Hasen Hadis Nedir, Ne Demek, Hakkında Geniş Bilgi

Hasen. Dinî konularda delil olarak kutlanılan makbul hadis çeşidi.

Sözlükte “güzel olmak” anlamına gelen hüsn kökünden türemiş bir isim olup “iyi, güzel” demektir. Terim olarak genel ka­bule göre. “sahih hadisin şartlarını taşı­makla beraber râvisinin zabtı sahih ha­disin râvisine nisbetle daha az olan hadis” anlamında kullanılmaktadır. Buna göre hasen, sahih hadisle zayıf hadis arasın­da, ancak sahihe daha yakın konumda bulunmaktadır.

Hasen terimi II. (VIII.) yüzyılda sözlük anlamında kullanılırken III. (IX.) yüzyılda Ebû îsâ et-Tirmizî tarafından terim şek­linde kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüz­yılda, aralarında Tirmizî’nin hocalarının da bulunduğu bazı muhaddisler tarafın­dan isnad ve metinle ilgili olarak zikre­dilen hasen kelimesinin sözlük veya terim anlamında kullanıldığı hususunda iki görüş ileri sürülmektedir. Bazı âlimler, hasen tabirinin gerek isnadın gerekse metnin bir vasfı gibi çokça zikredilmesin­den hareketle onun Tirmizî’den önce de terim anlamında kullanıldığını, Tirmizî’nin ise bunu el-Câmihı’ş-şahîh’inde en çok zikreden ve tarifini ilk defa yapan kimse olduğunu söylemişlerdir (İbn Re-ceb el-Hanbelî, 1, 342-343; İbn Hacer, en-Müket, I, 426; Tehânevî, s. 100-106; Yü­cel, s. 159-160)- Diğer bir kısım âlimler de TirmizFden önce sıhhat açısından ha­dislerin sahih ve zayıf olmak üzere iki kıs­ma ayrıldığı, Tirmizî’nin hasen kelimesini ilk defa terim olarak kullanmak suretiyle üçlü taksimi başlattığı görüşündedirler (İbn Teymiyye, s. 82; Zehebî, s. 27; İbn Hacer, en-Nüket, I, 385). Hasen tabiri­nin III. (IX.) yüzyılda Tirmizî’den önce kullanılmakla birlikte belirli bîr tarifinin yapılmaması, aynı zamanda müttefekun aleyh, sahih ve zayıf hadisler hakkında da kullanılması dikkate alındığında (meselâ bk. el-Medhaiî, s. 38-56, 57, 61, 66, 84, 111, 112, 116, 144) ikinci görüşün daha isabetli olduğu anlaşılır. Ancak Rârnhür-müzî. Hâkim en-Nîsâbûrî ve Hatîb el-Bağ-dâdî gibi mütekaddimîn hadis usulcüle-rinin eserlerinde hasen terimine yer ver­memeleri, bu kelimenin özellikle İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî’den sonra yaygınlaş­tığını göstermektedir.

Tirmizi’ye göre hasen hadis, isnadında yalan söylemekle itham edilmiş bir râvi bulunmayan, şâz olmayan ve benzeri baş­ka tariklerden rivayet edilen hadistir. Ay­rıca Tirmizî el-Câmi^u’ş-şahîh’inde is­nadı muttasıl olmayan hadisleri hasen olarak nitelendirmiştir (bk. “Şalât”, 124, 234, 270; “Kırâ’ât”, 9; “Edeb”, 40; “Menâ-kıb”, 8). İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî ile Irâki gibi hadis usulcüleri Tirmizî’nin tari­fine itiraz etmişler ve bu tarifin hasen hadisi sahih hadisten belirgin şekilde ayır­madığını, zira râvilerin yalancılıkla suçlan­maması ve hadisin şâz olmamasının sa­hih hadis için de söz konusu edildiğini söylemişlerdir, öte yandan bu tarif Tir­mizî’nin sık sık kullandığı, “Sadece bu ve-cihten {tarikten} bildiğimiz hasen-garîb bir hadistir” hükmüne zıt düşer; çünkü hadisin garîb olması veya sadece bir ta­rikten bilinmesiyle tarifte geçen “benze­rinin başka tariklerden rivayet edilmesi” esasını bağdaştırmak mümkün değildir. Bazı hadis âlimleri ise Tirmizî’nin tarifin­de yer alan. “isnadında yalanla itham edilmiş bir râvinin bulunmaması” kay­dının hasen hadis râvilerinin sahih hadis râvileri derecesinde olmadığına delâlet ettiğini ve bu hususun hasen hadisi sahih hadisten belirgin şekilde ayırdığını ileri sürmüşlerdir. Gerçekten sahih hadis râvileri hakkında kullanılan “sika” terimiy­le râvinin adalet ve zabt vasıflarını tam olarak taşıdığı ifade edilirken yalanla it­ham edilmemek kaydı ile, hasen hadis râvisinin yalancı olmamakla birlikte zabt bakımından terkedil meşini gerektirme­yecek kadar zayıf olduğu anlatılmakta ve aralarında bir fark bulunmaktadır. Bu du­rumda güvenilirlik açısından hasen hadis râvileri sahih hadis râvilerinden daha aşa­ğı derecede yer almakta ve Tirmizrye gö­re hasen hadis râvisinin bu eksiği, o ha­disin benzerinin başka tariklerden riva­yet edilmesiyle giderilmektedir. Tirmizî’­nin tarifinde yer alan “benzerinin başka tariklerden rivayet edilmesi” kaydı da ha­sen hadisi sahihten ayıran bir özelliktir. Ancak Tirmizî, başka tariklerle takviyeye ihtiyacı olmayan hadisler için bu şartı ge­rekli görmemiş (Nûreddin Itr, s. 164) ve el-Câmi’u’ş-şahîh’mde sadece bir ta­rikten rivayet edilen hadisleri de hasen olarak nitelemiştir (bk. “Hudûd”, 17; “Fi-ten”, 19,44, 57; “Kader”, 1,6, 14). Tirmi­zî’nin tarifinde isnadın muttasıl olması kaydının bulunmaması ve bu nevi hadis­leri başka tariklerden de rivayet edilme­leri sebebiyle (Mübârekfûrî, II. 216) ha­sen diye nitelendirmesi de hasen hadisi sahihten ayıran bir başka özellik olarak değerlendirilmelidir.

Tirmizî’den sonra hasen hadisi tarif eden âlim Hattâbî*dir. Ona göre hasen ha­dis, isnadı muttasıl olup rivayet edildiği belde (mahreç) bilinen, râvileri meşhur olan, âlimlerin çoğu tarafından kabul edilen, pek çok fakihin kullandığı hadis­tir. Hattâbî bu tarifiyle mürsel, münka-tı\ müdelles gibi isnadında kopukluk bu­lunan hadislerin hasen olamayacağını be­lirtmektedir (Abdülazîz b. Ahmed el-Câ-sim, sy. 29, s. 17-18). Ancak onun bu ta­rifini İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûri, Takıyyüddin İbn Dakiku’1-îd. Bedreddin İbn Cemâa gibi hadis usulcüleri, hasenle sahih ara­sındaki farkı açıkça ortaya koymadığı ge­rekçesiyle tenkit etmişlerdir.

Tirmizî ile Hattâbfnin tanımlarını ha­sen hadisi sahih hadisten belirgin şekil­de ayırmadığı için yeterli görmeyen İb­nü’s-Salâh, muhaddislerin kullanımları esas alındığında hasen hadislerin iki kıs­ma ayrıldığını ve bunların Tirmizî ile Hat-tâbî’nin tariflerini de kapsadığını söyle­mektedir. Bunlardan birincisi, isnadında rivayete ehil olup olmadığı tam olarak bilinmeyen (mestur) bir râvi bulunmakla beraber bu râvisi dikkatsizlik ve dalgın­lık, fazla hata yapmak, kasten yalan söylemek, dinin emir ve yasaklarına pek önem vermemek gibi kusurlarla suçlan­mayan, metni de aynı veya benzeri baş­ka tariklerle rivayet edilen hadistir. Ona göre Tirmizî’nin tarifiyle kastedilen de bu­dur. İsnadında, hadis rivayetine ehliyeti tam olarak bilinmeyen bir râvi bulunma­sı sebebiyle aslında zayıf olan böyle bir ha­disin başka tariklerden rivayet edilmesi zayıflığını giderdiği için bu nevi hadisler “hasen li-gayrihr diye de adlandırılmış­tır. İbnü’s-Salâh’a göre hasenin ikinci kıs­mı, râvileri doğruluk ve güven (adalet) yö­nünden meşhur olmakla birlikte, tek ba­şına rivayet ettikleri hadisler münker ka­bul edilen râvilerden daha yüksek dere­cede bulunan, ancak hafıza gücü ve titiz­lik bakımından sahih hadis râvileri seviye­sine ulaşamayan râvilerin rivayet ettiği şâz, münker ve muallel olmayan hadistir (*ülû-mü’l-hadîs, s. 31-32). Hasen olmaları için bu hadislerin aynının veya benzerinin baş­ka tariklerden rivayet edilmesine ihtiyaç bulunmadığı için bu çeşit hadisler “ha-sen li-zâtihr olarak da anılmıştır.

Hasen hadise ait tarifler içinde en çok İbn Hacer el-Askalânî’nin tarifi kabul gör­müş, daha sonraki hadis usulcüleri ge­nellikle bu tarifi benimsemişlerdir. Buna göre hasen hadis, sahih hadisin şartları­nı taşımakla beraber râvisinin zabtı sa­hih hadisin râvisi kadar kuvvetli olmayan hadistir. Hasen hadisin bunların dışında başka tarifleri de yapılmıştır. İbnü’1-Cev-zî haseni. “kendisinde bir miktar zayıf­lık bulunmakla birlikte sahih olmaya ya­kın hadis” {el-Meuiû’ât, I, 35); İbn Dihye “adalet seviyesine ulaşmayan, ancak fâ-sık da olmayan râvinin rivayet etmesi se­bebiyle bir miktar zayıflığı bulunmakla birlikte sahih olmaya yakın hadis” (İbn Hacer, en-Nüket, I, 404}; Bedreddin İbn Cemâa da “senedi muttasıl olup şâz ve muallel olmayan, isnadında rivayeti baş­ka tarikle desteklenen bir mestur veya titizlik (itkân) derecesine ulaşmayan bir meşhur râvisi bulunan hadis” {a.g.e., I, 406) şeklinde tarif etmiş, ancak bu ta­nımlar da değişik noktalardan tenkit edilmiştir (a.g.e.. I, 404-405, 407-408; Abdülazîz b. Ahmed el-Câsim, sy. 29, s. 22). Ayrıca Ferrâel-BegavTnin, “Buhârî ile Müslim’in eserlerinde mevcut olmayıp nrmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî gibi muhaddis-lerin eserlerinde yer alan hadis” şeklin­deki tanımı da Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî gibi muhaddislerin eserlerinde sahih, zayıf ve münker hadislerin de bulundu­ğu, bunlann tamamını hasen olarak ni­telemenin doğru olmayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir {Meşâbîtıu’s-sünne, naşi­rin mukaddimesi, I, 61-62).

Âlimlerin çoğu hasen hadisin dinî ko­nularda delil olduğu görüşündedir. Bu açıdan değerlendirme yapan bazı âlim­ler, onun sahih hadisle aynı olup ayrı bir hadis çeşidi sayılmayacağını söylemişler­dir. İbnü’l-Kattân el-Mağribî ise hasen li -gayrihî hadisin sadece amellerin fazilet­leri konusunda delil olabileceğini ileri sür­müştür. Ona göre hasen li-gayrihî hadi­sin ahkâm konusunda delil olarak kulla­nılabilmesi için tariklerinin çok olması veya uygulamanın onu desteklemesi, ya­hut sahih hadis ve Kur’an’ın zahirine uy­gunluk şartlarını da taşıması gerekir (İbn Hacer, en-Nüket, i, 402). Alimlerin ekse­risi, tariklerin çoğalması ile hasen hadi­sin sahih hadis seviyesine ulaşacağı gö­rüşündedir.

III. (IX.) yüzyılda hasen tabiri, başta Tir­mizî olmak üzere bazı muhaddisler tara­fından {Yücel, s. 161) diğer bir kısım te­rimlerle birlikte kullanılmış, ancak söz ko­nusu dönemde hasen kelimesinin yanın­da kullanılan terimlerin anlamı hakkında herhangi bir açıklamanın yapılmaması, daha sonra bunlarla ilgili farklı görüşle­rin ileri sürülmesine sebep olmuştur. Bu terimler hasen-sahih, hasen-ceyyid, ha­sen – garîb, hasen – sahih – garib ve sahih -garîb olmak üzere beş kısma ayrılır. Ha­sen-sahih terimi şu mânalarda kullanıl­mıştır: Bu hadis sahih ve İyi bir hadistir (bu ifadede hasen sözlük anlamında kul­lanılmıştır); hadis İki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir; rivayete ehli­yetleri açısından râvilerinin bir kısmı ha­sen hadis, bir kısmı sahih hadis râvileri seviyesindedir; hadisin hasen veya sahih olması hususunda kesin bir görüşe varı­lamamıştır. Bunlardan, “Hadis iki tarik­ten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” tari­fi daha isabetlidir. Zira Tirmizî, hasen ha­disin birden fazla tarikinin bulunduğunu ve hasen hadis râvilerinin sahih hadis râ­vileri seviyesine ulaşamadığını belirtmiş­tir. Buna göre bir hadis hakkında “hasen -sahih” denildiğinde “sahih” kaydı ile, söz konusu hadisin râvilerinin sahih hadis râ­vileri seviyesine ulaştığı ve hadisin birkaç tarikten nakledildiği ifade edilmektedir. Bu durumda Tirmizî’nin nadiren kullan­dığı, “Bu hadis hasen-sahih olup sadece bu tarikten rivayet edilmiştir” şeklindeki açıklama, “Hadis bu lafızla sadece bu ta­rikten rivayet edilmiştir” şeklinde anlaşıl­makta olup hadisin farklı lafızlarla başka tariklerden de rivayet edildiğini gösterir. Hasen-ceyyid terimi de hasen-sahih an­lamındadır. Hasen-garîb, tek isnadla rivayet edilmiş ve hasen seviyesine ulaş­mış hadis demektir. Buna göre söz ko­nusu hadis hasen li-zâtihîdir; onun ha­sen olabilmesi için başka tariklerden ri­vayetine ihtiyaç kalmamıştır. Hasen-sa­hih-garîb, birkaç tarikten rivayet edil­miş olup sıhhat şartını taşıyan ve tarikle­rinden birinde garabet bulunan hadis­tir. Buna göre hadis birkaç tarikten riva­yet edilmesiyle hasen, sıhhat şartını ta­şıması ile sahih, tariklerinden birinin ga­rîb olması sebebiyle garîb diye nitelendi­rilmiştir. Sahih- garîb ise tek isnadla riva­yet edilmiş ve sahih seviyesine ulaşmış hadis demektir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski