İstibra ve İstinca Nedir, Ne Demek, Anlamı

İstibrâ ve İstincâ. Abdest bozduktan sonra yapılması gerekli temizliği ifade eden İki terim.

Sözlükte “kurtulmak, uzaklaşmak”, an­lamındaki berâet kökünden türeyen istibrâ “bir şeyden kurtulmayı istemek” demektir. Terim olarak ise abdest boz­duktan sonra dışkı veya idrarın tamamen kesildiğini anlamak için bir süre bekleme­yi ve bu amaçla bazı davranışlarda bu­lunmayı ifade eder. “Bir sıkıntıdan kur­tulmak, bir şeyi kesmek” mânasındaki necâ (necat) kökünden gelen istincâ da “bir şeyden kurtulmaya, vücuttan çıkan pisliği temizlemeye çalışmak” anlamın­dadır. Terim olarak tuvalet ihtiyacını gi­derdikten sonra dışkı ve idrar kalıntısını su vb. şeylerle temizlemeyi anlatır. “Temizlenmek” mânasındaki istitâbe de istincâ karşılığında kullanılır.

Genel anlamda temizlenmeyi teşvik ve emreden [Bakara 2/222, 232; Tevbe 9/108; Hac 22/26; Müddessir 74/4] temizliği “imanın yarısı olarak niteleyen İslâmiyet, ferdî ve içtimaî hayatın her alanında temizliğe büyük önem vermiş, namaz gibi bazı ibadetlerin ifasında mad­dî temizlik (necasetten taharet) yanında manevî temizliği de(hadesten taharet) şart koşmuştur. Abdestsiz olarak namaz geçerli olmadığı gibi kişinin vücut ve el­bisesinde veya namaz kılınacak yerde bu­lunan ve dinen pis sayılan şeyler de (neca­set) namaza engel teşkil eder. Bu husus, ibadet açısından olduğu kadar kişinin sağlığı bakımından da büyük önem taşır. Kur’an ve Sünnette temizlikle ilgili genel prensipler konulduğu, Hz. Peygamber ta­rafından bu konuda eğitim amaçlı bazı açıklamalar yapıldığı gibi fıkıh kitapları­nın “taharet” bölümlerinde hela âdabı ulemânın kendi zamanlarındaki temizlik imkânları, örf ve âdetleri çerçevesinde ve bazan aşırı sayılabilecek ayrıntılarla ele alınmıştır.

Fıkıh kitaplarında istibrâ, hem küçük hem büyük abdest bozduktan sonra id­rar ve dışkı için söz konusu edilmişse de pratikte daha çok idrar yollarındaki akın­tı ve sızıntının tamamen kesilmesini bek­lemekle ilgili olup bilhassa erkekler açısın­dan önem taşır. Resûl-i Ekrem’in, idrar­dan sakınmamanın kabir azabına sebep olacağına dair açıklamalarını de­lil alan Hanefî ve Mâliki âlimleri İstibrâyı vacip (farz), Şâfıîler ve Hanbelîler ise müstehap kabul etmişlerdir. Ancak istibrâ-nın müstehap olduğunu söyleyenlerin bu hükmü, temizlik yapıldıktan sonra vücu­dun ve elbisenin tekrar kirlenme ihtima­liyle, vacip olduğunu söyleyenlerin ise ab­dest aldıktan sonra gelecek bir akıntının abdesti ve dolayısıyla namazı geçersiz kılmasıyla irtibatlandırdıkları görülmek­tedir. İstibrânın müstehap olduğunu ka­bul edenlere göre de abdest sonrası bir akıntının abdesti bozacağı tartışmasız­dır. Bu bakımdan görüş ayrılığının temel­de olmayıp daha çok meseleye farklı açı­lardan bakmaktan kaynaklandığı anlaşıl­maktadır. Nitekim Hanefî âlimi İbn Âbidîn, abdestin bozulmayacağından emin olunması halinde istibrânın vacip değil mendup olduğunu belirtir. İstibrâ normalde İstincâdan önce yapılmakla birlikte hemen abdest alınacaksa kişinin özel durumuna bağlı olarak gerekirse istincâdan sonra da tek­rarlanması, abdest ve dolayısıyla nama­zın geçerliliği bakımından ihtiyata daha uygundur. Çünkü vücut ve elbiseye belli miktarda necaset bulaşması dinen affedilmişse de abdestsiz namaz geçerli de­ğildir. İdrardan sakınmamanın kabir aza­bına yol açtığına dair hadis azaba, vücut veya elbiseye pislik bulaşmasının sebep olacağı şeklinde ilk akla gelen anlamı ya­nında istibrâ yapmaksızın abdest alındık­tan sonra gelen idrarın abdesti bozacağı ve abdestsiz namaz kılmanın azaba se­bep teşkil edeceği şeklinde de yorumlan­mıştır. Ancak teme! amaç­larından biri iç huzurun sağlanması olan ibadetin bir tereddüt ve sıkıntı kaynağı haline gelmemesi için bu konuda aşırı biçimde şüpheci davranmaktan ve ves­veseden kesinlikle kaçınılması istenmiş­tir. Fıkıh kitaplarında istibrâ için yapılan öksürme, yürüme, yatma gibi tavsiyele­rin dinî bir mahiyeti olmayıp her kişi ken­di açısından en uygun usulü uygulama­lıdır.

Mâliki, Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre istincâ vacip (farz). Hanefîler’e ve Mâliki mezhebinde bir görüşe göre ise sünnettir. İlk görüşe göre istincâsız na­maz geçerli değil, diğerine göre ise kerâ-hatle caizdir. Temizliğin su ile yapılması esastır; taş, bez vb. şeylerle silinmek ruh­sat mahiyetindedir. Hz. Peygamber’in tu­valette sağ elin kullanılmamasına yöne­lik emrinden dolayı istincânın zaruret bulunmadıkça sağ elle yapılması mekruh kabul edilmiştir. Yine Resûl-i Ek­rem’in emir ve tavsiyeleri çerçevesinde fıkıh âlimleri tezek, kemik, insan ve hayvanların yiyecekleri türünden maddeler. İlim vasıtası olan kâğıt kullanılmasını ha­ram veya mekruh saymışlardır. Günü­müzde yalnız temizlik amacıyla imal edi­len tuvalet kâğıdı vb. maddelerin istincâda kullanılmasında dinî açıdan bir sa­kınca bulunmadığı, ayrıca imkânların el­verdiği Ölçüde su ile birlikte sabun kulla­nılmasının sağlık açısından gerekli oldu­ğu açıktır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski