Hüsrev Paşa Türbesi -Fatih- Tarihi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hüsrev Paşa Türbesi. İstanbul’da XVI. yüzyılda yapılmış Mimar Sinan eseri türbe.

Fatih ilçesinin Yenibahçe vadisine [gü­nümüzde Vatan caddesi] inen yamacın­da bulunmaktadır. Yakınında yine Mimar Sinan’ın yapısı Bâlî Paşa Camii ile su yolla­rı emini Neccar Mehmed Efendi’nin tür­besi vardır.

Türbe Diyarbekir. Halep, Şam beyler­beyi olan, Rumeli beylerbeyiliğine kadar yükselerek ikinci vezir mertebesine ula­şan Deli Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Türbenin kapısı üstündeki alınlık­ta iki satır halindeki kitabe bulunmakta­dır. Burada “Mezâr-ı Hüsrev Paşa rahmetullâhi aleyh” yazısından sonra, “Hak kıyamette inayet eylesin Mustafâ ona şefa­at eylesin İşitenler dediler târihini Dâ­im Allah ona rahmet eylesin, 952” şeklin­deki tarih beyitleri yazılıdır. Genellikle Hüs­rev Paşa’nın ölüm tarihi 9S1 (1544) ola­rak bilindiğinden kitabedeki 952 (1545) tarihi şaşırtıcıdır. Hüsrev Paşa Türbesi, eserlerinin adlarını veren çeşitli tezkire­lerden açıkça anlaşıldığına göre Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Hüseyin Ayvansarâyî, Hüsrev Paşa Tür­besi yakınında olan Bâlî Paşa Camii’nden bahsederken IV. Murad dönemi sadra­zamlarından Tokat’ta idam edilen Hüs­rev Paşa’nın bu türbeye gömüldüğünü yazmıştır. Sonraları bu esere ilâveler ya­pan Satı Efendi, bu bilginin doğruluğuna inanarak aynı yere Sadrazam Hüsrev Pa­şa’nın biyografisini de eklemiştir. Bu se­beple Sadrazam Hüsrev Paşa’nın kesik ba­şının bu türbeye gömülmüş olabileceği düşünülebilir.

Türbenin bulunduğu bölge. XVI. yüzyıl­da itibarlı bir semt sayılıyordu. Nitekim Mimar Sinan kendi vakfı olan mescidini de burada inşa etmişti. Ayrıca Hüsrev Paşa Türbesi’nin yakınında aynı vezirin yaptır­dığı bir de çarşı bulunduğu bilinmektedir. Yine onun vakfı olarak burada bir de sib-yan mektebi vardı. Evliya Çelebi, İstanbul’­daki mekteplerden sadece birkaçının adı­nı bildirirken Yenibahçe yakınında olan Hüsrev Pâşâ-yı Atîk Mektebi’nin manzum kitabesini vermektedir: “İzz ü ikbâl ile Hüsrev Pâşâ Mektebi yaptı ede Hak ba­ki Dedi bir kâmil ol dem târihini / Dâr-ı tahsîl-i kelâm-ı baki. sene 947”. Evliya Çe­lebi, Seycıhatnâtne’smin camiler bölümünde Aksaray semti yakınında Hüsrev Paşa-yı Atîk Camii’nin de adını verir. Bu cami gibi sıbyan mektebi ve çarşısı da za­manla bütünüyle yok olmuştur.

Osmanlı dönemi boyunca Haliç kıyıların­dan başlayıp Marmara’ya doğru ilerleyen büyük yangın felâketleri İstanbul’un bu semtini sardığında Hüsrev Paşa Türbesi ve çarşısı zarar görmüştür. Son olarak 1918 yılındaki bir yangında türbe tekrar alevlerin arasında kalarak mimarisi bir defa daha zedelenmiştir. Uzun yıllar yan­gın yeri ortasında harap ve bakımsız hal­de kalan türbe 1950’de bir dereceye ka­dar tamir edilmiştir. İçinde hiçbir mefru­şat ve sanduka kalmayan türbenin etra­fını çeviren kesme küfeki taştan pencereli duvar da yakın tarihlerde yenilenmiştir.

Türbe içten ve dıştan sekizgen planda küfeki taşından yapılmıştır. Kapının bu­lunduğu cephe hariç yedi cephesinde altlı üstlü, sivri kemerli iki pencere açılmıştır. Köşelerde sütunçe şeklinde payeler ya­pılmış, her cephe silmelerle çerçevelen­miştir. Giriş iç içe birkaç silme ile belirtil­miş, bunun içindeki değişik profilli bir kemerle taçlandırılmıştır. Esas giriş çift renkli taşlardan geçmeli bir yay kemere sahiptir. Üstünde ise kitabe yer alır. Du­varların en üst kenarında mukarnaslı bir korniş dolaşır. Bunun üstünde her cephe­de tekrarlanan alınlıklar ve taştan yon­tulma tomurcuklar sıralanmaktadır. Kur­şun kaplı kubbe, daha dar çaplı ve dış yü­zü kabartma süslemeli mahya hattı to­murcuklarla bezenmiş sağır bir kasnağa oturur. Girişin önünde kubbeli ve iki sü­tuna dayanan bir revak olması düşünü­lürse de böyle bir mimari elemanın evvel­ce olduğunu belli edecek hiçbir ize rast­lanmamıştır. Ekrem Hakkı Ayverdi, belki sadece duvara saplanmış bir çift praçola dayanan ahşap bir saçağın olabileceğini belirtmektedir.

Dış mimarisi o dönemdeki türbelerde pek görülmemiş bir derecede gösterişli ve zengin surette bezenmiş olan Hüsrev Paşa Türbesi’nin ilk yapıldığında bazı ka­lıntıların gösterdiği gibi iç duvarları da herhalde çinilerle kaplıydı. Kubbedeki ka­lem işi nakışlar ise geçen yüzyılda yapıl­mıştır. İçeride kubbeye geçiş mukarnaslı bir korniş şeridiyle sağlanmıştır.

Türbenin yanında hangi tarihte yapıl­dığı kesin olarak bilinmeyen bir de Rifâî tekkesi bulunuyordu. Hazîrede. son şey­hinin basit ahşap türbesinden başka her­halde hepsi aynı yıl bir salgında ölen 1109 (1697-98) tarihli Seyyid Mehmed Efendi ile kızlarına ait kabirler mevcuttu. Bu ha­zîrede ayrıca XIX. yüzyıla ait birkaç me­zar taşı daha tesbit edilmiştir.

Hüsrev Paşa Türbesi Mimar Sinan’ın ilk yıllarına aittir. Onun çok daha ünlü kişiler için yaptığı türbelerin sadeliği görüldü­ğünde bu yapının gösterişli oluşu hayret Hüsrev Pasa Türbesi’nin kubbe sacagındaki tas süslemele­rinden bir detay uyandırmaktadır. Sinan’ın, ilk önemli eserlerinde Şehzade Camii’nde de oldu­ğu gibi dış süslemeye önem verdiği, fa­kat daha sonra bundan vazgeçtiği dikka­ti çeker. Bu türbe, taşlarını kavurup ke­miren, zengin süslemesini, ahşap kapı ve pencere kanatlarını tahrip eden yan­gınlara ve nihayet yıllarca süren ilgisizlik ve bakımsızlığa rağmen Osmanlı dönemi Türk mezar mimarisindeki müstesna ye­rini muhafaza etmektedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski