İnce Minareli Medrese -Konya- Özellikleri, Hakkında Bilgi

İnce Minareli Medrese. Konya’da şehir merkezinde Selçuklu devrine ait dârülhadis.

Konya’da avlusunun üzeri kubbeyle ör­tülü üç medreseden biri olan yapı bani­sinden dolayı Sâhib Ata Dârülhadisi adıyla da anılmaktadır. Medreseye bitişik olarak yapılan mescidin cephe üzerinde yer alan sırlı tuğlalarla süslenmiş minaresi yapıya İnce Minareli adının verilmesine sebep olmuştur. Aslında iki şerefeli olan minare binaya nisbetle oldukça yüksek ele alın­mıştı. 1901 yılında yıldırım düşmesiyle

önce birinci şerefeden yukarısı, daha son­ra da şerefe yıkılmıştır. Bugün mescid de yıktırılmış olup sadece medreseyle ortak olan kıble duvarında mihrabı kalmıştır. Bina. mescidle birlikte Selçuklu Veziri Sâ­hib Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırıl­mış, vakfiyesi 663-679 (1265-1280) yıl­ları arasında yazılmıştır. Vakfiyenin 663 (1265) tarihli kısmında yapıdan açıkça bahsedildiğine göre medrese, mescid ve minare bu tarihten önce yapılmış olmalı­dır. Mimarı İse taçkapıda üstteki iki ma­dalyon içinde adı yazılı olan Kölük b. Ab­dullah’tır.

Gayet güzel ve süslü taçkapı. cephenin ortasında 5,45 m. kadar dışa taşan bir kütle önünde yer almaktadır. Klasik form­ların dışında oluşuyla dikkat çeken kapı, Anadolu’da Selçuklu döneminde yapılmış en ihtişamlı taçkapılardan biridir. Dışta köşelerde iri bir düğümle bağlanan üçlü kaval silmelerle, cephede ise kıvrık dallı rûmîli, geometrik, Feth sûresinin yazılı olduğu kitabe kuşağından oluşan üç bordürle iki yandan sınırlanmıştır. Bordürle-rin üstten kesilerek devam etmemesi ka­pının yukarıdan eksik olduğunu açıkça göstermektedir. Özellikle bugün başlan­gıcı ve sonu eksik olan bu kitabe şeridin­de üstte sûrenin 6. âyeti bitmeden yazı kesilmekte, diğer tarafta ise 10. âyetin son kısmı ile yazı aşağıya dönerek devam etmekte ve 13. âyetin bitimiyle sona er­mektedir. Altta sivri kemerli açıklığa sa­hip olan kapının iki yanında, kapı pervazı biçiminde başlayıp kemer üstünde bir düğüm yaptıktan sonra saçağa ulaşan ve saçak önünde de bir çıkıntı yaparak düğümlenen diğer kitabe şeridinde ise sülüs hatla kabartma halinde Yâsîn sû­resi yazılıdır. Bu kitabede de sûrenin 3. âyetinden ilk kelime eksik olarak başla­yan yazı üstte kesilmekte ve birkaç âyet sonra tekrar devam edip 31. âyetle bitmektedir. Simetriğine göre biraz yukarı­da kalan son bölümde aslında bir iki âyet daha mevcut olmalıdır. Özellikle üstte sû­relerin eksik oluşu, saçağın daha yüksek olduğunu ve yazı şeritlerinin de saçak al­tında dönerek devam ettiğini göstermek­tedir.

Kemer köşe dolgularında boş bırakılan kabarık yüzeylerde birer iri kabara vardır. Üstte iki yanda bitkisel dolgulu bordürle sınırlanan köşelerde yivli çıkıntılı kaide­ler üzerinde birer iri enginar kabartması kavsaranın köşelerini dolgulamaktadır. İç köşeler altta üçlü sütunçelerle yumuşa­tılmıştır. Bunların içte yer alanları bitki­sel süslemeli olup çift sıralı yapraklarla süslenmiş başlıklara sahiptir. Diğer iki sütunçe ise palmetlerle süslenmiştir ve gövdeleri aşağıdan yukarıya doğru geniş­lemektedir. Kapının iki yanında yer alan ince uzun nişler sivri kemerli olup geo­metrik geçmeli bir bordürle çevrelenmiş­tir. Üstte iki yanda kıvrık dallı rûmîli alan içinde yer alan iri geçmeli kaval silme yu­karıda kabarık bir yaprakla nihayetlenir. Daha yukarıda düğümlü geçmeli bir bor­dur üstten İçe dönerek ikişer kemerli birer alan oluşturur ve ortadaki çıkıntılı yazı alanına ulaşır. İkiz kemerlerin altı sade olup ortalarına içinde mimarın adının ya­zılı olduğu madalyonlar yerleştirilmiştir. Daha aşağıda ise iri düğümlü geçmeler­den oluşan birer kompozisyon yer almak­tadır. Bunların etrafını çevreleyen bitki­sel bordur aşağıda birleşerek alttaki bit­kisel süslemeli sütunçeye doğru uzan­maktadır.

Yapının taçkapısından 3,90 x 3,70 m. ölçülerindeki çapraz tonozlu giriş holüne, buradan da sivri kemerli bir kapıdan ge­çilerek üzeri kubbeyle örtülü avluya ula­şılır. Cepheden bakıldığında farkedilme-yen bu çapraz tonozlu giriş holü binanın esas eyvanına karşılık teşkil etmek üze­re inşa edilmiştir. Avlu kenarları 10,80 m. ölçüsünde kare bir alana sahip olup orta­sında şadırvan bulunur. Avlunun üzerini örten kubbeye, her biri dört üçgenden oluşan yelpaze biçiminde düzenlenmiş üçgenlerle geçiş sağlanmıştır. Üçgenlerin etrafı, mavi zemin üzerine lâcivert çini­lerden kesilmiş palmetlerin üst üste sı­ralanmasından oluşan bir şeritle çevre­lenmiştir. Bugün camekânla örtülmüş olan kubbenin tepesinde vaktiyle çok bü­yük bir aydınlık fenerinin yer aldığı eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır.

Dış yapısı taş olan binanın içi tuğladır. Kubbe fîrûze, kahverengi ve lâcivert renk­lerdeki sırlı tuğlaların sonsuz geometrik motifler oluşturacak şekilde dizilmesiyle süslenmiştir. Sırlı tuğlaların dikine sıra­lanması ile oluşturulan iç içe geçmiş zik­zaklar ve baklavalar kilim motiflerini an­dırmaktadır. Kubbe kasnağını çeviren ge­niş şerit üzerinde de fîrûze renkli çiniler­den örgülü kûfîyazı İle “el-mülkü lillâh” ibaresi tekrarlanmıştır. Karatay Medresesi’ne göre çok sadeleştirilmiş olan bu iç mekân taçkapının zenginliğiyle âdeta te­zat teşkil eder.

Girişin tam karşısında yer alan 7,40 x 6,00 m. ölçülerindeki ana eyvana avludan üç basamaklı merdivenle çıkılır. Sivri ke­merli bir tonozla örtülü olan eyvanın iki yan duvarında karşılıklı birer niş bulun­maktadır. Eyvanın iki yanında yer alması gereken kare planlı odalar bugün yıkıktır. Ayakta kalan kısımlarından her iki mekâ­nın da üçgenler üzerine oturan kubbeler­le Örtülü olduğu ve eyvanın her iki yanın­dan avluya açılan birer kapının bulunduğu belli olmaktadır. Avlunun sağında mes-cidle avlu arasında bugün dikdörtgen planlı iki oda yer almaktadır. Tamamı mevcut olmayan bu talebe odalarının av­lunun her iki yanında dörderden toplam sekiz adet olduğu kalan izlerden anlaşıl­maktadır. Odaları avluya bağlayan sivri kemerli alınlıklara sahip kapı açıklıkları örülerek kapatılmıştır. Kemerlerin köşe dolguları, fîrûze ve açık kahverengi çini­lerle mozaik tekniğinde yapılmış çeşitli geometrik ve yıldız motifleriyle süslen­miştir. Ayrıca üstteki dikdörtgen alanlar­da, koyu mor sırlı çinilerden kesilerek fî­rûze sırlı çiniler arasına yerleştirilen zarif örgülü kûfî yazılarda Âyetü’l-kürsîyer almaktadır.

Minare kesme taştan yapılmış kare ka­ide üzerinde yükselmektedir. Kaidenin ön yüzü, düğümlü geçmeli kaval silmelerin çevrelediği kıvrık dallı rûmîler ve yaprak­larla süslüdür. Üstte dilimli bir kemercik şeklinde düzenlenmiş olan mazgal çerçe­ve içine alınmıştır. Minare küpü mavi sırlı tuğlalarla süslenmiş olup üstünde sıvalı bir bölüm vardır. Burada vaktiyle çini bir kitabenin bulunması kuvvetle muhte­meldir. Onikigen bir geçiş bölümünden sonra çokgen gövde yükselmektedir. Di­limli olan gövdede dilimlerden köşelere gelen dördü yuvarlak, cephelere gelen diğer dördü ise köşeli olup aralarında ya­rım daire şeklinde fîrûze sırlı tuğlalar mevcuttur. Bu tuğlaların iki yanı da ince lâcivert çinilerle belirginleştirilmiştir. Gövdedeki dilimler, mavi ve mor renkte sırlı tuğlalarla yapılmış kabaralarla süslü olup zikzaklı bir düzende yerleştirilmiştir. Şerefe altındaki dolgular dökülmüştür. Eski fotoğraflardan anlaşıldığına göre ikinci şerefeye kadar aynı dilimler daha keskin yuvarlak profiller verecek şekilde devam etmekteydi. İkinci şerefe altının mukarnaslı olduğu ve daha yukarıya doğ­ru da gövdenin tamamen yuvarlak yivler­le devam ettiği yine bu eski fotoğraflar­dan anlaşılmaktadır.

Bugün yıkılmış olan bitişikteki mescidin kare planlı olup üzerinin kubbe ile örtüldüğü ve önünde de zamanla değişikliğe uğramış bir hazırlık mekânının bulundu­ğu bilinmektedir. İçeride duvarların ve mihrabının da vaktiyle çinilerle süslü ol­duğu tahmin edilebilir. 1901 yılında yıl­dırım düşmesi yüzünden yıkılan minare mescidin kubbesine zarar vermiş ve yapı tamire muhtaç bir durumda on sekiz yıl ayakta durmuş. 1929 yılında tamamen yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır.

Medresenin öne çıkıntı yapan taçkapi-sıyla aynı hizada olan minare kaidesi ara­sında vaktiyle bir de sıbyan mektebi bu­lunuyordu. Cephesinde dikdörtgen açık-lıklı iki pencereye sahip olduğu eski fotoğ­raflardan anlaşılan mektebe medresenin avlusundan geçiş sağlanmaktaydı. Mes­cidin yıktırılmasından sonra bu mektep de ortadan kaldırılmıştır. 1876 ve 1899 yıllarında tamir gördüğü bilinen medrese son yıllarda yeniden elden geçirilmiş olup bugün Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi ola­rak kullanılmaktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski