(ﻖ) Kâf. Arap alfabesinin yirmi birinci harfi.
Benzeri fâ harfinden iki noktalı olmasıyla ayrılır; Arap alfabesinin yirmi birinci, Osmanlı ve Fars alfabelerinin yirmi dördüncü, ebced tertibinin on dokuzuncu harfidir; sayı değeri 100’dür. Kâf harfi aynı zamanda hurûf-i mukattaadan olup başında bulunduğu sûre bu adla anılır.
K sesi, ciğerlerden gelen havanın dil kö-küyle onun karşısına rastlayan üst damak arasında sıkıştırılıp mahrecin birden açılarak saliverilmesiyle (infitâh) çıkarılır. Harfin telaffuz edilmesi esnasında dil kökünün üst yüzeyi damağa doğru yükselerek onu kaplar ve bu sırada küçük dil (lehât) kaybolur; bu sebeple Halîl b. Ah-med kâf harfinin küçük dil harfi (leheviyye) olduğunu söyler. İbn Sînâ k sesini, bir hamlede yarılan ve kökünden sökülen cisimlerin çıkardığı sese benzetir. Kâf taşıdığı infitâh, isti’lâ, şiddet, cehr. kalkale gibi kuvvetli sıfatlar sebebiyle harflerin sesçe en sağlam ve en belirgin olanıdır. Yutağın iç cidarına dil kökü yüzeyinin kapanması ve küçük dilin tamamen kaybolmasıyla ortaya çıkan daha ağdalı ve tumturaklı (vurgulu, emphatique) kâf telaffuzuna, bugün de onun geleneksel ses değerini koruyan bazı Arap halk topluluklarında rastlanmaktadır. Bununla birlikte Arap gramercileri eskiden beri kâf harfine, tumturaklı seslendirilişi belirten hurûf-ı mutbaka arasında değil imâleye engel olan hurûf-ı isti’lâ (kalın harfler) arasında yer vermişlerdir. Yine Sîbeveyhi’den itibaren Arap gramercileri kâf harfini yumuşak ünsüzler (mechûre) arasında saymışlardır. Bugünkü kurallı konuşma dilinde ise gelenekselleşmiş kâf telaffuzu onun sert ünsüz (şedîde) olarak seslendirilmesi şeklindedir. Ancak özellikle yerleşik Arap toplulukları arasında yaygın bulunan sert kâf Suriye, Sudan, Güney Irak, Kuzey Arabistan, Fas, Hassâniye ve Cezayir sahrası gibi yerlerde yaşayan göçebe Arap toplulukları arasında, mahrecinin sarkması {rihvet) sonucu ortaya çıkan Türkçe’deki ğ harfi gibi daha yumuşak bir söylenişle telaffuz edilir. Günümüzde çoğu kâriler de bu sesi yumuşak ve akıcı (hems) bir biçimde çıkarmaktadır.
Aralarındaki sıfat benzerliği sebebiyle “kâlın boğaz harflerinden hemze gibi telaffuzu Mısır ve Şam dolaylarındaki halk lehçelerinde görülür: Kale âle, kalbî elbî gibi. Jean Cantineau, daha çok doğu Arap ağızlarında o harfinin önündeki “kâfin “kâf’a dönüşmesinden söz eder. İbn Yaîş, bir kelimenin sonundaki kâf harfinin onu izleyen kelimenin başındaki “kafa dönüştürülerek söylenişini (idgam} kurala uygun ve caiz görmekte, ancak bundan vazgeçilmesini (beyân) daha güzel bulmaktadır: gibi. Ebü’t-Tayyib el-Lugavî de “kâfin b. t, c, h, h, d, r, z, ş, t, ayn, ğ, f, k ve hemze ile yaptığı dönüşümler için çok sayıda örnek vermiştir: Nesibe nesike, sebte -»sebke, fâlû-zec fâlûzek, harf karf, hars karş, mısda mıska gibi.
- ﻚ Kef Harfi, Harfinin Okunuşu, Anlamı, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi