İğdiş. Anadolu Selçukluları döneminde şehirlerde vergi toplayan memurlara verilen unvan.
Kelime, "terbiye etmek, beslemek ve yetiştirmek" anlamına gelen "igitmek" fiilinden türetilmiştir. "İğdiş" terimi Türkistan, İran ve Anadolu'da çeşitli bağlamlarda kullanılmıştır. Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig'de "terbiye edilmiş kişi" anlamında "İğdiş" kelimesine birkaç kez yer vermiştir. Kelimenin günümüzde "hadım edilmiş insan ve hayvan" anlamına gelmesi, bu eski anlamla ilişkilendirilebilir. Aynı eserde şehir halkını oluşturan gruplar arasında iğdişlerden de bahsedilir. Bunlar, ordunun at ve yük hayvanı ihtiyacını karşılardı ve han ailesine ait atları terbiye ederlerdi. Bu kayıtlardan, iğdişlerin Türkistan'ın sosyal yaşamında önemli roller üstlendiği anlaşılmaktadır. Karahanlılar döneminde, iğdiş unvanı devletin en önemli görevlilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Nitekim, 1205-1206 yıllarında basılan bir sikkede "Uluğ İğdiş Çağrı Han" unvanı bulunmaktadır. "İğdiş" kelimesi İran'da yazılan eserlerde genellikle "ikdiş" veya bazen "yikdiş" şeklinde geçmektedir. Selçuklular ve Moğollar döneminde İran'da kullanılan bu terim Arapça'da "müvelled" (melez) ile eşdeğerdir. XIII ve XIV. yüzyıllarda Anadolu'dan Suriye ve Mısır'a gönderilen atlar, Memlûk kaynaklarında "ikdiş" olarak adlandırılmıştır. Bu atların babalarının Arap, annelerinin ise Türk olduğu ve çok hızlı koştukları kaydedilmiştir.
XII ve XIII. yüzyıllarda Anadolu'daki şehirlerde vergi toplayan memurlara "iğdiş" adı verilmiştir. Kelime, Arapça ve Farsça kaynaklarda çeşitli çoğul biçimlerde de kullanılmıştır. İğdişlerin liderlerine "iğdişbaşı, emîr-i iğdişân, emîrü'l-egâdişe" gibi unvanlar verilirdi. Anadolu Selçukluları döneminde, şehirlerin önde gelenlerine de iğdiş denilmiş ve hatta ticaret hayatını kontrol eden iğdişbaşının varlığı bilinmektedir. Aksaray, Lârende, Ereğli ve İskilip gibi Selçuklu şehirlerinde iğdişler ve iğdişbaşılar mevcuttu. Şimdiye kadar bilinen iğdişbaşıların isimleri şunlardır: Hacı İbrahim b. Ebû Bekir (Konya), Hürremşah (Sivas), Hajuk (Hacik) oğlu Hüsam (Kayseri), Muîn (Malatya), Fahreddin (Konya), Şemseddin ve Hasbeg b. Saîd. İğdişbaşılar, devlet görevlilerinin yanı sıra şehir halkını temsil eden en üst düzey yetkililerdi. Ticaretin ve vergi toplamanın yanı sıra, şehrin savunmasını da organize ederlerdi. Babaîler İsyanı'na karşı koymak için Sivas iğdişbaşısı şehrin önde gelenleriyle birlikte öldürüldü ve Konya iğdişbaşı, Anadolu Selçuklu tahtına karşı direniş hareketini örgütledi.
İğdişbaşının etnik kökeni tartışmalıdır. Örneğin, Konya ve Aksaray iğdişbaşlarının babalarının Müslüman isimler taşıdığı bilinmektedir. Moğollar'a yardım ederek şehrin düşmesine neden olan Kayseri iğdişbaşısının babasının adı Hajuk'tur. Diğer üç iğdişbaşının babalarının adları bilinmemektedir. İğdişbaşı İstisna olarak kabul edilirse, iğdişlerin babalarının Türk, annelerinin ise yerli Hristiyan kadınlar olduğu düşünülebilir. XII ve XIII. yüzyıllarda, Selçuklu şehirlerindeki yoğun Hristiyan nüfus nedeniyle, yerli Hristiyanlar vergi işlerinde istihdam edilmiş olabilir.
Şehir eşrafı ve ayanı arasında yer alan iğdişler ve iğdişbaşılar, önemli yetkilere sahip olmaları nedeniyle saygı görürlerdi. Gerektiğinde, prensler ve sultanlar iğdişbaşının konaklarında misafir edilir ve ağırlanırdı. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin iğdişlerin evlerinin tüccarların evlerine benzediğini söylemesi, bu kişilerin varlıklı olduğunu göstermektedir. Örneğin, Konya'nın kuzeyindeki Dokuzun Hanı adlı kervansarayı, İğdişbaşı Hacı İbrahim yaptırmıştır.
XII. yüzyıldan itibaren, özellikle Konya'da, hemen her Selçuklu şehrinde olduğu gibi, iğdiş teşkilatının bulunduğu ve bu kişilerin sarayın, ordunun ve halkın ihtiyaçlarını karşılamak, zanaatkarların ve güçsüz kişilerin huzur içinde yaşamasını sağlamak için çalıştığı bilinmektedir. İğdişler, bu ihtiyaçları şehirler arası veya uluslar arası ticaret yoluyla karşılardı. Anadolu Selçuklu yönetiminde, şehir divanında yer alan bir görevli de emîr-i iğdişân'dı ve "halkın hizmetçisi ve saygıdeğer kişi" olarak anılırdı.
İlhanlı döneminde Anadolu'da uygulanmaya başlayan geniş çaplı mali teşkilatlanma ile birlikte, iğdişler hem devlet memuru olarak hem de sosyal bir sınıf olarak önemini kaybetmiş ve yerlerini ahîlere bırakmıştır. Karamanoğulları döneminde ise iğdişlik sistemi devam etmiştir.