Îkâ. Türk mûsikîsinde bir terim.
Sözlükte “yapma, yaptırma, meydana getirme, oluşturma” anlamlarına gelen kelime, bir mûsiki terimi olarak batı mü-ziğindeki “ritim” karşılığında kullanılmıştır. Türk mûsikisinin nağmeyle (melodi) beraber iki ana unsurunu teşkil eder. Günümüz Türk mûsikisi terminolojisinde ge-nellikie düzüm yanında az da olsa tartım kelimesiyle de ifade edilmektedir. “Zaman içinde uygunluk” olarak özetlenebilen îkâ’, “zamanın muntazam nisbetler içinde müddetlere ayrılması” veya “zamanın muntazam nisbetli müddetlerinden düzenlenmiş vuruş takımları” diye tanımlanabilir.
Klasik nazariyat kitaplarının hemen hepsinde îkâ’ konusu ayrı bir bölüm olarak ele alınmıştır. Fârâbî, Kitâbü İhşâ’i’I-îka’ât adlı eserinde îkâı “nağmelerin belli zaman süreleri içerisinde nakledilmesi”, Safıyyüddin Abdülmü’min el-Urmevî Ki-tâbü’l-Edvâr’da ve Abdülkâdir-i Merâgi Makâşıdü’l-elhârida “aralarında kalıplaşmış çeşitli zaman dilimleri bulunan vuruşların toplamı” şeklinde tarif etmişlerdir. Bu durumda îkâ’, ölçünün iç bölümlenişiyle ilgili bir özellik olup bir usulü meydana getiren çeşitli zaman parçalarının birbirine uygun ve düzenli bir tarzda, fakat muhtelif şekillerde bölünmesiyle oluşan tertiplerdir. Bu sebeple bir mûsiki eserinde usul hiç değiştirilmeden çeşitli îkâ’lar yapılabilir. Meselâ bir ikilik nota kıymetini, olduğu gibi bırakmak veya iki dörtlüğe, yahut bir dörtlük ve iki sekizliğe ayırmak ya da bunun tam aksini yaparak bu bölünmeyi daha pek çok şekillerde oluşturmak mümkündür. Böylece aynı süre içinde çok çeşitli îkâ’lar meydana getirilmiş olacaktır. Eski nazariyat kitaplarında îkâ’ konusu anlatılırken kullanılan “devir” kelimesinin günümüzdeki “ölçi Tnün karşılığı olduğunu da belirtmek gerekir.
îkâın zaman zaman “usul” anlamında kullanılması doğru değildir. Zira îkâ’ ve usul birbiriyle ilgili olmakla beraber ayrı ayrı mefhumlardır. Gerek îkâ’ gerekse usul zaman yönünden aynı esaslara dayanırsa da aralarında önemli farklar mevcuttur. Usul muhtelif îkâ’ların oluşturduğu, birbirine eşit veya eşit olmayan, fakat mutlaka kuvvetli, yarı kuvvetli ve zayıf zamanları ihtiva eden, kalıp halinde tesbit edilmiş ve mûsiki eseri boyunca aynen tekrar edilen vuruşlar grubudur. Diğer bir ifadeyle usul bir mûsiki eserinin eşit süreli ve belli vuruşlu bölümleridir. Eserin bütününü eşit sürelere ayıran bu bölümler, başka bir usule geçki yapılmadığı takdirde o eserin sonuna kadar geçerli olup hiç değişmez. Buradaki “eşit süreli bölüm” ifadesinden usulün yapısı değil eserin bütünü kastedilmektedir. îkâın ise eşit süreli olması şart değildir. Eserin her ölçüsünde farklı bir veya daha çok îkâ’ oluşabildiği gibi bir ölçünün yarısında, tamamında, bir buçuk veya iki ölçüde yahut karışık bir şekilde meydana gelebilir. Ayrıca usul, her zaman bir ölçüde başlayıp bitme özelliğinde ve zorunluluğunda olduğu gibi usulün kuvvetli, yarı kuvvetli ve hafif zamanları daima aynı vuruşlardadır, îkâ’da ise îkâın tertip şekline göre bunlar değişebilir. Aralarındaki bu farklılıklara rağmen îkâ’ ile usul bir noktada birleşir. Bir eserde melodik yapı o eserin usulünün vuruş kıymetlerini aynen resmediyorsa orada usul aynı zamanda îkâ’ durumundadır. Fakat böyle bir durum da nağmeye kısıtlayıcılık ve monotonlukge-tireceğinden genellikle sadece bir iki ölçü devam edebilir. îkâ’ en güzel şekilleriyle kâr, beste, semai gibi büyük formların terennüm bölümlerinde takip edilir. Daha çok büyük usullerle ölçülmüş bu tür eserlerin terennümlerinde bestekârlar, usul içerisinde oluşturdukları çeşitli îkâ’larla zarif melodi örgüleri meydana getirmişlerdir.
TDV İslâm Ansiklopedisi