İsmail Bey Camii/Külliyesi -Kastamonu- Tarihçe, Mimari, Hakkında Bilgi

 

İsmail Bey Külliyesi. Kastamonu’da Candaroğullan beylerinden Kemâleddin İsmail Bey adına XV. yüzyılda kurulan külliye.

Şehrin kuzeyinde yer alan ve bugün de Şehinşahkayası diye anılan bir tepenin üzerinde bulunmakta olup meyilli araziye göre iyi bir konumda oturtulmuştur. Ait olduğu yüzyılın en önemli vakıf toplulu­ğu olarak öne çıkan külliye cami. imaret, medrese, sıbyan mektebi, türbe, han ve hamam gibi yapılardan meydana gelmiş olup kütüphane, ambar-mutfak, fırın gibi servis mekânlarının da bulunduğu vakfiyelerinden öğrenilmektedir. Candaroğullan Beyliği’nin en büyük eseri olan bu yapılar topluluğu Osmanlı mimarisiy­le yakın bir benzerlik gösterir. Külliyenin banisi ve Candaroğullan Beyliği’nin son emîri Kemâleddin İsmail Bey. Kastamo­nu’da 1443-1461 yıllarında hüküm sür­müştür. Külliyeyi teşkil eden yapılar cami­nin konumuna göre yerleştirilmiştir. Ca­mi, imaret, medrese ve han duvarla bir­birine bağlanarak bir avlu oluşturmakta ve türbe de bu avlunun içinde yer almak­tadır. Hamam ise avlunun dışında külliye­nin batı yönünde ayrı bir arsa üzerinde bulunmaktadır. Külliye vakfiyede “Emîr İmareti” ve “Yeni İmaret”, bazı kaynaklar­da ise “Küçük İmaret” veya “Aşağı İma­ret” olarak geçmektedir.

Gelirleri ek vakıflarla devamlı surette arttırılan külliyeye ait 1 Rebîülewel861 (27 Ocak 1457) tarihli bir vakfiyede Kasta­monu ve civarında bulunan çok sayıdaki han, hamam, mezraa, çiftlik, arazi gibi emlâkin meydana getirdiği vakıflardan elde edilecek gelirin vakfedildiği belirtil­mektedir. Ayrıca imaret ve medresede kimlerin görevlendirileceği ve bu görevli­lerin işleri kaydedilerek imaret evkafı için Kastamonu ve civarında ayrılan çok sayı­daki mal ve mülkün cinsi de kaydedilmiş­tir. Şaban 865’te (Mayıs 1461) İsmail Bey ve 1 Cemâziyelâhir865 (14 Mart 1461) ta­rihinde annesi Devlet Hatun tarafından külliye için birer ek vakfiye daha düzen­lenmiştir. 1216 (1801) tarihli bîr arşiv belgesinden, külliyenin avlusu içinde ma­halle halkından Frenkoğlu Mehmed Alem­dar tarafından bir bina inşa ettirildiği ve avlu duvarlarının yıktırıldığı anlaşılmakta­dır.

Cami

Cami. Selçuklu neshiyle yazılmış olan kitabesinden anlaşıldığı üzere 858 (1454) yılında İsmail Bey tarafından inşa ettiril­miştir. Yapı, kuruluş itibariyle kapalı zâviyeli  tabhâneli plana sahiptir. Arka ar­kaya aynı yükseklikte iki büyük kubbe ve öndeki kubbenin iki yanında orta mekâ­na birer küçük kapı ile açılan tonozlu asi­metrik tabhâne mekânlardan meydana gelen camide mihrap Önündeki kubbeli birim kuzeydeki kubbeli birime göre daha küçüktür. Doğudaki yan mekân sivri tonozla örtülü olup genişliği öndeki kub­beli mekânın genişliğine yakındır. Batı­daki yan mekân ise güneye doğru biraz uzatılmış olup birbirinden duvarla ayrılan iki birimden meydana gelmektedir ve her ikisi de sivri tonozla örtülüdür. Sekizgen tuğla kasnaklar üzerinde yükselen kur­şun kaplı kubbeler üçer taraftan duvar­lara, ortadan ise ortak kemere bağlanır. Düzgün kesme taş örgülü yapının duvar­larının bitiminde profilli silmeler camiyi çepeçevre kuşatır. Silmelerin son cema­at yerinde yükselerek bütün köşelerde sert profilli çıkıntılar meydana getirdiği görülmektedir. Beş kubbeli son cemaat yeri, köşeleri hafifçe pahlanmış kare ke­sitli dört sütunla iki paye üzerine oturan hafif sivri kemerli açıklıklara sahiptir. Ortadaki kubbeye mukarnaslı pandantifler­le, diğer kubbelere ise tromplarla geçiş sağlanmıştır. Yalnız ortadaki kubbe di­ğerlerinden farklı olarak yirmi dört yivli­dir.

Harime geçişi sağlayan taçkapı üstte sivri kemerli olarak düzenlenmiş olup altta basık kemerli açıklığa sahiptir. Köşeleri sütunçelerle yumuşatılan kapının alınlı­ğında üç satır halinde Arapça kitabe yer almaktadır. Kapının etrafını çevreleyen, kısa ve uzun altıgenlerden oluşan geo­metrik bordur dikkat çekicidir. Daha ön­ce Sinop Ulucamii mihrabında görülen bu süsleme örneği İsmail Bey Camii’nde gelişerek başarılı bir şekilde uygulanmıştır.

İsmail Bey Camii’nin iç mekânı, kıble ekseninde yerleştirilen zemin kodları farklı iki kubbeli birimden oluşmaktadır. Girişin önündeki birim sofa, diğeri ise ca­mi mekânıdır. 9,35 x 9,35 m. ölçüsündeki sofanın üzeri kuzeyde içi mukarnas dol­gulu tromp, güneyde mukarnaslarla ge­çişi sağlanan sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Kubbenin üzerinde 1 m. ça­pında sekizgen bir aydınlık feneri bulun­makta olup kasnakta da iki mazgal pen­cere yer alır. Bu mekânın zemini son yıl­larda cami mekânının zeminine kadar yükseltilmiştir. Zemini yükseltilen sofa­ya ahşap merdivenlerle çıkılır. İki yanda geç devirde yapıldığı anlaşılan yine mer­divenli yüksek mahfiller vardır. Buradan da iki köşede öne çıkma yapan ahşap bir üst mahfile çıkılmaktadır. Cami mekânı 8.75 x 8.75 m. ölçüsünde olup üzeri mu­karnaslarla geçişi sağlanan sekizgen kas-nakiı kubbe ile örtülmüştür. Mihrabın üs­tünde, yanlarda ve iki yan duvarda birer pencere ile kasnakta kuzey yönü hariç üç yönde birer mazgal pencere mevcut­tur. Sığ bir nişe sahip olan alçı mihrap sade bir görünüş arzeder. Yine alçıdan yapılmış olan minber tezyinatsızdır.

Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan kesme taştan minareye içeriden geçil­mektedir. Zeminden yüksekte ele alınan kapıya altı merdivenle ulaşılır. Kapı mu­karnaslı kavsaralı olup basık kemerli açık­lığa sahiptir. Gövde altta sekizgen, üstte onaltıgen olarak yükselmektedir. Mukarnaslı geçişe sahip şerefede ajurlu taş kor­kuluklar bulunmaktadır. Minarenin genel görünüşüne göre biraz kısa tutulan pe­tek kısmı silindirik olup üzeri basık bir külahla örtülmüştür.

Cami ile medrese arasında yer alan şa­dırvanın kesme taştan yapılmış olan altı­gen bir su haznesi bulunmaktadır. Bunun üzeri 1994 yılında altı beton sütuna otu­ran çatı ile örtülmüştür. Cami 1086 (1675-76), 1180 270 (1854), 1 306 (1888). 1317 (1899) ve 1991-1992 yılla­rında onarım görmüştür.

İmaret

İmaret. Caminin doğu ve batı yönünde yapıya bitişik olarak inşa edilen mekân­lardan oluşmaktadır. Bunlardan doğuda­ki büyük tonozlu mekân vakfiyede belir­tildiği gibi misafirlerin yatması için yapıl­mıştır. Kuzey duvarı ortasında bir ocak olduğu anlaşılan niş ve baca izi, bugün mevcut olan yapıda güney ve doğu duva­rında alt sırada birer pencere, güneyde ayrıca üst sırada bir mazgal bulunmak­tadır. Kuzeybatı köşesinde yer alan basık kemerli kapı ile sofaya bağlantı sağlan­mıştır. Batı tarafındaki mekân ise iki bö­lümlü olup küçük birim mutfak-ambar, büyük birim fırın olarak ele alınmıştır. So­fada batı yönündeki basık kemerli kapı­dan önce bir koridor vasıtası İle fırına, bu­radan da batıdaki bir açıklıkla mutfak-ambara geçilmektedir.

Medrese. Caminin kuzeyinde bulunan medrese kesme taş ve moloz taşla inşa edilmiş olup tek katlı, açık avlulu ve iki eyvanlı bir plana sahiptir. Avlunun güney yönünde yer alan ana eyvan kubbe ile ör­tülüdür. Batıdaki giriş eyvanı ile avluyu üç yönden çevreleyen odalar İse beşik to­nozlarla örtülmüştür. Dışarıya bir veya iki pencere ile açılan on adet odanın avlu yönünde birer ocak nişiyle sayıları ve yön­leri değişen dolap nişleri bulunmaktadır. Medresede vaktiyle mevcut olan ahşap revaklar yıkılmıştır. Medresenin kapısı üzerinde üç satır halinde Arapça yazılı kitabeden ebced hesabı ile 880 (1475-76) tarihi çıkmaktadır. Bu medrese inşa­atı İçin geç bir tarihtir, çünkü 861 (1457) tarihli vakfiyede medreseden, müderris­ten, talebelerden bahsedildiğine göre ya­pı her halde İsmail Bey zamanında yaptı­rılarak kitabesi sonradan yerleştirilmiş­tir. 1180 (1766-67) yılında onarım gören medresenin ayrıca, ana eyvanın güney duvarında yazılı olan 1263(1847) tarihiy­le avlu ortasında yer alan su havuzu üze­rinde kayıtlı bulunan 1306 (1888) tarihin­de tamir gördüğü anlaşılmaktadır. Son olarak 1990-1992 yıllarında restore edil­miştir.

Sıbyan Mektebi. Türbenin kuzeybatı­sında yer alan sıbyan mektebi 14,50 x 14,50 m. ölçüsünde müstakil bir avlu içinde bulunmaktadır. Avlu kapısı üze­rinde Osmanlı dönemine ait920 (1514) tarihli bir kitabe mevcuttur. Bundan dola­yı bazı araştırmacılar bu yapının Osmanlı devrinde yapıldığını kabul etmiş ve ima­ret yapısı olduğunu belirtmişlerdir. An­cak mektebin, 861 (1457) tarihli vakfiye­de belirtilmesinden dolayı bu tarihten ön­ce 1454-1457 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Yapı iki sıra kesme taş, üç sıra tuğlanın kullanıldığı almaşık örgülü duvarlara sa­hiptir. Kuzeyde eksende yer alan önü on basamaklı kapı ile önce avluya geçilmek­tedir. Avlunun kuzeybatı köşesinde üzeri yıldız tonoz örtülü bir eyvanla buna gü­neyden bitişen kare planlı kubbeli mektep odası yer almaktadır. Sivri kemerle avluya açılan eyvan cephede kapının sağındaki pencere ile de dışa açılmaktadır. Eyvan­dan basık kemerli bir kapı ile mektep odasına geçilir. Doğu ve batı yönünde tuğladan sivri kemerli, alınlıktı dikdört­gen iki pencereye sahip mekânının gü­ney duvarında bugün kapatılmış olan bir ocak ve baca. kuzey duvarında ise dolap nişi bulunmaktadır. Kare planlı, kubbeli yapıda kubbeye geçiş istiridye biçimli tromplarla sağlanmıştır. Alt kısmı kesme taş ve tuğla, üst kısmı tamamen tuğla örgülü sekizgen kasnak yüksekçe ele alın­mış olup dört yönde birer pencereye sa­hiptir. Yapıda geçiş elemanları, kubbe ve yıldız tonoz dıştan kiremit kaplı bir çatı ile örtülmüştür. Mektep 920 (1514) ve 1180 (1766-67) yıllarında onarım görmüştür. Eyvanın önü kapatılarak bir odaya dönüş­türülen yapının iç duvarları sıvanıp badanalanmıştır.    

Türbe

Türbe. Caminin kuzeybatısında bulu­nan türbeyi İsmail Bey kendisi ve yakın­ları İçin yaptırdığı halde Fâtih Sultan Mehmed tarafından Filibe’ye gönderilmesi se­bebiyle burada gömülmesi mümkün ol­mamıştır. Doğu yönünde yer alan kapının üzerinde bir kitabe yeri varsa da İsmail Bey’in Kastamonu’dan ayrılmış olması dolayısıyla kitabenin konulmayarak boş bırakıldığı anlaşılmaktadır. 861 (1457) ta­rihli vakfiyede adı geçen türbenin bu ta­rihten az önce, belki de camiyle aynı sıra­larda yapılmış olması mümkündür. Kes­me taş malzeme ile inşa edilen yapı kare planlıdır. Yelpaze yivli tromplarla geçişi sağlanan tuğladan sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülü türbe­nin ön cephesi yenilenmiştir. Silmelerle dikdörtgen çerçeve içine alınan kapının köşeleri sütunçelerle yumuşatılmıştır. Üstte basık kemer altında dilimli bir alın­lığa sahip olan kapının sivri kemerli açık­lığı vardır. Diğer duvarlarda yer alan birer dört köşe pencere ile kubbe kasnağında bulunan kemerli dört küçük mazgal pen­cere türbeyi aydınlatır. Akrabalarından bazı kimselerle himaye ettiği ulemâdan kişilerin sandukalarının bulunduğu tür­bede farklı boyut ve biçimlerde toplam on kabir mevcuttur. Bunlardan dördü ah­şap, altısı taştır. Mezarlardan beşi kitâ-beli olup içlerinde Seyyid Alâeddin  Mevlânâ Safiyyüddin, Emîr İs-hak Bey, Aşre Hatun ve Âzâde Hatun’un yattığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kitabesi olmamakla beraber kapının karşısındaki büyük ahşap sandukanın İsmail Bey’in annesi Devlet Hatun’a ait olduğu kabul edilmektedir. Sülüs hatla yazılı lahitler XV. yüzyılın Anadolu taş işçiliğinin önem­li örnekleridir. 1180 (1766-67) yılında onarım gören yapı son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tamir edil­miştir.

Han. Külliyenin kuzeyinde yer alan ve “Deve Hanı” adıyla tanınan yapının kitabe­si yoktur. 861 (1457) tarihli vakfiyeden anlaşıldığına göre yapı 1454-1457 yılları arasında yapılmış olmalıdır. Kesme taş, moloz taş ve tuğla malzeme ile inşa edi­len yapı, dıştan 13,75 x 20,95 m. boyutla­rında olup kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilmiştir. İki bölümlü yapıda her iki bölümün üzeri kapalıdır. İsmail Bey Hanı şehir içinde olmasına rağmen bir yol hanı tipindedir. Güneyde cephe ortasında yer alan basık kemerli kapıdan girilerek üzeri aydınlık fenerli bir kubbe ile örtülü birime geçilir. İki yanda zemini yüksek tutulmuş kare planlı, üzerleri sivri tonoz­la örtülü iki mekân bulunmaktadır. Gü­ney yönünde birer ocak nişi ve bacası bu­lunan bu mekânlar yolculara ayrılmıştır. Eksende yer alan sivri kemerli kapı ile ku­zeydeki dikdörtgen planlı büyük kapalı mekâna (ahır) geçilir. Buranın üzeri sivri kemerli tonozla örtülmüş olup tonozun üzerinde bir aydınlık açıklığı vardır. Giri­şin karşısındaki duvarda altlı üstlü birer mazgal açıklığı bulunan mekânın doğu ve batı duvarlarında bir kısmı kapalı ol­makla birlikte üçer küçük pencerenin ol­duğu anlaşılmaktadır. 1952’de çatısı ye­nilenen yapı 1990-1992 yıllarında resto­re edilmiştir.

Hamam. Külliyeye gelir sağlamak için yaptırılan hamamın da kitabesi yoktur. 861 tarihli vakfiyede inşa edildiği belirtil­diğine göre bu tarihten önce 1454 -1457 yılları arasında yapılmış olmalıdır. Külliye­nin batısında yer alan hamam doğu-batı doğrultusunda yerleştirilmiştir. Taş mal­zeme ile inşa edilen yapıda üst örtüler tuğladır. Yapı birbirini takip eden üç me­kândan oluşur. Doğuda bulunan soyun-malık ahşap olup sonradan sıvanmıştır. 6,30 x 6,70 m. ölçüsündeki bu mekânın üzeri içten kubbeli ve ahşap tavanlı olup dıştan kiremit kaplı çatı ile örtülmüştür. Moloz taş duvarlar üzerinde yükselen ah­şap soyunma mekânı, konsollu çıkıntıları ile eski ev mimarisini göstermesi bakı­mından hayli ilginçtir. Dikdörtgen planlı ılıklık mekânında ortada küçük bir kub­be ile yanlarda sivri kemerli tonozlar bu­lunmaktadır. Benzer planda iki eyvanlı sıcaklık bölümünde de aynı örtü sistemi kullanılmıştır. Bu mekân, batı yönünde kare planlı ve kubbeli iki halvet hücresiy­le bağlantılıdır. Halvetlerin arkasında yi­ne dikdörtgen planlı ve tonoz örtülü kül­han yer almaktadır. Hamam 1264-1267 (1848-1851) yıllarında tamir görmüştür. Son dönemlerde bir süre konut olarak da kullanılmış olan yapının külhanı çökmüş ve bir bölümü toprakla dolmuştur. 1990 -1993 yıllarında yapı Vakıflar Genel Mü­dürlüğü tarafından restore edilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski