Hoca Mahmud Darulhuffaa ve Mescidi Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Karaman’da esası XV. yüzyılda yapılmış bir külliye.

Eski adı Lârende olan Karaman’da Ho­ca Mahmud mahallesinde yer alan bu kü­çük külliye dârülhuffâz, mescid ve çeş­meden oluşmaktadır. Çeşmenin kitabe­sinden, yapıların Karamanoğlu İbrahim Bey döneminde Hacı Bahşâyiş oğlu Hoca Mahmud tarafından 85S yılı Rebîülâhirinin (Mayıs 1451) ilk günlerinde yapıldığı öğrenilmektedir. Buradaki mescidin önün­de yer alan hazîrede Hoca Mahmud’un sülüs hatlayazılmış 870 (1465-66) tarihli mezar şâhideleri bulunur. Aynı yerde on­dan önce vefat eden oğlu Hoca Bahşâyiş’in ÖSS yılı Cemâziyelevvelini (Haziran 1451) gösteren kabri de vardır. Bu şâhideler XV. yüzyılın mezar taşlan üslûbunda zengin

Hoca Mahmud Mescidi’nin u?erı yazılı tavan kirişlerinden biri bezemelerle süslenmiş, köşelerine bur-malı sütunçeler yapılarak değişik kabart­malar işlenen tepeliklerle taçlanmıştır.

Zeki Oral, külliyenin caminin imamı Mehmed Efendi’de görerek 1946 yılında kopyasını çıkardığı, Konya Vakıflar Mü-dürlüğü’nde ve Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde suretlerine rastla­madığını yazdığı bir vakfiyeyi yayımlamış­tır. Kırk dört satırlık vakfiye Niğde Kadı­sı Saîd b. İIyâs tarafından tasdik edilmiş­tir. Vakfiyeden Hacı Bahşâyiş oğlu Mah­mud’un aynı zamanda tüccar olduğu an­laşılmaktadır. Bu vakıf belgesi865 yılı Cemâziyelâhir (Mart 1461) başlarında yazıl­mıştır. İbrahim Hakkı Konyalı ise Konya Vakıflar Müdürlüğü’nde 86S (1461) tarihli Arapça bir vakfiye bul­muştur. Yine Konyairnın tesbitine göre 881 (1476) tarihli Karaman Evkaf Def-teri’nûe dârülhuffâzın harap olduğu, mescidin Receb b. Çaşnigîr Mahmud ta­rafından ihya edildiği bildirilmiştir. Fakat Konyalı, 992 (1584) tarihli Lârende Va­kıfları Defterinde dârülhuffâz ve mescidin metruk ve harap durumda olduğu­na dair kayıt bulduğunu da haber verir. Bu küçük hayratın mescidini Aşiranlı Konyalıoğlu’nun 1311’de (1893) tamir ettir­diği son yıllarda yerinden sökülen Türk­çe kitabesinden öğrenilmektedir. Çeş­me ise yeni Türkçe bir kitabeye göre Arap Alioğlu Hacı İsmail tarafından tamir etti­rilmiş olup dârülhuffâzın orijinal kitabesi de çeşmenin üzerindedir.

Külliyenin mescidiyle dârülhuffâz tarih içinde hayli değişikliğe uğramıştır. Hatta belki de ilk binaları ahşap olduğundan kı­sa süre içinde harabeye dönmüştür. Mes­cid, yakın tarihe gelinceye kadar ahşap direkler tarafından taşınan, ağaç hatılla­ra serili sıkıştırılmış toprak damlı idi. Basit yapısında yalnız taştan mihrabı mu-karnaslı olarak biraz itinalıdır. Mescidin bitişiğinde Zeki Oral’m sofa olarak adlan­dırdığı ahşap iki katlı bir ek bina vardır. Onun kaydettiğine göre tavanlara ve ki­rişlere esmâ-i hüsnâ yazılmış ve kalem işi renkli nakışlar işlenmiş olduğu bazı ka­lıntılardan anlaşılmaktadır. İbrahim Hak­kı Konyalı ise kitabına bir de fotoğrafını ko­yarak bu tavan kirişlerinde sülüs hattıyla Kur’ân-i Kerîm’den bazı âyetlerin yazılı oldu­ğunu, bir kirişte besmele ile Haşr sûresinin son âyetlerinin okunabildiğim bildirir.

Dârülhuffâz da mescid gibi moloz taş­lardan yapılarak üstü ağaç kirişlere se­rilen sıkıştırılmış toprakla Örtülmüştür. Vakfiyeden anlaşıldığına göre dârülhuf­fâzın altında türbe bulunuyordu. Belki de dârülhuffâz kurucusu ve oğlunun mezar­larının olduğu yere kadar uzanıyordu. Sonraları kalan kısmı bir sıbyan mektebi­ne dönüştürülmüştür. Yakın tarihlerde ise üstü kiremitle örtülmüştür. Bu sıra­da sofa denilen kısım mescide eklenmiş. 1311 (1893) tarihli tamir kitabesi yerin­den çıkarılmıştır. Taştan inşa edilmiş tek kemerli basit bir yapı olan çeşmenin üze­rinde dârülhuffâzın kitâbesiyle tamiri bil­diren ikinci kitabe bulunur. Günümüzde bu küçük külliye mimarisi bakımından fazla dikkate değer olmasa da dönemin mezar taşlarını muhafaza etmesi açısın­dan önemlidir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski