Havari Nedir, Kimdir, Kimlerdir, Havarilerin Özellikleri, Hakkında Bilgi

Havari. Hz. isa’nın, kendisine yardımcı olmak üzere seçtiği on iki kişiden her biri için kullanılan tabir.

Sözlükte “beyaz olmak; iyice beyazlat­mak” anlamlarına gelen Arapça haver kökünden türetilen havârî “seçilmiş, ku­sursuz; taraftar, özverili arkadaş, dost, bir kimseye ileri derecede yardım eden, kendisini bir davaya adayan” demektir. Havari keli­mesinin Habeş dilinde aynı mânadaki ha-varyanm Arapçalaşmış şekli olduğu da ileri sürülmüştür. Terim olarak genelde, Allah’ın peygamberlerine İnanıp onlara yardımcı olan herkes için kullanılan havari bilhassa Hz. îsâ tarafın­dan seçilmiş, tebliğ ve irşad görevinde ona yardımcı olan on iki kişilik grubu ifa­de eder. Batı dillerinde havari karşılığın­da kullanılan apostle, apötre kelimeleri, Grekçe’de “bir görevi ifa etmek üzere gönderilen” anlamındaki apostolostan gelmektedir.

İnciller’e göre Hz. îsâ, daha tebliğ faa­liyetinin başında kendisine inananlardan on iki kişi seçmiş ve bunlara havari adını vermiştir (Luka, 6/13). Ayrıca onlardan “on iki havari” (Vahiy, 21/14) ve “havari­ler” (Luka, 6/13; Markos. 6/30) olarak da bahsedilmektedir; ancak daha ziyade “şâkird” diye adlandırılmışlardır (Matta, 11/1; 14/26; 20/İ7; Yuhanna, 20/2).

Havarilerin isimleri bazı küçük farklı­lıklarla Matta (10/2-4), Markos (3/16-19), Luka (6/14-16) ve Resullerin İşleri’n-de (1/13) verilmektedir. Matta ve Mar­kos İncilleri’nde zikredilen isimler şun­lardır: Simun Petrus, Andreas, Ya’küb (Zebedi’nin oğlu), Yuhanna. Filipus, Bartolomeus, Tomas, Matta, Ya’küb (Alfe-us’unoğlu), Taddeus, Gayyur Simun, Yahuda İskariyot. Onuncu havari Taddeus’un adı Matta’da Lebbeus (10/3), Markos’ta Taddeus (3/18), Luka’da ise (6/16) Ya’küb’un oğlu Yahuda olarak geçmek­tedir.

Havarilerin sayısının on iki olarak tesbiti İsrâiloğulları’nın on iki kabilesiyle (sıbt) ilgilidir. “Ben, İsrail evinin kaybolmuş ko­yunlarından başkasına gönderilmedim” (Matta, 15/24) diyen îsâ. İsrail’in on iki kabilesini temsilen kendisine inananlar­dan on iki kişi seçmiştir. Hz. îsâ, “İnsa­noğlu her şeyin yenilenmesinde izzetinin tahtına oturacağı zaman siz ki benim ar-dımca gelenlersiniz, siz de İsrail’in on iki sıbtına hükmederek on iki taht üzerinde oturacaksınız” (Matta, 19/28; Luka, 22/30) diyerek bu alâkayı ifade etmiştir.

Havarilerle ilgili çeşitli listelerde Simun Petrus daima ilk sırayı almaktadır. Simun Hz. îsâ’ya ilk inanan havaridir. îsâ, Hz. Yahya tarafından vaftiz edildikten ve şey­tan karşısında denenip tebliğine başla­dıktan sonra Galile denizinin yanında ge­zerken Petrus denilen Simun ile kardeşi Andreas’ı denize ağ atarken görmüş, on­lara, “Ardımca gelin; sizi insan avcıları ya­pacağım” demiş, onlar da ağlarını bırakıp onu takip etmişlerdir. Az sonra ağ ona­rırlarken gördüğü Zebedi’nin oğlu Ya’-kûb ile kardeşi Yuhanna’yı çağırmış, on­lar da hemen kayığı ve babalarını bırakıp îsâ’nın peşinden gitmişlerdir (Matta, 4/ 17-22). Yeni Ahid’deki havari listelerinde Petrustan sonra gelen ve hepsinde or­tak olan üç kişi bunlardır. Zebedi’nin oğ­lu ve Ya’küb’un kardeşi olan Yuhanna İn­cil yazarıdır. Hz. îsâ onu ve kardeşini ha­vari olarak seçtikten sonra onlara “gök gürlemesi oğullan” anlamında “boaner-ces (boanerges)” lakabını vermiştir (Markos, 3/17). Hz. îsâ tarafından Yaİrus’un kızının diriltilmesi sırasında olayı takip et­melerine izin verilen üç kişiden biri olan Yuhanna (Markos, 5/37; Luka, 8/51) îsâ’­nın her zamankinden farklı bir görünü­me bürünerek yüzünün güneş gibi par­laması, esvabının ışık gibi aydınlanma­sı hadisesine de (transfiguration) şahit ol­muştur (Matta, 17/1). Hz. îsâ çarmıha ge­rildiğinde Yuhanna oradaydı. îsâ çarmıha gerilmeden önce annesini ona ema­net etti. Sâmiriye’de İncil’i tebliğ eden Yu­hanna hayatının son dönemlerini Efes’te geçirmiştir. Filipus ise Andreas ve Pet-rus’un şehri olan Beytsayda’dan idi. Hz. îsâ onu Beytanya’da bulup arkasından gelmesini söylemiş (Yuhanna, 1/43-44), daha sonra da havari olarak seçmiştir. Bartolomeus hakkında havariler arasın­da zikredilmesinin dışında bilgi yoktur.

Tomas adlı havariye Grekçe’de Didimos da denilmektedir. Hz. îsâ. daha ön­ce taşlanarak çıkarıldığı Yahudiye’ye tek­rar gitmek isteyince Tomas arkadaşları­na, “Biz de onunla Ölmek için gidelim” demiştir (Yuhanna, 11/16). Hz. îsâ hava­rilere gerçekleri öğretirken Tomas, “Yâ Rab, nereye gidiyorsun bilmiyoruz, yolu nasıl biliriz?” diye sormuş. îsâ da, “Yol ve hakikat ve hayat benim” karşılığını ver­miştir (Yuhanna, 14/5-6). Hz. îsâ yeniden dirildikten sonra havarilerin yanına gel­diğinde Tomas orada değildi. îsâ’nın di-rildiğini söylediklerinde önce inanmadı (Yuhanna, 20/24-29). Hıristiyan geleneği­ne göre Tomas Persler’e İncil’i tebliğ et­miş ve orada ölmüştür. Diğer bazı riva­yetlere göre ise Hindistan’da Hıristiyan­lığı yaymış ve orada şehid edilmiştir.

Romalılar’ın emrinde gümrük memu­ru olarak görev yapan yahudi asıllı Matta Kefernahum da Hz. îsâ tarafından davet edilmiş, o da görevini bırakarak onun ar­dınca gitmiştir (Matta, 9/9; Markos, 2/ 14; Luka, 5/27). Daha sonra îsâ Matta’yı on iki havariden biri olarak seçmiştir. Markos (2/14) ve Luka (5/27) İncilleri’nde Matta, Alfeus’un oğlu Levi olarak geç­mektedir. Kendi adıyla anılan İncirin ya­zarı olan Matta geleneğe göre yahudilere İncil’i tebliğ etmiştir. Alfeus’un oğlu Ya’küb’la ilgili Yeni Ahid’de fazla bilgi yok­tur. Sadece boyunun kısalığı sebebiyle kendisine “Küçük Ya’kûb” denildiği ifade edilmektedir (Markos, 15/40). Taddeus ve Gayyur Simun ile ilgili olarak onların havari oluşlarının dışında herhangi bir bilgi yoktur.

Yahuda İskariyot İnciller’e göre havari­lerin on ikincisidir ve Hz. îsâ’ya ihanet ederek onu 30 gümüş karşılığında yahudilere yakalatmış, ancak daha sonra yap­tığına pişman olup intihar etmiştir (Mat­ta, 26/14-16; 27/3-5). Yahuda İskariyot’tan boşalan yere diğerleri tarafından ku­ra sonucu Mattias seçilmiştir (Resulle­rin İşleri, 1/23-26).

Genellikle İnciller havarilerden Petrus, Büyük Ya’küb ve Yuhanna’ya özel bir önem verir ve onlara atıflarda bulunur; çünkü onlar daima Hz. îsâ’ya refakat et­mişlerdir. Bunlardan Petrus İsa’nın ya­nında müstesna bir yere sahiptir. Hz. îsâ. “Sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kaya­nın üzerine kuracağım ve Ölüler diyarının kapıları onu yenmeyecektir. Göklerin melekûtunun anahtarlarını sana verece­ğim; yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde bağlanmış olur ve yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde çözülmüş olur” (Matta, 16/18-19) diyerek onun bu üstünlüğünü ifade etmiştir. Yahuda İs­kariyot. Hz. îsâ’nın bulunduğu yeri yahu-dilere bildirerek ona ihanet ettiği için azizler arasında yer almamaktadır. îsâ’-nın göğe çekilmesinden sonra havarile­rin idaresi Petrus’a geçmiştir. On iki ha­varinin dışında Pavlus kendisini havari ilân etmiş ve yahudi menşeli olmayan hı-ristiyanlar onu, Musevî-hıristiyan gele­neği ise Barnaba’yı havari saymıştır.

İnciller’e göre havariler, vaftiz oluşun­dan çarmıha gerilişine kadar daima Hz. îsâ ile beraber olmuş, onun hizmetinde bulunmuşlardır (Matta, 26/17-19; Luka, 9/52; Yuhanna, 4/8). îsâ onları vazettiği İncil’e ve ölüler arasından dirilmesine şa­hit olmaları için seçmiş, onların eğitimiy­le bizzat meşgul olmuştur. Ancak ağır işlerde çalışan, en azından dördü balıkçı olan. ayrıca vergi tahsildarı Matta’nın dı­şında hiçbiri okuma yazma bilmeyen ha­variler Hz. îsâ’nın anlattıklarını dinliyor, fakat çoğunlukla anlamıyorlardı. Bu se­beple îsâ, anlattıklarını tekrar etmek ve yeni açıklamalar yapmak durumunda ka­lıyordu. Bununla birlikte tebliğ faaliyeti süresince onunla beraber olan havariler Hz. îsâ’dan mucizeler gösterme yetkisi almışlardı (Markos, 3/15). Tann’nın me-lekûtunun anahtarları onlara verilmişti (Matta, 18/18; 19/28). Onlar hastaları iyi­leştiriyor, insanları kötü ruhlardan koru­yorlardı (Matta, 10/1-8-, Luka, 6/13). Bu­nun içindir ki Hıristiyan ilahiyatı havari­lerden sitayişle söz etmekte, ağır ve yo­rucu bir zühd ve riyazet hayatı yaşadık­larını belirtmektedir. Havarilerin “selâ­met sırrına ermeleri, güçlüklere katla­nan ruhlar olmaları”, ancak sabır gerek­tiren zorlu bir eğitimden sonra gerçek­leşmiştir. Bütün bunların yanında hava­rilerin zaafları da vardır. Hz. îsâ yakala­nıp tutuklanacağı gece havarilerine, “Bu gece hepiniz benden ötürü sürçeceksi­niz” der (Matta, 26/31). Petrus. “Hepsi senden ötürü sürçse de ben hiç sürç­mem” deyince Hz. îsâ şu sözleri söyler: “Doğrusu sana derim: Bu gece horoz ötmeden önce sen beni üç kere İnkâr ede­ceksin” (Matta, 26/33-35). îsâyine o gece dua ederken havarilerinin de dua etme­sini ister; fakat onlar uyurlar (Matta, 26/ 36-45). Hz. îsâyahudiler tarafından ya­kalanınca havarilerin hepsi kaçar; Petrus da aynı gece üç defa îsâ’yı tanımadığını söyler (Matta, 26/56, 69-75).

İnciller’e göre Hz. îsâ, yeniden dirildik-ten sonra Mecdelli Meryem’e ve başka­larına görünerek kendisinin dirildiğini bil­dirir; onlar da havarilere haber verirler, fakat havariler inanmazlar. îsâ onları İmansızlıkları ve yürek katılıkları sebe­biyle ayıplar (Markos, 16/9-14; Luka, 24/ 8-40). Yine de onlara rûhulkudüsü ve, “Kimlerin günahlarını bağışlarsanız gü­nahları bağışlanmış olur ve kimlerinkini alıkorsanız alıkonmuş olur” diyerek bağış­lama yetkisini verir (Yuhanna, 20/22-23).

Hz. îsâ’nın semaya urûcundan on gün sonraya rastlayan Pentikost günü (Fısıh bayramından elli gün sonra kutlanan bayram) havariler rûhulkudüsle dolar ve her biri. büyük bir şevk ve heyecan için­de çeşitli milletlerin dillerini konuşup an­lar hale gelir (Resullerin İşleri, 2/1-4). Da­ha sonra Kudüste ilk hıristiyan cemaati­ni oluşturan havariler dört bir tarafa da­ğılarak yeni dini yaymaya başlarlar.

Daha ilk dönemlerden itibaren kata­komplarda ve hıristiyan lahitlerinde ha­varilerin tasvirleri yapılmış, onlar, ayak­lara kadar inen uzun elbiseleri ve üzerle­rindeki atkılarla tasvir edilmiştir. Batı’da ilk sekiz asrın âbidelerinde havariler. Hz.îsâ’nın sağında veya solunda oturmuş ya da ayakta, bir kısmı sakallı, bir kısmı sa­kalsız, sol ellerinde genellikle bir cilt veya tomar yahut bir taç tutar vaziyette res­medilmişlerdir. Sembollerle ifade edil­diklerinde ise altısı Hz. îsâ’nın sağında, altısı da solunda bulunan koyunlar şek­linde gösterilmişlerdir. Öte yandan her havarinin ayrı sembolü vardır. Simun Pet­rus anahtarlar, Andreas kılıç, Ya’küb (Ze-bedi’nin oğlu) isminin altına çizilmiş bir haç, Yuhanna içinden yılan çıkan bir ka­deh. Filipus ucu gül gibi düğümlü bir haç, Bartolomeus bir kitap ve bir bıçak. To-mas bir gönye. Matta mızrak, Ya’küb [Al-feus’un oğlu) hacı asası ve istiridye ka­buklu şapka, Taddeus bir topuz, Gayyur Simun bir testere, Yahuda İskariyot’un yerine seçilen Mattias ise bir balta ile sembolize edilmiştir.

İslâmî kaynaklarda havari terimi, her ne kadar öncelikle Hz. İsa’nın on iki seç­kin yardımcısı için kullanılıyorsa da Re-sûl-i Ekrem’in İkinci Akabe Biatı’ndan sonra Medineliler’e nakib tayin ettiği Evs kabilesinden üç, Hazrec kabilesinden do­kuz olmak üzere toplam on iki kişiye de havari denilmektedir. Bazı İslâm tarihi kaynaklarında ise Kureyş’ten Ebû Bekir, Ömer. Osman, Ali, Hamza. Ca’fer, Ebû Ubeyde b. Cerrah, Osman b. Maz’ûn, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebû Vakkâs, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’-dan oluşan on iki sahâbî havari olarak anılır (A. 1. Wensinck, m, 294).

Havarilerle ilgili olarak Kur’ân-ı Kerim’-de üç sûrede açıklama yapılmıştır. Âl-İ İmrân sûresinde (3/52) bildirildiğine gö­re Musa’dan sonra İsrâiloğulları’na pey­gamber olarak gönderilen îsâ kavmini öncelikle Allah’a kulluk etmeye çağırmış, ancak onların kabul etmediklerini sezin­ce, “Allah yolunda bana yardımcı olacak olanlar kimlerdir?” diye sorması üzerine havariler, “Biz Allah yolunun yardımcıla­rıyız. Allah’a inandık. Bil ki bizler müsiü-manlarız” cevabını vermişlerdir. Buna benzer bir açıklama da Saf sûresinin 14. âyetinde geçmektedir. Diğer bir âyette (Mâide 5/1! 1), Allah’a ve O’nun elçisi îsâ’ya iman etmeleri havarilere ilham edilince onların iman ederek Allah’a tes­lim oldukları bildirilmiştir. Müteakip âyet­lerde açıklandığına göre havariler Hz. îsâ’ya, “Senin rabbin gökten donatılmış bir sofra indirebilir mi?” diye sormuşlar, bunun üzerine îsâ, “İman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun” diye cevap ver­miş, havariler ise, “İstiyoruz ki ondan yi­yelim, kalplerimiz iyice yatışsın, senin bi­ze doğru söylediğini bilelim ve bunu biz­zat görenlerden olalım” demişler; niha­yet Hz. îsâ’nın dua ve niyazı üzerine gök­ten bir sofra inmiştir (Mâide 5/112-115). Tefsirlerde nakledildiğine göre îsâ havarilerine otuz gün oruç tutmalarını emretmiştir. Havariler orucu tamamla­dıklarında Hz. İsa’dan, hem yemeleri hem de Allah’ın oruçlarını kabul ettiğini anla­yıp kalplerinin mutmain olması için se­madan bir sofra indirmesini arzu etmiş­lerdir. Hz. îsâ. verilecek bu nimetin şük­rünü eda edemeyeceklerinden korktuğu için önce onlara nasihat etmiş, fakat ıs­rar etmeleri üzerine Allah’a dua edip bir sofra indirmesini istemiştir. Sofra inince havariler önce îsâ’nın yemesini istemiş­ler, fakat îsâ, “Allah korusun! Bu sofrayı kim istediyse önce o yesin” demiş, bunun üzerine havariler de yememişlerdir.

Havari kelimesi Hz. Peygamber’in ha­dislerinde de geçmektedir. Bir hadiste, “Benden önce Allah hangi ümmete pey­gamber göndermişse bu peygamberle­rin hepsinin de ümmeti için havarileri ve sünnetini takip eden, emrine uyan yakın dostları olmuştur” (Müslim, “îmân”, 80) denilmiştir. Bir başka hadisin meali de şöyledir: “Her peygamberin bir havarisi vardır, benim havarim Zübeyr b. Avvâm’dır”.

İslâmî kaynaklarda Hz. îsâ’nın havâri-leriyle İlgili çeşitli rivayetler yer alır: Ha­varilerin sayısı on ikidir ve onlar balıkçı­lık, çamaşırcılık, kaptanlık, boyacılık gibi mesleklerden gelmişlerdir. Acıktıkların­da veya susadıklarında, “Ey Allah’ın ru­hu, acıktık ve susadık!” derler; Hz. îsâ da eliyle yere vurur ve her biri için yerden iki ekmek ve içecek çıkarırdı. Havariler, “Dilediğimizde sen bizi doyuruyor ve içi-riyorsun, acaba bizden daha üstünü var mıdır?” diye sorduklarında îsâ, “Sizden daha üstünü kendi el emeğiyle geçinen­dir” cevabını vermiştir. Bir defasında Hz. îsâ Nuh’tan, tufandan ve gemiden bah­sederken havariler. “Tufan hadisesine şahit olmuş birini diriltmeni isteriz” de­mişler, Hz. îsâ da Nuh’un oğlu Sâm’ın kabrine giderek onu diriltmiş ve tufan olayını ondan dinlemişlerdir.

Bir başka rivayete göre Hz. îsâ balık av­layan dört kişiyle -ki bunlar Simun Petrus (Şem’ûnü’s-safâ), Andreas(Endiryûs), Ya’küb ve Yuhanna’dır- konuşarak onları dine davet eder; onlar da kabul ederek kendisine tâbi olurlar. îsâ daha sonra ne­hirde çamaşır yıkayan diğer bir grubun yanına gider; bunlar da Luka, Tomas (Tu­rna). Markos. Yuhanna, Simun ve Ya’küb’-dur. Hz. îsâ onlara, “Ey insanlar! Siz bu çamaşırları yıkıyor ve kirlerinden temiz­liyorsunuz, fakat niçin aynı şeyi kalpleri­nize yapmıyorsunuz? Ben Allah’ın size gönderdiği elçisiyim” der ve onlara Hz. Muhammed’i müjdeler. Onlar da Hz. îsâ’ya iman eder ve ona tâbi olurlar. On iki havarinin dördü balıkçı, sekizi ise çama­şırcıdır.

Havariler bir defasında Hz. îsâ’yı kay­beder ve hemen onu aramaya koyulur­lar. Denize doğru gittiğini öğrenince ora­ya giderler ve Hz. îsâ’nın denizde yürü­düğünü görürler. İçlerinden biri, “Ey Al­lah’ın nebîsi. yanına geleyim mi?” diye sorar. îsâ kabul edince bir ayağını denize uzatır, fakat ayağı suya batar. Bunun üzerine, “Ey Allah’ın nebîsi, batıyorum!” deyince Hz. îsâ, “Ey İmanı az kişi! Elini uzat; insanoğlunun arpa tanesi kadar gerçek imanı olsa suda batmaz” der.

Hıristiyan inancına göre on iki havari­den biri olan Yahuda İskariyot, Hz. îsâ ve diğer havarilerle birlikte yediği son ak­şam yemeğinden sonra îsâ’ya ihanet ederek bulunduğu yeri haber vermiş ve onu yahudilere yakalatmıştır. Böylece îsâ haçta can vermiştir. Kur’an’a göre ise Allah’ın kudretiyle bir kişi (Yahuda İska­riyot ?) onlara îsâ gibi gösterilmiş, onlar da îsâ zannederek bu kişiyi haça germiş­ler; Allah, haça germe işlemi gerçekleş­meden önce îsâ’yı kendi nezdine kaldırmıştır (Nisâ 4/158}, Böylece onlar îsâ’­yı ne öldürmüşler ne de asmışlardır; fa­kat öldürdükleri onlara îsâ gibi gösteril­miştir (Nisâ 4/157).

Bir rivayete göre de Hz. îsâ havârileriyle birlikte bir evde iken ev kuşatılır. Evi kuşatanlar içeri girdiklerinde havarilerin hepsi Hz. îsâ’nın suretine büründürülür. Onlar, “Bize sihir yaptınız, ya îsâ’yı gös­terirsiniz ya da hepinizi öldürürüz” de­yince îsâ, “Bugün sizden kim cennet kar­şılığı canını verir?” diye sorar. İçlerinden biri kabul eder ve evi kuşatanların yanı­na giderek îsâ olduğunu söyler.

Kur’ân-ı Kerîm’de Ashâbü’l-karye “ye (Yâsîn 36/13-29) gönderildiği bildirilen elçiler tefsirlerde Hz. îsâ’nın havarileri olarak yorumlanmaktadır. Diğer taraftan İstâmî kaynaklar­da, Hz. îsâ’nın talimatı doğrultusunda ve onun göğe yükseltilişinden sonra ha­varilerin çeşitli ülkelere giderek dini yay­ma faaliyetinde bulundukları belirtilmek­tedir. Buna göre Petrus ve Pavlus Ana­dolu’ya, Andreas ve Matta zencilere, To­mas Bâbil diyarına, Filipus Kuzey Afrika’­ya, Yuhanna Efes’e, Ya’küb Kudüs’e, Gay-yur Simun Berberîler’in yaşadığı bölgeye gitmişlerdir. Mes’ûdî’nin naklettiğine göre Petrus ve Pav­lus Roma’da öldürülmüş, Tomas Hindis­tan’a gitmiş ve orada ölmüştür. Başka bir rivaye­te göre ise Hz. îsâ göğe kaldırılışından önce havarilerden İkisini Anadolu’ya, And­reas ve Luka’yı Habeşistan’a, birini Bâ-bil’e. birini Kuzey Afrika’ya, birini Ashâb-ı KehFin bulunduğu bölgeye, birini Berberîler’in yaşadığı bölgeye, ikisini An­takya’ya, birini Sind ve Hint’e göndermiş­tir. Havarilerin reisi olan Simun Petrus ise Kudüs’te kalmıştır.

İnciller’de hem Hz. îsâ’ya hem de ha­varilere dair verilen bilgiler Kur’ân-ı Kerîm’deki bilgilerle çelişmektedir. Şöyle ki: Kur’an’a göre havariler, “Ey İsrâiloğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim; benden ön­ce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygam­beri müjdeleyici olarak geldim” (Saf 61/6) diyen ve, “Allah yolunda bana kim­ler yardımcı olacak?” (Âl-i İmrân 3/52) di­ye soran Hz. îsâ’nın çağrısına, “Biz Allah yolunun yardımcılarıyız. Allah’a inandık, şahit ol biz müslümanlarız. Rabbimiz, senin indirdiğine inandık, peygambere uyduk, bizi şahitlerle beraber yaz!” (Âl-i imrân 3/52-53) cevabını veren, îsâ’yı Allah’ın elçisi olarak kabul edip inanan kişi­lerdir. Hz. îsâ kendisini kesinlikle Tanrı ve­ya Tann’nın oğlu olarak takdim etmedi­ğine (Mâide 5/116), tam aksine, “Ben onlara, ‘Benim ve sizin rabbiniz olan Al­lah’a kulluk edin’ diye senin emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim” (Mâide 5/117) dediğine göre havarile­rin Hz. îsâ’ya ulûhiyyet nisbet etmeleri düşünülemez. Halbuki İnciller’e göre ha­vari Simun Petrus îsâ’ya, “Sen hay olan Allah’ın oğlu Mesih’sin” (Matta, 16/16); yine havari olan Yuhanna kendisine nis­bet edilen İncil’de, “Kelâm (îsâ) başlan­gıçta var idi ve kelâm Allah nezdinde idi ve kelâm Allah idi ve kelâm beden olup inayet ve hakikatle dolu olarak aramızda sakin oldu; biz de onun izzetini babanın biricik oğlunun izzeti olarak gördük” (Yu­hanna, ı/ı, 14) demektedir. Öte yandan Hz. îsâ’nın önemli yetkiler verdiği hava­rilerden Yahuda İskariyot İnciller’e göre onu 30 gümüş karşılığında satmış (Mat­ta, 26/14-16), ayrıca hırsızlık yapmıştır (Yuhanna, 12/5-6). îsâ onlardan biri için. “Siz on ikileri ben seçmedim mi ve sizden biri İblîs’tir” (Yuhanna, 6/70) demiştir. İbn Hazm İnciller’deki bu ifadeleri esas alarak şu hükme varır: “Hıristiyanların havari dediği bu kimseler havari olmak şöyle dursun mümin bile değildir; onlar yalancılardır, çünkü Hz. îsâ’ya ulûhiyyet nisbet etmişlerdir”.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski