Haşim Baba -Üsküdarlı, Bektaşi- Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Hâşim Baba (ö. 1197/1783) Celvetiyye tarikatının Hâşimiyye kolunun kurucusu.

1130 (1718) yılında İstanbul Üsküdar’­da doğdu. Üsküdar İnadiye’de Tavâşî Ha-sanağa mahallesinde bulunan Bandırma-lızâde Tekkesi’nin şeyhi Yûsuf Nizâmeddin Efendi’nin oğludur. Adı Sicill-i Osmânî ve Hâtimetü’l-eş’âr’da Mehmed Hâşim olarak geçmekteyse de eserlerinde kendisinin verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre doğrusu Mustafa Hâşim’dir. Mustafa Hâşim Celvetî âdâb ve erkânını öğrenerek büyüdü, an­cak daha sonra Bektaşîliğe meyledip Mı­sır Kasrülayn’daki Kaygusuz Abdal Bekta­şî Tekkesi şeyhi Hasan Baba’ya (ö. 1170/ 1756) intisap etti. Hasan Baba’nın kabri­nin Bandırmalızâde Tekkesi’nin avlusun­da bulunmasına bakılırsa bu yakınlığın ileri derecede olduğu anlaşılır. Hâşim Ba­ba, Bektaşîlik muhabbetiyle Hacıbektaş’­ta bulunan Bektaşî Âsitânesi’ne gidip dört yıl kadar orada ikamet etmiş ve Dimetokalı Seyyid Kara Ali Baba’nın postnişinliği zamanında bir ara dedebabalık yapmışsa da Bektaşîler’in bir kısmı onun şeyhliğine karşı çıkmıştır. Soyunun Mûsâ el-Kâzım neslinden geldiği rivayetinin Bektaşîlik tavrıyla ilgisi ince­lenmeye değer bir konudur. Vâridât’ında Mervân’ı mel’un sayan, on İki imam anlayışını benimsediğini hissetti­ren ve Hz. Ali’den “ceddim” diye bahseden Hâşim Baba. divanının sonunda Safiyyüddîn-i Erdebîlî vasıtasıy­la Hz. Ali soyundan geldiğini belirtir. Et­rafında bir kısım Bektaşîler’in bulunma­sı ve İstanbul’da Bektaşîler’in dedebaba­lık makamına vekâlet etmesi bu tarikat­la ilgisinin derinliğini ortaya koymakta­dır.

Babası Yûsuf Nizâmeddin Efendi yedi defa hacca gitmiş, hadis ilmini öğren­mek üzere üç yıl Medine’de kalmış, bü­yük kardeşi Hâmid Efendi de bir yıl Me­dine’de ikamet ettikten sonra Suriye ve Mısır’da birçok âlimle görüşmüş, dönüş­te Bandırma’ya yerleşmişti. Hâşim Baba da gençliğinde ailedeki bu seyahat ve ilim merakıyla Anadolu, Mısır ve Arap ül­kelerini dolaşmış olmalıdır.

Melâmîmeşrep bir sûfî olarak bilinen Hâşim Baba’nın bazı Melâmîler’ce kutup diye tanındığı rivayet edilirse de bu doğru değildir. Vöridâfında cefr ilmi ve ebced hesabıyla geleceğe ait bazı bilgiler veren Hâşim Baba çok yönlü şahsiyeti sebebiyle bir yerde karar kılmamış ve her grup tarafından genellikle dışlanmıştır. Bu yüzden ne Bektaşîler’e Bektaşîliği’ni ne de Celvetîler’e Celvetîliği’ni kabul etti­rebilmiştir. Nitekim hayatının yarısına yakın kısmını irşad ve tarikat hizmetiyle geçirmesine rağmen Celvetiyye’nin mer­kezi Hüdâyî Dergâhı’na getirilen cena­zesi o sırada postnişin olan Büyük Ruşen Efendi tarafından içeri alınmamış, cena­ze namazı dergâhın alt kapısında Cennet Efendi hazîresi önünde kılınabilmiştir. Hâşim Baba’ya ve bağlılarına karşı diğer tekke mensuplarının da mesafeli bir ta­vır içinde olduğu, hatta Nasûhî Dergâhı müntesiplerinin onun tekkesinin civarın­dan geçmeyi bile pek hoş karşılamadık­ları rivayet edilmektedir.

Hâşim Baba’nın Celvetî âsitânesi şeyh-lerince dışlanması üzerine vefatından sonra mensupları kendisine Hâşimiyye adlı bir tarikat nisbet etmişlerdir. Meşi­hatında bulunduğu Bandırmalızâde Tek­kesi bu tarikatın âsitânesi olarak faaliyet göstermiştir. Tekkesinin avlusunda bu­lunan kabri yol genişletilmesi sırasında kaldırılarak yerine parmaklıklı bir ka­bir yapılmış, üzerine de yeni harflerle “Üsküdarlı Hâşim Baba” levhası asılmış­tır.

Eserleri

1. Divan. 1252 (1836) yılında yanlışlarla dolu olarak basılan divanın çe­şitli kütüphanelerde yazma nüshaları vardır (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 3517, Hüsrev Paşa, nr. 568; İÜ Ktp., TY, nr. 333. 3518; İstanbul Beledi­yesi Atatürk Kitaplığı, nr. 393). İslâm Araş­tırmaları Merkezi Kütüphanesi’nde ka­yıtlı (nr. 24.351) fotokopi nüshanın başın­da Varidat da bulunmaktadır. Şiirlerin mürettep divanlardan farklı biçimde sıra­landığı bu nüshada üç na’t, dört mersi­ye, yirmi kaside, bir tevhid. bir methiye, üç muhammes, bir müseddes, bir mü­seddes münâcât, bir tahmis, 126 gazel, bir tarih, on kıta. otuz müfred yer al­maktadır (divanın diğer nüshaları için bk. TYDK, 111. 843-849).

2. Varidat. Melâmete dair bazı risâleleriyle çeşitli zamanlarda kendisine vâki olan tecellîleri anlattığı, cefr ilmi ve ebced hesabıyla geleceğe ait bir­takım bilgiler verdiği mensur bir eserdir (İÜ Ktp., TY, nr. 3518; Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 3299, 3345, 3910/1). Eserin çoğu nüshaları divan ile birlikte Vâridât-i Mensûre ve Divan adi altında istinsah edilmiştir (meselâ bk. Süieymaniye Ktp., Mİhrişah Sultan, nr. 363).

3. Ankâ-yı Meşnk. İbnü’l-Ara-bfye ilgi duyan Hâşim Baba, onun ‘An­ka* ü muğrib (şaşırtan anka) adlı eserini “Ankâ-yı Mağrib” (batının ankası) şeklin­de değerlendirip ona nazîre olarak bu eseri yazmıştır. Hâşim Baba, kitabında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin meczup olduğunu ileri sürerek Mevlevîler’i kız­dırmıştır. Ayrıca Hacı Bektâş-ı Velî’den çok sık bahsetmesi de dikkat çekicidir. Eserin çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları vardır (Süieymaniye Ktp., Ha­cı Mahmud Efendi, nr. 3094, Hâşim Pa­şa, nr. 60; İÜ Ktp., TY, nr 816, 3833; Yapı Kredi Bankası Ktp., nr. 230).

4. Devriy-ye-i Ferşiyye. Niyâzî-i Mısrî’nin “Devriy-ye-i Arşiyye”sine zeyil olarak yazılmış olup doksan dört beyittir. “Lisânü’l-gayb” diye de anılan manzumenin Süieyma­niye Kütüphanesi’nde nüshaları bulun­maktadır (Hacı Mahmud Efendi, nr. 3910/ 31; Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2089/ 7). Hâşim Baba’nın bunlardan başka çe­şitli mecmualarda değişik isimlerle ka­yıtlı manzumelerine de rastlanmakta­dır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski