Kapudan Paşa/Kaptanı Derya Nedir, Görevi, Hakkında Bilgi

Kapudan Paşa. Osmanlılar’da deniz kuvvetlerinin başı ve idarecisi.

Kapudan kelimesi esas itibariyle ital­yanca capitândan gelmekte olup Osmanlılar’da XV. yüzyılın ortalarından itibaren donanma kumandanı için kullanılmaya başlanmıştır. Donanma kumandanı önce­leri sancak beyi statüsünde iken Barbaros Hayreddin Paşa‘nın 940’ta (1534) Ceza­yir beylerbeyi tayin edilmesinden sonra beylerbeyi rütbesinde “mîrimîrân-ı der­ya” veya “mîrimîrân-ı cezâyir ve kapudan” olarak paşa unvanı ile adlandırılmıştır. XVI ve XVII. yüzyıllar boyunca bir süre Cezayir beylerbeyi, ardından kapudan paşa, XVIII. yüzyılın başlarından itibaren aynı zaman­da kapudân-ı derya olarak zikredilmiştir. 1867’de Bahriye Nezâretin’in kurulması ile bu un­van kaldırılmıştır. Kapudan paşa tabiri­nin ilk defa Sinan Paşa hakkında 9S8″de (1551) daha sonra Piyâle Paşa için 972″de (1565) kullanıldığı tesbit edilmekte, kapu­dân-ı derya tabirinin ise XVII. yüzyıl baş­larında Kayserili Halil Paşa için kullanılmış olsa bile esas olarak XVIII. yüzyıldan itibaren yay­gın bir şekilde kapudan paşa yerine zikredildiği anlaşılmaktadır.


Osmanlı donanmasının organize edil­mesinde emeği geçen ilk kapudan, muh­temelen Yıldırım Bayezid’in 792’de (1390) Gelibolu sancak beyliğiyle tersane ve do­nanmayı kurmakla görevlendirdiği Sarıca Paşa’dır. Bu tarihten Barbaros Hayreddin Paşa‘nın Cezâyir-i Bahr-i Sefîd eyale­tinin yönetimine ve donanma kumandan­lığına getirilmesine kadar bütün kapudanlarm Gelibolu sancak beyi olarak do­nanmaya kumanda ettikleri görülmek­tedir. Bir sancak beyi statüsünde tayin edilmekle beraber kapudanların geldik­leri görev yerleri ve terfi ettikleri mevki­ler dikkate alındığında diğer sancak bey­lerinden farklı bir konumda oldukları dik­kati çeker. Fâtih Sultan Mehmed‘in vezir­lerinden Zağanos Paşa ile Mesih Paşa ve­zirlikten, Mahmud Paşa ise sadâretten azledildiğinde Gelibolu sancak beyliğiyle kapudan olmuşlardır. Kapudanlar terfi ettikleri takdirde bir eyaletin beylerbeyiliğine getiriuyarlardı. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman devri kapudanları Geli­bolu sancakbeyi statüsünde iken terfi et­tiklerinde Karaman, Rum. Şam ve Rumeli beylerbeyi oldular. Bu dönem­de kapudanlar daha çok “Gelibolu emîri ve kapudanı, Gelibolu kapudanı, emîr-i derya ve kapudan” şeklinde adlandırıldı.

Barbaros Hayreddin Paşa‘nın derya bey­lerbeyi olmasından hemen önce Lutfi Bey (Veziriazam Lutfi Paşa) kapudân-ı derya ola­rak bu görevi sürdürmekteydi. Mağrib beyi olarak Os­manlı hizmetine giren Hayreddin Reis Şubat 1534’te 4 milyon akçe sâlyâne ile Cezayir (Ege de­nizi adaları) beylerbeyiliğine tayin edile­rek paşa unvanıyla kapudan oldu. Benedetto, Barbaros’un bu dönemde dördüncü vezir olarak deniz beylerbeyiliğine getirildiğini belirtmekte­dir. Bunun üzerine Lutfi Bey’İn görevi ikinci kapudanlığa indirildi. Ye­ni kurulan bu eyalete aynı zamanda “Ce­zâyir-i Bahr-i Sefîd ve kapudânî” denildi­ği gibi yöneticisi de bazan “Cezayir beylerbe­yi”, bazan Cezayir beylerbeyi ve kapudan paşa sonra­ları sadece kapudan paşa şeklinde anıldı. Eyalet merkezi önce Rodos iken daha son­ra Gelibolu’ya nakledildi ve sancak sayısı XVI. yüzyılın ortalarında Gelibolu, Eğriboz, Karlı-ili, İnebahtı, Rodos ve Midilli olarak altıya çıkarıldı. Eyalet, teşrifat ba­kımından XVI. yüzyılda Rumeli eyaletin­den sonra gelirken daha sonraki yüzyıl­larda bu durumunu koruyamadı.

Barbaros Hayreddin Paşa‘nın vefatın­dan sonra bu göreve gelenlerden Sokollu Mehmed Paşa ve Piyâle Paşa önce sadece Gelibolu sancak beyi ve kapudan olarak tayin edilmiş, ardından gösterdikleri ya­rarlık üzerine Cezayir beylerbeyiliğine yükseltilmişlerdi. Piyâle Paşa bu görevde iken evâhir-i Receb 974’te (1-9 Şubat 1567) gelirlerine 400.000 akçe ilâvesiyle vezir oldu. Yine evâhir-i Receb 995’te (26 Haziran – 5 Temmuz 1587) İbrahim Paşa ikinci vezir, 25 Ra­mazan 999’da (17 Temmuz 1591) Cigalazâde Sinan Paşa dördüncü vezir rütbesiy­le kapudanlık mevkiine getirildi. Bu tarihten itibaren XVII. yüzyıl boyunca bütün kapudan paşalar vezir rütbesin­de kapudan oldular. XVI!l. yüzyılda ise Hüsâmeddin Paşa (1770) ve Cafer Paşa (1770) örneklerinde olduğu gibi üç tuğlu vezir pâyesiyîe kapudân-ı deryalığa tayini yapıldı (Mehmed Hasîb, vr. 4b, 5b|.

XVI. yüzyılda kapudanlık genellikle de­nizcilikle alâkası olanlara verilmekle bera­ber istisnaları da söz konusu olmuştur. Kapudan paşalığın denizcilikten yetişen­lere verilmesi hususundaki kuralların var­lığına rağmen bu her zaman mümkün ol­madı. Müezzinzâde Ali Paşa (1568-1571) yeniçeri ağalığından, Derviş Mehmed Pa­şa (1606) bostancıbaşılıktan kapudan ol­dukları gibi Köse Ali Paşa (1658-1660) sa­dâret kaymakamlığından, Merzifonlu Ka­ra Mustafa Paşa (1661-1666) Diyarbekir beylerbeyiliğinden. Mezemorta Hüseyin Paşa (1690) Cezayir beylerbeyiliğinden ka-pudanlığa getirildiler. XVIII. yüzyılda ise mîrî kaiyonlar kapudanlığı, kapudâne-i hümâyun ve tersane kethüdâlığı gibi gö­revlerden kapudan tayin edildi.

Lutfi Paşa. kapudan paşaların görevi­nin deniz ticareti güvenliğinin sağlanması olduğunu belirtmekte, bu göreve gelecek olanların yaşlı, korsanlık yapmış, deniz işlerinde tecrübeli kimseler arasından seçilmesini tavsiye etmektedir. İnebahtı Deniz Savaşı sonrasın­da donanma serdarı tayin edilen Kılıç Ali Paşa’nın beratındaki görev talimatında sahillerdeki kale ve şehirlerin, denizler­deki adaların muhafaza edilmesi hatırla­tılmış, küffâr, harâmî ve levend gemile­rinden gelecek zararı engellemesi isten­miş ve düşman donanmasını dikkatle ta­kip etmesi emredilmişti. Os­manlı donanması bu amaçla her yıl deni­ze açılırdı. Deniz mevsimi geçince kapu­dan paşa. yanındaki derya beylerine et­rafı korumak şartıyla izin vererek kendisi İstanbul’a dönerdi. Kâtib Çelebi, kapudan paşanın bizzat kendisi korsanlıktan yetişmemiş olsa bile denizleri tanıyan ve deniz savaşı hususunda tecrübesi olan korsanlara da­nışmasını tavsiye etmektedir. Kalyon dönemine geçildik­ten sonra hazırlanan 1113 (1701) tarihli Bahriye Kan un nâmesi “ne göre kapudan paşa bütün derya beylerinin, kapudan, reis ve diğer donanma ricalinin başbuğu olup derya beylerinin faaliyetlerini denet­lemekle sorumlu idi.

Denizciliğe ait bütün tayinlerden, Cezâyir-i Bahr-i Sefıd eyaletine ait timar ve zeametin verilmesi ve arttırılmasından ka­pudan paşa sorumluydu. Ayrıca denizciliğe ait işler için hüküm vermeye ve tuğra çekmeye yetkiliydi. Tersanede gemi inşası ve teçhizi için yapılan mas­rafların kaydedildiği muhasebe defterle­rini tanzim ettirirdi. XVII. yüzyılda Karadeniz’e gön­derilecek filonun kumandanı onun tara­fından tayin edilirdi. Donanma ile sefere gittiğinde huzurunda ve karaya çıktığı yerlerde da­va dinler ve gereğini icra ederdi.

Kapudan paşaların senelik has gelirleri Gelibolu sancak beyi rütbesinde iken Pi-yâle Bey örneğindeki gibi 550.000 akçe idi. Cezayir beylerbeyi olarak tayin edildikleri zaman iseSokollu Mehmed Paşa ve Sinan Paşa örneği gibi 700.000 akçelik has ile görevlendiriliyor­lardı. XVII. yüzyılda bu miktar 885.000 akçe idi. Yine Galata mukâtaası kapudan paşanın has gelirlerindendi. Ayrıca eyalete tâbi Ege adalarının maktu vergi­sini topluyorlar ve kendilerine ait olanın dışındaki miktarı hazineye gönderiyorlardı. Bu mik­tar XVII. yüzyılda 70.000 kuruş iken XVIII. yüzyılda 300.000 kuruşa yükselmişti. Ti­mar sisteminin devam ettiği dönemde kapudan paşa sefere cebelü götürmek zorundaydı ve XVI!. yüzyılda bu sayı 1000 civarına ulaşmıştı.

Kapudan paşa tersanede iken kendisi­ne ait divanhanede otururdu. Gerek pa­dişahın gerekse sadrazamın teftişi veya denize gemi indirilmesi münasebetiyle tersaneye yaptıkları ziyarette onları gez­dirir, tersane ve gemi inşa faaliyetleri hakkında bilgi verirdi. Donanma sefere çıkarken ve dönüşte kapudan paşa Yalı Köşkü’nde padişah tarafından kabul edi­lir, kendisine hil’at giydirilirdi. Kapudan paşanın donanmada tersane kethüdası yardımcısı, tersanede ise bizzat bulun­madığı zamanlarda tersane ağası vekili idi. Kapudan paşadonanma ile denize açıldığında paşa bastardasına binerdi. Ayrıca bir yedek bastarda ona eşlik ederdi. XVIII. yüzyılın başlarından itibaren barış zamanlarında bastardaya ve savaş sırasında başkapudâne denilen büyük kalyona binmeleri, üç fener ve üç bayrak takmaları kanun oldu.

Osmanlı denizcilik tarihinin üç büyük yenilgisinden sonra donanmaya yeniden düzen vermek ve yenilemek üzere kapu­dan paşaların önemli gayretleri olmuş­tur. İnebahtı Deniz Savaşfmn (979/1571) ardından Kılıç Ali Paşa, Çeşme Vak’ası’ndan (1184/1770) sonra Cezayirli Gazi Ha­san Paşa, Navarin’deki (1827) yenilginin ardından Dârendeli İzzet Mehmed Paşa donanmanın yeniden inşasına büyük önem verdiier. Kapudan paşalar içinde donanmada düzenlemeler yapan Barbaros Hayreddin Paşa (1534-1546) tersane­nin düzenlenmesinde ve Türk kadırgası tipinin oluşturulmasında Güzelce Ali Paşa (1618-1619] eyalete sâlyâneli sancakların ilâvesinde ve gemi donanımlarında. Ke­mankeş Mustafa Paşa (1635-1638) tersa­ne işlerinde ve her yıl kırk kadırganın ha­zır bulundurulması kuralının konmasın­da, Köse Ali Paşa (I 672-1675) tersane mevcudunun ve tersane ocaklıklarının yeniden düzenlenmesinde. Mezemorta Hüseyin Paşa (1695-1701) bahriye kanun­nâmesinin hazırlanmasında. Küçük Hü­seyin Paşa (1792-1803) gemi inşa tekno­lojisinin geliştirilmesinde ve bahriye mühendishanesînin tanziminde önemli rol oynadılar.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski