Iğdır Kervansarayı Tarihçesi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Iğdır Kervansarayı. Doğu Anadolu’da XIII. yüzyıl sonu veya XIV. yüzyıl başında yapılmış Selçuklu kervansarayı.

İğdır-Tuzluca karayolunun yaklaşık 6. kilometresinden güneye ayrılıp Yağcı ve Aşağı Çarıkçı köylerinden geçerek Taşlıca köyü yönünde devam eden yolun 25. ki­lometresinde, günümüzde Kervansaray adıyla anılan köyün yakınlarında bulunan yapı, bilinen kervan yollarının dışında, Batum-Tebriz arasında var olduğu ileri sürülen tâli yolun üzerinde in­şa edilmiştir. Vakfiyesi ve kitabesi bulun­mayan, adına ilk defa Christianski WostoJradlı bir Rusça dergide rastlanan bu yapı hakkında ne seyahatnamelerde, ne de kervanyolu ve kervansaraylar hakkında yazılmış ilmî eserlerde herhangi bir bilgiye rastlanmış­tır. Yerleşim alanlarının dışında kalması ve yapı malzemesinin sağlamlığından do­layı önemli mimari elemanlarıyla birlikte günümüze ulaşan yapı, planına ve taçka-pısınm üzerinde bulunan geometrik-bit­kisel süslemelerin özelliklerine bakılarak, XIII. yüzyıl sonu veya XIV, yüzyıl başına ta-rihlendirilebilir.

22 x 52 metrelik bir alan üzerine inşa edilen kervansaray, dikdörtgen planlı ve avlusuz bir yapıdır. Bina duvarlarının mo­loz taştan yapılmış dolgu kısımları, içten ve dıştan düzgün kesme taşlarla kaplan­mış olup bunlardan bazılarının yüzeyle­rinde çeşitli taşçı işaretleri görülmekte­dir. Yapının kuzeydoğu ve güneybatıya bakan cephelerinde bedenden fazla yükseklik göstermeyen, yarım silindirik biçim­li, beşerden on adet masif destek kulesi mevcuttur. Doğuya bakan ön cephesinde ise dışa taşkın olmayan ve yapının mono­ton cephesini hareketlendiren taçkapı bu­lunmaktadır. Kervansarayın giriş kısmı, kuzey-güney doğrultusunda uzanan ve birer kapıyla birbirine açılan üç mekân­dan oluşur. Bunlardan ortada yer alan bi­rim kare planlı olup arkadaki ana mekâna geçişi sağlayan hol konumundadır. Üzeri ilginç bir yıldız tonozla örtülüdür. Tono­zun üstündeki ayna kısmı haçvari düzen­de yapılmıştır ve ortasında kare bir aydın­latma penceresi bulunur. İki yanda yer alan 7,35 x 5,50 m. boyutlarındaki dik­dörtgen planlı mekânlar 1 m. genişliğin­de birer kapı ile ortadaki bu hole bağlanmaktadır. Bunlardan girişin sağında yer alan mekân, ortada bir kemerle takviye edilmiş beşik tonozla örtülü olup kuzey ve doğu duvarlarında birer küçük nişe sahiptir. Diğer mekânın üzeri ise zengin tezyinat etkisi yaratmak amacıyla çeşitli şekillerde kesilmiş taşlardan örülü bir ay­nalı tonozla örtülüdür. Doğu duvarında küçük bir niş yer alan bu mekânın kuzey ve güney duvarlarındaki kemerlerin baş­langıç noktalan birer mukarnas şeridiyle belirtilmiştir.

Ortadaki mekândan, taçkapı ile aynı ek­sen üzerinde bulunan sivri kemerli bir iç kapı vasıtasıyla kervansarayın ana mekâ­nına geçilir. Kervanların konakladığı bu ana mekân, ortadakinin yandakilere oran­la daha yüksek ve daha geniş olduğu üç neften meydana gelmiştir. Nefleri örten beşik tonozlar, ortada birbirlerine hafif sivri kemerlerle bağlanmış olan sekizer­den on altı adet dikdörtgen payeye, yan­larda İse duvarlara oturur. Beşik tonoz­ların takviye kemerlerinden orta nefe ait olanının başlangıç noktaları birer mukar­nas şeridiyle belirlenmiştir. İç ve dış du­varlarında taşçı işaretleri (markalar) görü­len yapının cephe ve yan duvarlarda ise hiçbir birleşme izine rastlanılmaması ya­pının avlusuz plana sahip olduğu fikrini kuvvetlendirmektedir.

Kervansarayın dışa taşkın olmayan taç-kapısı, yapının ön cephesini hareketlen­diren tek mimari unsur olmasının yanı sıra yegâne süslemeli kısmıdır. Geniş siv­ri bir kemer içinde ele alınan taçkapı dış­tan bir dik açılı köşeli, bir de sivri uçlu ol­mak üzere girintilerin dönüşümlü olarak tekrarlandığı tek sıra süsleme şeridiyle, içten de sekiz ve on iki kollu yıldızlardan oluşan geometrik geçmeli bir bordürle çevrelenmektedir. İri kaval silmelerle belirginleştirilen sivri kemerli kapının üst kısmında ise bir alınlık vardır. Bu alınlık, ışınsal bir sistem oluşturacak şekilde yer­leştirilmiş bloklardan meydana gelmiştir. Bu blokların altta yatay bir çizgi oluştu­racak şekilde son bulması, kapının atkı taşıyla örtüldüğü izlenimini verir. Halbu­ki yerlerine kemer sistemiyle yerleştiril­miş olan bu blokları alt kısımda tutacak yatay bir bloka rastlanmamaktadır, aynı tarzdaki uygulama kervansarayın iç giriş kapısında da görülür. Alınlıktaki tezyina­tı oluşturan, İçleri soyut bitkisel motifler­le süslü altı kollu yıldızlarla bunların ara­sında kalan baklava şekilli parçalar birbir­lerinden bağımsız olarak yapılmış, daha sonra alınlığı meydana getiren bloklar üzerine harçla yerleştirilmiştir. Sağlam olmamasından dolayı uygulandığı kıs­mın çabuk harap olmasına sebebiyet veren bu süsleme şekli Selçuklu eserle­rinde pek fazla kullanılmamıştır. Benzer teknikle yapılan süslemeye Ani’deki Sul­tan Sarayı’nın doğu kapısı üzerinde de rastlanır.

Plan gelişimi açısından Selçuklu kervan­saray mimarisinin en son örneklerinden biri olan İğdır Kervansarayı, giriş kısmın­daki mekânlarının tonoz örtü sistemi açı­sından Erzurum-Aşkale’deki Hacı Bekir Hanı ile Ani’de bulunan Minûçihr Camii, ayrıca üç nefli ana mekânı açısından da Amasya-Tokat arasındaki Ezinepazan Hanı  ve [onarım tarihi 1651] Elazığ-Esenkent’teki İbrahim Şah Hanı ile büyük ben­zerlikler gösterir.

Taçkapı alınlığını süsleyen bezemenin önemli bir kısmını yerinde görmek müm­künse de yapıda mutlaka var olması ge­reken kitabenin akıbeti belli değildir. Ker­vansarayın ana mekanındaki orta nefınin örtü sistemi günümüzde harap durum­dadır; ayrıca bu kısmın zeminini doldu­ran moloz parçaları ve toprak yığını yü­zünden payeler görülememektedir

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski