İttihâd-ı Muhammedi Cemiyeti. 3 Nisan 1909’da İstanbul’da kurulup kısa süre sonra kapatılan siyasî fırka.
Cem’iyyet-i Muhammediyye olarak da adlandırılan fırka, Otuzbir Mart Vak’ası’ndan (13 Nisan 1909) ongun kadar Önce İstanbul’da kuruldu. Kurucusu Derviş Vahdeti, yayın organı Volkan gazetesidir. Ancak Volkan gazetesinin 70. sayısında, “İttihâd-ı Muhammedi Cemiyeti’nin târîh-i teessüsü, üç yüz yirmi yedi senesi Muharremü’l-harâmının on beşinci Cumartesi gününden [18 Safer 1327/ 26 Şubat 1324 / 11 Mart 1909] itibar olunmuştur” denilmektedir. Fırkanın, sayısı yirmiyi aşan kurucu ve merkez idare meclisi üyeleri arasında Feyzullah Efendizâde Mehmed Sâdık Efendi. Beyazıt dersiamlarından Mehmed Emin Hayreti, Fâtih dersiamlarından Divrikî Kadızâde Abdullah Ziyâeddin Efendi ve Bedîüzzaman Said Nursi gibi isimler de bulunuyordu.[Volkan, nr. 75, 23 Safer 1327/3 Mart 1325]
4 Şubat 1324 (17 Şubat 1909) tarihli 48. sayısından itibaren başlığının altında, “İttihâd-ı Muhammedi Cemiyeti’nin mürevvic-i efkârıdır” yazısıyla çıkmaya başlayan Volkan’daki yazılardan anlaşıldığına göre cemiyet, başlangıçta daha çok dinî duygulara hitap eden ve Osmanlı’yı yüceltme gayretlerinin yanında dünya müslümanları arasında birlik ve yardımlaşma sağlamayı hedef alan milletlerarası bir oluşumun İstanbul şubesi olarak düşünülmüş, daha sonra müstakil bir siyasî fırka haline dönüşmüştür. Nitekim İstanbul’da kurulacak bir mason locasına karşı, bu isim altında bir teşekkülü geliştirmek isteyen bazı kişilerin Vahdetî’ye yaklaşarak kendisini ve Volkan’ı kazanmaya çalıştıkları, ancak Vahdetî’nin bu kişilere güven duymadığı için onlardan ayrıldığı, bununla birlikte İttihâd-ı Muhammedî ismini çok beğenerek bu isimle bir siyasî fırka kurmaya karar verdiği bizzat kendisi tarafından açıklanmaktadır. Gazetenin 36. sayısında geçen [14 Muharrem 1327/5 Şubat 1909] “Cem’iyyet-i Muhammediyye-i uzmanın merkez-i aslîsi Medîne-i Münevvere ve Dersaâdetve Mısır’da olduğu gibi aktâr-ı İslâmiyye’de de şubeleri derdest-i küşâd bulunduğu istihbar kılınmıştır” şeklindeki haber gelişmelerin başlangıcındaki durumla ilgili bir ilândır.
Fırkanın siyasî programına esas olan 3 Mart 1325 (16 Mart 1909) tarihli beyannamede cemiyetin kapılarının herkese açık olduğu, şer’-i şerif dairesinde hareket edileceği, fakat kendilerine katılmamakla kimsenin dinine bir zarar gelmeyeceği, fırkasız meşrutiyetten hiçbir zaman matlûp olan semerenin elde edilemeyeceği, ancak ahkâm-ı şer’iyye ve kanuniy-yeye muhalif olan cemiyet ve fırkalara katiyen müsamaha edilmeyeceği gibi hususlara yer verilmiştir. Volkan’m aynı nüshasında yer alan cemiyet nizâmnâmesinin 1. maddesinde cemiyetin reisinin Hz. Muhammed Mustafa olduğu, 3. maddesinde cemiyetin amacının “memâ-lik-i hilâfette ve şâir bilâdda mütemek-kin anâsır-ı muhtelife-i İslâmiyye’nin teh-zîb-i ahlâkına ve içtimaî terakkiyatına bâ-is-i yegâne olan Kur’ân-ı Kerîm’in, şerîat-i mutahharanın ilâ yevmi’l-kıyâm te’mîn-i devamına sa’y ü gayret eylemek” bulunduğu, 4. maddede cemiyetin faaliyet alanının bütün İslâm topraklarını içine aldığı ifade ediliyordu.[bundan yaklaşık bir ay Önceki 48. sayıda yayımlanan cemiyetin başlangıç dönem i ne ait nizamnamesinde 1. madde yer almamaktadır]
Gerek Volkan öaUi yazılar gerekse parti programı ve tanıtımı öncelikle ilmiye mensuplarına hitap etmekle birlikte cemiyet daha çok halk ve askerler arasında taraftar buluyordu. Ancak bu hareket diğer İslamcı çevrelerin muhalefetiyle karşılaşmış, Sırât-i Müstakim, Beyânül-hak gibi gazeteler fırkayı sert bir dille eleştirmiş ve onu bir “i’tizâl” (sapma, ayırımcılık) olarak değerlendirmişti. Buna karşılık başta Derviş Vahdeti ve Said Nursi olmak üzere Volkan yazarları ısrarla bu hareketin bir i’tizâl değil bir hizmet vesilesi sayıldığını, fırka-laşmanın tefrika olmadığını söyleyerek kendilerini savunmuşlardır.
Derviş Vahdetî ve diğer Volkan yazarları, II. Meşrutiyetin ardından dönemin şartlarına uygun olarak başlangıçta İttihat ve Terakkî Fırkası’nı destekle m İşlerse de daha sonra İttihatçıların hürriyetleri kısıtlayıcı uygulamalarını ve diğer politikalarını eleştirmeye başlamışlar, İttihatçılar da onları istibdat ve irtica taraftarlığı ile suçlamışlardır. Nitekim Tanin gazetesinde çıkan böyle bir suçlamaya Volkan, şeriat talebinin esasen meşrutiyet talebi demek olduğunu belirterek cevap veriyordu.[nr. 63, II Safer 1327/19 Şubat 1324[4Mart 1909]
İttihâd-ı Muhammedi Cemiyeti’nin ilân edilişinden kısa bir süre sonra Otuzbir Mart Vak’ası patlak verince bu hadiseye karışan askerlerin elinde İttihâd-ı Muhammedi’nin açılış gününde dağıtılan bayraklardan bulunması, dikkatleri cemiyete ve Derviş Vahdetî’ye yöneltti. Volkanın 104. sayısında (1 Nisan 1325/14 Nisan 1909) yer alan ve II. Abdülhamid’i İttihatçılar’ın bulunmadığı tarafsız bir kabine kurmaya davet eden Vahdetî imzalı açık mektup halkı ve askerleri tahrik edici bulundu. Derviş Vahdetî 25 Mayıs’ta tutuklandı ve Otuzbir Mart’a sebebiyet verenlerden sayılarak cemiyet mensubu on iki arkadaşıyla birlikte 19 Temmuz 1909’da idam edildi.
İttihâd-ı Muhammedi hareketinin Otuzbir Mart Vak’asi’ndaki rolü hakkında çok farklı değerlendirmeler yapılmıştır. İttihat ve Terakkî kaynakları. Derviş Vahdetî ve İttihâd-ı Muhammedî’yi doğrudan sorumlu tutarken diğer bazı kaynaklar İngiltere ile ilişkisinden söz etmektedir. Meselâ Yusuf Hikmet Bayur, müs-lümanlar hakkında “Muhammedî” tabirini hıristiyanların kullandığı gerekçesiyle bu hareketin Batılı bir sömürgeci devletle bağlantılı olabileceğini kaydetmektedir. II. Abdülhamid’in Mâbeyn başkâtiplerinden Ali Cevad Bey de Vahdetî’nin Volkan’ı çıkarmak için Abdülhamid’den para istediğini, fakat “atlatıldığını” ifade ederek bundan kaynaklanabilecek bir kızgınlığı ima etmektedir.[İkinci Meşrutiyet’in İlânı, s. 45-46] İttihâd-ı Muhammedi’nin kuruluşunu İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na bildiren 6 Nisan 1909 tarihli İstanbul büyükelçiliği yazısında ise oluşumun mahiyetinin o anda tam olarak anlaşilamadığı, gazetelerin bu konuda sessiz kaldığı belirtilmektedir.
TDV İslâm Ansiklopedisi