İshak Paşa Hamamı. İstanbul Cankurtaran’da XV. yüzyılın ikinci yansında yapılmış cami ve hamam.
Topkapı Sarayı’nın Bâb-ı Hümâyun adlı kapısı önünden Sûr-ı Sultanî boyunca Marmara denizine doğru inen İshakpaşa caddesi kenarında bulunmaktadır. Bani olarak zikredilen ve her ikisi de Fâtih Sultan Mehmed zamanında yaşayan İshak paşalar birbirine karıştırılmaktadır. Bunlardan biri muhtemelen Rum asıllı İshak b. Abdullah, diğeri ise Türk asıllı İnegöllü İshak b. İbrahim’dir. İnegöl’de ve Selanik’te iki büyük hayratı olan İshak Paşanın bu ikincisi olduğu ve İstanbul’daki vakıfların da kurucusu bulunduğu tahmin edilmektedir.
Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak Safer 891 ‘de (Şubat 1486) yazılmış, daha öncekileri tamamlayan bir zeyil mahiyetinde olduğu anlaşılan bir vakfiyesiyle buna İshak Paşa’nın vefatının hemen arkasından Cemâziyelevvel 892’de (Mayıs 1487) yakınları tarafından yaptırılmış bir ilâve elde bulunmaktadır. İstanbul’daki vakıfları esas vakfiyede anılmış olduğuna göre bu cami, II. Mehmed döneminde veya II. Bayezid’in ilk yıllarında bina edilmiş olmalıdır. Vakfiyedeki kayda göre İshak Paşa’nın Rumelihisarı’nda yaptırdığı bir hamamla birlikte İstanbul’daki cami yanında bir hamam ve buna bitişik dört dükkânı vardır. Ancak kısa bir süre sonra bu vakıflarda bazı değişiklikler olduğu İstanbul Vakıfları Tahrîr Defterinden öğrenilmektedir. Nitekim Rumelihisarı’ndaki hamam harap olduğundan [belki 1509 depreminde] satılması uygun görülmüş, dükkânlar ise Süleyman Paşa tarafından yıktırılarak yerlerine hücreler yaptırılmıştır. Aynı defterdeki kayda göre bu camiye ekseriyeti kadın olmak üzere çok sayıda vakıf bırakanlar da olmuştur.
Hamam. Caminin batı tarafında kısmen taş ve tuğladan karma teknik kullanılarak, kısmen de yalnız kabaca yontulmuş taşlardan tek hamam inşa edilmiştir. Heinrich Glück’ün. 1917yılında İstanbul hamamlarını incelediğinde harap durumda ve askeriyenin eski elbise deposu olarak kullanıldığını belirttiği yapı daha o tarihlerde bir halvet hücresiyle bir eyvanını kaybetmişti. Bugün daha da bakımsız durumda olup depo olarak kullanılmaktadır.
Doğu yönünde sivri ve dışa taşkın bir kemerin içinde açılmış kapıdan girilen so-yunmalık (camekân), içten 11,50 x 11,50 m. ölçüsünde kare bir mekândır. Burayı iki cephede açılmış pencereler aydınlatır. İçeride üç duvarın ortalarında, tromplar hizasına kadar yükselen profilli tepelikle 2,75 m. genişliğinde üç niş vardır. Sekizgen kasnaklı ve evvelce üzeri kurşun kaplanmış olan kubbeye geçiş, köşelerde İçleri zengin biçimde mukarnaslar doldurulmuş tromplarla sağlanmıştır. Soyunmalıktan sıcaklığa sol kenarda açılan bir kapıdan geçilmektedir. Bu hamamda ılıklık bölümü yoktur. Bir köşe hücresi bu işi görüyor olmalıydı. Glück planında, bu kubbeli hücreden açılan bir kapı ile sonradan eklendiği belirli küçük kare bir mekâna geçildiğini işaretlemiştir. Halbuki Ekrem Hakkı Ayverdi’de bu mekânın olmayışına karşılık yanda yine kubbeli kare bir mekânın evvelce var olduğu gösterilmiştir ki burası ancak hela olabilir.
Hamamın sıcaklığı Türk mimari geleneğinin klasik şekli olan, köşelerde dört hücre bulunan dört eyvan şemasına göre yapılmıştır. Ancak bu hücrelerden biri halvet değil ılıklık olarak tasarlanmış, doğu tarafındaki eyvanla hücre de önceleri tahrip olduğundan [belki 1766 depreminde] burası düz bir duvarla kapatılmış, sıcaklık böylece üç eyvan ve batıdaki iki halvet hücresiyle kalmıştır. Geç bir dönemde kuzeydeki eyvanın içi ince bir bölme ile ayrılarak buraya bir çift hela yapılmıştır ki bu çirkin ekleme Türk hamam mimarisine bütünüyle aykırıdır. Halbuki kuzey ve güneydeki bu iki eyvan mukar-naslarla bezenmiş dilimli yarım kubbelere sahip bulunuyordu. İki halvet hücresinin kubbelerine geçiş ise pandantiflerledir. Glück 1917’de. su haznesi yanında bir kuyu ağzı ile çimento sıvalı bir havuz ve hamama batı tarafından su getiren kurşun borular görmüştür. Bu haznenin yanında külhan ocağı ile bacası da henüz duruyordu. Ayrıca külhanın yanında işaretlenen beşik tonozlu iki küçük mekânın odunluk olması gerekir. Son yıllarda hamam kalıntısının bitişiğine modern bir otel inşa edilmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi