Hüsrev Paşa Külliyesi (Türbesi, Tekkesi, Çesmesi) Tarihçesi, Mimari, Özellikleri,

Hüsrev Paşa Külliyesi. İstanbul Eyüp’te Tanzimat dönemine ait külliye.

Eyüp ilçesinin merkez mahallesinde Bostaniskelesi sokağı ile Boyacı sokağı üzerinde yer almakta olup türbe, tekke, kütüphane ve çeşmeden meydana gelir.

Sadrazam Koca Hüsrev Paşa (ö. 1855) ta­rafından tesis edilen külliye yapılan farklı tarihlere aittir. Kütüphane 125S (1839) yılında tamamlanmış, türbe muhteme­len paşanın sağlığında yapılmış, Hüsrev Paşa’ya ait bir konağın paşanın vefatın­dan sonra vasiyeti gereği tâdil edilmesi sonucunda ortaya çıktığı anlaşılan tekke­nin vakfiyesi 1274te {1857-S8) tescil edil­miş, bunlara son olarak 127S’te (1858-59) çeşme eklenmiştir.

Çepeçevre hayır eserleriyle kuşatılmış olan külliyenin kütüphanesi Bostaniske-lesi sokağının kuzey yakasında, çeşme ise kütüphanenin batı (Haliç) yönündeki av­lunun koşesindeydi. Türbe aynı sokağın güney yakasına kütüphanenin karşısına inşa edilmiş, bunun gerisine de türbeyle bağlantılı olan tekke yerleştirilmiştir. An­cak tekkenin derviş hücreleri Boyacı so­kağının batı yakasında bu sokakla Bosta-niskelesi sokağının köşesinde bulunmak­taydı.

Cümle kapısı Boyacı sokağının doğu ya­kasına açılan tekkeyle Bostaniskelesi so­kağı arasındaki alanda, Hüsrev Paşa Türbesi’nden doğuya doğru Adliye Nâzın Da-mad Mahmud Celâleddin Paşa ile babası Tophane Müşiri Damad Halil Rifat Paşa’­nın türbeleri birbirine bitişik olarak yer alır. Aslında bu türbeleri de Hüsrev Paşa Külliyesi’nin parçaları olarak değerlendir­mek mümkündür. Zira Halil Rifat Paşa Türbesi’nin yeri kendisini yetiştiren Hüs­rev Paşa tarafından tahsis edilmiştir. Mahmud Celâleddin Paşa’nın türbesi İse cephe tasarımından da anlaşılacağı üzere aslında Hüsrev Paşa Türbesi’nin türbedar dairesi olarak tasarlanmış, onun 1903’te sürgünde Brüksel’de vefat etmesi üzeri­ne naaşı 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânını müteakip İstanbul’a getirilerek bu me­kâna gömülmüştür.

Kütüphane

Kütüphane. Dikdörtgen bir alana yayı­lan kütüphane, girişi takip eden koridor­la bunun yanlarında bulunan kare planlı ve kubbeli iki birimden oluşur. Girişin so­lunda yer alan ve kime ait olduğu bilinme­yen açık türbeye bitişik bölüm Bostanis­kelesi sokağına bakan iki pencereyle, gi­rişin sağındaki bölüm ise sokağa ve Ha­lic’e bakan ikişer pencereyle aydınlan­maktadır. Sokak üzerinde uzanan güney cephesinin ekseninde yuvarlak kemerli giriş, yanlarda girişe göre simetrik ko­numda ikişer dikdörtgen pencere bulu­nur. Bütünüyle mermer kaplı olan cephe­nin sınırlarına Toskan başlıklı pilastrlar yerleştirilmiştir. Konsollü küçük saçaklar­la donatılmış olan pencerelerin altına ve üstüne stilize bitki kabartmalarıyla beze­li dikdörtgen panolar konmuş, süslemeli bir saçak silmesiyle son bulan cephe dört adet mermer vazo ile taçlandınlmıştır. Kubbeler kurşunla kaplıdır. Pencerelerin demir parmaklıkları enine yerleştirilmiş baklavalardan ve bunların bitişme nokta­larındaki küçük dairelerden meydana gelir.[324]

Türbe. Kare planlı ve kubbeli olan tür­bede Hüsrev Paşa’ya ait tek bir ahşap sanduka vardır. Doğu yönünde Âdile Sul­tan Türbesi’ne, batı yönünde boyutları, tasarımı ve cephe düzeniyle eşi olan ya­pıya, sonradan Mahmud Celâleddin Paşa Türbesi’ne dönüştürülen sabık türbedar dairesine bitişiktir. Yanlardan birer pen­cereyle kuşatılmış olan türbe kapısı güney yönünde (arka cephede) tekkenin cümle kapısını izleyen koridora açılmakta, Bos-taniskelesi sokağı üzerindeki kuzey cep­hesinde sıralanan üç adet dikdörtgen pencere türbeyi aydınlatmaktadır. Mer­mer kaplı olan kuzey cephesi, pencerele­rin alt ve üst hizalarıyla saçak hizasından geçen üç adet silmeyle donatılmıştır. Cep­henin sınırlarında yükselen pilastrlar alt­tan ikinci silmeye kadar yivli olarak devam etmekte, bu silmenin altında yer alan ko-rint başlıklardan sonra düz olarak saça­ğa kadar uzanmaktadır. Ortadaki pence­re, kıvrımlı dal kabartmaları içeren ka­visli bir alınlıkla taçlandırılmış, pencere­lerin altındaki dikdörtgen panoların içine yatay çubuklu bezeme grupları oturtul­muştur. Kurşunla kaplı kubbenin tepe­sinde mermerden yontulmuş bir alem bulunmaktadır. Dökme demirden pence­re şebekelerinde aynı dönemin çeşmele­rinde de görülen lir motifleri dikkati çe­ker. Duvarlarda ve kubbede pastel renkli kalemisi izleri seçilebilmektedir.

Tekke

Tekke. Nakşibendiyye’nin Hâlidiyye ko­luna bağlı olan, perşembe günleri hatm-i hâcegân İcra edilen Hüsrev Paşa Tekkesi’nin bütün şeyhleri tesbit edilememiş­tir. Ancak 1307 (1889-90) tarihli Mecmûo-i Tekâyâ’üan Murad Efendi adında bir şeyhinin bulunduğu, son postnişinin Şeyh Mehmed Şefik (Eryuvası) Efendi ol­duğu anlaşılmaktadır.

Boyacı sokağının doğu (Haliç) yakası­na açılan yuvarlak kemerli cümle kapısı korint başlıklı pilastrlarla kuşatılmıştır. Aynı zamanda türbeye geçit veren cümle kapısının sağında (güney) sokak üzerin­de sıralanan ve dikdörtgen pencerelerle aydınlanan üç adet harap odanın selâm­lığa ait birimler olması muhtemeldir. Ge­rek cümle kapısı gerekse söz konusu oda­ların duvarları son derece kalitesiz bir tür küfeki taşıyla örülmüş olduğundan yoğun bir aşınmaya mâruz kalmıştır.

Girişi takip eden ve soldaki Halil Rifat Paşa Türbesi’nin arka duvarı boyunca uza­nan koridorun zamanında beşik tonozla örtülü olduğu bellidir. Bu koridordan tür­beye ve türbe-tekke bağlantısını sağla­yan sofaya geçilmekte, sofanın kıble tarafında dikdörtgen planlı tevhidhâne, bu­nun üzerinde de harem bölümü bulun­maktadır. Esasen konaktan bozma olan iki katlı tevhidhâne-harem binası dış görünüşüyle Tanzimat döneminin kagir meskenlerini andırır. Duvarları moloz taş ve tuğlayla örülmüş, üstleri sıvanmıştır. Köşelerde pilastrlarla, üstte kısa bir sa­çakla son bulan cephelerde hiçbir bezeme görülmemekte, zemin katta dikdörtgen, üst katta basık kemerli pencereler sıra­lanmaktadır. Yapıyı örten kırma çatı ala­turka kiremitle kaplıdır.

Cümle kapısının ardındaki koridorun sağında tevhidhâne-harem binasıyla se­lâmlık kanadı arasında kalan küçük bir avlu, avlunun güney sınırında mutfak ve kiler bölümleri yer alır. Koridordan avluya geçilen yerde bulunan kitâbesiz küçük çeşme harap durumdadır. Ortadan kalk­mış bulunan derviş hücrelerinin özellik­leri tesbit edilememiştir.

Bakımsız ve onarıma muhtaç olan tür­benin bütün özgün mefruşatı ortadan kalkmıştır. Tekkelerin kapatılmasından beş yıl sonra 1930’da derviş hücreleri yık­tırılmış, bunların yerine inşa edilen boya­hane de 1986″da kaldırılarak yeri mezar­lık alanına dahil edilmiştir. Tekkenin ge­riye kalan ve harap durumda bulunan bö­lümlerinden haremde son şeyhin ailesi hâlâ ikamet etmektedir.

Çeşme

Çeşme. 1960’lann başından beri suyu kesik ve harap bir haldeyken 1984’te asıl yerinden sökülerek yakındaki Mihrişah Valide Sultan İmareti’nin avlusuna taşınan çeşme mermerden yontulmuş, 2,50 m. yüksekliğinde, kare kesitli (25 x 25 cm ) bir sütun biçimindedir. Kenan dalgalı, beyzî yalak sokağa bakan yüze yerleşti­rilmiş, boruları gizleyen ve yalağa destek olan yarım silindir biçimindeki kaidenin yüzeyi ince uzun düşey kartuşlarla bezen­miştir. Musluğun üzerindeki dikdörtgen panoda, aynı dönemin mezar taşlarında da benzerlerine rastlanan saksı içinde sti­lize bir bitki kabartması bulunmaktadır. Söz konusu bezemenin üzerinde yer alan, manzum metni Enderunlu Âsaf a ait ta’-lik hatlı kitabe çeşmenin yapıldığı 1275 (1858-59) tarihini verir. Kitabenin üst hi­zasında dolaşan, stilize yapraklı ince sil­meden sonra ortasına çiçek kondurulmuş baklavalarla bezeli bir yüzey gelmekte, bunun üzerinde de iri yapraklı, armudî profilli bir saçak silmesi bulunmaktadır. Aynı türde profilli bir tepelikle son bulan bu sütun-çeşme Tanzimat dönemi su mimarisinin en ilginç örneklerindendir.

Mimari ayrıntıları ve süsleme progra­mıyla Avrupa kökenli neoklasik (empire) üslûbu yansıtan Hüsrev Paşa Külliyesi, Os­manlı mimarisinin son döneminde özellik­le Eyüp’te rastlanan, “türbe-tekke mer­kezli” küçük külliyelerdendir. Şeyh türbeleriyle bağlantılı küçük tekkelerden farklı olarak bu tür yapılarda türbe devlet rica­linden olan baniye ve onun aile fertlerine tahsis edilmekte, tekkenin şeyhi ve der­vişleri türbenin bakımını üstlenmektedir. Hüsrev Paşa Külliyesi bu yerleşim düze­niyle, çok yakınında XIX. yüzyılın sonların­da Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa (ö. 1903) tarafından yaptırılan türbe, tekke ve kü­tüphaneden müteşekkil minyatür külliye­ye örnek teşkil etmiş gibidir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski