Kaf Dağı Nedir, Ne Demek, Nerede, Efsaneleri, Hakkında Bilgi

Kaf Dağı. Klasik kozmos anlayışlarında arzı çevrelediği kabul edilen efsanevî dağ.

Dinlerde kutsal mekân anlayışının ge­lişmesine paralel olarak dağlar, ilâh ya da ilâhların ikamet veya tecelli mahalli oldu­ğuna yahut ulûhiyyetle irtibata geçildiği­ne inanılan yerler olarak saygı görmüştür. Kutsal dağ kültüne hemen hemen bütün kavimlerde rastlamak mümkündür. Bun­ların bazılarında yeryüzünün veya yer ve gök cisimlerinin üzerinde durduğuna ya­hut destek görevi üstlendiğine inanılan tabiat üstü unsurları haiz dağ motifleri­ne rastlanmaktadır. İlkel mitolojilerdeki yaygın anlayışa göre yeryüzü bütün kara parçalarının anası olan bu dağ merkez alınarak yaratılmış ve onunla gökyüzün­den ayrılmıştır. Bu dağ, çadırı destekle­yen direk gibi gökyüzünü taşımakta ve yeryüzünün dengesini korumaktadır. Mevcut bütün dağların da yeraltından birer damarla ona bağlandığı kabul edilir. İptidai kültürlerden itibaren gelişim sü­reci izlenebilen bu motif İslâm kültürün­de Kafdağı adıyla bilinir. Kur’an’da bir bil­gi bulunmamasına rağmen tefsir, tarih ve edebiyat literatüründe bu konu geniş­çe işlenmiştin Kafdağfnın mahiyeti tartışmalıdır. Ba­zı rivayetlerde somut gerçekliği, coğrafî varlığı olan bir dağ. bazılarında soyut, mistik bir sembol olarak kabul edilmek­tedir; ancak genel eğilim, dağın coğrafî olarak mevcut olduğu ve dünyayı kuşat­tığı şeklindedir.

Dünyanın merkezini teşkil eden kutsal dağ inancı Mezopotamya’da, Ural-Altaylar’da, Cermenler’de, hatta Malakka pigmeleri gibi kavimlerde de görülür. Japon­ya’da Fuji-Yama. Çin’de K’ouen louen. Hint geleneğinde Lokoloka, Budizm’de Meru dünyanın ekseni kabul edilen kutsal dağlardır.

Yahudi geleneğine göre Süleyman Mâbedi’nin üzerine inşa edildiği kaya (even şetiya) dünyanın merkezidir ve bütün dünyayı taşımaktadır. Yahova buraya te­celli etmiş, yeryüzü burası esas alınarak yaratılmıştır. Hıristiyanlar a göre ise îsâ’-nın çarmıha gerildiği Calvaire (Ârâmîce Golgota) tepesi dünyanın merkezinde bu­lunmaktadır. Burası hem semavî dağın zirvesi hem de Hz. Âdem’in yaratıldığı ve defnedildiği yerdir.

Kur’an’da Kâf süresindeki kozmolojik âyetlerden (50/6-7) ve İbn Abbas’adayan­dırılan, “Allah Teâlâ arzın peşinden onu kuşatan bir deniz, onun arkasından da bir dağ yaratmıştır ki ona Kaf denir. Golsü­zü onun üzerine sarkmaktadır…” şeklin­deki bir rivayetten hareketle bu sûreyi Kaf dağıyla İlişkilendirenler olmuşsa da müfessirlerin çoğu bu­na katılmamıştır. İslâm literatüründeki Kafdağı motifi esas olarak İbn Abbas ile Vehb b. Münebbih’e kadar götürülen birkaç zayıf rivayete da­yandırılmış, bazı tarihçi ve müfessirler de Zerdüştî ve yahudi kaynaklarından al­dıkları bilgilerle bu rivayetleri zenginleş-tirmişlerdir.

Taberi’ye göre Kafdağı parmağı saran yüzük gibi arzı çevrelemekte ve onu sa­bit tutmaktadır; ona ulaşmak için dört ay süren karanlık bir mesafeyi katetmek gerekmektedir. Bu dağın rengi zümrüt   yeşili ve mavidir; gökyüzü rengini ondan almıştır. Bütün dağlar ona bağlı olduğun­dan yeryüzünün sürekli sallanmasını engellemektedir. Yâküt da Kafdağı’nın zümrütten te­şekkül ettiğini gökyüzünün onun üzerine sarktığını belirtmiş, güneşin onda batıp ondan doğdu­ğu, arkasında başka âlemlerin bulundu­ğu. Ötesini kimsenin bilmediği şeklindeki rivayetleri aktarmıştır. Ba­zı rivayetlerde ise Kafdağı’nın kendisine dayandığı, “veted” olarak adlandırılan kaya zümrüttendir. Kazvînî’nin aktardığı bir rivayette desteği olmadığı için arzın başlangıçta sallandığı, Allah’ın yarattığı bir meleğin arzı omuzlan üzerine alıp el­leriyle tuttuğu ve yeşil yakuttan dört kö­şeli bir Kayaya dayandığı zikredilmekte Allah’ın bir kavmi helak etmek istediğinde bu görevli meleğe Kafdaği’na bağlı dağlardan biri­ni hareket ettirmesini emrettiği belirtil­mektedir. İbnü’l-Verdî ise Kafdağı’nın damarlarının yukarıda belir­tilen ve Kur’an’da geçen [Lokman 31/16] yakut kayaya bağlı olduğunu, onun yer­yüzüyle birlikte denizleri de kuşattığını ifade etmiştir.

Kafdağı’nın arkasındaki bölgenin me­leklerle dolu olduğu, ötesinde başka âlem­lerin bulunduğu, bunlardan birinin altın­dan, yetmişinin gümüşten, yedisinin de miskten yaratıldığı, her birinin 10.000 günlük yol uzunluğunda olduğu ve bura­larda meleklerin veya cinlerin oturduğu rivayet edilmektedir.Bu efsanenin alâkalandırıldığı bir baş­ka figür de Araplar’ın “ankâ”. İranlılar’ın “sîmurg”. Türkler’in “zümrüdüanka” diye adlandırdıkları kuştur. Bunun dağın te­pesinde köşke benzeyen bir yuvada ya­şadığı, insanlar gibi düşünüp konuştu­ğu, çok geniş bilgi ve hünerlere sahip ol­duğu, kendisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl hocalığı yaptığı ileri sürülmektedir.

Kafdağı motifi edebiyatta da kullanılır. Ferîdüddin Attâr, Mantıku’t-tayr adlı eserinde Kafdağı’na ve sîmurga ulaşmak isteyen kuşların yolculuğunu “hikmetin bulunduğu uzak ülke” sembolizmi çerçe­vesinde işlemiş, Firdevsî’nin Şâhnâme’si ve binbir gece masallarında da aynı konu ele alınmıştır.

İslâm kültüründeki Kafdağı motifinin ağırlıklı olarak eski İran Zerdüştî gelene­ğinden etkilendiği anlaşılmaktadır. Zerdüştîlik’teki kozmoloji anlayışına göre dünya yedi bölgeye Karşavar ayrılmış olup bunlardan insanların yaşadığı Hvanirat bölgesindeki Elburz (Hara) dağı yer­yüzünü sabit tutmaktadır. Bütün dağla­rın kendisine bağlı bulunduğu, değerli madenlerden meydana gelen ve doğa üs­tü varlıkların mekânı olan Elburz’un İran kültür dünyasının kuzeyini çevreleyen dağ silsilesiyle aynı sayılması, Kafdağf nın da Kafkas dağlan ile alâkalandırılması, anka kuşuna karşılık sîmurg kuşu motifinin bulunması İslâm kültüründeki Kafdağı motifinin kaynakları açısından önemli benzerliklerdir. Öte yandan Kafdağfnın çıkış noktası olarak bahsedilen zümrüt kaya ile İbranî efsanesinde Yahova tara­fından okyanusun derinliklerine daldırı­lan arzın göbektaşı şetiya arasındaki ben­zerlik de Kafdağı motifinin bir diğer kay­nağına işaret etmektedir. Ayrıca yahudi dinî literatüründe Tevrat’taki tonu (boşluk) kelimesi yorumlanırken yeryüzünün etrafını boşluğun bir çizgi (kaf) gibi kuşattığı belirtilir. Burada kullanılan İbrânîce kaf kelimesi “hat” anlamına gelmektedir; dolayısıyla İran sürgününü yaşayan yahudiler, muh­temelen Zerdüştîlik’teki dağ motifini ken­dilerinden birtakım unsurlar katarak Arap yarımadasına taşımışlardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski