Haşimiyye Tarikatı Tarihçesi, Kurucusu, Hakkında Bilgi

Hâşimiyye. Celvetiyye tarikatının Hâşim Babaya (ö. 1197/1783) nîsbet edilen bir kolu.

Üsküdar İnadiye’deki Bandırmalızâde Dergâhı şeyhi Yûsuf Nizâmeddin Efendi’nin oğlu olan Hâşim Baba’nın tarikat silsilesi bir koldan babası Yûsuf Nizâ­meddin Efendi, dedesi Bandırmalı Hâmid Efendi, Tophaneli Şeyh Veliyyüddin Efendi ve Ehl-i Cennet Mehmed Fenâyî (ö. 1075/1664); diğer koldan Hüdâyî Asitânesi şeyhi Mustafa Erzincânî, Devâtî Mustafa Efendi ve Muk’ad Ahmed Efen­di vasıtasıyla Celvetiyye tarikatının pîri Aziz Mahmud Hüdâyî’ye (ö. 1038/1628) ulaşır.

Hâşim Baba’nın bazı kaynaklarda Mo­rali, bazılarında ise Bandırmalı olduğu söylenen dedesi Hâmid Efendi (ö. 1139/ 1726), Üsküdar’da muhtelif camilerde va­az ve irşad hizmetiyle meşgul oldu. Bandırmalızâde Dergâhı’nın yerinde müteva­zı bir evi bulunduğu, dergâhın bu binanın genişletilip yeniden inşası ile kurulduğu rivayet edilmektedir. Babası Yûsuf Nizâmeddin Efendi’nin ve­fatından sonra (1166/1752-53) bu tekke­nin postnişini olan Hâşim Baba, babasın­dan aldığı Celvetîlik’le Mısır’daki Kaygusuz Abdal Tekkesi Kasrülayn şeyhi Hasan Baba’dan aldığı Bektaşîliği melâmetneşvesinde birleştirmeye çalışmış, ancak Bektaşîliği Bektaşîler’ce, Celvetîliği de Celvetîler’ce kabul görmemiştir. Bandır­malızâde Dergâhı şeyhleri, Celvetiyye’nin merkez tekkesi ve pir makamı olan Hüdâyî Âsitânesi’nce kabul görmemelerine rağmen on üç dilimli Celvetîlik tacını kul­lanmışlardır. Taçlarının dışına sardıkları destar da Celvetîler gibi, katlan iniş ve çıkışta üst üste getirilerek sarılan “kafesî” ya da “cüneydî” tabir edilen biçim­deydi.

Hâşim Baba’nın torunu Bandırmalızâ­de Ahmed Münib Efendi’nin Mir’ötü’t-turuk adlı eserinde Hâşimiyye’ye Celvetiyye’nin bir kolu olarak yer vermesi Hâşimiyye’nin tarikat literatürüne gir­mesini sağlamıştır. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte Bektaşî tekkeleri de ka­patılırken Bandırmalızâde Dergâhı’nın ka­patılmaması, üstelik bu tekkelerin ka­patılmasıyla ilgili Şeyhülislâm Kadızâde Mehmed Tâhir Efendi başkanlığında Topkapı Sarayı’nda yapılan toplantıya Hâşim Baba’nın oğlu Mehmed Galib Efendi’nin Bandırmalızâde Dergâhı şeyhi olarak çağ­rılması, Hâşim Baba mensuplarının res­men Celvetî olarak kabul edildiğini gös­termektedir.

Hâşimiyye’nin Bektaşîlik’le ilgisini izafî bir ilgi olarak gören ve Hâşimîler’e Bek­taşîlik icazeti verilmesini teberrüken ya­pılan bir işlem sayan Cemalettin Server Revnakoğlu, Hâşimîler’in herhangi bir Bektaşî dergâhında şeyhlik yapmadıkla­rını, Bektaşîler’in de onların Bektaşîliğini kabul etmediğini söyler.

Vâridût’müa verdiği bilgilerden Hâşim Baba’nın seyrü sülükte Celvetî usulünü benimsediği anlaşılmaktadır. Harîrizâde, Celvetiyye’yi anlatırken kendisi­nin Hâşim Baba’ya ulaşan Celvetî silsile­sini verdiği halde Hâşimiyye diye bir tarikattan bahsetmediği gibi Hâşim Baba ve mensuplarının Bek­taşîlik ve Melâmîlik’le ilgisi olup olmadı­ğına da temas etmemiştir.

Hâşimîler’de zikir ve âyine hep birlikte okunan salât-ı efdaliyye ile başlanır. Sa-lât-ı efdaliyyeden sonra kelime-i tevhid zikrine geçilir; ardından “yâ Allah” çekilir ve “yâ Mevlâm” denilerek ayağa kalkılır. Bu esnada zâkirler cumhur ilâhisi okur­lar. Bu ilâhi bazan Hüdâyî’nin, bazan da Hâşim Baba’nın na’tlarından alınır; çok defa da, “Hüdâyî’ye şefaat eğer zahir eğer bâtın” sözleriyle başlayan ilâhi özel perdesinden daha ağır ve yürüyerek top­luca seslendirilir. Bazan da, “Seng-i izzet budur Hâşim / Ki ceddindir Ebü’l-Kâsım” ilâhisi okunur. İlâhiler okunurken derviş­ler “ism-i hû” ile dem tutarlar. İlâhilerin sonunda şeyh efendi yeni bir perdeden tekrar ism-i huya geçer. Bu sırada zâkir­ler cumhur ilâhisi okurlar. İsm-i hû. na­mazda sağa sola selâm verir gibi baş sa­ğa sola döndürülerek aralıklı ve tane tane okunur. Sonuna doğru “hû”nun söyle­nişi ağırlaşır ve ardından çifte huya ge­çilir. Kısa bir müddet sonra tekrar oturu­lur ve zâkirler yine cumhur ilâhisi okur­lar. Şeyh efendi de dua yapar ve gülbank çeker.

Bandırmalızâde Dergâhı Hâşimiyye’nin âsitânesi olarak faaliyet göstermiş, şeyh­liği Hâşim Baba’nın oğlu Mehmed Galib Efendi’den (ö. i 247/1831) sonra da bu aile­den gelen kişilerce yürütülmüştür. Galib Efendİ’nin yerine oğlu Abdürrahim Selâ­met Efendi (ö. 1266/1850) şeyhlik maka­mına geçmiş, onun yerine sırasıyla iki oğlu Mehmed Fahreddin Efendi ile (ö 1311/1893) Küçük Mehmed Galib Efendi (ö. 1330/1912) postnişin olmuşlardır. Ban­dırmalızâde Dergâhı’ndan yetişen XIX. yüzyılın ünlü musikişinas ve zâkirbaşıla-rından Paşa Mehmed Efendi dergâhını bir mûsiki merkezi haline getirmişti. Dergâ­hın son şeyhi Yûsuf Fahir (Ataer) Baba(ö. 1967), Mir’âtü’t-turuk ve Mecmûa-i Tekâyâ adlı eserleriyle tanınan Bandır-malızâde Ahmed Münib Efendİ’nin oğlu­dur. Ahmed Münib Efendi ve Yûsuf Fahir Baba önceleri Sa’dî Tekkesi olan Kadı­köy’deki Abdülbâki Efendi Dergâhı’nda şeyhlik yapmışlardır.

Kaymakçızâde Mehmed Efendi (ö. 1186/1772) tarafından bir Celvetî tekkesi olarak kurulan İskender Baba Tekkesi, Mehmed Galib Efendİ’nin halifesi Seyyid Mehmed Şâkir Efendi (ö. 1279/1862) ta­rafından Hâşimî tekkesine çevrilmiştir. Mehmed Şâkir Efendi’den sonra bu der­gâhta şeyhlik hizmetini oğlu Mehmed Şerefeddin Efendi (ö. 1310/1892) ve Ah­med Safî Efendi (ö. 1320/1902), son ola­rak da Bandırmalızâde Dergâhı şeyhi Kü­çük Mehmed Galib Efendi yürütmüş­tür.

Üsküdar Pazarbaşfndaki Fenâyî Dergâhı’nın ilk Hâşimî şeyhi Mehmed Efendi {ö. 1261/1845) yine Mehmed Galib Efen­dİ’nin halifesidir. Daha sonra Mehmed Şâ­kir Efendi ile (ö. 1302/1885) İhsan Efen­di bu dergâhta şeyhlik yapmıştır. Der­gâhın son şeyhi Küçük Şâkir Efendi’dir (ö. 1951).

Cemalettin Server Revnakoğlu’nun ver­diği bilgilerden. Üsküdar Açık Türbe Yokuşu’ndaki Gizlice Evliya Zâviyesi’nin şeyh­lik ve türbedarlığının da Bandırmalızâde Tekkesi’nden tarikat almış kıdemli dervişandan evli olanlara meşrut kılındığı an­laşılmaktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski