İlyas Bey Camii/Külliyesi -Aydın, Söke, Balat, Milet- Tarihi, Mimari, Hakkında Bilgi

İlyas Bey Külliyesi. Aydın ili dahilînde eski Balat şehrinde XV. yüzyıla ait külliye.

Bugün Söke ilçesine bağlı Akköy nahi­yesinin bir köyü olan Balat’ta (Milet) eski şehrin güney kesiminde yer alan külliye cami, medrese, iki hamam ve imaret ol­duğu sanılan bir yapıdan meydana gel­mektedir. Cami ile medrese ortak bir avlu etrafında toplanmış olup külliyenin diğer yapılarından bir kuşatma duvarı ile ayrıl­mıştır. Medresenin kuzeydoğu ve kuzey­batısında avluya girişi sağlayan birer kapı. diğer yapıları kuşatan ve muhtemelen ya­pı topluluğunun hazîresi olan, dıştan yine bir çevre duvarıyla sınırlandırılmış büyük bir dış avluya açılmaktadır. Külliyenin ori­jinal girişi oldukça harap durumdadır. Ku­şatma duvarının doğu yüzünde, yaklaşık eksendeki hafif dışa taşkın kapı, bir yolla medresenin bugün kuzeydoğu kapısına bağlanır. Tahribata uğradığı için biçimi kesinlikle belirlenemeyen kapı, batı yü­zünde ikinci bir kapının bulunduğu anlaşı­lan kuzey-güney doğrultusunda dikdört­gen planlı giriş mekânına açılmaktadır.

Külliyedeki tek inşa kitabesi, caminin kuzey cephesinde ortadaki kemer alınlı­ğında yer alır. Mermer üzerine sülüsle üç satır halinde yazılmış olan kitabeden, ya­pının inşasına Menteşeoğlu Emîri Şücâeddin İlyas Bey’in emriyle Zilkade 806’da (Mayıs 1404) başlandığı anlaşılmaktadır. Kitabede külliyenin diğer yapılarının inşa tarihleri belirtilmemektedir. Mimari ve bilhassa malzeme ve teknik özellikleri bü­tün yapıların aynı anda ele alınıp tamam­landığı izlenimini vermektedir. Ayrıca mihrap nişinde “Amel-i Nâsırüddin Alta-na” yazılı bir usta kitabesi bulunduğu ileri sürülmekteyse de tahrip olduğu için oku-namamaktadır. Adı geçen kişinin külliye­nin mimarı olması kuvvetle muhtemeldir. Yapıya ait. Ankara Tapu ve Kadastro Ge­nel Müdürlüğündeki 991 (1583) tarihli Mulassal Defteri’nûe “Evkâf-ı İmâret-İ Medrese-i İlyâs Bey der Nefs-i Balat” baş­lığı altında İlyas Bey Külliyesi’nin vakıf ve görevlilerinden söz edilmektedir.

Cami

Cami. Yapı kare planlı ve tek mekânlı olup üzeri kiremit kaplı bir kubbeyle ör­tülüdür. 14 m. çapında olan kubbe, içten üçgen ve mukarnas dolgulu tromplarla geçilen, dıştan iki kademeli sekizgen kas­nağa oturmaktadır. Kuzey cephesinin or­ta bölümü duvar kütlesinden taşkındır ve sivri kemerli bir eyvan gibi değerlendiril­miştir. Avlu zemininden üç basamakla yükseltilmiş olan giriş iki sütunla üç bö­lüme ayrılmıştır. Üstte aynaiı kemerli alınlıklı, altta ise basık kemerli açıklıklar ola­rak ele alman bu üç birimden iki yanda-kiler geometrik şebekeleriyle birer pen­cere, ortadaki birim ise Ientolu ve söveli bir kapı şeklinde düzenlenmiştir. Kapı ka­natları bugün mevcut olmamakla birlik­te eski resimlerinden bunların ahşap ol­duğu anlaşılmaktadır. Kapı kanatlarının itinalı bir işçiliğe sahip bulunduğu ve Söke’deki İlyas Ağa Camii’ne götürüldüğü söylenirse de bu doğru değildir. Yapının diğer cephelerinde altlı üstlü ikişer pen­cere bulunmaktadır. Farklı biçimde süs­lenen bu pencerelerden alttakiler demir parmaklıklı, üsttekiler alçı şebekeli olarak düzenlenmiştir. Ayrıca kubbe kasnağın­da, kuzey hariç diğer üç yönde sivri kemerli ve geometrik şebekeli birer pence­re mevcuttur.

İç mekânda girişin güneyinde, döşeme­si harimin diğer bölümünden alçak tu­tulmuş dikdörtgen bir alan dikkati çeker. Eksende yer alan mihrap hafif öne taşkın olup tamamen mermerdir. Kısmen harap durumda bulunan mihrabın kavsarası se­kiz sıra mukarnaslı, köşeleri de bitkisel dolguludur. Beş cepheli olarak düzenle­nen nişinin her yüzünde birer kemerli sathî niş, üzerinde de tek satırlık kitabe vardır. Nişin köşelerinde mukarnaslı kai­de ve başlıklara sahip sütunçeler bulunur. Nişin iki yanında üçer cepheli simetrik bi­rer küçük niş görülür. Üstte zencirek kom-pozisyonlu yazı kartuşlarıyla çevrelenen mihrabın iki yanında etrafı silmelerle çev­rilmiş yıldız geçmelerden oluşan geomet­rik kompozisyonlu birer pano vardır. Mih­rap yazı, geometrik ve bitkisel motiflerle süslüdür; nişin üzerinde, etrafı mukar­naslı kitabenin iki yanındaki kemerli niş­lerde asılı birer kandil motifi bulunmak­tadır. En dışta ince geometrik kompozis­yonlu şerit ve dört sıra mukarnaslı geniş bir bordürle dört yönden çevrelenen mih­rabın üstü bir dizi palmetle taçlandırıl-mıştır. Bugün dördü tam, ikisi yarım olan bu palmetlerin eski bir fotoğraftan sekizi tam, ikisi yarım olarak daha sık diziye sa­hip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca mih­rabı çevreleyen mukarnaslı bordürün iki yandaki küçük nişlerin altına rastlayan bölümleri zamanla harap olmuş ve düz mermer levhalarla kaplanmıştır. Mihrap nişinin iki yanında bulunan köşe sütun-çeleriyle bunların kaide ve başlıklarının bir bölümü de vaktiyle kırılmış ve son dö­nemde yeniden yapılmıştır.

Yapının duvarları içte ve dışta mermer­le kaplanmıştır. Kuzeybatı köşede yer alan ve girişi harimdeki yuvarlak kemerli kapı ile sağlanan minare, 1955 yılındaki dep­rem sırasında gövde başlangıcından iti­baren yıkılmıştır. Ancak eski resimlerinde tuğladan silindirik gövdeli ve tek şerefeli olduğu, gövdesinin yatay istifli tuğlalarla şaşırtmalı teknikte örüldüğü görülmek­tedir. Caminin kuzeyinde yer alan ve üç yönden medrese odalarıyla çevrili olan av­luda bir şadırvan bulunmaktaydı. Günü­müze ulaşmayan bu şadırvana ait bazı iz­ler hâlâ mevcuttur.

Taş ve çini süslemelerle de karşılaşılan yapının taçkapısında üçgen, altıgen, altıyirmi kollu yıldız ve ok ucu motifleriyle oluşturulmuş geometrik bezemeler yo­ğunluktadır. Bununla birlikte doğu keme­rin altındaki mukarnaslı parçada lâle, do­ğu nişin köşelikleriyle taçkapının iki yanın­dan başlayıp kuzey cepheyi dolaşan şerit­te kıvrık dal, rûmî ve palmetlerle biçim­lendirilmiş bitkisel bezeme görülür. Diğer cephelerdeki pencerelerde mukarnas, ya­zı, geometrik ve bitkisel süsleme dikkati çeker. Bu cephelerde üst pencerelerde kırmızı, mavi ve yeşil renkli taşlarla fîrû-ze mavisi çiniler kullanılmıştır. Özellikle doğu cephesindeki güney alt pencerede fîrûze, mor ve lâcivert, kuzey cephedeki kemer alınlıklarında fîrûze renkli çiniler görülür. Ayrıca içeride bazı pencerelerin alınlıklarında ve tavanlarında zengin ya­zılar, geometrik kompozisyonlar bulun­maktadır.

Yapının kubbesi muhtemelen 1905 yı­lındaki tamirde kiremitle kaplanmıştır. Eski fotoğraflarda görülen, fakat bugün mevcut olmayan basit ahşap minberi de aynı dönemde yapılmış olmalıdır, 1955 depreminden sonra kısmen küçük ona­rımlar gören yapı bugün bakımsız bir du­rumdadır. Cami mimari özellikleri, bilhas­sa cephe düzenlemeleri, ferah iç mekânı ve dönemi için oldukça büyük ölçüdeki kubbe çapının yanı sıra süslemeleriyle de Beylikler dönemi mimarisinin sonraki ge­lişmeler açısından önemli yapılarından biridir.

Medrese

Medrese. Caminin kuzeyinde yer alan medrese düzgün olmayan bir” U” şeklin­dedir. Yapıya, kuzeybatıda bulunan ve sonradan giriş olarak düzenlenen birim­deki lentolu kapıyla geçilmektedir. Ancak bugün kullanılmayan lentolu, demir par­maklıklı ve iki basamakla avluya inilen ori­jinal kapı kuzeydoğu köşede yer almak­tadır.

Revaksız ve orijinalinde şadırvanlı oldu­ğu ortadaki kuyu, kırık sütun parçalan ve kaidelerden anlaşılan avlunun kuzeyinde üç, doğu ve batısında beşer mekân yer alır. Oldukça farklı boyutlardaki bu me­kânlar kuzeyde, eksenin doğusundaki kare planlı ve aslında bir kemerle avluya açıldığı zannedilen dershane ve kuzeyba­tı köşedeki, batı duvarının güney köşesin­de dışa açılan bir kapısı olan mekân dışın­da birer kapıyla avluya açılmaktadır. Bü­yük ölçüde yıkık kapıların kalıntılarından orijinalinde lentolu dikdörtgen biçiminde açıklıklar olduğu anlaşılır. Dershane dışın­da, farklı boyutlarda ve yönelişte dikdört­gen planlı olan mekânların örtü sistemi yıkılmıştır. Ancak bazı mekânların duvar­larında görülen kiriş yuvaları düz tavanla örtülü olduklarını düşündürmektedir. Kuzeyde, eksenin doğusunda yer alan kare planlı ve üçgen kuşakla geçilen 4,30 m. çapında tuğla kubbeyle örtülü mekânın kütüphane veya türbe olabileceği ileri sü-rülmekteyse de bunun dershane olması kuvvetle muhtemeldir.

1980’li yıllara kadar içi tamamen top­rakla dolu ve son derece harap durumda olan medrese 198S’te burada kazı yapan Alman heyeti tarafından temizlenmiştir. Bu arada yıkık olan güneybatıdaki iki bi­rim tamamlanmış, diğer mekânlarda yeni nişlerin tesbit edilmesi ve bazı pencere­lerin orijinalinde niş olduğunun anlaşılma­sı üzerine yapının yeni planı da çıkarılmış­tır. Moloz taş, tuğla ve devşirme blok taşlann kullanıldığı yapının duvarlarında dü­zensiz bir örgü söz konusudur.

Medrese revaksız avlu çevresinde yer alması. “U” şeması, dershanenin dışa taş­kın oluşu, biçimi ve örtü sistemiyle vurgulanışı, mekânlarda çok sayıda nişler bu­lunuşu ve camiyle ortak bir avluyu pay­laşması açısından Beylikler dönemi ve sonrası medrese mimarisi alanında Önem taşıyan bir örnektir.

Büyük Hamam

Büyük Hamam. Cami ile medresenin kuzeyinde ayrı bir kuşatma duvarı için­de kuzeydoğu köşede yer alan hamam­lardan büyük olanı Büyük Hamam veya İlyas Bey Hamamı olarak tanınır. Harap durumdaki bu yapının erkekler hamamı olduğu ileri sürülmektedir. Dıştan kare­ye yakın dikdörtgen planlı hamam üç eyvanlı ve iki köşe hücreli (halvetli) tiptedir. Soyunma bölümü ortadan kalkmış olan yapıda, sıcaklığın kuzeybatısındaki hal­vet de toprakla dolduğundan İçine girilememektedir.

