İmâle. Fethada ve onu takip eden elifte ortaya çıkan telaffuz değişikliği anlamında dil ve kıraat terimi.
Meyi kökünden türeyen ve “bir şeyi bir tarafa doğru eğmek, yatırmak, meylettirmek” anlamına gelen imâle, sarf ve kıraat ilimlerinde “fethayı kesreye ve elifi yâ’ya yaklaştırarak seslendirmek” demektir. Arap dilinde aslolan fethalı harfi dudakları açarak [feth ile / imâlesiz] telaffuz etmektir. Bunun iki şekli vardır:
1. Feth-i Şedîd. Harfin fethalı okunuşunda ağzın “a” yönünde tamamen açılmasıdır ki buna “tefhim” de denmiştir. İsti’lâ harfleri ve râ ile lafzatullahın “lâm”ı istisna edilecek olursa gerek dilde gerekse kıraatte fethalı harfler için -Farsça’dan Arapça’ya geçme- bu açılım doğru bulunmamıştır.
2. Feth-i Mutavassıt. Fethalı harfin feth-i şedîd ile mutavassıt imâle arası bir sesle okunmasıdır ki Arapça’da feth-i şedîdin uygulandığı yerler dışında kalan fethalı harflerin tamamı bu türün örneklerini oluşturur. Türkçe’de “fener” ve “felek” kelimelerindeki ikinci “elerin verdiği ses bu tür fethe örnek olabilir.
İmâle ikiye ayrılır:
1. İmâle-i Kübrâ.[imâle-i şsdîde, bath, mahd, idcâc, kesr] Fethanın kesreye, elifin “yâ”ya -tamamen çevrilmemesi kaydıyla- iyice yaklaştırılmasıdır. Anılan iki Türkçe kelimedeki birinci Vlerin verdiği ses bu imâle türüne örnek teşkil edebilir.
2. İmâle-i Suğrâ Feth-i mutavassıtla imâie-i kübrâ arası bir seslendirmedir ki buna “taklîl, beyne beyne, beyne’l-lafzateyn” de denir.
Kureyş fonetiğinin dahil olduğu Hicaz lehçesinde genelde imâle yoktur. Dillerinde en çok imâle bulunanlar, başta Temîm olmak üzere Esed ve Kays Aylan Kabileleriyle Necid ahalisidir. Bu farklı fonetik incelikler, rivayet disipliniyle sınırlı olarak kıraatler içinde sağlıklı bir şekilde tesbit edilmiş ve korunmuştur. Meşhur on kıraat imamından Hamza b. Habîb. Kisâî ve Halef b. Hişâm kelimelerindeki “yâ”dan çevrilmiş elifleri imâle ile [imâle-i kübrâ] okumuşlardır. Ebû Amr b. Alâ da bu tür kelimelerden “râ”dan sonra maksûr elif bulunanlarda b. Abdurrahman’ın râvisi Verş ise bunlarda imâle-i suğrâ uygulamış, ayrıca vâvî veya yâî ayırımı yapmaksızın gibi kelimeleri de bu uygulama kapsamına almıştır. Âsim kıraatinin Ebû Bekir Şu’be b. Ayyaş rivayetinde sayılı örnekleri olan imâleli okuyuş. Hafs rivayetinde Uijsy, [Hûd 11/41] kelimesinde “râ”nın imâleli icrası ile sınırlı kalmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi