Hokand Hanlığı. 1710-1876 yılları arasında başşehir Hokand olmak üzere Fergana bölgesinde hüküm süren bir devlet.
Hanlığın kurucusu Şâhruh Özbekler’in Ming kabilesine mensuptur. Bu kabile, Şeybânî Hanı Abdullah Han zamanında (1583-1598) Tobol ve İrtiş yöresindeki eski yurtlarını bırakarak Fergana’ya göç etmiştir. Şeybânîler’in 1OO7’de (1599) ortadan kalkmasının ardından Doğu Türkistan’da ve daha sonra Siriderya’nın kuzeyinde Çadak’ta ikamet eden Hoca ailesi Fergana bölgesinde idareyi ele geçirip ülke topraklarını aralarında taksim etti. Şâhruh, Hoca ailesinin hâkimiyetine son vererek merkezi Hokand olmak üzere Fergana Hanlığı veya Hokand Hanlığı adıyla bilinen Özbek Devleti’ni kurdu (1121/ 1710). 1721 yılında Şâhruh’un ölümü üzerine halefi Abdürrahim’in yerine geçen kardeşi Abdülkerim’İn siyaseti sayesinde Çin’den gelen tehlike bertaraf edildi. Abdülkerim’in halefi Erdene de (İrdana) Kalmuklar’ın zayıflamasından faydalanarak 1758’de Hokand Hanlığı’nın sınırlarını genişletti. Bir müddet sonra Çinliler’in saldırılarını arttırması üzerine Erdene Afganistan’daki Dürrânîler’den Ahmed Şah’ın yardımını istedi-1763’ten sonra Hokandlılar Kırgızlar ülkesini de ilhak ettiler. Erdene’den sonra hanlığın başına geçen ve 1798’e kadar hüküm süren Nârbûta’nın zamanı iç mücadelelerle geçti. Oğlu ve halefi Âlim Han zamanında Hokand Hanlığı oldukça genişledi. 1808’de Orta Asya’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Taşkent ile birlikte Çimkentve Sayram zaptedildi. Mangıtlar’in idaresindeki Buhara Hanliğı’na karşı mücadele sürdürülerek Oratepe ve Cizak ele geçirildi. Âlim Han’ın yerine geçen kardeşi Muhammed Ömer Han da hanlığın sınırlarını genişletmeye devam etti ve 1814’te Türkistan (Yesi) şehri alındı. Ömer Han 1812′-de bir elçi göndererek Rusya ile diplomatik İlişki başlattı. 1813 yılında da Rus elçisi Hokand‘a geldi. Böylece hanlığın kuzey sınırlan batıda Siriderya’nın aşağı mecrasından doğuda İli’ye kadar uzandı. Ancak Oratepe yüzünden Buhara ile ihtilâf devam etti. “Emîrü’l-müslimîn” diye tanınan Ömer Han edebiyata da ilgi duyuyor, Emîr mahlasıyla şiirler yazıyordu. Şehri-han kasabası onun zamanında kurulmuştur. Hokand Câmi-i Kebîri’nin banisi de Ömer Han’dır.
1822’de Hokand tahtına Ömer Han’ın on iki yaşındaki oğlu Muhammed Ali Han (Madali) geçti ve Çin’e karşı aktif siyaset takip ederek Kâşgar Hocalan’nı destekledi. Hoca Cihangir’in isteği üzerine 1826′-da Doğu Türkistan’a kuvvet gönderdi ve Gülbağ Kalesi’ni Hokand’a bağladı. Aynı yıl Kâşgar’daki isyanının ardından Hoten, Yenihisar ve Yarkent halkı tarafından hükümdar ilân edilen Cihangir iki yıl sonra yakalanarak Çin’de idam edildi. Bu sırada Muhammed Ali Han Mİnyol, Kâşgar, Yarkent, Hoten ve Aksu gibi yerlerde hâkimiyet kurdu; ancak Buhara Hanlığı’nın Hokand Hanlığı’nı tehdit etmesi üzerine geri dönmek zorunda kaldı ve kurtarılan bölgeler Çinliler’in eline geçti (1831). Muhammed Ali Han bölgeden dönerken 70.000’e yakın müslümanı da beraberinde getirdi. Hokand ve Taşkent onun zamanında çok gelişti ve birçok yerde medreseler yapıldı. Bu arada Taşkent’te Beylerbeyi Medresesi inşa edildi. 1831 ‘de Çin’le bir antlaşma yapıldı. 1840 yılında Buhara Hanlığı ile Hokand Hanlığı arasında meydana gelen savaşta Hokandlılar yenildiği için bazı şehirleri Buhara Hanlığı’-na terketmek zorunda kaldılar. Hokand hanının halka zulmetmeye başlaması, Buhara emîrinin tekrar Hokand üzerine sefer tertip etmesine sebep oldu. Buhara Hükümdarı Nasrullah 1842’de Hokand ordusunu mağlûp ederek başşehri ele geçirdi ve tahttan indirdiği Muhammed Ali Han’ı üvey annesi Nâdire ve kardeşi Mahmud’la birlikte idam ettirdi. Hokand’da büyük bir medresenin yapıldığı, Taşkent civarında sulama sistemi geliştirilerek büyük kanalların açıldığı Muhammed Ali Han devri, Hokand Hanlığı’nın en güçlü ve en geniş sınırlarına ulaştığı dönemdir.
Elli yaşında iken han ilân edilen Şîr Ali ise (1842-1845) Fergana ve Hokand‘ı yabancı askerlerden temizlemeye çalıştı. Fakat 1845’te Âlim Han’ın oğlu Murad Han Hokand’ı ele geçirdikten sonra Şîr Ali’yi idam ettirdi. Fakat kendisi de tahtta ancak yedi gün kalabildi. Murad Han, Müslümankul tarafından ortadan kaldırıldı ve yerine Hudâyâr Han getirildi.
Hokand tahtının en renkli siması, iki defa tahta çıkan Şîr Ali’nin oğlu Hudâyâr’ın ilk hanlığı 1845-18S8 yılları arasındadır. 1850’de artan iç mücadelelerden faydalanan Ruslar sınır boylarında bu dönemde görülmeye başladı. 1858’de Hokand tahtına Hudâyâr’ın büyük kardeşi Malla Han geçti (1858-1862). Malla Han, tecrübeli kumandanları vasıtasıyla Ruslar’ın yayılmasına karşı dururken Hudâyâr Buhara emîrinin yardımıyla Hokand tahtını ele geçirmeye çalıştı. 1862’de Malla Han öldürülünce Âlim Kul tarafından desteklenen Saîd Nemengân’da han ilân edildi. Ruslar Türkistan genel valisi Kaufmann öncülüğünde harekete geçerek 1864’te hanlığın stepleriyle Evliyaata, Çimkent ve ertesi yıl Taşkent şehirlerini işgal ettiler. 1866’da Hucend ve Cizak’ı aldılar. Hudâ-yâr’ın ikinci hanlık zamanı (1865-1875) Hokand için kötü oldu ve Hudâyâr 1868′-de yapılan antlaşma ile Rus hâkimiyetine boyun eğdi. Böylece ülkenin kapılan Rus-lar’a açılmış oluyordu. Halk 187S’te Hudâyâr’a karşı bir isyan başlattı; Hudâyâr Ruslar’a iltica etti ve yerine oğlu Nâsırüd-din getirildi. Bu gelişmeler üzerine Ruslar Hokand Hanlığı’nın topraklarını işgale başladılar; Nâsırüddin ile yaptıkları antlaşmaya dayanarak ülkenin bir kısmını ilhak ettiler. Bunun üzerine halk Polat Bey’i han ilân etti; Polat 1875 Ekiminde Hokand’ı geri almayı başardı. 8 Ocak 1876 tarihinde Endican Ruslar tarafından işgal edildi; aynı yıl içinde Polat Bey Margilan’da öldürüldü ve Hokand, Fergana eyaleti adıyla Rusya’ya ilhak edilerek Türkistan genel valiliğine bağlandı (Şubat 1876). Hokand Türkleri Nakşibendî ve Kâdirî şeyhlerinin liderliğinde 1878.1882,1892. 1893, 1898 ve 1916yıllarında Ruslar’a karşı ayaklanmışlarsa da sonuç alamamışlar, Hokand’ın ikinci bir Kafkasya olmasından korkan Ruslar isyanları kanlı bir şekilde bastırmışlardır.
Hokand hanları, Türkistan’da Ahmed Yesevfnin gömülü olduğu Yesi’nin iman için çalışmışlardır. Ayrıca Hokandlı bir şair Ahmed Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet’ın’ı taklit ederek büyük bir divan meydana getirmiştir. Hokand Hanlığı ile ilgili arşiv belgeleri 1962 yılına kadar Petersburg’da saklanmaktaydı. Aynı yıl çıkarılan bir kanunla bu arşiv Taşkent’e nakledildi.
Buhara Hanlığı’ndan ayrılmak suretiyle kurulan Hokand Hanlığı, Osmanlı Devleti tarafından Türkistan’ın birliğini bozacağı endişesiyle önceleri hoş karşılanmadı. Ayrıca bölgeye dair Osmanlı başşehrine ulaşan haberler daha çok Buharalı elçiler vasıtasıyla geldiğinden Osmanlı Devleti Hokand Hanlığı’nı tanımaktan kaçındı. Nitekim Muhammed Ömer Han, İstanbul’a bir elçi göndererek Osmanlı padişahından kendi hâkimiyetinin tanınmasını ve bunu göstermek üzere tuğ, nâme ve kılıç yollamasını istedi. Ancak Osmanlı Devleti Hokand’ın Buhara’ya ait olduğunu ileri sürerek isteklerini yerine getirmedi. Daha sonraları Osmanlı Devleti ile Hokand Hanlığı arasındaki ilişkilerin düzeldiği anlaşılmaktadır. Hokand Hanı Muhammed Ali Han 1837’de İstanbul’a bir elçi göndererek ordusunun eğitimi için öğretmen, subay ve malzeme istemiş. bunu başka elçilik heyetleri izlemiştir. Bunun üzerine Hokand’a ilgi duyan Babıâli hanlığın durumu hakkında bir rapor hazırlayarak padişaha arzetmiş ve Hokand hanına bir cevâbnâme-i hümâyun yazılarak teveccüh gösterilmiştir.
Çarlık yönetiminin devrilmesinden sonra 25 Kasım 1917’de Orta Asya’nın Bolşevikler’e karşı politikasını tesbit etmek üzere Hokand’da toplanan IV. Türkistan Müslümanları Kongresi’nin ardından Türkistan Millî Muhtariyeti ilân edildi. Ancak bu ilk Türkistan millî hükümetinin parası ve askeri yoktu, öte yandan Bolşevikler’e karşı mücadele etmek için Buhara Hanlığı’na yapılan başvuru da olumlu karşılanmamıştı. 1918 yılı başlarında Hokand’ıtop ateşine tutan Bolşevikler, Ermeni Taşnaklar’ın da yardımıyla Şubat 1918’de şehri yakıp halkı kılıçtan geçirdiler. Hokand’da kurutan ve Bolşevikler tarafından devrim karşıtı olarak kabul edilen millî hükümet birkaç ay kadar devam edebilmişti; ancak bu hareket Türkistan’ın bağımsızlığı İçin yeni bir devrin başlangıcı sayıldı. 1924’te Türkistan birçok cumhuriyete bölünürken Hokand, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sınırlan içinde kaldı.
TDV İslâm Ansiklopedisi