Havari. Hz. isa’nın, kendisine yardımcı olmak üzere seçtiği on iki kişiden her biri için kullanılan tabir.
Sözlükte “beyaz olmak; iyice beyazlatmak” anlamlarına gelen Arapça haver kökünden türetilen havârî “seçilmiş, kusursuz; taraftar, özverili arkadaş, dost, bir kimseye ileri derecede yardım eden, kendisini bir davaya adayan” demektir. Havari kelimesinin Habeş dilinde aynı mânadaki ha-varyanm Arapçalaşmış şekli olduğu da ileri sürülmüştür. Terim olarak genelde, Allah’ın peygamberlerine İnanıp onlara yardımcı olan herkes için kullanılan havari bilhassa Hz. îsâ tarafından seçilmiş, tebliğ ve irşad görevinde ona yardımcı olan on iki kişilik grubu ifade eder. Batı dillerinde havari karşılığında kullanılan apostle, apötre kelimeleri, Grekçe’de “bir görevi ifa etmek üzere gönderilen” anlamındaki apostolostan gelmektedir.
İnciller’e göre Hz. îsâ, daha tebliğ faaliyetinin başında kendisine inananlardan on iki kişi seçmiş ve bunlara havari adını vermiştir (Luka, 6/13). Ayrıca onlardan “on iki havari” (Vahiy, 21/14) ve “havariler” (Luka, 6/13; Markos. 6/30) olarak da bahsedilmektedir; ancak daha ziyade “şâkird” diye adlandırılmışlardır (Matta, 11/1; 14/26; 20/İ7; Yuhanna, 20/2).
Havarilerin isimleri bazı küçük farklılıklarla Matta (10/2-4), Markos (3/16-19), Luka (6/14-16) ve Resullerin İşleri’n-de (1/13) verilmektedir. Matta ve Markos İncilleri’nde zikredilen isimler şunlardır: Simun Petrus, Andreas, Ya’küb (Zebedi’nin oğlu), Yuhanna. Filipus, Bartolomeus, Tomas, Matta, Ya’küb (Alfe-us’unoğlu), Taddeus, Gayyur Simun, Yahuda İskariyot. Onuncu havari Taddeus’un adı Matta’da Lebbeus (10/3), Markos’ta Taddeus (3/18), Luka’da ise (6/16) Ya’küb’un oğlu Yahuda olarak geçmektedir.
Havarilerin sayısının on iki olarak tesbiti İsrâiloğulları’nın on iki kabilesiyle (sıbt) ilgilidir. “Ben, İsrail evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmedim” (Matta, 15/24) diyen îsâ. İsrail’in on iki kabilesini temsilen kendisine inananlardan on iki kişi seçmiştir. Hz. îsâ, “İnsanoğlu her şeyin yenilenmesinde izzetinin tahtına oturacağı zaman siz ki benim ar-dımca gelenlersiniz, siz de İsrail’in on iki sıbtına hükmederek on iki taht üzerinde oturacaksınız” (Matta, 19/28; Luka, 22/30) diyerek bu alâkayı ifade etmiştir.
Havarilerle ilgili çeşitli listelerde Simun Petrus daima ilk sırayı almaktadır. Simun Hz. îsâ’ya ilk inanan havaridir. îsâ, Hz. Yahya tarafından vaftiz edildikten ve şeytan karşısında denenip tebliğine başladıktan sonra Galile denizinin yanında gezerken Petrus denilen Simun ile kardeşi Andreas’ı denize ağ atarken görmüş, onlara, “Ardımca gelin; sizi insan avcıları yapacağım” demiş, onlar da ağlarını bırakıp onu takip etmişlerdir. Az sonra ağ onarırlarken gördüğü Zebedi’nin oğlu Ya’-kûb ile kardeşi Yuhanna’yı çağırmış, onlar da hemen kayığı ve babalarını bırakıp îsâ’nın peşinden gitmişlerdir (Matta, 4/ 17-22). Yeni Ahid’deki havari listelerinde Petrustan sonra gelen ve hepsinde ortak olan üç kişi bunlardır. Zebedi’nin oğlu ve Ya’küb’un kardeşi olan Yuhanna İncil yazarıdır. Hz. îsâ onu ve kardeşini havari olarak seçtikten sonra onlara “gök gürlemesi oğullan” anlamında “boaner-ces (boanerges)” lakabını vermiştir (Markos, 3/17). Hz. îsâ tarafından Yaİrus’un kızının diriltilmesi sırasında olayı takip etmelerine izin verilen üç kişiden biri olan Yuhanna (Markos, 5/37; Luka, 8/51) îsâ’nın her zamankinden farklı bir görünüme bürünerek yüzünün güneş gibi parlaması, esvabının ışık gibi aydınlanması hadisesine de (transfiguration) şahit olmuştur (Matta, 17/1). Hz. îsâ çarmıha gerildiğinde Yuhanna oradaydı. îsâ çarmıha gerilmeden önce annesini ona emanet etti. Sâmiriye’de İncil’i tebliğ eden Yuhanna hayatının son dönemlerini Efes’te geçirmiştir. Filipus ise Andreas ve Pet-rus’un şehri olan Beytsayda’dan idi. Hz. îsâ onu Beytanya’da bulup arkasından gelmesini söylemiş (Yuhanna, 1/43-44), daha sonra da havari olarak seçmiştir. Bartolomeus hakkında havariler arasında zikredilmesinin dışında bilgi yoktur.
Tomas adlı havariye Grekçe’de Didimos da denilmektedir. Hz. îsâ. daha önce taşlanarak çıkarıldığı Yahudiye’ye tekrar gitmek isteyince Tomas arkadaşlarına, “Biz de onunla Ölmek için gidelim” demiştir (Yuhanna, 11/16). Hz. îsâ havarilere gerçekleri öğretirken Tomas, “Yâ Rab, nereye gidiyorsun bilmiyoruz, yolu nasıl biliriz?” diye sormuş. îsâ da, “Yol ve hakikat ve hayat benim” karşılığını vermiştir (Yuhanna, 14/5-6). Hz. îsâ yeniden dirildikten sonra havarilerin yanına geldiğinde Tomas orada değildi. îsâ’nın di-rildiğini söylediklerinde önce inanmadı (Yuhanna, 20/24-29). Hıristiyan geleneğine göre Tomas Persler’e İncil’i tebliğ etmiş ve orada ölmüştür. Diğer bazı rivayetlere göre ise Hindistan’da Hıristiyanlığı yaymış ve orada şehid edilmiştir.
Romalılar’ın emrinde gümrük memuru olarak görev yapan yahudi asıllı Matta Kefernahum da Hz. îsâ tarafından davet edilmiş, o da görevini bırakarak onun ardınca gitmiştir (Matta, 9/9; Markos, 2/ 14; Luka, 5/27). Daha sonra îsâ Matta’yı on iki havariden biri olarak seçmiştir. Markos (2/14) ve Luka (5/27) İncilleri’nde Matta, Alfeus’un oğlu Levi olarak geçmektedir. Kendi adıyla anılan İncirin yazarı olan Matta geleneğe göre yahudilere İncil’i tebliğ etmiştir. Alfeus’un oğlu Ya’küb’la ilgili Yeni Ahid’de fazla bilgi yoktur. Sadece boyunun kısalığı sebebiyle kendisine “Küçük Ya’kûb” denildiği ifade edilmektedir (Markos, 15/40). Taddeus ve Gayyur Simun ile ilgili olarak onların havari oluşlarının dışında herhangi bir bilgi yoktur.
Yahuda İskariyot İnciller’e göre havarilerin on ikincisidir ve Hz. îsâ’ya ihanet ederek onu 30 gümüş karşılığında yahudilere yakalatmış, ancak daha sonra yaptığına pişman olup intihar etmiştir (Matta, 26/14-16; 27/3-5). Yahuda İskariyot’tan boşalan yere diğerleri tarafından kura sonucu Mattias seçilmiştir (Resullerin İşleri, 1/23-26).
Genellikle İnciller havarilerden Petrus, Büyük Ya’küb ve Yuhanna’ya özel bir önem verir ve onlara atıflarda bulunur; çünkü onlar daima Hz. îsâ’ya refakat etmişlerdir. Bunlardan Petrus İsa’nın yanında müstesna bir yere sahiptir. Hz. îsâ. “Sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım ve Ölüler diyarının kapıları onu yenmeyecektir. Göklerin melekûtunun anahtarlarını sana vereceğim; yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde bağlanmış olur ve yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde çözülmüş olur” (Matta, 16/18-19) diyerek onun bu üstünlüğünü ifade etmiştir. Yahuda İskariyot. Hz. îsâ’nın bulunduğu yeri yahu-dilere bildirerek ona ihanet ettiği için azizler arasında yer almamaktadır. îsâ’-nın göğe çekilmesinden sonra havarilerin idaresi Petrus’a geçmiştir. On iki havarinin dışında Pavlus kendisini havari ilân etmiş ve yahudi menşeli olmayan hı-ristiyanlar onu, Musevî-hıristiyan geleneği ise Barnaba’yı havari saymıştır.
İnciller’e göre havariler, vaftiz oluşundan çarmıha gerilişine kadar daima Hz. îsâ ile beraber olmuş, onun hizmetinde bulunmuşlardır (Matta, 26/17-19; Luka, 9/52; Yuhanna, 4/8). îsâ onları vazettiği İncil’e ve ölüler arasından dirilmesine şahit olmaları için seçmiş, onların eğitimiyle bizzat meşgul olmuştur. Ancak ağır işlerde çalışan, en azından dördü balıkçı olan. ayrıca vergi tahsildarı Matta’nın dışında hiçbiri okuma yazma bilmeyen havariler Hz. îsâ’nın anlattıklarını dinliyor, fakat çoğunlukla anlamıyorlardı. Bu sebeple îsâ, anlattıklarını tekrar etmek ve yeni açıklamalar yapmak durumunda kalıyordu. Bununla birlikte tebliğ faaliyeti süresince onunla beraber olan havariler Hz. îsâ’dan mucizeler gösterme yetkisi almışlardı (Markos, 3/15). Tann’nın me-lekûtunun anahtarları onlara verilmişti (Matta, 18/18; 19/28). Onlar hastaları iyileştiriyor, insanları kötü ruhlardan koruyorlardı (Matta, 10/1-8-, Luka, 6/13). Bunun içindir ki Hıristiyan ilahiyatı havarilerden sitayişle söz etmekte, ağır ve yorucu bir zühd ve riyazet hayatı yaşadıklarını belirtmektedir. Havarilerin “selâmet sırrına ermeleri, güçlüklere katlanan ruhlar olmaları”, ancak sabır gerektiren zorlu bir eğitimden sonra gerçekleşmiştir. Bütün bunların yanında havarilerin zaafları da vardır. Hz. îsâ yakalanıp tutuklanacağı gece havarilerine, “Bu gece hepiniz benden ötürü sürçeceksiniz” der (Matta, 26/31). Petrus. “Hepsi senden ötürü sürçse de ben hiç sürçmem” deyince Hz. îsâ şu sözleri söyler: “Doğrusu sana derim: Bu gece horoz ötmeden önce sen beni üç kere İnkâr edeceksin” (Matta, 26/33-35). îsâyine o gece dua ederken havarilerinin de dua etmesini ister; fakat onlar uyurlar (Matta, 26/ 36-45). Hz. îsâyahudiler tarafından yakalanınca havarilerin hepsi kaçar; Petrus da aynı gece üç defa îsâ’yı tanımadığını söyler (Matta, 26/56, 69-75).
İnciller’e göre Hz. îsâ, yeniden dirildik-ten sonra Mecdelli Meryem’e ve başkalarına görünerek kendisinin dirildiğini bildirir; onlar da havarilere haber verirler, fakat havariler inanmazlar. îsâ onları İmansızlıkları ve yürek katılıkları sebebiyle ayıplar (Markos, 16/9-14; Luka, 24/ 8-40). Yine de onlara rûhulkudüsü ve, “Kimlerin günahlarını bağışlarsanız günahları bağışlanmış olur ve kimlerinkini alıkorsanız alıkonmuş olur” diyerek bağışlama yetkisini verir (Yuhanna, 20/22-23).
Hz. îsâ’nın semaya urûcundan on gün sonraya rastlayan Pentikost günü (Fısıh bayramından elli gün sonra kutlanan bayram) havariler rûhulkudüsle dolar ve her biri. büyük bir şevk ve heyecan içinde çeşitli milletlerin dillerini konuşup anlar hale gelir (Resullerin İşleri, 2/1-4). Daha sonra Kudüste ilk hıristiyan cemaatini oluşturan havariler dört bir tarafa dağılarak yeni dini yaymaya başlarlar.
Daha ilk dönemlerden itibaren katakomplarda ve hıristiyan lahitlerinde havarilerin tasvirleri yapılmış, onlar, ayaklara kadar inen uzun elbiseleri ve üzerlerindeki atkılarla tasvir edilmiştir. Batı’da ilk sekiz asrın âbidelerinde havariler. Hz.îsâ’nın sağında veya solunda oturmuş ya da ayakta, bir kısmı sakallı, bir kısmı sakalsız, sol ellerinde genellikle bir cilt veya tomar yahut bir taç tutar vaziyette resmedilmişlerdir. Sembollerle ifade edildiklerinde ise altısı Hz. îsâ’nın sağında, altısı da solunda bulunan koyunlar şeklinde gösterilmişlerdir. Öte yandan her havarinin ayrı sembolü vardır. Simun Petrus anahtarlar, Andreas kılıç, Ya’küb (Ze-bedi’nin oğlu) isminin altına çizilmiş bir haç, Yuhanna içinden yılan çıkan bir kadeh. Filipus ucu gül gibi düğümlü bir haç, Bartolomeus bir kitap ve bir bıçak. To-mas bir gönye. Matta mızrak, Ya’küb [Al-feus’un oğlu) hacı asası ve istiridye kabuklu şapka, Taddeus bir topuz, Gayyur Simun bir testere, Yahuda İskariyot’un yerine seçilen Mattias ise bir balta ile sembolize edilmiştir.
İslâmî kaynaklarda havari terimi, her ne kadar öncelikle Hz. İsa’nın on iki seçkin yardımcısı için kullanılıyorsa da Re-sûl-i Ekrem’in İkinci Akabe Biatı’ndan sonra Medineliler’e nakib tayin ettiği Evs kabilesinden üç, Hazrec kabilesinden dokuz olmak üzere toplam on iki kişiye de havari denilmektedir. Bazı İslâm tarihi kaynaklarında ise Kureyş’ten Ebû Bekir, Ömer. Osman, Ali, Hamza. Ca’fer, Ebû Ubeyde b. Cerrah, Osman b. Maz’ûn, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebû Vakkâs, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’-dan oluşan on iki sahâbî havari olarak anılır (A. 1. Wensinck, m, 294).
Havarilerle ilgili olarak Kur’ân-ı Kerim’-de üç sûrede açıklama yapılmıştır. Âl-İ İmrân sûresinde (3/52) bildirildiğine göre Musa’dan sonra İsrâiloğulları’na peygamber olarak gönderilen îsâ kavmini öncelikle Allah’a kulluk etmeye çağırmış, ancak onların kabul etmediklerini sezince, “Allah yolunda bana yardımcı olacak olanlar kimlerdir?” diye sorması üzerine havariler, “Biz Allah yolunun yardımcılarıyız. Allah’a inandık. Bil ki bizler müsiü-manlarız” cevabını vermişlerdir. Buna benzer bir açıklama da Saf sûresinin 14. âyetinde geçmektedir. Diğer bir âyette (Mâide 5/1! 1), Allah’a ve O’nun elçisi îsâ’ya iman etmeleri havarilere ilham edilince onların iman ederek Allah’a teslim oldukları bildirilmiştir. Müteakip âyetlerde açıklandığına göre havariler Hz. îsâ’ya, “Senin rabbin gökten donatılmış bir sofra indirebilir mi?” diye sormuşlar, bunun üzerine îsâ, “İman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun” diye cevap vermiş, havariler ise, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” demişler; nihayet Hz. îsâ’nın dua ve niyazı üzerine gökten bir sofra inmiştir (Mâide 5/112-115). Tefsirlerde nakledildiğine göre îsâ havarilerine otuz gün oruç tutmalarını emretmiştir. Havariler orucu tamamladıklarında Hz. İsa’dan, hem yemeleri hem de Allah’ın oruçlarını kabul ettiğini anlayıp kalplerinin mutmain olması için semadan bir sofra indirmesini arzu etmişlerdir. Hz. îsâ. verilecek bu nimetin şükrünü eda edemeyeceklerinden korktuğu için önce onlara nasihat etmiş, fakat ısrar etmeleri üzerine Allah’a dua edip bir sofra indirmesini istemiştir. Sofra inince havariler önce îsâ’nın yemesini istemişler, fakat îsâ, “Allah korusun! Bu sofrayı kim istediyse önce o yesin” demiş, bunun üzerine havariler de yememişlerdir.
Havari kelimesi Hz. Peygamber’in hadislerinde de geçmektedir. Bir hadiste, “Benden önce Allah hangi ümmete peygamber göndermişse bu peygamberlerin hepsinin de ümmeti için havarileri ve sünnetini takip eden, emrine uyan yakın dostları olmuştur” (Müslim, “îmân”, 80) denilmiştir. Bir başka hadisin meali de şöyledir: “Her peygamberin bir havarisi vardır, benim havarim Zübeyr b. Avvâm’dır”.
İslâmî kaynaklarda Hz. îsâ’nın havâri-leriyle İlgili çeşitli rivayetler yer alır: Havarilerin sayısı on ikidir ve onlar balıkçılık, çamaşırcılık, kaptanlık, boyacılık gibi mesleklerden gelmişlerdir. Acıktıklarında veya susadıklarında, “Ey Allah’ın ruhu, acıktık ve susadık!” derler; Hz. îsâ da eliyle yere vurur ve her biri için yerden iki ekmek ve içecek çıkarırdı. Havariler, “Dilediğimizde sen bizi doyuruyor ve içi-riyorsun, acaba bizden daha üstünü var mıdır?” diye sorduklarında îsâ, “Sizden daha üstünü kendi el emeğiyle geçinendir” cevabını vermiştir. Bir defasında Hz. îsâ Nuh’tan, tufandan ve gemiden bahsederken havariler. “Tufan hadisesine şahit olmuş birini diriltmeni isteriz” demişler, Hz. îsâ da Nuh’un oğlu Sâm’ın kabrine giderek onu diriltmiş ve tufan olayını ondan dinlemişlerdir.
Bir başka rivayete göre Hz. îsâ balık avlayan dört kişiyle -ki bunlar Simun Petrus (Şem’ûnü’s-safâ), Andreas(Endiryûs), Ya’küb ve Yuhanna’dır- konuşarak onları dine davet eder; onlar da kabul ederek kendisine tâbi olurlar. îsâ daha sonra nehirde çamaşır yıkayan diğer bir grubun yanına gider; bunlar da Luka, Tomas (Turna). Markos. Yuhanna, Simun ve Ya’küb’-dur. Hz. îsâ onlara, “Ey insanlar! Siz bu çamaşırları yıkıyor ve kirlerinden temizliyorsunuz, fakat niçin aynı şeyi kalplerinize yapmıyorsunuz? Ben Allah’ın size gönderdiği elçisiyim” der ve onlara Hz. Muhammed’i müjdeler. Onlar da Hz. îsâ’ya iman eder ve ona tâbi olurlar. On iki havarinin dördü balıkçı, sekizi ise çamaşırcıdır.
Havariler bir defasında Hz. îsâ’yı kaybeder ve hemen onu aramaya koyulurlar. Denize doğru gittiğini öğrenince oraya giderler ve Hz. îsâ’nın denizde yürüdüğünü görürler. İçlerinden biri, “Ey Allah’ın nebîsi. yanına geleyim mi?” diye sorar. îsâ kabul edince bir ayağını denize uzatır, fakat ayağı suya batar. Bunun üzerine, “Ey Allah’ın nebîsi, batıyorum!” deyince Hz. îsâ, “Ey İmanı az kişi! Elini uzat; insanoğlunun arpa tanesi kadar gerçek imanı olsa suda batmaz” der.
Hıristiyan inancına göre on iki havariden biri olan Yahuda İskariyot, Hz. îsâ ve diğer havarilerle birlikte yediği son akşam yemeğinden sonra îsâ’ya ihanet ederek bulunduğu yeri haber vermiş ve onu yahudilere yakalatmıştır. Böylece îsâ haçta can vermiştir. Kur’an’a göre ise Allah’ın kudretiyle bir kişi (Yahuda İskariyot ?) onlara îsâ gibi gösterilmiş, onlar da îsâ zannederek bu kişiyi haça germişler; Allah, haça germe işlemi gerçekleşmeden önce îsâ’yı kendi nezdine kaldırmıştır (Nisâ 4/158}, Böylece onlar îsâ’yı ne öldürmüşler ne de asmışlardır; fakat öldürdükleri onlara îsâ gibi gösterilmiştir (Nisâ 4/157).
Bir rivayete göre de Hz. îsâ havârileriyle birlikte bir evde iken ev kuşatılır. Evi kuşatanlar içeri girdiklerinde havarilerin hepsi Hz. îsâ’nın suretine büründürülür. Onlar, “Bize sihir yaptınız, ya îsâ’yı gösterirsiniz ya da hepinizi öldürürüz” deyince îsâ, “Bugün sizden kim cennet karşılığı canını verir?” diye sorar. İçlerinden biri kabul eder ve evi kuşatanların yanına giderek îsâ olduğunu söyler.
Kur’ân-ı Kerîm’de Ashâbü’l-karye “ye (Yâsîn 36/13-29) gönderildiği bildirilen elçiler tefsirlerde Hz. îsâ’nın havarileri olarak yorumlanmaktadır. Diğer taraftan İstâmî kaynaklarda, Hz. îsâ’nın talimatı doğrultusunda ve onun göğe yükseltilişinden sonra havarilerin çeşitli ülkelere giderek dini yayma faaliyetinde bulundukları belirtilmektedir. Buna göre Petrus ve Pavlus Anadolu’ya, Andreas ve Matta zencilere, Tomas Bâbil diyarına, Filipus Kuzey Afrika’ya, Yuhanna Efes’e, Ya’küb Kudüs’e, Gay-yur Simun Berberîler’in yaşadığı bölgeye gitmişlerdir. Mes’ûdî’nin naklettiğine göre Petrus ve Pavlus Roma’da öldürülmüş, Tomas Hindistan’a gitmiş ve orada ölmüştür. Başka bir rivayete göre ise Hz. îsâ göğe kaldırılışından önce havarilerden İkisini Anadolu’ya, Andreas ve Luka’yı Habeşistan’a, birini Bâ-bil’e. birini Kuzey Afrika’ya, birini Ashâb-ı KehFin bulunduğu bölgeye, birini Berberîler’in yaşadığı bölgeye, ikisini Antakya’ya, birini Sind ve Hint’e göndermiştir. Havarilerin reisi olan Simun Petrus ise Kudüs’te kalmıştır.
İnciller’de hem Hz. îsâ’ya hem de havarilere dair verilen bilgiler Kur’ân-ı Kerîm’deki bilgilerle çelişmektedir. Şöyle ki: Kur’an’a göre havariler, “Ey İsrâiloğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim; benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim” (Saf 61/6) diyen ve, “Allah yolunda bana kimler yardımcı olacak?” (Âl-i İmrân 3/52) diye soran Hz. îsâ’nın çağrısına, “Biz Allah yolunun yardımcılarıyız. Allah’a inandık, şahit ol biz müslümanlarız. Rabbimiz, senin indirdiğine inandık, peygambere uyduk, bizi şahitlerle beraber yaz!” (Âl-i imrân 3/52-53) cevabını veren, îsâ’yı Allah’ın elçisi olarak kabul edip inanan kişilerdir. Hz. îsâ kendisini kesinlikle Tanrı veya Tann’nın oğlu olarak takdim etmediğine (Mâide 5/116), tam aksine, “Ben onlara, ‘Benim ve sizin rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ diye senin emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim” (Mâide 5/117) dediğine göre havarilerin Hz. îsâ’ya ulûhiyyet nisbet etmeleri düşünülemez. Halbuki İnciller’e göre havari Simun Petrus îsâ’ya, “Sen hay olan Allah’ın oğlu Mesih’sin” (Matta, 16/16); yine havari olan Yuhanna kendisine nisbet edilen İncil’de, “Kelâm (îsâ) başlangıçta var idi ve kelâm Allah nezdinde idi ve kelâm Allah idi ve kelâm beden olup inayet ve hakikatle dolu olarak aramızda sakin oldu; biz de onun izzetini babanın biricik oğlunun izzeti olarak gördük” (Yuhanna, ı/ı, 14) demektedir. Öte yandan Hz. îsâ’nın önemli yetkiler verdiği havarilerden Yahuda İskariyot İnciller’e göre onu 30 gümüş karşılığında satmış (Matta, 26/14-16), ayrıca hırsızlık yapmıştır (Yuhanna, 12/5-6). îsâ onlardan biri için. “Siz on ikileri ben seçmedim mi ve sizden biri İblîs’tir” (Yuhanna, 6/70) demiştir. İbn Hazm İnciller’deki bu ifadeleri esas alarak şu hükme varır: “Hıristiyanların havari dediği bu kimseler havari olmak şöyle dursun mümin bile değildir; onlar yalancılardır, çünkü Hz. îsâ’ya ulûhiyyet nisbet etmişlerdir”.
TDV İslâm Ansiklopedisi