Kâfirûn Sûresi. Kur’ân-ı Kerîm’in yüz dokuzuncu sûresi.
Mekke döneminde Mâûn sûresinden sonra nazil olmuştur. Altı âyet olup fasılası a harfleridir. İlk âyeti kâfirlere hitapla başladığı için bu adı almıştır. Sûreye Mukaşkışe ismi de verilir. Bu kelime, “bazı bulaşıcı hastalıkları tedavi etme” anlamındaki “kaşkaşe” kökünden türemiş olup burada “şirk ve nifaktan uzaklaştıran” anlamındadır. Kâfirün sûresine ayrıca Münâbeze, Berâet, İbâdet, Din ve İhlâs adları da verilmiştir. Öte yandan İhlâs ve Kâfirûn sûreleri İhlâseyn (iki İhlâs) şeklinde de anılmaktadır.
Kâfirûn sûresinin nüzul sebebi hakkındaki rivayetlere göre Kureyş’in önde gelenlerinden bir grup Hz. Peygamber’e gelerek şöyle söylemişlerdir: “Ey Muhammedi Bir yıl biz senin ilâhına tapalım, bir yıl da sen bizim ilâhımıza tap: böylece anlaşmış oluruz. Eğer senin bildirdiklerin bizim inandığımızdan daha doğru ise ondan biz de istifade etmiş oluruz; bizim taptığımız senin taptığından hayırlı ise bu takdirde sen ondan faydalanmış olursun”. Fakat Resûlullah, “Kendisine şirk koşmaktan Allah’a sığınırım” diyerek bu teklifi reddetmiş, bunun üzerine sûre nazil olmuştur.
Sûrenin muhtevası dikkate alındığında, özellikle İslâm inanç sisteminin temelini oluşturan tevhid ilkesi üzerinde durularak yalnızca Allah’a ibadet edilmesi ve O’na ortak koşulmamasının vurgulandığı görülür. Ayrıca Hz. Peygamber’in dilinden onun ibadetinde şirk unsurunun bulunmadığına dikkat çekilmektedir. Sûrede aynı zamanda din ve ibadet özgürlüğü çerçevesinde hiç kimsenin bir başkasının ibadetini engelleme hakkının bulunmadığına işaret edilmektedir. Sûrenin sonunda yer alan, “Benim dinim bana, sizin dininiz size” ifadesi müşriklerin tavırlarından kesinlikle uzak durmayı vurgular. Nitekim bu hususun daha sonra nazil olan bazı Mekkî sûrelerde de tekrarlandığı görülür.[meselâ bk. Yûnus 10/41, 104]
Kâfirûn sûresi Hz. Peygamber’in namazlarda sıkça okuduğu sûreler arasında yer alır. Onun sabah ve akşam namazlarının sünnetlerinde, tavaf namazında ve vitir namazından sonra oturarak kıldığı iki rek’atlık namazda İhlâs ve Kâfirûn sûrelerini okuduğu rivayet edilmiştir. Resûlullah’ın bir sahâbîye yatağına girerken Kâfirûn sûresini okumasını öğütlediği de nakledilir. Bazı kaynaklarda yer alan, “Kim Kâfirûn sûresini okursa Kur’an’ın dörtte birini okumuş sayılır; okuduğu bu sûre onu şeytanın aldatmasından korur…” anlamındaki hadisin sahih olmadığı belirtilmektedir.
Kâfirûn sûresine dair bazı çalışmalar yapılmış olup İbn Kayyim el-Cevziyye’nin Tefsîru süveri’I-Kâfirûn ve’l-Mu’avvi-zeteyril Celâleddİn ed-Devvânî’nin Tefsîru sûreti’l-Kâfirûn’u ve Seyid Ali Topal’ın Kâfirûn Sûresi Tefsin adlı yüksek lisans tezi bunlar arasında sayılabilir. Devvânî’nin çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan risalesi Cevdet Akbay tarafından Celâ-leddîn ed-Devvânî ve Tefsîru Kul yâ eyyühe’I-kâfirûn adıyla tahkik edilmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi