Hürmüz. Zerdüştîlik’te iyilik tanrısı Ahura Mazda’nın İslâm literatüründeki adı.
Zerdüştîliğin iyiliği temsil eden tanrısı, bu dinin kutsal metni Avesta’nın dili olan Eski Farsça’da Ahura Mazda diye adlandırılmış olup daha sonra bu isim Orta Farsça’da (Pehlevîce) Uhurmez-de (Hurmezd), Hurmüzd. Yeni Farsça’da Urmezd. Batı kaynaklarında Ohrmazd veya Ormazd, İslâm kaynaklarında ise Hürmüz şekline dönüşmüştür.
Milâttan önce VII veya VI. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Zerdüşt’e vahyolunduğu ileri sürülen Gâthâlar’ın da içinde yer aldığı Avesta’da Ahura Mazda en yüce Tann’dır. Gâthâlar’ın mevcut metnindeki ifadelere göre Zerdüşt tek, aşkın ve yaratıcı bir Tann’yı tavsif ve tebliğ etmiştir. Ahura Mazda her şeyden haberdar olan, istikbali görüp bilen, hiç kimse tarafından aldatılması mümkün olmayan, evvel, âhir, temizliğin ve doğruluğunyaratıcısı ve adalet sahibi hâkim bir Teinn’dır.
Avesta’nın bir bölümünde Ahura Mazda’nın her şeyi düşüncesiyle veya kutsal ruhu ile yarattığı ifade edilmektedir. Zerdüşt’ün Öğretilerine göre iyiliğin ve doğruluğun yaratıcısı olan Ahura Mazda yeryüzünde iyiliği temsil etmek üzere iyilik ruhunu spenta manyu, kötülüğü temsil etmek üzere de kötülük ruhunu angra manyu yaratmıştır. İnsana İyilik veya kötülükten birini tercih etme İradesi verilmekle birlikte ondan iyiliği seçmesi istenmiş, seçimini bu yönde kullananların âhirette cennete gidecekleri, kötülüğü tercih edenlerin ise cehenneme atılacağı belirtilmiştir.
Ancak Sâsânîler döneminde (II. yüzyıl) Zerdüştîliğin eski Zervanizm’den etkilenerek bir nevi değişime uğramasından sonra iyilik ruhunun Ahura Mazda ile özdeşleştirildiği ve böylece iyiliği Tanrı Hürmüz’ün, kötülüğü de Ehrimen’in temsil ettiği bir düalizmin ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Öte yandan bazı araştırmacılar ilk önce iki ikiz cevherin bulunduğunu, bunların bir araya geldiklerinde hayat ve ölüm olayını meydana getirdiklerini ifade eden Gâthâlar’daki beyanları delil göstererek orta dönem Zerdüştîlik’te oluştuğu iddia edilen söz konusu düalizmin eski İran dinine olduğu gibi Gâthâlar’a kadar da götürülebileceğini belirtmişlerdir.
Hürmüz mutlak ilim ve kudret sahibi, aydınlığın, nurun ve hikmetin ruhu olup mükemmel bir varlıktır; Ehrimen ise karanlığın ve cehaletin ruhudur ve yalnız geçmiş olaylar hakkında bilgi sahibidir. Hürmüz’ün özelliklerinin olumsuzuna sahip bulunan Ehrimen, kötülüğün ve Hürmüz’e muhalefet eden kötü yaratıkların yaratıcısı olan menfi bir varlıktır. Ancak sonuçta Hürmüz tarafından alt edilecektir. Buna göre ebedîliği söz konusu olmasa da varlığı Hürmüz için bir sınırlamadır.
Zerdüştîliğin IX. yüzyılda kaleme alınan Avesta sonrası kutsal metinlerinden Bundahişin’e göre iyilik tanrısı haline gelen Hürmüz’ün yarattığı altı melek (ameşa spentas) vardır. Kâinatın yaratılışına iştirak etmiş olan bu melekler kötülüğü temsil eden Ehrimen’e karşı mücadelesinde Hürmüz’e yardımcı olmaktadır. Yaratılışta hayvanları temiz huy (vohu manah), ateşi adalet hakikat (aşa), yeryüzünü ihlâs tevazu (armaiti), madenleri saltanat kudret (kşatra). suyu selâmet afiyet (haurvatât) ve bitkileri ölümsüzlük (ameretât) şeklinde adlandırılan melekler temsil etmiş ve her biri söz konusu fonksiyonlarıyla Hürmüz’ün bir sıfatını oluşturmuştur. İnsanın yaratılışı ise Hürmüz’e aittir.
Hürmüz yeryüzündeki kötülükten sorumlu değildir; kötülük, başlangıçtan itibaren ona muhalefet eden Ehrimen tarafından yaratılmaktadır. İyilikler konusunda Hürmüz’e olduğu gibi kötülük konusunda da Ehrimen’e bazı ruhanî varlıklar (amahra spentas) yardımcı olmaktadır. Zerdüştîlik’te, Avesta’daki birtakım müphem imalara dayanılarak dünyanın ömrünün 3000’er yıllık dört dönemden ibaret olacağı kabul edilir. İlk iki dönemde Hürmüz ve Ehrimen kuvvetlerini hazırlamış ve karşılıklı mücadele etmişler, üçüncü dönemde Tanrı’nın vahyi ile Zerdüşt gelerek Ehrimen ve onun kötü güçleriyle savaşmıştır. Son dönemde ise her binyıl-da bir bakire kız, Zerdüşt’ün spermasının bulunduğu gölde yıkanıp ondan gebe kalarak bir kahraman doğuracaktır. Saoş-yant adlı üçüncü kurtarıcı döneminde kıyamet kopacak. Ehrimen güçsüz hale gelecek, Hürmüz her yönüyle hâkim duruma geçecek ve böylece kötülük yeryüzünden silinip atılacaktır. Diğer bir rivayete göre de Hürmüz ve Ehrimen dokuz bin-yıllık bir mücadele dönemi için anlaşmışlar, ilk üç binyılda Hürmüz üstün gelmiş, ikinci üç binyılda eşit güce sahip bulunmuşlar, son üç binyılda ise Ehrimen gücünü kaybetmiştir.
Zerdüştîlik ve zamanla eski Zervanizm ile Zerdüştîliği birleştiren Mecusîlik, akidelerini düalist bir tanrı anlayışına dayandırmaları ve böylece İslâm akaidiyle çelişmeleri sebebiyle hem İslâm mezheplerini ve diğer dinleri konu edinen “el-milel ve’n-nihaf türü eserlerde hem de kelâm kitaplarında inceleme konusu yapılmıştır. Bîrûnî Zerdüştîlik hakkında bilgiler vermiş ve bu dinin Hürmüz’ü kâinatın hâkimi, hikmet ve irade sahibi bir yaratıcı olarak kabul ettiğini belirtmiştir. Bîrûnî, iyilik ve kötülük mücadelesinin. Tann’nın terinden meydana geldiğine inanılan ilk insan Gayomaras ile Ehrimen arasında gerçekleştiğinin kabul edildiğini de aktarır. Şehrıstânî ise Mecusîlik ve Seneviyye’ye müstakil bölümler ayırdığı eserinde Mecûsîler’in, nuru ve hayrı temsil eden Yezdan ile karanlığı ve şerri temsil eden Ehrimen adında iki temel varlığa inandıklarını, birincisini ezelî, ikincisini hadis kabul ettiklerini, bu iki varlık arasındaki ilişki ve bunların statüleri konusunda farklı anlayışlar taşıyan çeşitli grupların bulunduğunu belirtmiştir. Şehristânî. eserinin Zerdüştî-lik’le ilgili kısmında iyilik ve kötülük prensiplerinin üzerinde bir yaratıcı tanrıdan ve Zerdüşt’e vahyolunduğu iddia edilen Zend- Avesta adlı kitaptan bahsetmiş, Urmezd şeklinde isimlendirdiği bu tanrı ile Zerdüşt arasında geçen bazı diyalogları aktarmıştır. Aynı müellif, Mecusîlik gibi düalist bir inanca sahip bulunan Seneviyye’nin nuru ve karanlığı temsil eden temel prensiplerin ikisinin de ezelî olduğunu kabul etmesi sebebiyle Mecusîlikten ayrıldığını da belirtmiştir.
Kelâm âlimleri, kitaplarının ilâhiyyât bahislerinde söz konusu dini düalist inancını tenkit etmek amacıyla ele almışlardır. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, âlemin kadîm olduğuna inanan gruplar arasında Sene-viyye’yi de saymış; onların nur ve karanlığı temsil eden ikili tanrı anlayışına sahip bulunduklarını, âlemin bu iki aslın bir araya gelmesiyle teşekkül ettiğine inandıklarını belirttikten sonra bir araya gelme ve ayrılmanın sonradan yaratılmışlığın alâmetlerinden olduğunu belirterek birtakım aklî delillerle onların bu konudaki tutarsızlığını ortaya koymaya çalışmıştır Mâtürîdî. Seneviyye ve Mecusîliğin düalist tanrı anlayışlarını farklı mezheplerinin görüşlerine de işaret ederek eleştirmiştir. Mâtüridiyye’nin diğer kelâmcıları da genellikle eserlerinin İlâhiyyât bahsinde tevhid konusunu işlerken Mecusîliğin ve Seneviyye’nin Yezdan ile Ehrimen’den oluşan düalist tanrı anlayışını tenkide tâbi tutmuşlardır. İlâhî olan ve olmayan dinlere önemli eleştiriler yönelten Eş-ariyye âlimi Ebû Bekir el-Bâkıllânî. Seneviyye’ye göre âlemin nur ve karanlığı temsil eden iki ayrı kadîm aslın bir araya gelmesinden oluştuğunu hatırlatarak bunun tutarlı olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. Mecûsîler’in de hayrı ve şerri temsil eden iki asıldan meydana gelen düalist bir tanrı anlayışına sahip bulunduklarını, birincinin aksine şerri temsil eden ikincisinin kadîm değil hadis olduğuna inandıklarım belirten Bâ-kıllânî, söz konusu anlayışların kendi içinde ve tevhid ilkesi açısından mevcut tutarsızlıklarına işaret etmiştir. İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî de ilâhî sıfatlarla bağlantılı olarak Mecûsîler’in hayrı Yezdan’a, şerri Ehrimen’e nis-bet etmeleri sebebiyle Kaderiyye’ye benzediklerini, yine hüsün-kubuh meselesiyle ilgili tartışmalarda Seneviyye’nin elemleri Yezdan’a değil Ehrimen’e nisbet ettiklerini bildirmiştir. Gayri İslâmî fırkaları tenkide daha çok önem veren Mu’tezile’nin önde gelen âlimlerinden Kâdî Abdülcebbâr da Sene-viyye ile Mecusîliği geniş bir şekilde ele almış Mecûsîler’in, hayrı ilâh olan Hürmüz’ün, şerri şeytan olan Ehrimen’in yarattığına inandıklarını, Hürmüz ve Ehrimen arasındaki mücadeleyle İlgili konularda ihtilâfa düşerek çeşitli fırkalara ayrıldıklarını belirtmiştir.