Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi/Camii -İstanbul- Tarihçe, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi. İstanbul’da XVIII. yüzyılın ilk yarısına ait külliye.

Fatih İlçesi Davutpaşa mahallesinde yer alan ve cami, tekke, kütüphane, tür­be, sebil ile dört çeşmeden meydana ge­len külliye, I. Mahmud’un sadrazamların­dan Hekimoğlu Ali Paşa tarafından 1147 (1734-35) yılında Çuhadar Ömer Ağa ve Hacı Mustafa Ağa adında iki mimara yap­tırılmıştır. İsmail Ziyâeddin’in Metâliu’l-âliye û gurreti’î-gâliye adlı eserinde ca­minin inşasına ait bilgiler bulunmaktadır. Zaman içerisin­de çeşitli onarımlar gören külliyeden, ca­miye bağlı olan ahşap hünkâr kasrı ile Kocamustafapaşa caddesindeki çeşme ve güneydeki kapı kısmı hariç dış avlu duvar­ları günümüze ulaşmamıştır.

Külliye kuzeyden Hekimoğlualipaşa ve güneyden Kocamustafapaşa caddeleri­nin sınırladığı geniş bir arazi içinde yer almaktadır. Doğu yönünde bulunan Ab­dal Yâkub Tekkesi’ne ait yapılar Esekapı-sı sokağı ile camiden ayrılmıştır. Caminin iç avlusu büyük bir bahçe şeklinde dü­zenlenmiş, içine kuzeyindeki caddeye pa­ralel olarak sebil, türbe, çeşme ve kütüp­hane yerleştirilmiştir. Caminin güneydo­ğu köşesinde hünkâr kasrından geriye ka­lan rampa göze çarpar. Avlunun kuzeyba­tısında türbe ile kütüphane arasında ve batıda avlu duvarı önünde zamanla olu­şan bir hazîre vardır.

Cami. Kesme köfeki taşından inşa edi­len caminin harimi, mihrap bölümü dışa çıkıntılı kareye yakın enine dikdörtgen bir alana sahiptir ve kuzeyinde beş birimli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Yapı ikisi mihrap çıkıntısının köşelerinde, dör­dü serbest halde onikigen kesitli altı pa­yenin taşıdığı sivri kemerlere oturan pan­dantif geçişli bir kubbe ve mihrap yönün­deki daha derin olmak üzere mukarnas-larla geçilen altı yarım kubbe ile örtül­müştür. Payelerden dördünün serbest olarak ele alınması harimin doğu, batı ve kuzey yönlerinde yanlara doğru genişle­tilmesine imkân sağlamıştır. Serbest pa­yeler daha alt kademede sivri kemerler­le duvarlara bağlanmış durumdadır. Ku­zeyde iki köşede oluşan dikdörtgen alan­ların üzerleri, pandantiflerle geçişi sağ­lanan ikişer küçük kubbe ile örtülmüş­tür.

Yapı dış köşelerinden ve yanlarda pa­yelerin hizasına gelecek şekilde duvar pa­yandaları ile desteklenmiştir. Ana kub­beyi taşıyan payeler, dışta yarım kubbe­lerin arasından yukarı doğru sekizgen kesitli ve dilimli kubbeciklerle örtülü ağırlık kuleleri olarak yükselmekte ve payanda kemerleriyle kubbe eteğine bağlanmak­tadır. Payandalar da aynı şekildeki ağır­lık kuleleriyle sonuçlanmıştır.

Pencereler beş sıra halindedir. Alttan ilk iki sıra, sivri hafifletme kemerleri al­tında dikdörtgen açıklıklı ve mermer söveli olup içlerinde yalnız mihrap bölümü­nün ikinci sırasındakiler sivri kemerlidir. Üçüncü sıra kuzey hariç diğer cepheler­de, her birinde ortada sivri kemerli, yan­larında birer yuvarlak pencere bulunan üçlü gruplar halinde düzenlenmiştir. Son cemaat yerinin yapı ile birleşmesinden dolayı kuzey cephede sadece sivri kemer­li tepe pencereleri tercih edilmiş, yalnız eksende kapı üzerine rastlayanın iki ya­nına birer kare tepe penceresi daha ko­nulmuştur. Aynı düzenleme mihrap üze­rinde de yapılmış, fakat buradaki kare pencereler daha sonra içten kapatılmış­tır. Yarım kubbelerin eteklerinde yer alan dördüncü sıra pencereler sivri, ana kub­benin eteğinde bulunan ve beşinci sırayı teşkil edenler ise yuvarlak kemerlidir.

İçeride payelerin arasında mukarnaslı başlıklara sahip sütunlar üzerinde sivri kemerlerle taşınan mahfil, mihrap yönün­deki çıkıntı hariç harimi üç yönden çevre­lemektedir. Kuzeyde cümle kapısı önüne gelen kısımda daralan mahfile, kapının iki yanındaki yuvarlak kemerli küçük kapılar­dan girilen döner merdivenlerle çıkılmak­tadır. Kemer kilit taşları birer rozetle süs­lenmiş olan mahfilin mermer korkuluk­ları, onikigenlerin kesişmesinden meyda­na gelen geometrik bir kompozisyona sa­hiptir.

Mahfilin güneydoğu ucu hünkâr mah­fili halinde düzenlenmiştir. Günümüze ulaşmayan kıble yönündeki hünkâr kasrıyla bağlantı bu sıradaki pencerelerle ay­nı boyutta, dilimli basık kemerli ve mer­mer söveli bir kapıyla sağlanmaktaydı. Bu kapı ile yanındaki pencerenin arasın­da bir de mihrap nişi bulunmaktadır. Mihrap bölümünde bugün mevcut olan ahşap hünkâr mahfili çıkmasının süsle­meleri rokokoya giden bir barok üslûbu yansıtmakta ve yapının I. Abdülhamid dönemine rastlayan 1197(1783) tarihli onarımına işaret etmektedir. Tekne ta­vanlarında görülen kalem işleriyle arka duvardaki resimler ise II. Mahmud döne­minde 1830’lu yıllarda yapılan onarıma aittir. Vaktiyle bu ahşap mahfil çıkma­sının yerinde yapı ile çağdaş bir benzeri­nin yer almış olması kuvvetle muhtemel­dir.

Daha önce külliyenin yerinde bulunan Abdal Yâkub Tekkesi”nin inşaat sırasında ihya edilmesiyle cami mekânı aynı zaman­da bu tekkenin tevhidhânesi olmuştur. Bu sebeple tarikatlara ait ibadet ve âyin mekânlarında görülen halvethâne / çilehâne birimleri bu yapıda da söz konusu­dur. Ancak bunlar, harimin bütünlüğünü bozmayacak şekilde ikisi mihrap çıkıntı­sının yapıya bağlanan köşelerinde, üçün­cüsü de mahfil katında soldaki halvethâ-nenin üzerinde duvarların içine ustaca yerleştirilmiştir. 1,60 x 1,70 m. ölçülerin­de ufak birer mekân halinde olan bu hal-vethâneler yuvarlak kemerli kapılarla ha-rime bağlanmakta ve biri içeri, diğeri dı­şarı açılan ikişer küçük pencereden ışık al­maktadır.

Yedi kenarlı niş şeklinde tasarlanan mermer mihrap sarkıtlı-mukarnaslı yaş­mağa sahiptir. Bitkisel süslemeli iki zarif sütunçe ile iç köşeleri yumuşatılan nişte birbirlerine düğümlü geçmelerle bağla­nan şemse kompozisyonları görülür. Mu-karnaslı yaşmağın iki köşesinde kabarık kıvrık dallı-rûmîli dolgu vardır. İki yanda kabara şeklinde düzenlenmiş Kâdirî-eşrefîtacı, üstte ortada bir Kâdirî gülü bu­lunmaktadır. Daha yukarıda âyet kitabe­sinin yer aldığı mihrabın iki yanı, üstte alem şeklinde son bulan zikzak süslemeli sütunçelerle sınırlandırılmıştır. Taç kıs­mı ise üstü paimetli tepelik şeklinde olan sivri kemerli bir alınlık gibi düzenlenmiş ve içi spiral kıvrık dallı-rûmîlerle dolgu-lanmıştır.

Mermerden yapılan minber itinalı bir işçiliğe sahiptir. Yuvarlak kemerli kapı açıklığı, mukarnaslı bir tepelik üstünde bitkisel dekorlu- ajurlu bir taçla sonuçlan­dırılmıştır. Yanlarında yine yuvarlak ke­merli geçiş açıklıkları ile üçer adet dilimli sivri kaş kemerli küçük açıklık vardır. Kor­kulukta ve yanlardaki üçgen alınlıklarda bitkisel dekorlu-ajurlu düzenleme, köşe­lerde kalan boşluklarda da bitkisel motif­li kabartmalar görülmektedir. Geçiş açık­lığının üzerine beş sütunlu, dört yuvarlak kemer dizisi içinde iri natüralist çiçekler­den oluşan ve devrin üslûbunu yansıtan bir kompozisyonun resmedilmesi dikkat çekicidir. Köşeli sütunçeler üzerinde mu­karnaslı başlıklara oturan köşk kısmı üç dilimli kemerli açıklıklara sahiptir; kü­lahın sekizgen kasnağı yüksek tutul­muş ve ajurlu olarak düzenlenmiştir. Ah­şap külah, kaydırılmış eksenler üzerin­deki şemseler içine natüralist çiçek de­metlerinin işlendiği dönemin kumaş mo­tiflerine benzeyen kalem işi süslemeler­le bezenmiştir. Aynı türdeki çiçek demet­leri, kasnağın alt sırasındaki dilimli ke-merciklerin köşe dolgularında da görül­mektedir.

Günümüze ulaşmayan ve yapı ile çağ­daş olduğu anlaşılan ahşap vaaz kürsü­sü, dikine dikdörtgen tablalı gövde üze­rinde bitkisel ve geometrik ajurlu korku­luklara sahipti. Geç döneme ait mevcut ahşap kürsünün üzerinde “C” ve “S” kıv­rımlarından meydana gelen kabarık bit­kisel süslemeler bulunmaktadır.

Caminin içinde kuzey taraftaki payele­re karşılıklı yerleştirilmiş iki çeşme var­dır. Küçük oval yalaklara sahip olan çeş­melerin ayna taşlarında, köşeleri çiçekle dolgulanmış dilimli kaş kemer altında iri bir çiçek rozetiyle musluğun iki yanında birer çiçek, üstte ise kıvrık dallı – rûmîli bir taç düzenlemesi göze çarpmaktadır.

Mihrap bölümü duvarları ikinci sıra pencerelerin altına, diğer duvarlar ise mahfil hizasına kadar çini kaplanmıştır. Sıraltı tekniğindeki bitkisel kompozis-yonlu çinilerin büyük bir kısmı Tekfur Sa­rayı imalâtıdır; özellikle hünkâr mahfili çıkmasının altına gelen kısım başta ol­mak üzere çeşitli yerlerde bir miktar da mavi-beyaz Kütahya çinisi kullanılmıştır. Mihrap bölümündeki celî sülüs Âyetü’l-kürsî kuşağının sonunda “el-fakîr Hasan hâne-i hâssa” imzası ile hakkında bilgi ol­mayan bir hattatın adı bulunmaktadır. Sağdaki çini levhalar arasında derinlik ve gölge-ışık uygulamaları ile dikkat çeken bir Kabe kompozisyonlu pano yer almak­tadır.

Mahfil kotundan yukarı duvar yüzeyle­riyle üst örtü ve son cemaat yeri örtü bi­rimlerinde görülen kalem işleri yapıyla çağdaş olmayıp siyah ve gri tonların hâ­kim olduğu daha geç uygulamalardır. Ca­mideki kalem işi süslemeler önce I. Ab­dülhamid döneminde yenilenmiştir. Bu­gün mevcut olan kalem işleri ise II. Mah­mud zamanındaki onarımda yapılmış ve II. Abdülhamid dönemindeki onarım sı­rasında daha kaba bir işçilik ile yenilen­miştir. Pandantifteki “Hüseyin” yazısı al­tında 1197(1783) ve merkezî kubbedeki âyet kuşağının sonunda “ketebehû Os­man Nuri (min) telâmîzi el-Hâc Arif” im­zasıyla 1318 (1900) tarihi belirtilmiştir. Minberdeki kalem işleri orijinaldir (yk. bk.); ayrıca mahfil katındaki bazı pence­relerin çevrelerinde ve güneybatıdaki ya­rım kubbelerin içlerinde orijinal izler seçi­lebilmektedir. Hünkâr mahfili çıkmasının arkasındaki duvarda yer alan biri manza­ra resimli iki pano ise II. Mahmud döne­mi onarımına ait önemli örneklerdir.

İki yandan hafifçe dışa taşkın olan ve birkaç basamakla çıkılan son cemaat ye­ri, oval başlıklara sahip altı mermer sü­tunun taşıdığı sivri kemerli beş birimden meydana gelmektedir. Bunlardan orta­daki aynalı tonoz, iki yandakiler ise pan­dantiflerle geçişi sağlanan kubbelerle ör­tülmüştür. İki yanda pencereler arasın­da birer adet mukarnaslı mihrap nişi ile üstte muhtemelen I. Abdülhamid döne­mi onarımından kalma barok profilli bağ­dadî balkonlar bulunmaktadır.

Eksende yer alan ve iç köşeleri burmalı sütunçelerle yumuşatılan mermer cüm­le kapısı, birbirine geçmeli iki renkli taşın alternatif biçimde kullanıldığı yuvarlak kemerli bir açıklığa sahiptir. Üstteki üç yönde sülüs hatla yazılı olan 1147 (1734-35) tarihli on beş beyitlik inşa kitabesi Şeyhülislâm Ebû İshakzâde İshak Efen-di’ye aittir; hattat ise Cihangirli Mustafa Efendi’dir. Kapının ve yanlardaki mihrabiyelerin yaşmaklan mukarnaslı olup bun­ların köşe dolgulanyla etraflarında kıvrık dallar ve rûmîlerden meydana gelen süs­lemeler bulunmaktadır. Dışta iki sütun-çe ile sınırlanan kapı, üstte yine kıvrık dallı ve rûmî dolgulu bir taçla sonuçlan­dırılmıştır. Caminin doğu ve batı cephe­lerinin ortasında birer kapı daha vardır. Yanlardaki pencerelerle aynı büyüklükte olan ve mermerden yapılan kapılar, sivri hafifletme kemerleri altında yuvarlak ke­merli açıklıklara sahiptir. Üstlerinde bi­rer sıra mukarnas dizisi üzerinde, iki ucu yarım palmet şeklinde düzenlenen kıvrık dallı bitkisel süslemeli birer taç yer al­maktadır. Kapıların önlerinde günümüze ulaşmamış geç döneme ait birer sundur­manın varlığı bilinmektedir; bunlardan doğu tarafındaki, son yıllarda kırmalı ça­tılı ve iki ahşap direkli olarak yeniden ya­pılmıştır.

Son cemaat yerinin batı köşesine biti­şik yapılan minare günümüze orijinal ha­liyle gelmemiştir. 1830’lu yıllarda yıkılmış olan minare o dönemdeki tamirat sırasın­da yenilenmiş, fakat 1962’de tamir edi­lirken yine yıkılmış ve aynı yıl tekrar ya­pılmıştır. Kare bir kaide üzerinde yükse­len minarede dış köşeleri iki sütunçe ile yumuşatılan kürsüden üçgenlerle onaltı-gen gövdeye geçilmiştir. Vaktiyle taş kü­lâhlı olduğu bilinen minare, bugün daha kısa pabuçlu ve kurşun kaplama ahşap külah örtülüdür; şerefede girlant düzen­lemeli korkuluk levhaları vardır. Kürsü­nün batı yüzünde Halîfezâde İsmail tara­fından 1175 (1761-62} yılında yapılan bir güneş saati bulunmaktadır.

Türbeye yakın bir konumda yer alan şadırvan, ortasında dilimli bir fıskiye bu­lunan mermer haznelidir. Köşeli pilastr-larla alternatif sıralanmış ayna taşlan birer muslukludur. Ahşap örtüsü 1918′-de yanan şadırvan, son yıllarda yapılmış sekiz ahşap sütunla taşınan, açıklıkları yuvarlak kemerli, içten ahşap tavanlı, dış­tan kiremit kaplı piramidi andıran bir ça­tı ile örtülüdür.

Türbe

Türbe. Caminin kuzeyinde Hekimoğlu-alipaşa caddesi üzerindedir. Dikdörtgen planlı olan yapının üstü, tromplarla geçi­şi sağlanan dıştan yüksek sekizgen kasnaklı iki kubbe ile örtülmüştür. İçte büyük bir sivri kemerli açıklıkla birbirine bağlanan bu iki mekândan batıdaki Ab­dal Yâkub ve Şeyh İbrahim ile tekkenin diğer ileri gelenleri, doğudaki ise Heki-moğlu Ali Paşa, karısı Muhsine Hatun ve aile fertleri için yapılmıştır. Caddeye ba­kan kuzey cephesi belli bir yüksekliğe ka­dar mermer kaplanmış, köşesi pahlı do­ğu cephesi kesme köfeki taşıyla, diğer duvarları ise taş ve tuğla ile almaşık örül­müştür. I918yangınında ortadan kalkan avlu cephesindeki ahşap sundurma son yıllarda, dört ahşap sütuna oturan açıklı­ğı yuvarlak kemerli ve üzeri kiremit Ör­tülü olarak yeniden yapılmıştır. Eksen­den sola kaymış olan kapı, tuğladan sivri hafifletme kemeri altında yuvarlak ke­merlidir ve üstündeki alınlığa dört satır halinde ta’lik hatla yazılmış mermer ki­tabe oturtulmuştur. Kapının iki yanında ve batı duvarında birer, kuzey duvarında dört ve kubbelerin kasnaklarında yapı­nın köşelerine gelecek şekilde dörder siv­ri kemerli pencere bulunmaktadır. Cad­de üzerindeki cephede yer alan pencere­lerin bitkisel kompozisyonlu madenî şe­bekeleri çok itinalı bir işçiliğe sahiptir; ay­rıca alınlıklarına ajurlu yazılar işlenmiştir. Hekimoğlu Ali Paşa’nın kabrinin bulun­duğu doğudaki kubbeli birimin caddeye bakan cephesinde iki pencere arasında üstte, 1171(1758) tarihli, şair Hıfzî’ye ait üç satır halinde ta’lik hatla yazılmış üç be­yitlik bir kitabe yerleştirilmiştir. Bu cep­hede, mermer kaplamalı duvarın üstün­de devam eden ve almaşık örgülü duvar­da sebille birlikte ele alınan üzeri kurşun kaplı ahşap bir saçak bulunmaktadır.

Kütüphane. Avlunun Hekimoğlualipa-şa caddesine açılan cümle kapısı üzerin­de fevkanî olarak inşa edilmiştir. Cadde yönünde taş konsollarla hafifçe öne çı­kan kareye yakın dikdörtgen planlı mekânın üzeri aynalı tonoz örtülüdür. Yapı­nın caddeye bakan cephesi kesme köfeki taşı, yanlar ise taş ve tuğla ile almaşık örülmüş, cepheye üç, yanlara da ikişer adet sivri hafifletme kemeri altında dik­dörtgen açıklıklı pencere açılmıştır. Avlu cephesinde sol köşeye yanaştırılmış kö­feki taşı korkuluklara sahip bir merdi­venle çıkılan yapının önünde üzeri aynalı tonozla örtülü dikdörtgen planlı bir bal­kon bulunmaktadır. Başlıkları baklavalı altı mermer sütun üzerinde yanlardan ikişer, önden üç yuvarlak kemerle avluya açılan balkonda kemerler ve bunların kö­şe dolguları kesme köfeki taşından, düz korkuluklar ise mermerden yapılmıştır. Cephenin sağındaki yapıya girişi sağlayan mermer kapı yuvarlak kemerlidir. Ke­mer köşe dolgularında ve üstteki dikdört­gen alınlıkta kıvrık dallar üzerinde rûmî­lerden oluşan kabarık süslemeler vardır. İçte batı duvarının ortasında bir ocak, güney ve doğu duvarlarının ortasında da iki dolap nişi bulunan mekânın pencere üst hizasında çevreyi dolaşan ahşap bir raf ile ortada sekiz ahşap sütunla taşı­nan yine ahşap bir kitap dolabı yer almak­tadır. Duvarlarda, tonozun içinde ve ki­tap dolabının altındaki ahşap tavanın ke­nar bordürleriyle konsollarında devrin zevkini aksettiren kalem işi süslemeler mevcuttur. Bunlardan ahşap üzerine olanlar yapraklı kıvrık dallar ve çiçek de­metleri, tonozun içindekiler peş peşe sı­ralanmış şemseler, duvardakiler ise yan yana panolar halinde düzenlenmiş sal-bekli şemse kompozisyonlarından oluş­turulmuş ve içlerine de bitkisel motif­ler yerleştirilmiştir. Kütüphanenin tahta üzerine ta’lik hatla yazılmış manzum ki-tâbesiyle minyatürlü ve kıymetli bazı ki­tapları Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’n-de, diğer kitapları ise Süleymaniye Kütüp-hanesi’nde bulunmaktadır. Bina. yakın zamana kadar Millet Kütüphanesi’ne bağ­lı bir semt kütüphanesi olarak kullanıl­mıştır (ayrıca bk. HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜTÜPHANESİ)

Sebil. Külliyenin kuzeyinde avlu kapısı ile türbenin birleştiği köşede yer alan ve çok zarif bir işçiliğe sahip olan sebil, dışa taşkın yuvarlak dilimli beş cepheli biçim­de tasarlanmıştır. Eski fotoğraflardan üzerinde sivri ahşap bir kubbenin bulun­duğu anlaşılan yapı birkaç defa tamir görmüş, 196O’lı yıllarda içine üç beton direk dikilerek üzeri içten beton tavan, dıştan kubbe ile örtülmüştür. 1980’li yıl­larda yapılan son restorasyonda ise di­rekler ve tavan kaldırılıp üzerine kurşun kaplı ahşap saçaklı bir kubbe oturtulmuş­tur. İkisi duvara bitişik olan mukarnas başlıklı altı mermer sütunun arasında di­limli kaş kemerli beş pencere vardır. Bit­kisel kompozisyonlu madenî şebekeler, yan yana altı bordur şeklinde düzenlenmiş ve bunların her biri üstte alemli-dilimli bir kubbecikle sona erdirilmiş olup altla­rında birer su verme açıklığı bulunmak­tadır. Şebekelerin üzerinde, her cepheye birer beyit gelecek şekilde tek satır halin­de yazılmış ta’lik hatlı madenî kitabe yer almaktadır. Mermer malzemenin kulla­nıldığı sebilde, sütun başlıkları arasında­ki dilimli kaş kemerlerin köşeleri kıvrık dallı bitkisel süslerle dolguludur. Cep­helerin formuna uygun biçimde devam eden gövdenin üst kısmında sütunların üzeri beş kenarlı olarak düzenlenmiştir. Kemerlerin üstünde cepheyi boydan bo­ya dolaşan birer dizi halinde çiçek rozet­leri, mukarnas. palmet ve kıvrık dal mo­tifli dört friz, onların da üstünde her cep­heye bir beyit rastlayacak şekilde iki sa­tır halinde yazılmış ta’lik hatlı kitabe bu­lunmaktadır. 1146 (1733-34) tarihini ve­ren on mısralık kitabe şair Vehbî’ye aittir. Beyitlerin arası kıvrık dallı, rûmî dolgulu şemselerle süslenmiştir. En yukarıda ise yine kıvrık dallı bitkisel süslemeli, pal-metli ve mukarnaslı üç friz mevcuttur.

Cami avlusundan yuvarlak kemerli bir kapıyla girilen sebilin aynı yönde üstten su haznesine bağlantı sağlayan sivri ke­merli küçük bir açıklığı vardır. İçende, türbe ile ortak olan almaşık örgülü du­varda tuğladan sivri kemerli niş içinde bir çeşme bulunmaktadır. İki yanında bi­rer servi ağacı motifi ve üstünde bir ro­zetin yer aldığı dilimli kaş kemerli mer­mer ayna taşı yandan ve üstten bitkisel dolgulu bir bordürle çevrelenmiş, daha yukarısına da yine bitkisel dolgulu dilimli bir tepelik yapılmıştır.
Çeşmeler

Çeşmeler. Külliyede cami ve sebilin İçin-dekilerden başka dört çeşme daha vardi. Bunlardan Kocam ustafapaşa cadde­si üzerinde olanı yolun genişletilmesi sı­rasında yıktırılmıştır. Kaynaklardan, söz konusu çeşmenin buradaki dış avlu kapı­sının yanında yer aldığı, kesme taştan yapıldığı, üstünün basit saçaklı-kiremit kaplı bir çatı ile örtülü olduğu ve şair Nev-res’in 1147 (1734-35) tarihli iki beyitlik bir kitabesini taşıdığı öğrenilmektedir.

Esekapısı sokağında avlu duvarı üze­rinde bulunan çeşme kemer başlangıcı­na kadar yıkık iken 196O’lı yıllarda ta­mamlanarak yenilenmiştir. Almaşık ör­gülü avlu duvarından biraz içeriye kesme köfeki taşı ile inşa edilen ve hafif basık sivri kemerli niş şeklinde düzenlenen çeş­menin mermer ayna taşında üç adet musluk deliği bulunmakta olup yalağı üst seviyeye kadar yola gömülmüştür.

Mevcut çeşmelerin ikincisi Hekimoğlu-alipaşa caddesinde avlu duvarının üze­rindedir. Tamamen mermer kaplı olan çeşme, cepheden hafifçe dışa taşkın siv­ri kemerli niş şeklinde ele alınmıştır. Üç satır halindeki 1197 (1783) tarihli altı mısralık ta’lik kitabesi şair RefTye aittir; kitabeden yangında harap olduğu ve I. Abdülhamid zamanında yenilendiği an­laşılmaktadır. Üstte biri mukarnaslı, di­ğeri mermer kaplı cephede boydan boya uzanan bitkisel motifli iki friz ile sınırlan­mış ve kemer alınlığı kıvrık dallarla dol-gulanmıştır. Alınlığın altında da biri bit­kisel, diğeri mukarnaslı iki friz bulunmak­tadır. Ayna taşı kare bir silme ile çevre­lenmiştir. Altta ortadaki geniş, yanlarda-kiler daha küçük olan üç adet dilimli kaş kemer vardır. Üstte iki yanda ayaklı kâ­selerden çıkan kabarık çiçekler, ortada üstü palmetli. kıvrık dalla dolgulu bir taç düzenlemesi ve bunun iki köşesinde bi­rer rozet yer almaktadır. Yalağı ve yanlar­daki sekileri son yıllarda yenilenen çeşme­nin iki yanında oval yalaklara sahip küçük birer çeşme daha vardır. Etrafı kıvrık dal üzerinde küçük yapraklı bir bordürle çev­rili olup alınlıklarına tek satır halinde bi­rer âyet kitabesi işlenen bu çeşmecikle-rin yuvarlak kemerlerinin köşeleri bitki­sel dolgulu, alınlıkları da istiridye kabu­ğu biçimindedir. Köşelerinde birer çiçek motifi bulunan ayna taşları dilimli kaş ke­merlidir ve altta iri birer çiçek rozetiyle süslenmiştir.

Cami avlusunda türbe duvarı üzerine yapılan üçüncü çeşme mermerden olup dilimli kaş kemerli bir nişe sahiptir. İçte bitkisel süsleme altında sülüs hatla yazı­lı âyet kitâbesiyle şair Münif’e ait 1146 (1733-34) tarihli dört satır halinde iki beyitlik ta’lik hatlı bir kitabe bulunmakta­dır. Kemer köşelerinde iri birer çiçeğin yer aldığı çeşme kıvrık dallı -yapraklı bordür­le çevrelenmiştir. Üstte, tek sıra mukar­nas ve bitkisel dolgulu bir bordürden son­ra içi yine kıvrık dallı yapraklarla dolgulanmış. üzeri bir palmetle sonuçlanan ve iki köşesinde birer iri çiçek rozeti bulu­nan bir taç vardır. Çeşmenin vaktiyle kı­rılmış olan yalağı yuvarlak biçimde yeni­den yapılmıştır.

Avlu Kapıları. Külliyenin dış avlu duva­rından günümüze yalnızca Kocamustafapaşa caddesi üzerinde yer alan bir kapı ulaşmıştır. Kesme köfeki taşından yapı­lan yuvarlak kemerli açıklığa sahip kapı­nın kemer kilit taşında bir rozet vardır. Üstte görülen mermere yazılmış dört sa­tır halindeki 1147 (1734-35) tarihli sekiz mısralık ta’lik hatlı kitabe şair Servefe aittir.

Sebilin yanındaki kapı kesme köfeki ta-şindandır ve yuvarlak kemerinin kilit ta­şında bir çiçek rozeti göze çarpar. Kapı­nın sol yanında sivri kemerli bir nişle du­var yüzeyi hareketlendirilmiştir. Üstte mermere yazılmış dört satır halindeki se­kiz mısralık ta’lik hatlı kitabe şair Rızâ’-ya ait olup 1247 (1831-32) tarihlidir; II. Mahmud devrindeki tamiri belirten kita­benin üzerinde vaktiyle bu padişahın bir tuğrası bulunmaktaydı. En üstte, mu­karnaslı ve bitkisel motifli iki friz ile ni-hayetlenen kapının iç yüzünde tek satır­lık mermer bir kitabe daha vardır.

Hekimoğlualipaşa caddesine açılan, üstünde kütüphanenin yer aldığı kapı kesme köfeki taşından yapılmıştır ve yi­ne yuvarlak kemerlidir; iki yanında dıştan ve içten birer sivri kemerli nişle hareket­lendirilmiştir. Dört satır halindeki ta’lik hatlı ve 1147(1734-35) tarihli altı beyit­lik mermer kitabe Râgıb Mehmed Paşa’-ya aittir. İç tarafta üzeri tonozlu geçidin solunda iki, sağında bir yuvarlak kemerli açıklık bulunmakta ve avluya sivri kemer­le açılmaktadır; kemerin batı köşesine bir güneş saati işlenmiştir.

Caminin güneybatısında ve güneydo­ğusunda yer alan yuvarlak kemerli açık­lığa sahip avlu kapıları kitâbesiz ve sade­dir. Avlu duvarı üzerinde bahçeye ve hazîreye açılan pencereler ise sivri kemerli. İri açıklıklı olarak düzenlenmiştir.

Sebil tarafındaki avlu kapısının yanın­da almaşık örgülü bir su terazisi ve avlu içinde bir su kuyusu bulunan külliyede, hünkâr kasrı rampasının cami ile birleş­tiği köşede vaktiyle ahşap bir muvakkit-hânenin var olduğu bilinmektedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski