Havas. Özel bilgiler ve özel hallere sahip velîler anlamında bir tasavvuf terimi.
Sözlükte “bir nesneyi diğerlerinden farklı ve üstün kılan nitelik” anlamına gelen hâssa kelimesinin çoğulu olup genellikle avam karşıtı olarak “seçkin kişiler” mânasında kullanılır. Tasavvufta, herkeste bulunmayan birtakım bilgilere ve hallere, yetenek ve ruh temizliğine sahip velîlere havas veya ehl-i husus, bunların en üstün olanlarına hâssü’l-havâs veya hâs-satü’l-hâssa adı verilir; böylece tasavvuf? anlayışta müslümanlar avam ve havas şeklinde iki kategoriye ayrılır. Havas ve hâssü’l-havâs, şer’î yükümlülükler konusunda avamla aynı hükümlere tâbi olup avama uygulanan hükümler onlara da uygulanır. Ancak havas nafile ibadetlere büyük önem vermesi, haram ve mekruh olan şeylerden titizlikle kaçınması, dinî hayatı en mükemmel şekliyle yaşamaya çalışması sonucunda birtakım özel bilgilere ve hallere sahip olarak avamdan ayrılır.
Mutasavvıflara göre Hz. Peygamber’in vahiy alma, mi’raca çıkma ve mucize gösterme gibi sadece kendine has bazı halleri (hasâisü’n-nebî) vardır. Aynı şekilde Re-sûl-i Ekrem sırdaşı olan Huzeyfe b. Yemân’a başkalarının bilmediği bazı şeyleri haber verdiği gibi Ali’ye de başkalarının bilmediği yetmiş kadar ilim dalını öğretmiş, ancak Hz. Ali, avamın kendisini yalancılıkla suçlamasından çekindiği için bunları açıklamamıştı. Hz. Ebû Bekir fırâsete ve ilhama mazhar olmuş, Hz. Ömer hak ile bâtılı birbirinden ayırma yeteneğine sahip olduğu için kendisine “Fârûk” denilmiştir. Hadis âlimleri hadis alanında, fıkıh âlimleri hukuk alanında uzman oldukları gibi sûfiler de ruh ve gönül halleri hususunda uzmandır. Bu konudaki bilgilerin ve hallerin bir bölümü Hz. Peygamber ve sahabeden kendilerine intikal etmiş, bir kısmına ise ibadet, ahlâk, edep konula-
rında hassasiyet göstermek, ruh ve kalp hallerini kontrol altında tutmak, nefsi günah kirinden arındırmak, İlâhî hakikati ve sırrı kavramaya çalışmak suretiyle kendileri ulaşmıştır. Büyük bir ruhî çaba ve manevî tecrübe ile kazanılan bu bilgilere “İlm-İ husus” adı verilir. “Ledün ilmi” veya “bâtın ilmi” de denilen bu bilgi türü sûfîlere hastır. Havas ve hâssatü’l-havâs, bu ilim sayesinde Kur-‘an ve hadisten herkesin farkına varamadığı mânaları bulur ve ortaya çıkarır. Meselâ Hz. İbrahim’in gördüğü yıldız his, ay akıl. güneş Hak nuru şeklinde yorumlanmış; bundan da avamın his, havassın akıl, hâssatü’l-havâssın Hak nuru ile ir-şad edildiği sonucuna varılmıştır.
Havas-avam ayırımına ilk sûfîlerden itibaren bütün mutasavvıflarda rastlanır. Zünnûn el-Mısrî, “Avam günahtan, havas gafletten tövbe eder” derken bu ayırımı yapmıştır. Sûfîler tevhid gibi en hassas konularda bile avam – havas ayırımı yapmışlardır. Meselâ Cüneyd-i Bağdadî biri avama, diğeri havassa ait iki tür tevhidden bahsetmiş, daha sonra havassın tev-hid anlayışına “tevhîd-i sûfiyye” veya “tevhîd-i hâli” denilmiştir. Aynı ayırımı yapan Gazzâlî avamın tevhidinin “Lâ ilahe illallah”, havassın tevhidinin “Lâ ilahe illa hû” olduğunu söyler.
Havastan olan bir kişinin kalbi uyanık, ahlâkı güzeldir. Hayır yapar, başkalarını buna davet eder. İyiliği emredip kötülükten menetme sorumluluğu çerçevesinde hükümdarlarla barış içinde bulunur, Mutasavvıflar edep, ahlâk, hal. ilim ve marifet gibi meziyetler bakımından halktan ileride olan havassın aynı zamanda mütevazi, sabırlı ve hayır sever olmaları gerektiğini söylerler. Sûfîler, bir kimsenin havastan olmasının kendisine herhangi bir ayrıcalık sağlamadığını kabul etmekle beraber avam, havas ve hâssü’l-havâssı bazan farklı hükümlere tâbi kıldıkları da olur. Meselâ Kuşeyrî”nin üstadı Ebû Ali ed-Dekkâk semâı avam için haram, zâhidler (havas) için mubah, sûfîler için müstehap sayardı.
Tasavvufta genellikle ibadet, hal, ahlâk, edep, ilim ve irfan üçlü bir sınıflandırmaya tâbi tutulur. Buna göre meselâ bir ahlâk kuralı alelade, iyi veya en iyi şekilde uygulanabilir. Avam bu kuralları alelade, havas iyi, hâssü’l-havâs ise en iyi şekilde yerine getirir. Kur’an’da, “Allah’a koşunuz” (Zâriyât 51/50) buyurulmuştur.
Bu buyruğu avam bilgisizlikten bilgiye, tembellikten çalışmaya, darlıktan genişliğe koşarak; havas habere dayanan bilgiden görmeye dayanan bilgiye, şekillerden ilkelere, huzurdan tecride koşarak; hâssü’l-havâs ise mâsivâdan Hakk’a koşarak uygular. İlme’l-ya-kin. ayne’l-yakln, hakka’l-yakîn; muhâdara, mükâşefe, müşahede: tevâcüd, vecd, vücûd gibi üçlü sınıflandırmalar da hep bu temele dayanır.
TDV İslâm Ansiklopedisi