İncil ve Kur’ân-ı Kerîm. Kur’ân-ı Kerîm’de İncil kelimesi, geç Mekke dönemine ait bir sûre dışında tamamı Medenî sûrelerde olmak üzere on iki yerde geçmekte ve bu âyetlerin tamamında Hz. îsâ’nın tebliğ ettiği ilâhî vahyi, Hz. Peygamber döneminde yaşayan hıristiyanların elinde bulunan kitabı ifade etmektedir.[A’râf 7/157] İncil’in Allah tarafından vahiy ve inzal edildiği [Âl-i İmrân 3/3, 65] îsâ’ya verildiği [Mâide 5/46-,Hadîd 57/27 İbrahim’den sonra indirildiği [Al-i İmrân 3/65] Allah’ın îsâ’ya Tevrat’la birlikte İncil’i de öğrettiği [Âl-i İmrân 3/ 48; Mâide 5/110] bildirilmektedir. Hz. îsâ da Allah’ın kendisine kitap verdiğini belirtmektedir.[Meryem 19/30] Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de İncil’in Hz. îsâ’ya ne zaman ve nasıl verildiği açıklanmamıştır. Kur’an’da İncil daha çok Tevrat’la birlikte zikredilmekte, Hz. îsâ’nın Tevrat’ı tasdik ettiği, kendisine kitabın, hikmetin, Tevrat ve İncil’in öğretildiği bildirilmektedir. Şu halde Kur’an terminolojisinde İncil, sadece bir müjde ve mesajı değil aynı zamanda o müjde ve mesajı ihtiva eden kutsal kitabı da ifade eder.
Müfessirlere göre Kur’an yirmi üç yıla yakın bir sürede parça parça nazil olduğu halde Tevrat ve İncil bir defada toptan indirilmiştir. Nitekim Furkân süresindeki (25/32), “İnkâr edenler. ‘Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?’ dediler” şeklindeki açıklama da dolaylı olarak buna işaret etmektedir. Müsned’de (İV, 107) yer alan bir rivayete göre İbrahim’in sahîfeleri ramazanın ilk. Tevrat altıncı, İncil ise on üçüncü gecesinde [diğer bir rivayete göre on sekizinci gecesinde] indirilmiştir. Bu kitapta hidayet ve nur bulunmaktadır; o Tevrat’ı tasdik etmekte, sakınanlar için bir hidayet ve öğüt değeri taşımaktadır.[Mâide 5/46] Esasen İncil de Hz. îsâ’nın Tevrat’ı tasdik ettiğini ve Tevrat’tan bir harfin bile eksilmeyeceğini bildirdiğini açıklamıştır.[Matta, 5/17-18]
Kur’an, “İncil ehlinin onu uygulamakla yükümlü olduğunu ifade eder.[Mâide 5/47] Müfessirlere göre bu âyetten maksat, kendilerine İncil gönderilenlerin İncil’de yer alan ve Hz. Muhammed’e delâlet eden müjdeyi kabul edip ona göre davranmaları, İncil’de neshedilmeyen hükümleri uygulamaları ve İncil’i tahriften korumalarıdır. Yine Kur’an’da Ehl-i kitap Tevrat, İncil ve rablerinden indirilenleri hakkıyla uygulamaya davet edilmektedir.[Mâide 5/66. 68]
İncil’de yer alan konuların birçoğu Kur’an’da da geçmektedir. Kur’an’da Zekeriyyâ, Yahya, Meryem ve îsâ ile havarilerden bahsedilmekte; Meryem’e îsâ’nın doğumunun müjdelen mesi, îsâ’nın mucizeleri gibi olaylar nakledilmektedir. Ayrıca İncil’de inananların tohum iken filizlenmiş, gürbüzleşip dolgunlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş ekine benzetildiği bildirilmiştir.[Feth 48/29] Kur’an’ın bu ifadesiyle Matta İncili (13/31 -32) arasında benzerlik vardır.
Diğer taraftan Hz. îsâ, kendisinden sonra gelecek Ahmed adındaki peygamberi müjdelediği gibi [Saf 61/6] ümmî resulün geleceği Tevrat ve İncil’de de yazılıdır.[A’râf 7/157] Bugünkü İnciller’de, özellikle Yuhanna İncili’nde bu tür müjdeler yer almakla birlikte bunlar hıristiyanlarca farklı yorumlanmaktadır.[bk. FARAKLİT; Yuhanna, 14/16-26; 15/26-27; 16/7-15] Kur’an ile İncil arasında ortak konularda yer yer büyük benzerlikler yanında bazı farklar da bulunmaktadır. İslâm âlimlerine göre hakiki İncil’i de Kur’an’i da indiren Allah olduğundan iki kutsal kitap arasında benzerlikler bulunması tabiidir. Hıristiyan dünyasında ise başka izah yolları aranmış olup bunların başında doğrudan İnciller’den faydalanma iddiası gelmektedir. Ancak Hz. Muhammed’in, hem İnciller’in aslî dili olan Grekçe’yi hem de o dönemde tercüme edildikleri Süryânîce ve Kıbtîce’yi bilmemesi, ayrıca İnciller’in Arapça’ya çevrilmiş olduğuna dair kesin bir bilginin bulunmaması, üstelik Hz. Peygamber’in ümmî oluşu bu ihtimali ortadan kaldırmaktadır. Varaka b. Nevfel’in İncil’den bazı bölümleri Arapça’ya çevirdiği hatta İncil’in Arapça el yazmalarına sahip bulunduğu yolundaki rivayetlere rağmen o dönemde İncil’in Arapça’sının olduğu açık biçimde bilinmemektedir. Kanonik İnciller’le bazı apokrif İnciller sonraki dönemlerde Arapça’ya tercüme edilmiştir.
İnciller’in ilk zamanlarda Arapça’ya çevrilmemiş olması hıristiyanî telakkilerin yarımadada bulunmadığı anlamına gelmez. Yemen’deki hıristiyan cemaatiyle yarımadanın kuzeyindeki Nesturi kilisesi ve mo-nofizit hıristiyanlar ve onların AraplarTa ilişkileri sebebiyle bu tür telakkiler yayılmıştı. Bundan dolayı Batılılar, Kur’an’da-ki hıristiyanlarla ilgili bilgilerin Arap yarımadasında yaşayan hıristiyan cemaatlerden neşet ettiğini. Hz. Muhammed’in İnciller’i okumasa bile bu hıristiyanlardan duyduklarını yazdığını ileri sürmektedirler; ancak bu iddialar müsiümanlar tarafından reddedilmiştir.