Hamamın bütün kapılan kısmen tahrip edilmiş olmakla birlikte yuvarlak kemerli oldukları anlaşılmaktadır. Büyük bir kıs­mı yıkık olan örtü sisteminin kalıntıları da giriş mekânı, eyvanlar ve su deposunun beşik tonozla, tuvaletin kaburgalı tonoz­la, diğer mekânların ise kubbeyle örtülü ofduğunu göstermektedir. Ilıklık ve sıcak­lığın orta bölümünde mukarnaslı tromp, halvetlerde üçgen kuşak geçiş öğesi ola­rak kullanılmıştır. Devşirme kesme taş. moloz taş ve tuğla kullanılarak örülen du­varlardan yalnızca doğu cephede moloz taş görülmez. Kemer ve örtü sistemi tuğ­la ile şaşırtmalı teknikte örülmüştür. Sı­caklığın güneydoğu köşe mekânında, sta­tik sebeplerle kubbe başlangıcında harç içine çömlekler yerleştirilmiştir.

Yapıda sıva üzerine malakârî bezeme görülür. Ilıklık mekânında kapı kemerinin iki yanında madalyon içinde altı yapraklı birer çiçek, sıcaklığın batı eyvanının ku­zeydeki tonoz kemeri ortasında kaval silmeli bir çerçeve içinde servi ağaçları, sı­caklığın orta bölümünün güney ve batı duvarlarında geçiş seviyesinin hemen al­tında büyük ölçüde harap olmuş palmet dizisi dikkati çeker.

Küçük Hamam. Külliyenin kuzeydoğu­sunda yer alan diğer hamam Küçük Ha­mam olarak adlandırılmakta ve kadın­lar hamamı olduğu ileri sürülmektedir. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı yapının soyunma kısmı yıkılmıştır. Tek mekânlı ılıklık, sıcaklık ve halvetle su deposundan oluşur. Yapının cephe­sindeki ve iç mekanındaki kısmen yıkık kapıların yuvarlak kemerli oldukları be-lirlenebilmektedir. Halvetin kuzey duva­rında doğu köşedeki su deposuna açılan pencere dikdörtgen biçimindedir. Su de­posunun ortasında yuvarlak bir havuz görülür. Mekânların örtüsü büyük ölçü­de yıkıktır, fakat kalıntılardan beşik to­nozla örtülü oldukları belli olmaktadır. Duvarları harap olmuş ve içi toprakla dol­muş olan bu yapıda da devşirme kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılmıştır.

İmaret
. Medresenin kuzeybatısında ku­şatma duvarına dışarıdan bitişik olarak İnşa edilmiş bulunan yapı imaret olmalı­dır. Kareye yakın dikdörtgen planlı ve tek mekânlı yapı oldukça harap durumdadır. Kuzey cephesinde eksenin batısında ka­reye yakın dikdörtgen biçiminde, lentosu-nun bir bölümü görülebilen bir açıklıkla doğu cephesinde üst seviyede, külliyenin avlusundan dört basamaklı merdivenle çıkılan dikdörtgen biçimli bir başka açık­lığın bulunması yapının iki katlı olabi­leceğini düşündürmektedir. Yapıya gi­rişin kuzey cephede, kalıntılarından len-tolu olduğu anlaşılan bir kapıyla sağlan­dığı zannedilmektedir. Ayakta kalan bö­lümlerden duvar örgüsünde, medrese ve hamamlarda olduğu gibi devşirme kes­me taş, moloz taş ve tuğla kullanıldığı an­laşılmaktadır.

Balat’taki İlyas Bey Külliyesi, farklı fonk-siyonlardaki yapılarının bu özelliklerine göre yerleştirildiği ve yerleşimdeki konu­mu açısından şehir dokusunun gelişimi­ne katkısı dolayısıyla döneminin önemli örneklerinden biri olarak değerlendiril­melidir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski