Razgrad/Hezargrad Nerede, Tarihi, Türkleri, Nüfus, Hakkında Bilgi

Hezargrad. Kuzeydoğu Bulgaristan’da bugün Razgrad adıyla anılan eski bir Osmanlı şehri.

Rusçuk’un 60 km. güneydoğusunda Varna-Rusçuk demiryolu üzerinde, Ak Lom ırmağı kıyısında bulunmaktadır. De­liorman bölgesi sınırında yer alan şehir, XVI. yüzyılın ikinci çeyreğinde Veziriazam Makbul İbrahim Paşa tarafından, Osman­lı hâkimiyeti öncesinden beri Alevî-kızil-baş temayüllü Türkmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı kesimde Sünnî İslâm’ı kuvvetlendirmek amacıyla inşa edilen külliyenin etrafında kurulmuş olup cami­leri, mescitleri, hamamları, tekkeleri ve mahaHeleriyle kısa sürede bir Türk İslâm merkezi haline gelmiştir.

Bugünkü Hezargrad’ın bulunduğu yer­de daha eski bir yerleşmenin olup olma­dığı bilinmemekle birlikte eski bir Roma şehri olduğu sanılan Abrittus’un harabe­leri 2 km. kadar güneyde yer almaktadır. Milâttan sonra VI ve VII. yüzyıllardaki Slav istilâsı sırasında bu eski Roma şehri ha­rabeleri üzerinde iskânın sürdüğü tesbit edilmiştir. Yapılan araştırmalar, Uz ve Peçenekler’in akınları ile bölgenin tahribata uğradığı 1000 yılından kısa bir süre son­ra buradaki Slav-Bulgar varlığının sona erdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde hemen hemen bütün Kuzeydoğu Bulga­ristan kesimindeki yerleşmeler ortadan kalkmış, halk Balkan dağlarına ve bunla­rın eteklerindeki vadilere çekilmişti. Bu şiddetli akınlar Bizans kroniklerinden çok iyi bilinmekte ve yapılan arkeolojik kazı­ların sonuçları ile de teyit edilmektedir. XIII. yüzyılda ise Hezargrad bölgesinin doğusundan daha verimli olan batı kıs­mında, Balkan eteklerinden gelen Bulgar kolonistler tarafında yeni yerleşim birim­leri kurulmuş, doğu kesimindeki az yağ­mur alan. suyu kıt bölge büyük ölçüde boş kalmıştı.

Bölgeye yönelik ilk Osmanlı akınları XIV. yüzyılın son çeyreğinde gerçekleşti. Vezî-riâzam Çandarlı Ali Paşa 1388-1389 kışın­da bu bölgeyi ele geçirdi, 1393’te ise fe­tih tamamlandı. Fetihten sonra bu kü­çük ve yerleşmeye açık olmayan bölge Çernova(Cerven) kazasının bir parçasını teşkil etti. Ayrıca Tuna üzerindeki Rusçuk’u Şumnu ve Trakya’ya bağlayan eski ve önemli bir yol Hezargrad’ın bulundu­ğu yerin batısından geçmekteydi.

Bulgar tarihçileri, HezargracTın XIV. yüzyılın sonlarına kadar önemli bir Bul­gar şehri ve iş merkezi olduğunu, Osmanlı fethiyle buranın tamamen yakılıp yıkıldı­ğını, halkının katliama uğradığını veya ko­vulduğunu iddia etmekte, tahrip edilen bu şehrin eski Abrittus’un harabeleri üze­rinde kurulmuş bulunduğunu ileri sür­mektedirler. Ancak XII, XIII ve XIV. yüzyıl Bizans ve Bulgar kroniklerinde böyle bir bilgiye rastlanmadığı gibi arkeolojik çalış­malar, bu eski yerleşme merkezinin 1000 yılından kısa bir süre sonra dağıldığını açık olarak göstermektedir. Ayrıca Abrit-tus kalıntılarının, Bulgarca bir şahıs ismi ve aynı zamanda eski bir Slav yağmur tanrısının adı olan Hrâz’ın şehri anlamın­da “Hrâzgrad” şeklinde adlandırıldığı da belirtilmektedir. Hoca Sâdeddin Efendi’-nin eserinde geçen Hezargrad yazılışının buna delil olarak gösterilmesi ise doğru olmamalıdır. Zira bu eserde “Çetr-Hezar” kelimesi geçmekte ve bu da Ali Paşa ta­rafından ele geçirilen şehirlerin adlarını sıralayan Neşrî’nin eserinden alınan bil­ginin yanlış aktarılmasından kaynaklan­maktadır. Ayrıca Hezargrad bölgesini içi­ne alan Niğbolu sancağına ait 1479 ve 1485 tarihli defterlerde ve ISI6 tahriri­nin kaybolmuş bir parçasının da yer aldı­ğı 1530’da tanzim edilmiş Rumeli eyaleti icmal defterinde (BA, TD, nr. 370) Hezar­grad adına rastlanmamaktadır. Bu def­terler, Hezargrad’ın bulunduğu bölgenin XV. yüzyılın sonlarından itibaren yavaş yavaş Anadolu’dan gelen göçmenlerin yerleşmelerine sahne olduğunu açıkça göstermektedir. Bu göç ve koloni hare­keti sonucunda bölgede irili ufaklı yeni birçok köy kuruldu. Özellikle 1525’ten sonra bu hareket hız kazandı ve 1550’ye kadar aynı şekilde sürdü. Kolonileşme­den önce bu bölgede. Şeyh Bedreddin ha­reketi sırasında da devlet için sıkıntı kay­nağı olan küçük bir gayri Sünnî Türk nü­fusu bulunmaktaydı. Torlak (bugün Hle-barevo) adlı köy kolonizatör dervişler ta­rafından tesis edilmişti, ayrıca XVI. yüz­yılda yeni kurulan köyler arasında “âşık­lar, sûfîler, abdallar” gibi adlar taşıyan köyler de buna benzer bir iskâna sahne olmuştu. Hezargrad’ın doğu kesiminde Deliorman’da Ortaçağ Bulgar Devleti za­manından kalma Kalovo, Cerkovna. Lip-nikveya Hârsovo gibi köyler mevcudiyet­lerini sürdürmüştü. Ancak bu köylerin nüfusu, XIV. yüzyıldaki genel demografik azalma ve halkın dağ köylerine ve vadilere çekilmesi sırasında boşalmıştı. Bura­lar yeni gelen Türk göçmenlerce iskân edilmiş, adlan da mahallî hâtıralarda ya­şadığı için değişmemiş, hatta bugüne ka­dar ulaşmıştır. Hezargrad’ın batısındaki Bulgar köylerinin (Cagovo, Opaka, Krepca veya Palamaritsa) bir kısmı ise bu dö­nemde İslâmlaşmıştır.

Çevresi giderek yoğun Türk müslüman yerleşmesine sahne olan Hezargrad’ın bir şehir merkezi olarak kuruluşu 1527’den kısa bir süre sonrasına rastlar. Anadolu’­da Kalenderoğlu İsyanı’nı bastıran İbra­him Paşa. eski Abrittus / Hezargrad ha­rabelerinin kuzeyinde 2 km. mesafede yeterli su sağlayacak Ak Lom ırmağının kıyısında gelişmeye uygun bir yerde ca­mi, medrese, mektep, kervansaray, ha­mam ve dükkânlardan ibaret bir külliye inşa ettirerek şehrin temellerini atmış oldu. Buraya içlerinde hatip, imam, mü­ezzin, müderris de bulunan yirmi bir ka­dar görevli tayin etti; vakıf kurarak Ka-yacıkpınarı, Duymuşlar. Dobrova ve Ha-sanlar adlı köylerin vergi gelirlerini vakfa aktardı. Bugün mevcut bulunan eski Os­manlı kayıtları, Hezargrad’ın ve iskâna açık olmayan çevresinin vakıflar sayesin­de nasıl yerleşmeye sahne olup geliştiği­ni ortaya koyar. Ekim 1533 tarihli İbrahim Paşa vakfiyesinin (TSMA, nr. 7029)tanzim tarihinden sonra ve yeni bir mahallenin teşkiline yol açan Ahmed Bey Camii’nin inşa tarihi olan 949’dan (1542-43) önce düzenlendiği sanılan bir vakıf defteri par-çasındaki kayıt (Sofia, National Library, nr. O. A. K. 21 7/8) bu durumu açık ola­rak gözler önüne serer. Buradaki kayıtta “Yenice, nâm-ı dîger Hezargrad-ı cedîd ve Kayacık dahi derler” ibaresi yer almakta­dır. Daha sonra yukarıda zikredilen dört köyün vakfa tahsisiyle ilgili kayıt bulun­maktadır. Fakat bu kayıttaki bir hata. hı-ristiyanların meskûn bulunduğu Kaya-cık’ın şehrin bir parçası olduğu kanaati­ne yol açmış ve bu kanaat, Ahmed Bey Camii’nin kitâbesindeki tarihin 1442 ola­rak okunmasından kaynaklanan bir baş­ka yanlışla birleştirilerek Hezargrad’ın ku­ruluş tarihinin daha eskiye gittiği şeklin­deki bilginin genelleştirilmesine sebep olmuştur (£/2|İng.|, m, 342). Halbuki 15S0 ve 1579-1S80 tarihli Osmanlı tahrir def­terleri, tamamen müslümanlarla mes­kûn olan Hezargrad ile hıristiyanların oturduğu Kayacıkpınarı köyünü kesin bi­çimde birbirinden ayırırlar ve bu sonun­cusunu ayrı bir köy birimi olarak zikreder­ler (BA, TD, nr. 982-,TK. TD, nr. 559). İbra­him Paşa’nın yeniden iskâna açarak bir kısmını Arnavutlar’ın teşkil ettiği hıristiyanları yerleştirdiği bu dört vakıf köyden biri olan Kayaakpınarı 1479 tarihinde de mevcut olup burada bir hâne, 1516’da ise beş hâne müslüman nüfus bulunuyordu. Köy İbrahim Paşa vakfına geçince hıristi-yanlarla iskân edildi. 1S37-1538’de bura­da 224 hâne hıristiyan yaşıyordu. Köyde­ki müslümanlar ise yeni kurulan Hezar-grad’a göç etmiş olmalıdırlar. Diğer vakıf köyü olan Dobrova 1479’da mevcut değil­di. Burası daha sonra Türk göçmenlerin iskânına uğradı; 1516’da köyde yirmi ye­di hâne mevcuttu. 1537-1538’de ise on beş hâne müslüman nüfusa karşılık 114 hıristiyan hâne köyde yaşamaktaydı. Yi­ne Türk göçmenlerce kurulan Duymuşlar, 1S16’da sadece dört hâne müslüman nü­fusa sahipken 1537-1 S38’de kırk iki hâne hıristiyan buraya yerleştirilmişti. Bunla­rın çoğu Arnavut asıllı idi. Nitekim 1550′-den sonra Türkçe adı ortadan kalkmış ve köy Arnavut adını almıştır. Bir mezraa olarak geçen Hasanlar’ın asıl adının Dob-ro Voda (iyi su) olduğu kaydedilir. Bu sıra­larda on sekiz hâne yörüğün yaşadığı bu mezraa 1516’da yirmi, 1537-1538’de yir­mi üç, 1550’de yirmi hâne nüfusa sahip­ti. Bu son tarihten sonra burası terkedildi ve İneköy adlı yeni bir iskân birimi ku­rularak vakfa dahil edildi.

Çevresi giderek yeni iskânlarla dolma­ya başlayan Hezargrad şehri ise aynı şe­kilde 155O’ye kadar hızlı bir gelişme gös­terdi. 1537-1538’de İbrahim Paşa Kül­liyesi etrafında teşekkül eden şehirde bir mahalle bulunuyordu (Câmi-i şerif). 1542’de burada ikinci bir cami daha inşa edilerek yeni bir mahalle kuruldu. Ah­med Bey adını taşıyan bu cami Farsça ki­tabesine göre 949’da (1542-43) yapılmış­tı. 1550’de mahalle sayısı dörde yüksel­mişti. Diğer iki mahalle. Behram ve İs­kender beylerin adlarını taşıyan camiler çevresinde kurulmuştu. Bunlar II. Dünya Savaşı sonrasına kadar ayaktaydı. Ah-med Bey Camii hâlâ mevcut olup İstan­bul Şehzade Camii’nin stilinde oyma süs­lemeleri vardır. İbrahim Paşa Camii ise 1616’da Mahmud Paşa tarafından yeni­den ele alınarak İnşası tamamlanmış ve hamamıyla birlikte genişletilmiştir. Ca­minin kitabesinde buranın İbrahim Paşa tarafından bitirilmeden bırakıldığı kayıt­lıdır. 1980’lerde yapılan kazılar, bugünkü yapının altında küçük bir caminin duvar­larını ortaya çıkarmıştır. Bundan da muh­temelen bir tabii âfet sonucu yıkjlan eski yapının bütünüyle yeniden Mahmud Pa­şa tarafından inşa edilmiş olduğu anla­şılmaktadır. Bugünkü bina Balkanlar’da-ki en büyük Osmanlı eserlerinden biridir.

XVII. yüzyılda ekonomik kriz ve güven­sizlik ortamı kır kesiminden şehre doğru göçlere yol açtı. Bu durum Hezargrad’ın nüfusundaki artışla kendini gösterdi. 1579-1580’de tamamı müslümanlardan oluşan nüfus (205 hâne, yaklaşık 1000-1500 kişi) 1642’de 473 hâne olmuştu (yaklaşık 2000-2500 kişi). Bu yıllarda beş yeni mahalle daha kurulmuş. Kayacık kö­yü de hıristiyan nüfusu ile birlikte şehre bağlı bir mahalle olarak (Mahalle-i Va~ roş-ı Kayacık) zikredilmiştir. Diğer ta­raftan İran’dan gelen Ermeniler yeni bir mahalle teşkil ederek şehre yerleşti­ler. Böylece XVII. yüzyılın ilk yarısında He-zargrad. müslüman ve hıristiyanların bir arada karışık olarak yaşadığı bir merkez haline geldi. Bu sıralarda Dobrova ve Ar­navut köyleri, diğer iskân birimleri dağılırken veya küçülürken vakıf statüsü altında giderek büyüdü. Arnavut köyü (1580’de 135 hâne, 1642rde 350 hâne) mahallî hıristiyan kültür merkezi haline geldi, burada beş kilise yer alıyordu. He-zargrad’ın hıristiyan cemaati de XVII. yüzyılda en az bir okula sahipti. Şehri zi­yaret eden Sofya Katolik piskoposlarının İki ayrı raporu, Hezargrad’ın XVII. yüzyıl ortalarındaki durumu hakkında ayrıntılı bilgi verir. Piskopos Peter Bogdan Bak-cic, 1640’ta burada on kadar Katoliğin yaşadığını, bunların Dubrovnik’ten gelen tüccar olduğunu, şehirde iki kiliseye sa­hip 150 hâne civarında Ortodoks’un, yet­miş hâne Ermeni’nin bulunduğunu, bun­ların tamamının zenaat sahibi olup ma­rangozluk ve inşaat ustalığı yaptıklarını, dikkat çekici üç cami arasında birinin oldukça büyük ve bir sanat şaheseri, di­ğerlerinin basit yapılar olduğunu belirtir. Piskopos Philip Stanislavov ise 1659’da hemen hemen aynı rakamları vererek burada 100 hâne Bulgar ve 1700 hâne Türk’ün yaşadığını yazar. 1651’de Hezar-grad”a gelen Evliya Çelebi de 1700 raka­mını zikreder. 1642 tarihli avarız defte­rinde yalnızca altmış sekizi hıristiyan 487 hâne kayıtlıdır. Stanislavov ayrıca ye­di cami ve iki kilisenin bulunduğundan söz eder.

XVIII. yüzyılda Hezargrad durgunluk dönemine girdi. Hâne sayısı 1751 ‘de an­cak 534’e yükselmişti (yaklaşık 2600-2700 kişi). Yeni bir mahallenin veya ca­minin varlığına dair kayıtlarda herhangi bir bilgi yer almamaktadır (BA, KK, nr. 2913. s. 69-77) Asıl büyük değişme XIX. yüzyılın başlarında meydana geldi. 1810′-da Türk-Rus savaşları sırasında şehir iş­gal edildi ve tahribata uğradı. 1828-1829 savaşında da tahribat sürdü. Müslümanlar ormanlara ve dağlara kaçtılar, ancak Rus ordusu çekildikten sonra geri döne­bildiler. Ruslar çekilmeden önce Ahmed Paşa ve İbrahim Paşa camilerinin son cemaat yerlerini tahrip ettiler, buradaki mermer sütunları savaş hâtırası olarak götürdüler. Bu kısımlar daha sonra ağaç ve kerpiçten yeniden inşa edilmiştir. Rus­lar geri çekilirken köylerde ve şehirdeki hıristiyan ahali de onlarla birlikte gitti (bu büyük göçün defteri Rus sınır muhafızla-rınca tutulmuş olup basılmıştır). Ancak birkaç yıl sonra padişahın genel af fer­manının çıkması üzerine Rusya’daki şart­lardan memnun kalmamış olan birçok göçmen geri döndü. Daha 1832’de Hezargrad’da bir kilise ve hıristiyan mekte­binin faaliyete geçmesine rağmen 1828′-deki göçün izleri kolay silinmedi. Şehir ve köylerin nüfus yapısında Önemli değiş­meler oldu. Meselâ Hezargrad kazasına bağlı olup Bulgarca adlar taşıyan ve ön­celeri hıristiyan nüfusun yoğun olduğu yirmi yedi köyde 1841’de 1124 hâne hı­ristiyan yaşamaktaydı. Bu rakam 1642’-de 2254 idi. Diğer taraftan aynı köylerin müslüman ahalisinin nüfuslarında yük­selme oldu. 1642’de 869 hâne olan nü­fus 1841 “de 2903’e ulaşmıştı. Vakıf köyü olan Arnavutköy nüfusunun %’ünü kay­betmişti. Ermeni nüfus da ortadan kalk­mıştı.

Edirne Antlaşmasfndan sonra (1829) Bulgar topraklarındaki yeni gelişmeler Hezargrad ve çevresini de etkiledi. Yeni­den canlanan ekonomi ve demografik ge­lişme sonucu, Balkan dağlarında ve va­dilerde yaşayan Bulgar köylüleri büyük gruplar halinde Kuzeydoğu Bulgaristan’­daki ovalara, Deliorman içlerine ve Dobruca yakınlarına yerleşmeye başladılar. Daha çok küçük ailelerden oluşan Türk nüfusunun artışı ise yavaşladı. 1841-1873 yılları arasında Hezargrad’ın müslüman nüfusu 1207’den 1244’e yükselmişken hıristiyanlar 167 haneden 563 haneye çıkmıştı (% I2’den % 31’e). Bu gelişme Hezargrad köylerinde de meydana geldi. Meselâ vakıf köyü olan Hasanlar, önceleri tamamıyla müslümanlarla meskûn iken 1873’te buradaki 197 haneden seksen bi­rini hıristiyanlar oluşturuyordu. Tuna Vi­lâyeti Salnâmesi’ne göre 128S*te (1868-69) Hezargrad’da on bir cami, iki medre­se, dört tekke, bir hamam, 608 dükkân ve iki kilise vardı. Nüfusun % 66’sını müslümanlar oluşturuyordu. 1877-1878 Türk-Rus Savaşfndan ve Bulgar Prensliği’nin kuruluşundan sonra şehrin yapısı yavaş yavaş değişmeye başladı. 1873’te 10.400 olan nüfus (6860 müslüman. 3540 gay­ri müslim), 1887’de 11.840’a (6509 müs­lüman, 5331 gayri müslim), 1900’de 13.829’a (6169 müslüman, 7660 gayri müslim), 1926’da 15.421’e (5873 müs­lüman, 9578 gayri müslim), 1934’teise 1S.730″a(6l83 müslüman, 9547 gayri müslim) yükselmişti. Müslüman nüfu­sun oranı da giderek düşmüş ve 1934′-teki rakamlara göre % 39 olmuştu. Aynı seyir köylerde de görüldü. Pek çok müs­lüman Osmanlı idaresindeki topraklara göç etti. Onların yerini dağlardan inen fa­kir Bulgar köylüleri doldurdu. Bu tamamıyla hükümetin bilgisi dışında kendi­liğinden meydana gelen bir hareketti. 1930’larda bölgedeki Bulgar nüfusun ar­tışı yavaşladı ve müslümanlar yeniden ço­ğalmaya başladılar. Hezargrad, özellikle 1945’ten sonraki endüstrileşme çabalan sonucu büyümesini sürdürdü. Köylerde­ki Bulgarlar şehre göç etti. müslümanlar ise köylerde kalarak 1878-1940 devresin­deki azalışlarını telâfi ettiler. Şehirdeki Bulgarlaşma, Türk eserlerinin ortadan kaldırılmasını da beraberinde getirdi. 1940’ta şehirde dört cami varken 1970′-te sadece ikisi ayakta kalabilmişti; bun­lardan Ahmed Bey Camii ibadete açık­tı. 1980’den bu yana İbrahim Paşa Ca­mii restorasyona alınmıştır. Günümüz­de 52.000 nüfusa sahip olan ve seramik ile ilâç endüstrisinin geliştiği Hezargrad’­da çeşitli yüksekokullar ve bir arkeoloji müzesi bulunmakta, müftü de burada oturmaktadır.

Hezargrad, Osmanlı idaresi altında bir kadılık merkezi ve kaza statüsünde bu­lunmaktaydı. Burası, daha sonra Rusçuk kazası olarak adlandırılacak olan Çerno-vi kazasının güney parçasının ilâvesiyle oluşturulmuştu. Şumnu kazasının bir parçası da yine buraya katılmıştı. Hezar­grad kazasından ilk olarak 1550 tahririn­de söz edilmektedir. 1934’te millî hükü­met Hezargrad bölgesinin yer adlarını değiştirmiş. 126 eski Türk köyüne Bulgar­ca yeni adlar verilmiştir (meselâ Hasan­lar: Getsevo, İnebey: Strazets, Sofular: Bogomiltsi ve Arnavut: Poroiste). Bugün Hezargrad köylerindeki ahalinin bir kısmı. 1500-1550 yıllarında Anadolu’dan gelen ataları gibi Alevî temayüllüdür.

Türkler arasında Hezargrad adı etrafın­da bazı efsaneler ortaya çıkmıştır. Bun­lara göre bu ad. bölgeye 1000 çadır ola­rak gelip yerleşen ilk Türk göçmenleri ni­telemekteydi. Bu halk etimolojisi, tıpkı 1388-1389’da Osmanlılar’ca tahrip edi­len eski bir Bulgar şehri hikâyesi gibi doğ­ru değildir. XVI. yüzyılda İbrahim Pa­şa Medresesi eğitim ve kültür bakımın­dan önemli rol oynamasına rağmen bu­rada yetişen meşhur bir şair veya müel­life rastlanmamaktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski