Tanrı İnancı. Hinduizm temel doktrinleri kutsal kitapların gelişimine paralel olarak şekillendiği için homojen bir yapı sunmaz; bununla birlikte Hindu teolojisinin merkezinde Tanrı kavramı durur. Hinduizm’in en eski külliyatı olarak Vedalar’da çok tanrılı bir inanç sistemi vardır. Vedalar’ın teolojisi göçebe topluluklara has bir natüralizmdir. Sıkça ortaya çıkan Varuna. İndra,Agnigibi ilâhlar çeşitli tabiat güçlerinin soyutlaştırılmiş halidir. Ancak sonraki kutsal kitapların çoğu bu politeizmi tek tanrı inancının sembolik anlatımı şeklinde yorumlamıştır. Upanişadlar’ın ortaya çıkışından itibaren Hinduizm tek tanrılı bir hale bürünmeye başlamış, Vedalar’da önemsiz bir tanrı olan Brahma tek tanrı haline getirilmiştir. Bununla birlikte halk arasında Brahma, Vişnu, Şİva üçlüsünden oluşan henoteist bir tanrı inancı oldukça yaygındır. Modern dönemlerde Hindu tek tanrıcılığını temsil eden Brahma. Upanişadlar geleneğinin devamıdır. Tek tanrıcı Hindu eğilimi, Yaska’nın yazdığı tefsir mahiyetindeki Nirukta’dan beri diğer tanrıları Brahma’nın altına koyan İlâhî güçler olarak düşünmüştür.
Kurtuluş Doktrini. Hindu dininin bütününü belirleyen ikinci önemli unsur kurtuluş kavramı ve onunla ilişkili diğer doktrinlerdir. Hindu dünya görüşünü ortaya koyan temel kavram hayatın maya (illüzyon) olduğudur. Maya anlayışı daha üst boyutta lila kavramı ile alâkalıdır. Yaratılışın tanrılar arasında bir oyun olduğu anlamına gelen lila, ilâhî güçlerin kendi arzularını gerçekleştirmek üzere var oluşu şekillendirmesini ima eder. Maya bir anlamda bu oyunun sergilendiği sahne fonksiyonunu üstlenir. Varlıkların yeryüzündeki amacı mayanın tuzaklarından kurtulmak olmalıdır. Mayanın en tehdit edici tuzağı, varlığı sonsuza kadar yeryüzüne gelmeye mahkûm eden ruh göçüdür (samsara). Hindu kurtuluş doktrini bu noktada önem kazanır. Mokşa veya mukti diye anılan kurtuluş kavramı varlığı bir üst âleme (Nirvana) ulaştırmakla ilişkilidir. Mokşa her şeyden önce “varlığın ruh göçü döngüsünden kurtulması” anlamına gelir. Kurtuluşa ulaşan kimse mutlak tanrı Brahma ile aynîleşir veya ondan bir parça haline gelir. Varlığın mokşaya ulaşmasındaki en büyük engel ise avidyâdır (cehalet). Avidyâ, bir anlamda varlıklar arasındaki birlikteliğin farkına varılamama-sıdır. Ruh göçü döngüsüne yol açan asıl sebep de avidyâ olup Hindu Öğretisinin temel tekniği insanı avidyâdan uzak tutmaya yöneliktir.
Hinduizm’e göre Tanrı Brahma evrenin mutlak sahibi olmakla birlikte klasik monoteist dinlerde olduğu gibi evrendeki varlıkların ötesinde kişiliği bulunan bir güç değildir. Brahma, bütün varlıkların ve onların oluşturduğu yasaların içinde mevcuttur. Bir anlamda Brahma, varlıkların hepsinin iştirakiyle oluşan evrensel yasanın ontolojik sonucudur. Bu panteist görüş bütün Hindu doktrinlerini belirler. Bununla birlikte modern Hinduizm, Hıristiyanlık ve İslâm’ın etkisiyle Brahma’yı kişisel bir tanrı haline getirme eğilimindedir.
Klasik Hinduizm’in panteist bir yapıda olduğunu destekleyen en önemli kanıt, özellikle kozmolojik kavramların Tanrı tarafından yaratılmadığı, aksine bizzat bu kavramların Tann’yı (veya tanrıları) oluşturmuş olduğu inancıdır. Hinduizm’e göre kozmosun işleyiş yasalarının Tann’dan tamamen bağımsız olduğu tezi özellikle evrensel karma anlayışında ortaya çıkar. Böylece varlıkların gelecekleri ve geçmişleri, Tann’nın hiçbir etkisinin söz konusu olmadığı karma tarafından belirlenir. Her varlığın yaptığı eylemler mekanik bir yasa ile varlığın o andaki hayatî pozisyonunu belirler. Bu genel yasa özellikle ölümden sonraki hayat söz konusu edildiğinde oldukça netleşir. Buna göre varlıklar bu dünyada yaptıkları eylemlerin sonucunda eğer kötülükleri ağır basan bir hayat yaşamişlarsa daha kötü bir varlık kalıbında yeniden dünyaya gelirler (ruh göçü). Her varlık kalıbı kendisi için belirlenen kurallara uymadığı sürece yeniden doğuş döngüsü devam edecektir. Hindu doktrinlerinde hayat hakkındaki kötümser anlayışın sebebi budur. Yine bu doktrin bir Hindu’nun hayattaki amacını da belirler. Buna göre insanın biricik amacı mokşadir, hayat ve ölüm döngüsünden kurtulmaktır. Bütün varlıkları belirleyen bu kozmik yasa herhangi bir ilâhî müdahaleyi gerektirmeksizin kendiliğinden işlemektedir. Fakat Hinduizm zamanla monoteist hale getirilirken tanrı Brahma’nın ön plana çıkarılması ile karma inancına da teistik bir mahiyet kazandırılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Hinduizm’in karma ve Brahma arasında telif sağladığı söylenemez. Brahma’nın karma yasasına müdahale eden bir güç haline getirilmesi, sadece onun bu yasayı kontrol eden bir varlık yapılması ile sınırlı kalmıştır. Hindu kozmolojisi üzerine yapılacak bir çalışma iki gücün ayrılığını yeterince gösterecektir.
Hindu panteizmini destekleyen ikinci kozmolojik unsur maddenin ve evrenin başlangıçsız ve sonsuz olduğudur. Buna göre yaratılış sonsuz enerjinin isim ve biçim kazanmasından ibarettir. Ruh göçü kavramı sayesinde her şeyin birbirine dönüşebildiği Hindu evren haritasında karma inancının tanrı fikrini tâli bir alana itmesi normal bir sonuçtur. Hindu tanrısının evrene doğrudan tek müdahalesi hulul (avatara) inancında görülebilir ki bu inanç da tabiatçı ve panteist kökenli Hinduizm’e yerli Hint dinlerinin katkısında aranmalıdır.
- Hinduizm Kutsal Metinleri/Kitapları Nelerdir, Hakkında Bilgi
- Hinduizm Nedir, Tarihi, Dönemleri, Hakkında Bilgi
- Hinduizm İbadet ve Ahlak Kuralları Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi