İbranice Nedir, Dili, Tarihi, Çeşitleri, Özellikleri, Hakkında Bilgi

İbrânîce. Yahudilerin ve yahudi kutsal kitabının dili.

Sâmîdil ailesinin batı grubunun kuzey kanadından olup aynı gruba giren Ugaritçe, Fenikece. Moabca. Ârâmîce ve Edomca ile yakın akrabadır. Bütün Sâmî diller gibi İbrânîce’de de fiiller üç harfli kökler­den meydana gelir, cümle yapısı basittir ve alfabede sesli harf yoktur. Ancak mo­dern İbrânîce [Israeil Hebrew, İsrail İbrânîcesi] diğer pek çok dilden etkilenmiş du­rumdadır. İbrânîce adına Ahd-i Atîkte rastlanmaz; onun yerine “Ken’ân dili” veya “Yahudice geçer. İbrânîce adı, ilk defa milâttan önce 130’larda apokrif-lerden Ecclesiasticus’un Grekçe müterci­mi tarafından kullanılmış ve daha sonra İncil yazarlarından Yuhanna tarafından da benimsenmiştir. İbranî kelimesinin aslıibri olup Ârâmîce’yeibrai, oradan Grekçe’ye hebraios ve ondan da Latince’­ye hebraeus şeklinde geçmiştir. Kelimenin menşeine dair görüşler farklıdır:

1. Ahd-i Atîk’te İbrânîler”in atası olarak gösterilen Hz. Nuh’un oğlu Sâm’ın torunu Eber’den gelmektedir.

2. Rabbinik geleneğe göreeber/everin sözlük anlamı “öte yaka”, ibri / ivrininki ise “öteyaka-ifdır ve İbrânîler’e bu ad ırmağın (Fırat) öte yakasından geldikleri için verilmiştir.

3. Kelime milâttan önce XXI-XII, yüzyıl­lar arasına ait Mezopotamya, Anadolu ve Mısır yazılı belgelerinde sözü edilen Habirular’la ilgilidir.

Sağdan sola doğru yazılan İbranî alfa­besinde yirmi iki temel sessiz harf vardır. Eski dönemlerde yalnız bu harfler yazıl­makta, seslendirme (vocaiisation) işaret­leri bulunmamaktaydı. Yaklaşık milâttan önce II. yüzyılda vav, yod, he ve aleften oluşan yarı sessizler aynı zamanda seslen­dirme işareti olarak kullanılmaya başlan­dı. Daha sonra da Masoret denilen Tevrat kâtipleri, “Tlberias sistemi” adındaki günümüzde de uy­gulanan bir okuma sistemini icat ettiler. Bu sistemin esası. Arapça’da da olduğu gibi harflerin altına veya üstüne konulan nokta yahut çizgi şeklindeki işaretlerle (hareke) a, e, i, o ve u seslilerinin belirtil­mesine dayanır. Halen yine Arapça’da da olduğu gibi dinin kutsal kitabı ile onun öğretimine yönelik kitaplar dışındaki ya­yınlarda hareke kullanılmamaktadır. Eski Filistin’de konuşma dili olan İbrânîce’nin Bâbil esareti (m.ö 586-538) öncesi dö­nemde altın çağını yaşadığı bilinmekte, sürgün yıllarında ise konuşma dili olmak­tan çıktığı veya sınırlı bir çevreye mahsus kaldığı düşünülmektedir. Bununla bir­likte edebiyat ve ibadet (litürji) dili olarak varlığını kesintisiz sürdürmüştür.

İbrânîce’nin tarihini üç ana bölüm ha­linde incelemek mümkündür: Kitâb-i Mu­kaddes İbrânîcesi. Gramatik olarak Kitâb-ı Mukaddes dilinin özelliklerini taşıyan me­tinlerin tarihi eski dönemlere uzanır. Ge­zer takvimi (m.ö. X. yüzyıl), Sâmirîçanağı (m.Ö. IX. yüzyıl), Siloam yazıtı (m.ö. VIII. yüzyıl), Lakiş mektubu [m.ö. VI. yüzyıl] ve milâttan önce IX-V1. yüzyıllar arasına ait çeşitli mühür, sikke ve bazı kap parçalan üzerinde görülen kısa metinler bu saf­hanın başlıca örnekleridir. Büyük oran­da Kudüs ve çevresindeki İsrail yerleşim alanlarında bulunan bu eski metinlerde seslendirme işaretleri kullanılmamıştır. Fakat aynı devrin son örneklerini teşkil eden Ölüdeniz (Kumran mağaraları) yaz­malarında  yarı sessizlerin seslendirme işareti olarak kulanıldığı görülmektedir. Ahd-i Atîk’in ilk yazılı nüshası bu dönemde meydana ge­tirilmekle birlikte bu nüshanın mahiyeti henüz bilinmemektedir. İbrânîce’nin bu ilk safhası milâttan sonra I. yüzyıl civarın­da sona erer. Bugün Kitâb-ı Mukaddes İbrânîcesi ölü bir dil mahiyetin d eyse de İsrail’de modern İbrânîce’nin oluşturul­ması sırasında başvurulan temel kaynak­lardan birini teşkil etmiştir.

Mişna İbrânîcesi. Yahudiliğin ikinci bü­yük kitabı Talmud’u teşkil eden Mişna ile onun açıklamalarının (Gemara) yazıldığı İbrânîce’dir. Milâttan sonra I. yüzyıldan itiba­ren başlayan belgeler, aynı zamanda bu dilin Filistin’de yahudiler tarafından konu­şulduğunu da gösterir. Persçe (Eski Fars­ça), Grekçe, Latince. Ârâmîce gibi diller­den etkilenen Mişna İbrânîcesi, Kitâb-ı Mukaddes İbrânîcesi’nden daha farklı bir gelişme göstermiş, Orta ve Yeni-Yakın-çağlar boyunca devam ederek zamanla Arapça’dan ve daha sonraları da İspan­yolca ile Almanca’dan etkilenmiştir.

Modern İbrânîce
. Günümüz İsrail’inin resmî dili olup XIX. yüzyılda meydana getirilmiştir. Çalışmalar sırasında Kitâb-ı Mukaddes İbrânîcesi esas alınmakla bir­likte dilin çağın ihtiyaçlarını karşılayabil­mesi için pek çok yenilik yapılmış, bu ara­da Orta ve Doğu Avrupa kökenli yahudilerin(Aşkenazi) konuştukları Yidiş ile  çoğunluğu Fran­sa, Yunanistan, Türkiye ve Ortadoğu’dan göç eden, ataları İspanya kökenli yahudi-lerin (Sefarad) konuştukları Ladino’dan çokfaydala-nılmıştır. Öte yandan halkın tamamı çe­şitli ülkelerden gelen göçmenlerden oluş­tuğu için başta Almanca, İngilizce ve Rus­ça olmak üzere birçok yabancı dilin özel­likle vokabüler açıdan modern İbrânîce”yi etkilediği görülür.

İbrânîce Ahd-i Atîk’in, Talmud’un ve Musevîliğin üçüncü büyük dinî kaynağı olan Midraş’ın dili olduğu için kutsallık kazanmış ve asırlar boyunca gelişen bazı geleneklerde yan mitolojik bir karaktere bürünmüştür. Bu geleneklere göre Allah’ın Tevrat’ı indirdi­ği ve Tûrisînâ’da Hz. Musa’ya hitap ettiği dildir; dünyadan önce yaratılmıştır; cen­net sakinleri, melekler ve Allah’ın seçil­miş kullan, yeryüzüne cennetten inen Hz. Âdem’le Havva gibi bu dili konuşurlar. Saadiya Gaon ise dünyanın yaratılmasından sonra­ki iik 1996 yıl içinde bütün insanların İb­rânîce konuştuğunu ileri sürer. Ona göre insanların farklı dil konuşmaları ancak Bâbil Kulesi’nin yıkılmasından sonra baş­lamıştır. Bu inancın yahudi çevrelerinde Ortaçağ boyunca sürdüğü görülür. İbrâ­nîce’nin harfleri ve gramer kuralları pek çok sırrı ve kutsallığı barındırır. Dua her­hangi bir dilde olabilirse de hahamlar iba­detin yalnız bu dilde yapılması gerektiği­ni vurgulamışlardır; Kitâb-ı Mukaddes’in başka bir dille yazılmasının da kutsallığı­nı zedeleyeceğine inanılır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski