Hüsreviyye Camii -Halep- Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hüsreviyye Camii. Halep’te XVI. yüzyıla ait Mimar Sinan eseri cami.

Kanunî Sultan Süleyman döneminde vezir Deli Hüsrev Paşa tarafından yaptı­rılmıştır. Kitabesinde yazılı bulunan 9S2 (1545) veya 953 {1546) yılları herhalde in­şaatın bitirilmesini göstermektedir. Çün­kü Hüsrev Paşa’nın ölüm tarihi tartışmalı olmakla beraber genellikle 951 yılının son ayları (1545) olarak kabul edilir.

E. Egli. Hüsreviyye Camii’nin yapımına 1536’da başlandığını ve 1537’de tamam­landığını bildirmektedir. Aptullah Kuran ise caminin inşasının pek çok kaynakta öne sürüldüğü gibi Hüsrev Paşa’nın Şam beylerbeyiliğinde bulunduğu 1534-1538 yıllan arasında değil 1541’de ikinci vezir olduktan sonra ve büyük ihtimalle İstanbul’dan Halep’e gönderilen bir mimarın denetiminde yapıldığını, külliyede bulu­nan 953 (1546) tarihli kitabenin bu ko­nuya ışık tuttuğunu, Hüsrev Paşa’nın sağ­lığında başlayan inşaatın ölümünden son­ra bitirildiğini söylemektedir.

Evliya Çelebi, 1082 yılı Muharrem ayın­da (Mayıs 1671) çıktığı hac seyahatinde uğradığı Halep şehrinden bahsederken “Eski Hüsrev Paşa Camii”ne de uzunca bir bölüm ayırmıştır. Hüsreviyye Camii, Si­nan’ın eserlerinin adlarını veren listeler­de “Merhum Hüsrev Paşa Camii” olarak kayıtlıdır. Tuhfetü’l-mi’mârîn’de cami ile birlikte bir de medrese olduğuna işaret edilmiş, kurucunun türbesinin İstanbul’­da bulunduğu belirtilmiştir. Hüsreviyye Camii Mimar Sinan’ın ilk yapılarından biri olarak dikkati çeker. Ay­nı zamanda, Osmanlı dönemi Türk mimarisinin ilk safhalarında birçok örneği inşa edilmişken XVI. yüzyıldan itibaren artık unutulan tabhâneli camilerin sonuncu­larından biri ve belki de sonuncusudur.

Hüsreviyye Camii etrafı duvarla çevrili bir avlunun içinde bulunmaktadır. Kare biçimli harimi örten kurşun kaplı tek kub­beye geçiş köşe trompları ile sağlanmış­tır. Takviye pâyel’ı kasnakta yer alan bir dizi pencere içeriyi aydınlatır. İki yandaki tabhâne odaları da kubbelidir. Bunların yan cephelerinde dışarıdan birer girişleri olup ayrıca harime de bağlantı sağlayan kapıları vardır. Ana mekânın girişinde sütunlu revaka sahip üstleri kubbelerle ör­tülü beş bölümlü bir son cemaat yeri bu­lunur.

Taştan olan minare sağdaki tabhâneye bitişiktir ve şerefe tablası mukarnaslı çık­malarla desteklenmiştir. Böylece Osmanlı dönemi Türk sanatı üslûbu bu caminin bütün unsurlarında hâkim olmaktadır. Evliya Çelebi bu sebeple minaresinin “Rum üslûbunda [yani Anadolu, bilhassa İstanbul] olduğunu ifade etmiştir. Cami­nin mimarisini ve nisbetlerini aksettiren iyi bir planı İngiliz mimar John VVarren ta­rafından çizilmiş ve bu plan ilk defa Se­mavi Eyice tarafından yayımlanmıştır.

Caminin içinde çinilerin bulunduğunu M. Es’ad Talaş yazmaktaysa da bunlar hakkında yeter­li bilgi yoktur. Bu çiniler çok kaliteli İznik çinileri olabileceği gibi XVI. yüzyılda gü­ney doğuda yapılan çinilerden de olabilir.

Hüsreviyye Camii yanında inşa edilen medreseyi görmüş olan Aptullah Kuran bu eser hakkında şunları yazmaktadır: “Caminin batısında yer alan bu medrese zamanımıza mimarisi bozularak ulaşmış bir yapıdır. Bir dershane, dershanenin ba­tı duvarına saplanan L biçiminde önü re-vaklı altı talebe odası ve dershanenin karşısındaki üç gözlü sundurmadan oluşur. Caminin doğusunda görülen ikinci bir dershane ile onun karşısında bulunan üç kubbeli sundurma, eskiden caminin do­ğusunda da benzer bir medresenin var olduğuna işaret eder. Doğudaki medre­senin odaları 1901 tarihli okulun yapımı sırasında kesilmiş ve böylece caminin iki yanındaki simetrik düzen bozulmuştur. Fazlaca basık, oranları bozuk, kaba bir işçiliğin ürünü olan bu ikiz medresede Sinan’ın mimari üslûbunu göremiyor, bun­ların cami tamamlandıktan sonra yerel bir mimar tarafından yapıldığını sanıyo­ruz. Bu tarif Evliya Çelebi’nin yazdıklarına pek uymaz. Her­halde aradan geçen zaman içinde Hüsreviyye Camii avlusunu sınırlayan ve renkli mermerlerden sütunları olan revaklı med­reseden fazla bir şey kalmamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski