İlahi Komedya - Dante Nedir, Konusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

İlâhî Komedya. Dante’nin (Ö. 1321) âhiret yolculuğunu anlatan manzum eseri.

İlâhî Komedya’nın [La Diuina Commedia] orijinal adı Commedia olup Divina sıfatı ilk defa, konusu itibariyle ve uyandırdığı hayranlık dolayısıyla 1558 Venedik baskısında kullanılmıştır. Com­media ise aslında özel isim değil o dö­nemde sonu iyi biten (sevinçli) edebî ça­lışmaların genel adıdır.[tragedia “acıklı” karşıtı] Dante mektuplarında eserinden “kutsal şiir” diye bahseder.

İtalyanlar’ın en büyük şairleri ve dille­rinin yaratıcısı saydıkları Dante Alighieri’nin, yazımına muhtemelen 1307 yılın­da başlayıp 1322’de ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı İlâhî Komedya İtalyan edebiyatının ana kaynakların­dan, Batı edebiyatının da önemli eserle­rinden biridir ve Hıristiyanlığın en büyük şiiri kabul edilmektedir. Önceleri -genel­likle minyatürlü- yazma nüshalarının el­den ele dolaştığı eser matbaanın icadıyla en çok basılan metinler arasına girmiş ve çeşitli dillere çevrilerek asırlar boyu Av­rupa’nın Kitâb-ı Mukaddes’ten sonra en fazla okunan kitapları arasında yer al­mıştır.

Eserin en büyük özelliklerinden biri, İtalyanca öğretiminde her zaman bir ders kitabı niteliğiyle okutulmasını sağlayan dilidir. Dante. bilinen on eserinden beşi­ni Ortaçağ’ın yazı dili olan Latince ile, İlâ­hî Komedya dahil diğer beşini ise İtal­yan edebiyat tarihinde ilk defa, halkın konuşma diline yakın olan İtalyanca’nın Floransa lehçesiyle yazmıştır. Şair, filozof ve ahlâk kuramcılığının yanında dil araştırmacılığıyla da tanınan ve bu konuda müstakil bir eseri bulunan [De uulgari eloquentia |halk dili üzerine] Dante, Floransa lehçesini diğer lehçelerden ve Toskana bölgesinin halk şairlerinden der­lediği kelimelerle zenginleştirip ilk gra­mer kurallarını belirleyerek modern İtal­yanca’nın kaynağı sayılan Toskana lehçe­sini olgunlaştırmış. bundan dolayı kendi­sine daima İtalyanca’nın yaratıcısı ve do­layısıyla İtalyanlar’ın kültür ve ilim ata­sı gözüyle bakılmıştır. Dante, özellikle bu eseri sebebiyle başlı başına bir bilim dalı konusu haline getirilmiş (Dantoloii), hakkında çeşitli üniversitelerde kürsüler ve birçok ülkede araştırma kurumlan açılmıştır.

Kitabı teşkil eden uzun manzume, otuz üçer şarkıdan (canto) meydana gelmiş onar bölümlü üç ilâhiden (cantica) ibaret­tir ve bir girişle birlikte şarkıların sayısı 100’e tamamlanmıştır. Her şarkı 130-140. şiirin tamamı ise 14.233 mısradır [Giriş ve Cehennem 4720, A’râf 4755, Cennet 4758] on bir heceli olan mısralar kendi aralarında üçlü kafiyeli “üçlükler” halinde gruplandırılmıştır. Şairin üç sayısına özel bir değer vermesinin sebebi teslîs inan­cına olan bağlılığıdır.

Eserin konusu Dante’nin, Papa VIII. Bonifazio tarafından günahların bağışlanma yılı ilân edilen 1300 yılının paskalya haf­tası boyunca bedenen yaptığını söylediği âhiret yolculuğudur. Şair, otuz beş yaşın­da iken 7 Nisan Perşembe’yi 8 Nisan Cuma’ya bağlayan kutsal gece sabaha kar­şı kendini, uyku sersemi olduğu için nasıl gittiğini bilemediği Kudüs yakınlarındaki karanlık bir ormanda bulur ve buradan Latin şairi ve Ortaçağ’da aklın sembolü sayılan Vergilius’un mihmandarlığında cehenneme iner; orayı gördükten son­ra yine Vergilius’la birlikte a’râfa geçip bir ara kendilerine katılan şair Statius’un refakatiyle burayı da gezer; ardından cen­nete ulaşarak genç yaşta ölen sevdiği kız Beatrice tarafından karşılanır ve cenneti meydana getiren dokuz kat gökte dolaş­tırılır; en sonunda da Hz. Meryem’in ara­cılığıyla arş-ı a’lâda Allah’ın cemâlini mü­şahede etmek mazhariyetine nail olur.

Cehennem, dünyanın merkezine doğ­ru inen ve bir huni gibi gittikçe daralan dokuz kat gökten oluşmakta, her katta suçlulara aşağı doğru gittikçe ağırlaşan İşkenceler yapılmaktadır. Başlıca suçlu­ların işledikleri suçun ağırlık derecesine göre sıralanması şöyledir: Korkaklar, şeh­vet düşkünleri, oburlar, cimriler, müsrif­ler, sapık tarikat mensupları, zalimier-katiller, intihar edenler, Allah’a karşı ge­lenler, homoseksüeller, tefeciler, kadın satıcılarıarabulucular, dalkavuklar, para canlıları, rüşvet yiyenler, kâhinler-falcılar, hırsızlar, ikiyüzlüler, nifak çıkaranlar, bö­lücüler, simyacılar, kılık ve sima değişti­rip insanları aldatanlar, kalpazanlar ve sırasıyla hısımakrabalarına, vatanları­na, misafirlerine, velinimetlerine ve kut­sal imana ihanet edenler.

A’râf, okyanuslar ortasındaki bir ada üzerinde yer alan dünyanın en yüksek da­ğıdır. Koni şeklinde ve yedi kat olan dağın son katı yeryüzü cennetidir ve buradan on katlı gökyüzü cennetine geçilir. A’râfta affedilmeye hak kazanmış, fakat Allah’ın sevgili kulları arasına girebilmek için ge­çici bir süre çile çekmeleri gereken güna­hı az kişiler bulunmaktadır. A’râfta suç­ların ve karşılığı cezaların ağırlığı cehen-nemdekilerin aksine yukarı çıkıldıkça azal­maktadır. Buradaki insanlar sırasıyla afo­roz edilenler, son nefeste tövbe edenler, savaşta veya cinayetle öldürülenler, kibir­liler, hasetçiler, öfkelerini tutamayanlar. tembeller, cimriler, müsrifler, oburlar ve şehvet düşkünleridir.

Cennet, Ortaçağ astronomisinin gök telakkisine paralel olarak yedi gezegen [Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn] ve sabit yıldızlar gökleriyle hare­ket ettirici (diğerlerini döndüren) gök ve arş-ı a’lâdan oluşmaktadır. Arş-ı a’lâ saf nurdan ibaret, maddeden arınmış, mut­lak sükûn diyarı olan rabbin katıdır. Cen­netin güzellikleri ve içinde bulunanların mertebeleri yükseldikçe artar. En alt kat-takiler dış etkiler sebebiyle kulluk sözün­de duramamış, kendi istekleri dışında gü­nah işlemiş kişilerdir; onları sırasıyla iyi­lik severler, âşıklar, âlimler, şehidler, âdil hükümdarlar, ilâhî aşka dalmış olanlar, azizler, melekler, Allah ve insanlarla me­lekler arasından seçtiği maiyet erkânı ta­kip eder.

Dante, eserin özellikle cehennem bö­lümünde geniş tarih bilgisini ve genel kültürünü ortaya koymakta, gezisi sıra­sında rastladığı kişiler münasebetiyle açıklamalar yaparken bir ansiklopedi gibi çağının felsefe, astronomi, geometri, edebiyat, tıp, coğrafya vb. İlim dallarını da yansıtmaktadır. Onun suçluları ceza­landırma sahnelerini okuyucuyu dehşete düşürecek derecede büyük bir gerçekçi­likle tasvir ettiği görülür. Ancak suçların tasnifinde bazı günahları daha büyük gü­nahların önüne koymuştur; meselâ gü­nahın her türlüsünü İşleyen, binlerce kişi­nin kanına girmiş zalim hükümdarları yedinci katta, dalkavukları ve ikiyüzlüleri sekizinci katta göstermiştir. Bunun se­bebi şahsen sevmediği, özellikle çağdaşı bazı kişiler hakkında hissî davranması ve onları ağır cezalara çarptırabilmek için bilinen suçlarını daha alt tabakalara koy­masıdır denilebilir.

Eserlerinin hiçbirinde Dante müslümanlar hakkında hakaret teşkil edecek ifadeler kullanmadığı halde İlâhî Komedya’da Hz. Muhammed ile Hz. Ali’yi cehen­nemde göstermesi dikkat çeken bir hu­sustur. Eserde üç müslüman daha [Selâhaddîn-i Eyyûbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd] yer alıyorsa da bunlar a’râfın eşiğinde ve azap çekmeyenlerin arasındadır. Bu durum. Haçlı seferlerinin bütün şiddetiyle devam ettiği o devirdeki katı İslâm düşmanlığı­nın etkisini düşündürdüğü gibi, onları cehennemin en dibinde değil bölücülük yapanların bulunduğu sekizinci katta göstermesi de Hz. Peygamber’in yeni bir din kurarak bölücülük yaptığı şeklinde hıristiyan dünyadaki yaygın kanaatle ilgili olmalıdır.

Dante’nin ilk eserlerinden itibaren bazı İslâm âlim ve filozoflarından etkiler taşı­dığı ve onların birtakım fikirlerini tekrar­ladığı ileri sürülmüştür. İlâhî Komedya ise birçok ana motifi ve ayrıntısı ile İslâmî temellere oturmaktadır. Bu hususa ilk defa Gabriel-Joseph Edgard Blochet dikkat çekmiş fakat ilgi uyandıramamıştır. Daha sonra Miguel Asin Palacios, aynı konuyu daha kesin bilgiler ve çarpıcı örneklerle işlediği La Escatologia musulmana en la Divina Comedia adlı ese­rinde (Madrid 1919), Dante’nin Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Risâletü’lğufrân ile Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye’sinden faydalandığını, Ebü’l-Leys es-Semerkandî. Muhammed b. Ah-med el-Kurtubî ve Ebû Zeyd es-Seâlibî nin eserlerinden de faydalanmış olabileceğini ileri sürmüştür. Asin Palacios’un görüşlerini özellikle şu dört nokta üzerin­de yoğunlaştırdığı görülmektedir:

1. Ki­tabın konusu tamamen İslâm’daki isrâ ve mi’rac olaylarından alınmıştır.

2. Âhiretle ilgili mekân, suç ve ceza kavramları İslâm eskatolojisine (âhiret ilmi) göre işlenmiş­tir.

3. Esere tesir eden hıristiyanî kav­ramların da temeli İslâm düşüncesidir.

4. Dante ve çağdaşları İslâm dünyasından haberdardırlar; çünkü o dönemde özel­likle İspanya’da hâkim olan İslâm kül­tür ve medeniyeti, özellikle Güney Av­rupa’nın çeşitli yerlerinde etkisini göster­mektedir. Asin Palacios’un, Dante’nin ce­hennem, a’râf ve cenneti müslüman ya­zarların benzetmelerine ve İslâm telak­kilerine göre tanımladığı tesbiti dikkat çekicidir. Meselâ cehennemi gittikçe da­ralan katlar halinde tanımlaması Kuzey Afrika müslümanlarının, ilk hır istivan la-rın vahşi hayvanlara parçalattınldığı Romalılar’a ait koliseum harabelerini işken­ce ve azap yerleri olarak kabul edip ce­hennemle özdeşleştirmelerine uygundur. A’râf için kullandığı “purgatorio” adının sözlük anlamı “günahlardan temizle­me yeri” olduğu halde yaptığı benzetme Arapça a’râf kelimesinin sözlük anlamına (yüksek yer, dağ) göredir. Ayrıca cehenne­me daima sola doğru dönerek inilmesi, a’râfa ise da sağa doğru dönerek çıkılma­sı da İslâmiyet’teki kerih yerlere sol ayak­la, temiz yerlere sağ ayakla girilmesi sün­netine uygundur. Cennet için yapılan ta­nımlamalar da başta “10. katın mutlak nurdan ibaret Tanrı katı” şeklinde tanım­lanması olmak üzere tamamen İslâm astronomi-kelâm geleneğiyle örtüşmektedir. Asin Palacios’un tezi Avrupa’da ge­niş yankı uyandırdı ve İslâm kültürü üze­rine bilgileri bulunmayan Dantologlar tarafından reddedilmesine mukabil İs­lâm dünyasına saygı duyan şarkiyatçılar tarafından ilgiyle karşılandı. Özellikle Carlo Alfonso Nallino, Enrico Cerulli, Giorgio Levi Della Vida, Umberto Rizzitano ve Giuseppe Gabrieli gibi İtalyan şarkiyat­çıları kaleme aldıkları müstakil kitap ve çeşitli makalelerle onu desteklediler ve Dante-İslâm ilişkisini daha geniş boyut­larda incelediler.

Dünya kütüphanelerinde 600’den faz­la yazma nüshası bulunan İlâhî Komedya’nın asıl metni kayıp olup ilk defa 1472′-de gerçekleştirilen, özellikle İtalya’da or­taöğretimde örnek edebiyat kitabı olma­sı ve hemen hemen bütün dünya dilleri­ne çevrilmiş bulunması sebebiyle devamlı surette tekrarlanan baskılan pek çoktur. Aynı şekilde ilki 1373’te Floransa’da ku­rulan ve İtalya, Almanya. İngiltere, Ame­rika Birleşik Devletleri gibi birçok ülkede faaliyet gösteren Dante kürsü ve araştır­ma kurumlarıyla pek çok bilim adamının eser üzerine yayımladıkları çalışmaları sa­yabilmek de mümkün değildir. İlâhî Komedya, Hz. Peygamber ile Hz. Ali’yi cehennemde göstermesi sebebiyle en az ilgiyi İslâm âleminde görmüş ve zaman zaman yasaklanmıştır. Eser Rıfkı Ragıp (ögel) Hamdi Varoğlu (1938, 1995), Feridun Timur (1954-1956, 1964, 1969,1984, 1989, 1993, 1996) ve Rekin Teksoy (1998) tarafından Türkçe’­ye, Abbûdb. Ebû Râşid (1930-1933) ve Hasan Osman (1959, 1964, 1969) tarafın-dan Arapça’ya, Şücâüddin Şifâ tarafın­dan Farsça’ya çevrilmiş ayrıca hakkında çeşitli araştırmalar ya­pılmıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski