Kalemiye Sınıfı Nedir, Kimlerden Oluşur, Tarihi, Hakkında Bilgi

Kalemiye. Osmanlı bürokrasi sistemini oluşturan çeşitli dairelerin görevlilerini ifade eden bir tabir.

Kalemiye, bir teşkilât terimi olması ya­nında aynı zamanda bir sosyal statü ve kültür terimidir. XV. yüzyılın ikinci yarı­sından itibaren Osmanlı devlet görevlile­rinin yaptıkları İşler bakımından giderek birbirinden ayrıldığı, seyfıye, ilmiye ve ka­lemiye mensuplarının kendilerine has gö­revleriyle belirli bir uzmanlaşmanın orta­ya çıktığı anlaşılmaktadır. XIX. yüzyılda seyfıye terimi artık kullanamayarak askeriye ve mülkiye şeklinde ikiye bölünmesiy­le mülkiye ve kalemiye arasında ayrıca bir irtibat daha oluşmuştur.

Osmanlı bürokrasi sistemini ortaya ko­yan ilk önemli kaynak özelliğine sahip Fâ­tih Sultan Mehmed’in teşkilât kanunnâ­mesinde kalemiye adına rastlanmaz. Bu­rada nişancı, reîsülküttâb ve kâtipler hak­kında çeşitli hükümleryer alır. Dîvân-ı Hü­mâyun, hazine ve defterhâne görevlileri­nin bir bütün olarak “kalemiye erbabı” şeklinde tanımlanması XVI. yüzyıldan sonradır. Özellikle Kanunî Sultan Süley­man döneminde bürokrasi kurumları için­deki uzmanlaşma maliye ve divan kalem­lerinin ayrılmasıyla ilk işaretlerini göster­miş, XVI. yüzyıl sonlarından itibaren gide­rek daha da gelişmiş, devlet sisteminde oldukça etkili olacak kalemiye mensup­ları ön plana çıkmıştır. XVIII. yüzyılda ka­lemiye yönetici sınıfın önemli bir kısmını oluşturmuştur.

Kalemiye erbabının oluşmasında Dî­vân-ı Hümâyun, maliye (defterdarlık) ve defterhâne bürolarının düzenli bir siste­me kavuşması önemli rol oynamıştır. Bu bürolarda istihdam edilecekler için üs­tat-şâkird ilişkisi içerisinde bir hizmet içi eğitim ön plandaydı ve böylece karşılıklı doğrudan bir iletişim kurulabilmekteydi. Kalemiyenin oluşmasında intisap gelene­ğinin de önemli payı bulunmaktadır. Baş­langıçta ağırlıklı olarak standart medre­se eğitimi görmüş kimseler bu meslekte çoğunluğu teşkil ederken sonraları inti­sap usulüyle yetişip yükselme esas ol­muştur. Böylece merkezde ve taşrada belirli seviyede eğitim görmüş yetenekli gençler İstanbul’da vezir, ağa, paşa ve bazı ilmiye ricaline intisap ederek onların kalem hizmetlerini, tezkireciliğini ve di­van kâtipliğini yapar, orada kendilerinden kıdemli kalem erbabının şakirdi olarak te­mayüz ederlerdi. Bu intisap sayesinde muhit edinirler, böylece bir taraftan mes­lekî açıdan ilerlerken diğer taraftan üs­tatlarından pek çok şey öğrenirlerdi

Bu sınıfın yetişmesi ve kendine has özellikler kazanmasında büro içindeki eğitim yanında takip edilen meslek kitap­larının rolü büyüktür. Bu eserler seviyele­ri ve sağladıkları bilgiler açısından üç ka­tegoride değerlendirilmiştir. Birincisi ye­ni başlayanlara hitap eden meslek kitap­ları, ikincisi standart inşâ kitapları, üçüncüsü ansiklopedik nitelikteki eserlerdir. XIX. yüzyılda Batı tarzı mekteplerin yay­gın hale gelmesi ve zihniyet değişikliğiyle kalemiye mensupları yeni açılan mekteplerden yetişmeye başlamıştır. 1839’da kurulan Mekteb-i Maârif-i Adliyye ile [18ö2’de adı Mekteb-i Mahrec-i Aklâm] 1849″da teşkil edilen Dârülmaârif iki önemli kurum olmuş, buralarda diğer derslerin yanında usûl-i kitabet, kitâbet-i resmiyye ve husûsiyye, kitâbet-i askeriyye gibi dersler okutulmuştur. 1876’da ku­rulan Mekteb-i Fünûn-ı Mülkiyye de [Mül­kiye Mektebi, Siyasal Bilgiler Fakültesi] kalemiye erbabının yetişmesinde önemli rol oynamıştır. Nitekim mülkiyeden birin­ci ve ikincilikle mezun olanların II. Abdülhamid tarafından Mâbeyn-i Hümâyun kitabetine alındığı bilinmektedir. Galata­saray Mekteb-i Sultânîsi’nin 1868’de açı­lış sebepleri arasında devlet dairelerine nitelikli bürokrat yetiştirme amacı da vardır.

Kalemiye, ilmiye ve seyfiye kadar açık olmasa da belli başlı daire ve kalemlerin amirlikleri başta olmak üzere Osmanlı bürokrasisinin hemen bütün alanlarında varlığını hissettirmiştir. XVII. yüzyıl sonla­rında delege olarak reîsülküttâb sıfatıyla Karlofça müzakerelerine katılan ve çok başarılı bir hizmet ifa eden Rami Mehmed Paşa’nın meslek çizgisi önemli bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Onun reîsülküttâblıktan sadrazamlığa yüksel­mesi, kalemiyeye yeni bir güç vererek seyfiye ile aynı seviyeye getirmiştir. XVI ve XVII. yüzyıllarda seyfıyenin tekelindeki sadrazamlık yolu kalemiyeye de açılmış­tır. Nitekim XVII. yüzyılın sonlarından iti­baren Elmas Mehmed Paşa, Yeğen Mehmed Paşa, Abdülkerim Paşa, Ârifî Ahmed Paşa, Koca Râgıb Paşa, Sopasalan Kâmil Paşa, Ebûbekir Râsim Paşa, Yenişehirli Osman Paşa, Abdullah Nailî Paşa, Yirmi-sekizçelebizâde Mehmed Said Paşa ve Hamza Hâmid Paşa kalemiyeden seyfiye-ye geçip merkezde ve taşrada idari gö­revler yapmışlardır.

Bu sınıfa normalde maaş olarak timar ve zeamet tarzında dirlik tahsis edilirdi. Ayrıca çeşitli muamelelerden alınan harç­lardan hissesi, tayinat. aide, caize gibi yan gelirleri vardı. XIX. yüzyılda ise gelirler umumiyetle maaş şekline dönüşmüştür. Bütün bu gelirleriyle kalemiyenin üstün bir refah seviyesine sahip bulunduğu düşünülebiiir. Efendi unvanıyla anılan kale­miye sınıfı belli özellikleri olan kıyafetler giyerdi. Kalem efendilerinin çok düzgün kıyafetleri halk arasında tekerleme ol­muştur. Kıyafet albümlerinde çeşitli ka­lemiye kıyafetleri görülmektedir. Kalemiye Osmanlı bürokratik gelenek­lerinin oluşmasında, resmî yazışma usul­lerinin ortaya çıkmasında, ihtiyaçlar doğ­rultusunda yeni kalem ve defter-evrak serilerinin ihdas edilmesinde rol oynamış, ayrıca dil, edebiyat, tarih ve coğrafya, sa­nat ve mûsikiye önemli katkılarda bulun­muştur. Tarihçilerin, vak’anüvislerin, Os­manlı devlet idaresi ve ıslahatına dair eser yazanların birçoğu kalemiye erba­bıdır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski