İbrahim Paşa Camii. Rodos adasında XVI. yüzyılda yapılmış cami.
Şehrin merkezinde kale dışında bulunan ve bütün kaynaklar yanında mahallinde de İbrahim Paşa adıyla anıian cami, kapısı üstündeki dört satırlık Arapça kitabeden öğrenildiğine göre Kanunî Sultan Süleyman’ın adına inşa ettirilmiştir. Bu kitabedeki tarihi bazı araştırmacılar 937 (1530-31) olarak çözümlemişlerdir. Halbuki tarih cümlesinin [Men dehalehû kâne âminen dâimen, sene 947] ebcedi 947 (1540) yılını verdiği gibi bu tarih ayrıca rakamla da yazılmıştır. Buna göre caminin 1536’da idam edilen Sadrazam Makbul İbrahim Paşa’nın olması pek mümkün değildir. Kitabede İbrahim Paşa’nın adının geçmemesine rağmen eser bugüne kadar onun adıyla tanınagelmiştir. Rodos’ta Sultan Süleyman’ın hayratı olarak ayrıca başka bir Süleymaniye Camii vardır. Bu camiye İbrahim Paşa’nın adının niçin yakıştın id iğ ı anlaşılamamıştır. Zeki Çelikkol, İbrahim Paşa’nın Mısır’a giderken Rodos’a uğrayarak Kanûnî’nin emrini yerine getirmek İçin Süleymaniye Camii ile birlikte bu camiyi de yaptırdığını söyleyip her iki caminin İbrahim Paşa tarafından inşa ettirildiğini belirtirse de bu hususta kaynak göstermez. Evliya Çelebi de 1082 Muharreminde (Mayıs 1671) çıktığı seyahatte uğradığı Rodos’u anlatırken Makbul (Maktul) İbrahim Paşa Camii adıyla andığı bu eseri kısaca tanıttıktan sonra kitabesinin kopyasını vermiştir.
Cami tek kubbeli, kare planlı tiptedir. Girişin önünde sütunlara dayanan kemerlere oturan üç kubbeli bir son cemaat yeri vardır. Geç bir dönemde bu son cemaat yeri dışına, ana binaya göre simetrik olmayan ve taş payelere dayanan üstü öne meyilli, saç kaplı ahşap bir çatı ile örtülü ikinci revak eklenmiştir. Harim girişi basit bir kemerin içindedir. Kapının yayvan bir yay biçimindeki kemeri beyaz ve pembe mermerlerden geçmeli olarak yapılmıştır. Bunun üstünde kitabe yer almıştır.
Kare biçimli harimin üstünü örten yaklaşık 11,50 m. çapındaki kubbenin sekizgen kasnağı sağırdır. Kareden kubbeye geçiş ise köşe pandantifleriyle sağlanmıştır. Ancak Hermes Balducci’nin çizdiği kesitte kıble duvarına komşu olan pandantifte garip bir kesinti mevcut olup burada güdük bir tromp işaretlenmiştir. Bu camide, diğer Osmanlı-Türk ibadet yerlerinde rastlanmayan bir özellik olarak harimin iki yan duvarındaki pencerelerin arasında dikdörtgen biçiminde çıkıntılar vardır. Niçin yapıldıkları hususunda kesin bir şey söylenemeyen bu çıkıntılar içeride harime eyvan şeklinde iki kat halinde açılır. Caminin planı da Evliya Çelebi’nin tarifiyle tam bir uyum göstermez. Son cemaat yeri duvarı ile yan cephenin birleştiği köşede duvar kalınlığı içinde olan minare XIX. yüzyılda yenilenmiş, İtalyan işgali yıllarında 1928’de camiden ayrı betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir.
Şerefe altı çıkmaları bilezikler halindedir. Külah da kagir olarak yapılmıştır.
Mihrabın dikkat çekici bir süslemesi ve mimari özelliği yoktur. Minberi ise mermerden olmakla beraber son derece sadedir. İçeride yalnız kubbe göbeğinde ve kasnak hizasında pek az kalem işi süsleme görülür. Harimi üç taraftan kuşatan ahşap mahfil ağaç direklere oturur. Korkulukları da basitçubuklar halindedir. Yalnız ortada girişin hizasında bu mahfil, dışa doğru yarım yuvarlak bir çıkıntı (cumba) halinde olup korkuluğu daha süslü biçimdedir. Caminin önünde bulunan sekizgen biçimindeki şadırvanın sekiz sütuna oturan kemerlerinin üstlerini kiremit kaplı ahşap bir çatı örtmektedir.
TDV İslâm Ansiklopedisi