İntihal. Başkasına ait bir söz veya şiiri sahiplenmek anlamında edebiyat terimi.
Sözlükte intihal, “bir kimsenin başkasına ait bir şiir veya sözü kendisine nisbet etmesi” mânasına gelir. Tenahhu I kelimesi de bu anlamda kullanılır. Aynı kökten gelen nihle nuhle (dava. mezhep) ismi de bu anlamla ilgilidir. Arap edebiyatında intihal, genellikle çalınmış şiir ve söz için kullanılan serîka kelimesinin eş anlamlısı olup daha çok “es-serikâtü’ş-şi’riyye” adı altında ele alınmıştır. Çağdaş yazarlar arasında, hem şiir hem diğer söz çalıntılarını kapsamak üzere konuyu “esse rikâtü” I-edebiyye” adıyla inceleyenler de vardır. Bazı müellifler de intihal kelimesi yerine daha yumuşak bir tabir olarak ahz (alıntı) terimini kullanmayı tercih etmişlerdir.
Türk edebiyatında intihalden eski kitaplarda “şair geçinenlerin tutulduğu bir hastalık” olarak söz edilir. Bu şairlere “düzd-i sühan” (söz hırsızı), yaptıkları işe de “sirkat-i şi’r” denir. Bu ağır suçun cezası da dil kesmektir: “Sirkat-i şi’r edene kaf-i zeban lâzımdır Böyledir şer’-i belagatta fetâvâ-yı sühan.
Kaynaklarda birçok çeşidinden söz edilen intihalin başlıcaları şunlardır: Sirkat. Divan şairleri arasında sık sık kullanılan bu terimin üzerinde eskiden beri çokça durulmuştur. Başkasına ait bir fikri veya hayali kullanmaya ahz ü sirkat, bunun belli olanına zahir sirkat, belli olmayanına gayr-i zahir sirkat adı verilir. Gayr-i zahir sirkatler daha çok başkasına ait bir düşünce veya sözü değiştirmek suretiyle yapılır.
Divan şairleri arasında görülen intihallerin çoğu. aslında Arapça ve Farsça mısra ve mefhumların Türkçe’ye çevrilerek sahiplenilmesi şeklindedir. Büyük şairler için mazmun iktibası kabul edilen bu tarz intihallerin çeşitleri şöylece sıralanabilir: Igâre. “Bir şairin manzumesini benimsemek” anlamında kullanılan bu terimle ifade edilen intihal örneği azdır. Mesh adı da verilen bu intihal, başkasına ait olan bir manzumedeki sözlerin yerini değiştirmek yahut bu manzumeden bazı sözleri almak suretiyle yapılır. İlmâm veya selh ise bir manzumenin yalnız mânasını almak yoluyla yapılan intihaldir. Selhe yakın bir intihal çeşidi de başka bir şairin şiirinden ilham alarak ondaki fikirleri kullanmak olan hâyîdedir. Bir eserden etkilenmekle intihali birbirinden ayırmak gerekir. Zira etkilenme her sanat dalında görülen ve tabii karşılanan bir durumdur.
İntihalle yakın münasebeti olduğu kabul edilen diğer bir çeşitte vârüddür. Daha çok tarih düşürmede görülen tevârüd, iki şairin birbirinden habersiz olarak bir mısra veya beyti aynı şekilde söylemeleridir. 1030 (1620) yılında şiddetli soğuktan İstanbul Boğazı’nın donması üzerine birkaç şair, “Yol oldu Üsküdar’a bin otuzda Akdeniz dondu” mısraını söylemiş ve ebced hesabıyla bu olaya tarih düşürmüştür. Ancak bir benzerliğin tevârüdden kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi çok zor olduğundan tevârüd genellikle şüpheyle karşılanır. Bütün bu intihal türleri hakkında şöyle bir değerlendirme yapılmıştır: “Kudemânın bulup asarını gencine-misâl / Ettiler cümle harâmî gibi yağmâ-yı sühan Selh ü ilmâm ü tevârüd diye sonra çalışır Aybını setre nice düzd-i tüvânâ-yı sühan.
Sözlü bir geleneğe sahip olan halk edebiyatında şiirler, halk edebiyatı meraklılarının “cönk” adı verilen derlemelerinde gelişigüzel yazıya geçirdikleri metinlere dayanır. Bu durumda intihal, daha çok bunları tertip edenin yaptığı yanlışlıktan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla aynı yüzyılda yaşamış halk şairlerinin eserlerinde görülen intihallerin kaynaklarını tesbit etmek çok zordur.
TDV İslâm Ansiklopedisi