Ş’Silât fî şerhi Muhtasari’ş-şa-lât (Millet Ktp., Feyzuilah Efendi, nr. 719; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1851/4, 2010; Atıf Efendi Ktp., Atıf Efendi, nr. 867). Kemalpaşazâde’nin Muhtaşarü’ş-şalât adlı eserinin şerhi olup Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesindeki iki nüshasına dayanılarak (R-4478 ve R-2946) eser üzerinde Mustafa Jahic tarafından bir araştırma yapılmıştır (bk. bibi).
4. Risale ü hâ-şiyeti Kitâbi’d-Da’vâ li-Şadrişşerî’a. Tâcüşşerîa’ya ait Vikaye tü’r-rivây e üzerine Sadrüşşerîa tarafından yapılan şerhin kısmî bir hâşiyesidir (yazma nüshaları için bk. Izabrani Spisi, s. 166; Sabanovic, s. 180).
5- Seyfü’l-kudât fi’t-tâ-zîr. Hanefî mezhebinin zina konusundaki görüşlerini eleştirenlere cevap olarak kaleme alınmıştır (yazma nüshaları için bk. Izabrani Spisi, s. 167; Sabanovic, s. 180). Eserin dipnotlar eklenmiş Boşnakça tercümesi Amir Ljubovic ve Fehim Nametak tarafından yapılmıştır [Izabrani Spisi,s. 115-117).Hasan KâfTnin, Hanefi fakihlerinden Kudûrînin el-Muhtaşar’ı üzerine dört ciltlik bir şerh yazdığı, eserin bir nüshasının Bursa’daki bir kütüphanede bulunduğu söylenmişse de (Sabanovic’, s. 181) bugüne kadar nüshasına rastlanmamıştır. Eser, büyük bir ihtimalle Nevlzâde Atâî’nin kaydına dayanılarak {Zeyl-i Şekâik, s. 584; ayrıca bk. Kâtib Çelebi, I, 380-381) sonraki kaynaklarda zikredilmiştir. Mehmet Hanciç’in bahsettiği {et-Ceuherü’l-esnâ, s. 67) Risale fî bcfzı mesâ*İH’l-fikh adlı eserin de herhangi bir nüshasına tesadüf edilmemiştir.
E) Biyografi.
Nizâmü’l-^ulemâ3 ilâ hâtemi’i-enbiyâ3 (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 753; Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 946, 3673; Orijentalni Institut, nr. 252; ayrıca bk. Izabrani Spisi, s. i 73; Sabanovic, s. 188). Müellif bu eserinde, Hz. Peygamberdin sîretini anlattıktan sonra Ebû Hanîfe’den itibaren kendi hocası Hacı Efendi Kara Yılan’a kadar meşhur Hanefî fakihlerinin biyografilerini kısaca zikretmiş, son kısmında da kendisinin ve meşhur üç öğrencisinin biyografisini vermiş, böylece otuz başlık altında otuz altı kişinin hayatını anlatmıştır. 1007-1008 (1599-1600) yıllarında tamamlanan eser Damad İbrahim Paşa’ya ithaf edilmiştir. Mehmet Hanciç tarafından Boşnakça’ya çevrilerek önce “Nizam ul-ulama* ile hatam il enbija” başlığı altında (“Niz ucenjaka do posljednjeg Bo-zijeg Poslanika”, fioui Behar, Sarajevo, VHI/1934-1935), daha sonra ayrı baskı olarak {Posebno Izdanje, Sarajevo 1935) yayımlanmıştır. Eserin dipnotlarla zenginleştirilmiş yeni bir Boşnakça tercümesi de Fehim Nametak tarafından Izabrani Spisi adlı eser içerisinde neşredilmiştir (Sarajevo 1983, s. 125-154).
F) Siyaset.
Vşûlü’l-hikem iî nizâmi’l-câ/em. Hasan Kâfi’nin devlet düzeni hakkında kaleme aldığı bu kitabı eserleri içinde en tanınmışıdır. Müellif eseri 1004’te (1596) önce Arapça olarak kaleme almış, bir yıl sonra da Türkçe açıklamalı tercümesini yapmıştır (her İki metni bir araya getiren nüsha için bk. Nesâih-i Cündiy-ye-i Mülûk, Atıf Efendi Ktp.. nr. 2852, vr. 33a-6Ob). Girişten sonra bir mukaddime, dört bölüm (asi) ve bir hatimeden oluşan eserin girişinde telif sebebi anlatılmış, mukaddime kısmında ise toplum çeşitli gruplara ayrılmıştır. Eserin birinci bölümünde devletin düzenini sağlayan hususlar, ikinci bölümde istişare, re’y ve tedbir, üçüncü bölümde harp aletlerinin kullanılmasının gerekliliği, dördüncü bölümde zafer ve hezimete sebep olan konular ele alınmıştır; hatimede ise barış ve antlaşma konularına dair meseleler incelenmiştir. Müellif eserin telif sebebini. Osmanlı Devleti’nde 1572 yılından itibaren birbiri ardınca meydana gelen felâketlerin, başarısızlıkların ve karışıklıkların ortaya çıkmasının sebeplerini tesbit ederek bunlara çare bulmak şeklinde açıklamaktadır. Devrinin diğer bazı müellifleri gibi Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan Hasan Kâfî’ye göre adalet bozulmuş, İdarede ihmal ve suistimaller meydana gelmiş, dürüst ve İşinin ehli olmayan kimseler çeşitli görevlere getirilmiştir. Devlet adamları ulemânın görüşlerine itibar etmez olmuş, askerî alanda özellikle savaş aletlerinin kullanılmasında ihmalkâr davranıl-mış, rüşvet yaygınlaşmıştır. Hasan Kâfî1-nin en dikkat çekici tesbiti, yeni savaş teknikleri ve silâhların ortaya çıkışı ile Avrupa’nın üstünlük kazanması ve Osmanlı askerlerinin buna uyum sağlayamama-sıdir. Bir başka önemli konu, eski sınıflandırmaya uyularak Osmanlı toplumunun dört gruba ayrılmasıdır (padişah ve idareciler, ulemâ, ziraat erbabı/reâyâ, zenaat ve ticaret ehli). Hasan Kâfi. bunların dışında kalanların da bu sınıflardan birine girmesi gerektiğini söyler. Üzerinde durulması gereken bir diğer husus da müellifin savaş ve barış hakkındaki görüşleridir. Savaş acı ve zordur, barış ise emniyet ve rahatlık sağlar; barış isteyen bir milletle savaş yapmak büyük hatadır: ahdi bozmak da aynı şekilde hata olduğu gibi büyük bir günahtır. İhtiva ettiği konular, meselelere yaklaşımı ve değerlendirmeleri bakımından dikkat çeken bu risalesinin Türkiye’de ve Türkiye dışında pek çok yazma nüshası bulunmaktadır (Millet Ktp.. Ali Emîrî Efendi, Askerlik, nr. 70; Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2879; Atıf Efendi Ktp., nr. 1726. 2852; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1851/3. 3903; İÜ Ktp., TY. nr. 1808, 3484, 3678; ayrıca bk. Izabrani Spisi, s. 168-169; Sabanovic, s. 190-191). Yer ve tarih belirtilmeden yapılan taş baskısından sonra düzeltilerek Tevfık imzası ile Asır gazetesinde tefrika edilen (1287) ve ardından basılan (İstanbul 1287) eseri Mehmet İpşirli Latin harfleriyle neşretmiştir (bk. bibi). Ahmed Reşid Paşa tarafından Arapça’sı ile birlikte yayımlanan eserin (Hicaz Vilâyet Matbaası, 1331) edisyon kritikli Arapça metnini Ömer Nakiçeviç (et-Meceltetü ‘t-Târîhiyyetü ‘I-Mışriyye, Kahire 1971, XVIII, 244-264) ve İhsan Sıdkî el-Amd (Kuveyt 1987) neşretmiştir. Risaleyi Garcin de Tassy Fransızca’ya [Journal asiatique, Paris 1824, IV. 213-226, 283-290), Imre v. Karâcson Macarca’ya (Budapest 1909), L. v. Tallöczy Almanca’-ya (1. bs.. Archiu fürslatuische Philologie, XXXII, s. 139-158; 2. bs., iUyrisch-alba-nische Forschungen, München-Leipzig, I, 537-563) ve Safvet-beg Baâagic Boşnakça’ya (Sarajevo 1919) tercüme etmiş, eserin dipnotlar eklenmiş yeni bir Boşnakça çevirisi de Amir Ljubovic tarafından {tzabrani Spisi, s. 91 -112) yapılmıştır Mustafa Sarıbıyık eser üzerinde bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır.
Bursalı Mehmed Tâhir’in Hasan Kâfi’ye nisbet ettiği Eğri Meltıamesi Tarihçesi adlı eseri (Osmanlı Müellifleri, l, 277) Mehmet Hanciç Târîhu Gazveti Eğrî adıyla zikretmişse de (et-Cevherü ‘t-esnâ, s. 69) yazma nüshasına rastlanmamıştır (Sabanovic, s. 192). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde Hasan Kâfî adına kayıtlı (TY, nr. 468) Lugat-ı Müşkilküşâ adlı eser Hasan b. Hüseyin b. İmâd el-Ka-rahisârfye aittir. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazan Hasan Kâfî’nin yirmi kadar şiiri günümüze ulaşmıştır [a.g.e., s. 177).
TDV İslâm Ansiklopedisi