Bir sözün ardından onu pekiştiren ve doğruluğunu kanıtlayan atasözü, vecize ve temsil niteliğinde bir söz zikretme anlamında edebî sanat.
Bedî” ilmi içinde yer alan istişhâdı edebî bir sanat olarak inceleyen ilk müellif Ebû Hilâl el-Askerî (ö. 400/1009’dan sonra) “istişhâd ve ihticâc” adını verdiği türü şöyle açıklamıştır: “İlk önce bir söz getirilir, sonra onu, bundan doğan ve buna bir zeyii konumunda olan. doğruluğuna delil ve örnek teşkil eden diğer bir söz takip eder. İbn Sinan el-Hafâcî, “istidlal bi’t-temsîl” olarak adlandırdığı istişhâdı, “Önceki sözün doğruluğuna delil teşkil eden ve ona bir misal konumunda olan söz getirmektir” diye tanımlamıştır. Maarrî’nin şu beyti Hafâcî’nin verdiği örnekler arasında yer alır: (İhsanlarınızı biraz kıssaydınız sizi ziyaret edecektim. Tatlı su da olsa eğer aşın soğuksa ondan kaçılır!. Burada son cümle ilk cümlenin doğruluğunu kanıtlayan bir temsil durumundadır. Temsil konumundaki hikmetli söz genellikle edibin kendisine ait olur.
Hatîb el-Kazvînîve onun Teîhîşü’î-Mif-tâh’mı şerhedenlerle daha sonraki belagat âlimleri istişhâdı bir ıtnâb türü olarak görmüşlerdir. Kazvînî’nin “ıtnâb bi’t-tez-yîl” dediği ıtnâb nev’i Ebû Hilâl el-Aske-rî’nin “istişhâd ve ihticâc” adını verdiği türe yakındır. Kazvînî tezyîl ıtnabını, “Bir cümlenin ardından aynı anlama gelen ve onu pekiştiren bir başka cümle getirmektir” şeklinde tanımladıktan sonra onu, önünden bağımsız bir mesel konumunda bulunan ve önüyle bağımlı olarak mesel konumunda olmayan tezyîl şeklinde ikiye ayırmıştır. Türün özellikle mesel durumundaki tezyîl ile tamamen örtüştü-ğü görülmektedir. Şu âyetler. Kazvînî’nin mesel konumundaki tezyîle verdiği örnekler arasında yer alır: De ki hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti, zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur[İsrâ 17/81] Biz senden önce hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Sen öleceksin de onlar ölmeyecekler mi? Her can ölümü tadacaktır.[Enbiyâ 21/34-351] Âyetlerdeki son cümleler önleriyle aynı anlamda olarak onları pekiştiren, fakat aynı zamanda önlerinden bağımsız birer mesel durumundadır.
Askerî’nin türle ilgili olarak örnek verdiği pek çok şiir arasında şu iki mısra özellikle kaydedilmelidir: im
Milletler İçinde ancak yüce mertebelere âşık olanlar ölüme seve seve giderler/Nitekim savaşlarda mızrakların da ilk kırılan yerleri üst taraflarıdır. Mütenebbî’nin şu beyti de bu konuda nakledilen en yaygın örneklerdendir : Alçağa alçaklık vız gelir, hiç ölüye yara acı mı verir?.
Askerî’nin de belirttiği gibi istişhâd örneklerinin birçoğu teşbîh-i temsilî veya istiâre-i temsîliyye formundadır. Abdülganîen-Nablûsî, şairin şiir içinde adını veya lakabını kulağa hoş gelecek şekilde zikretmesini bir bedi türü olarak istişhâd adı altında ele almıştır. Nablûsî, eski ve yeni şairlerin şiirlerinde buna dair birçok örneğin bulunduğunu belirtir.
TDV İslâm Ansiklopedisi