Karahanlılar. 840-1212 târihleri arasında Türkistan ve Mâverâünnehir’de hâkimiyet kuran ilk Müslüman Türk devleti. Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından meydana gelen Karahanlılar Devleti, devrin İslâm kaynaklarında El-Hakâniye, El-Hâniye, Âl-i Afrasiyâb; başka eserlerde de, Alp-ilig Hanlar, Arslan-Buğra Hanlar ünvânlarıyla anılır. Karahanlılar tâbiri, batılı şarkiyatçılar tarafından, bu sülâlenin Kara ünvânını çok kullanmaları sebebiyle verilmiştir. Kara, Türkçede, kuzey yönünü işaret etmesinin yanında, büyüklük ve yükseklik de ifâde eder.
Karahanlılar Devleti, 840’da Uygur Devletinin Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında Bilge Kül Kadır Han tarafından kuruldu. Kadır Han, Mâverâünnehr’i almak isteyen Sâmânîler Devleti ile mücâdele etti. Karahanlıların başlangıç dönemi ilmî yönden pek açık değildir. Kadır Handan sonra iki oğlundan Bazır Arslan Han, Balasagun’da Büyük Kağan olarak, kardeşi Oğulçak Kadır Han ise, Ortak Kağan olarak Taraz’da devleti idâre ettiler. Oğulçak Kadır Han, Sâmânî Hükümdârı İsmâil bin Ahmed ile devâmlı mücâdele etti. Sâmânîler, 883’de Taraz’da devleti ele geçirince, Oğulçak Kaşgar’ı merkez yapıp, Sâmânî hâkimiyetindeki bölgelere akınlara başladı. Bu akınlar sırasında Oğulçak Kadır Hanın yeğeni Satuk, Karahanlılara sığınan Ebû Nâsır adlı Sâmânî şehzâdesi veya Müslüman din adamları ile tanışarak, İslâm dînini kabul etti. Satuk, amcası Oğulçak’a karşı Müslümanlardan da yardım alarak taht mücâdelesine girişti. Onuncu asrın başlarında taht mücâdelesini kazanan Satuk Buğra Han, Karahanlı hükümdârı olarak İslâmiyeti kabul ettiğini îlân etti.
Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes’in torunları olan Türkler, hükümdârlarının Müslüman olmasından sonra fıtratlarındaki temizlik ile seve seve ve büyük topluluklar hâlinde en son ve en mütekâmil din olan İslâmiyeti topluca kabul ettiler. Sekizinci asırda Müslümanlarla tanışıp, içlerinden kısmen bu dîni kabul edenlerin bulunduğu, Türklerin 10. asırda topluca İslâmiyeti kabûlü, netîce îtibâriyle târihteki birçok hâdiseye yön vermesi bakımından pek önemlidir.
Müslüman olunca, Abdülkerîm adını alan Satuk Buğra Han, doğudaki amcasına karşı mücâdelesinde, Müslüman gönüllülerden de faydalandı. Abdülkerîm Satuk Buğra Han, 995’de ölünce Artuç’a defnedildi. Yerine oğlu Mûsâ hükümdâr oldu. Onun çok kısa sürdüğü anlaşılan saltanatından sonra hükümdâr olan kardeşi Baytaş Arslan Han, doğu kağanı Arslan Hanı mağlûb ederek sülâlenin bu kolunu ortadan kaldırdı ve bütün Karahanlıları birleştirdi. Büyük evliyâ Ebü’l-Hasan Muhammed’in yardımı ile ülkenin doğusundakiler de Müslüman oldular. Baytaş Arslan Han, Karahanlı ülkesinde İslâmiyetin yayılması faaliyetlerini tamamlayınca, komşu Türk boylarını hak dîne dâveti kendisine gâye edindi.
Baytaş’tan sonra oğlu ebü’l-Hasan Ali hükümdâr oldu. Bu dönemde devletin batı kısmını kardeşi Buğra Han Harun idâre ediyordu. Buğra Han, 990’de İsbicâb’ı zaptedip, 992’de Sâmânîlerin merkezi Buhâra’ya girdi. Böylece Horasan ve Mâverâünnehir, Karahanlıların eline geçti. Şihâbüddevle ve Zâhirüdda’vâ gibi İslâmî ünvânlar kullanan Buğra Han, Kaşgar’a dönerken 996 yılında vefât etti. YerineAhmed bin Ali geçti. Halîfe tarafından tanınan ilk Karahanlı hükümdârı Ahmed Handır.
Ahmed Han zamânında, Sâmânîler ve onlara bağlı devletçiklerle Karahanlı münâsebetini, devletin batı kısmını idâre eden İlig Han ünvanlı Nâsır bin Ali sağlıyordu. Özkent’te oturan Nâsır, 996’da Sâmânî kumandanlarından Fâik’in teşvikiyle bu ülke topraklarına sefer düzenledi. Fakat Gazne Hâkimi Sebüktekin’in aracılığı ile bu iki devlet antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Sâmânîler, Seyhun sâhasını Katvan Çölüne kadar Karahanlılara bırakıyor, Fâik de Semerkand vâlisi oluyordu. Nâsır, 999’da Buhârâ’yı zaptederek, Sâmânî Hânedânı mensuplarınıÖzkent’e götürdü. Nâsır Han, Gazneli Mahmûd ile anlaşınca, Ceyhun Nehri iki devlet arasında sınır kesildi. Ayrıca Mahmûd Han, aralarındaki dostluğu kuvvetlendirmek için Nâsır’ın kızı ile evlendi. Nâsır, Sâmânîlerin bütün mîrâsına konmak ve Horasan’ı ele geçirmek istiyordu. Bu yüzden Gazneli Mahmûd’un Hindistan Seferinden faydalanarak iki koldan Horasan’a girdi ise de mağlub oldu. Hânedân mensubu Hotan Hâkimi Yûsuf Kadır Handan yardımcı kuvvet alıp, Gaznelilere karşı yeniden askerî harekâta geçti. 1006 senesi Ocak ayının beşinde, Sultan Mahmûd’a mağlub oldu. Bu başarısızlık, Karahanlılar arasında âile kavgalarına yol açtı. Nâsır, bağımsızlığını îlân etmek istedi. Nâsır’a karşı BüyükKağan Ahmed Han, Gazneli Mahmûd’a mürâcaat ettiyse de, Nâsır bin Ali 1013’de vefât etti. YerineArslan İlig ünvânıyla kardeşi Mensûr bin Ali geçti. Büyük Kağan Ahmed Arslan Hanın hastalığında kendisini Büyük Kağan îlân eden Mensûr Han, kardeşi Muhammed’e de Arslan İlig ünvânını verdi.
Ahmed Arslan Han, Ortak KağanYûsuf Kadır Han ve Ali Tigin ile birlik olup, hânedanlık kavgasına son vermek için harekete geçti. Ali Tigin, Mensûr’a esir düştü. Yedisu bölgesine yapılan düşman hücûmuna karşı hasta yatağında mücâdele eden Arslan Han, Balasagun’a sekiz günlük mesâfede, yüz bin çadırdan fazla gayri müslim göçebeyi mağlub etti. Tufan’a kadar tâkib ederek ülkesini korudu. Ahmed Han bu seferden dönüşünde 1017’de vefât etti.
Ahmed Handan sonra, Büyük Kağan olan Mensûr Arslan Han ise, 1024’de kendi isteği ile saltanatı Yûsuf Kadır Hana bıraktı. Bu sırada Selçuklulardan yardım alan Ali Tigin, Buhârâ’yı zaptetti. Yûsuf Kadır Hana karşı kardeşleri Ahmed ve Ali birleştiler. II. Ahmed kendisini 1004’te Muizüddevle lakabıyla büyük kağan îlân etti. Kardeşi Ali ise, Arslan İlig oldu. II. Ahmed Arslan Han; Balasagun, Hocend, Ahsikas, Fergana ve Özkend’e hâkim oldu. Yûsuf Kadır Han, Gazneli Mahmûd ile görüştü. İki Müslüman Türk Devleti arasında dostluk bağları, evlenme yoluyla da kuvvetlendirildi. Bu görüşmede Karahanlıları ilgilendiren meselelerin yanısıra, Arslan bin Selçuk ve emrindeki Oğuzların da Horasan’a nakledilmesi husûsunda karâra vardılar. Sultan Mahmûd, bir fırsatını bulup, Arslan bin Selçuk’u yakalattı ve Hindistan’da Kalincâr Kalesine hapsettirdi. Bu sırada Ali Tigin bozkırlara kaçtı ve Mahmûd’un ülkesine dönmesi üzerine tekrar Buhârâ ve Semerkand’a hâkim oldu. Yûsuf Kadır Hanın 1032’de vefâtıyla oğulları Süleymân, Arslan Han; Muhammed de Buğra Han ünvânlarıyla devletin idâresini ele aldılar. Bu sırada Ali Tegin de Mâverâünnehir’de kendisini Tavgaç Kara Buğra Kara Hakan îlân etti.
Karahanlı Hânedânı arasında kıyasıya devâm eden mücâdele netîcesinde, 1042 yılında ülke kesin olarak ikiye ayrıldı. Nâsır bin Ali’nin oğullarından Muhammed Arslan, Kara hakanlık mevkiinde Büyük Kağan ve İbrâhim de Tavgaç Buğra Kara Hakan ünvânını alarak Batı Karahanlılar Devletini meydana getirdiler. Yûsuf Kadır Hanın oğulları da Doğu Karahanlı Devletini idâre ettiler.
Doğu Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye ayrılınca; Büyük Kağan ünvanıyla Şerefüddevle lâkaplı Ebû Şücâ Süleymân bin Yûsuf, merkezi Balasagun ve Kâşgar’ı kendine bırakıp, kardeşlerinden Buğra Han Muhammed’e, Taraz ile İsficab’ı, Mahmûd’a ise Arslan Tiğin ünvanıyla ülkenin doğusunu verdi. 1043’de yapılan âile toplantısında ayrıca eski Büyük Kağan II. Ahmed Hana da Mâverâünnehir mülk olarak verildi. Fergana’nın bir kısmı zaptedilerek. Bulgar ile Balasagun arasında yaşayan on bin çadırdan meydana gelen Türkler, 1043 senesi güzünde, topluca İslâmiyeti kabul etti.
İslâm dîninin esaslarına sıkıca bağlı, âdil bir hükümdâr olan Süleymân Han, ilim âşığı ve âlimlerin hâmisiydi. 1056’da kardeşi Ortak Kağan Buğra Han, Büyük Kağan Süleymân Hanla anlaşmazlığa düştü. Muhammed Han, Süleymân Hanı hapsettirip, büyük kağanlığını îlân etti. On beş ay hükümdârlık yapan Muhammed Han, mevkiini büyük oğlu Hüseyin’e bıraktı. Hüseyin Hanı, kardeşi İbrâhim tahttan indirtip, 1057’de büyük kağan oldu. İbrâhim Han 1059’da hânedândan Yınal Teğin tarafından öldürülünce. Tuğrul Kara Han ünvanlı Mahmûd bin Yûsuf başa geçti. Mahmûd Han (1059-1074), Ortak Kağan Tabgaç Buğra Kara Han, Hasan bin Süleymân ile Batı Karahanlılarla, kaybedilen toprakları geri almak için harekete geçtiler. 1068 yılında iki taraf arasında yapılan antlaşma ile Seyhun hudut kesilerek; Fergana, Doğu Karahanlılara bırakıldı. 1074’te Mahmûd Hanın yerine oğlu Ömer geçti ise de ancak iki ay hükümdârlık yapabildi. Büyük Kağan olan Buğra Han Hasan bin Süleymân (1074-1103) devrinin ilk yıllarında; Buge Budraç kumandasındaki Yabaku ve Basmılların da aynı safta olduğu yedi yüz bin düşmana karşı, Ömer bin Mahmûd kumandasında kırk bin Müslüman askeriyle büyük bir zafer kazanıldı.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh (1072-1092), 1082’de Mâverâünnehir’i zaptedip Özkend’e gelince Doğu Karahanlı hükümdârı Hasan Han, onun hâkimiyetini tanıdı. Hasan Handan sonra oğlu Ahmed (1103-1128) hükümdâr olup, Abbâsî Halîfeliği ile münâsebette bulundu. Halîfe Mustazhirbillâh (1094-1118) Ahmed Hanın istediği berâtı verip, ona “Nûruddevle” demiştir. 1128’de Karahıtayları Kaşgar şehri yakınlarında mağlub eden Ahmed Han, onların batıya doğru ilerlemelerini durdurdu.
Ahmed Handan sonra 1128’de hükümdâr olan oğlu İbrâhim, Karahitaylardan yardım alarak, rakiplerini yendi. Karahıtaylar II. İbrâhim Han (1128-1158) devrinde Balasagun’u zaptedince, merkez Kaşgar’a taşındı. Karahıtaylar, kendilerine isyân eden Karlukların üzerine onu gönderdi. 1158’de de, öldürülen II. İbrâhim Hanın yerine oğlu Arslan Han ünvanlı Muhammed ve sonra da torunu Ebü’l-Muzaffer Yûsuf geçti. Yûsuf Han 1205’te vefât ettiği sırada oğlu Ebü’l-Feth Muhammed, Karahıtaylı Kür Hanın yanında rehin bulunuyordu. Nayman Devleti kurucusu Küçlük tarafından 1207’de kurtarılan Ebü’l-Feth Muhammed daha sonra Kâşgar’a gönderildi. Ancak Kâşgar’a varmadan şehirdeki beyler tarafından yolda öldürüldü (1211). Bu durum Küçlük’ün Karahanlı merkezini işgâl edip, katliam yaptırmasına sebeb oldu.
Hâdenânlık içi mücâdele netîcesinde bölünen Doğu Karahanlılar, Moğol Naymanlarca işgâl edilerek, hâkimiyetlerine son verildi. Böylece Türk milletine ve İslâma büyük hizmetleri olan Doğu Karahanlılar Devleti târihe karıştı.
Batı Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye bölününce Batı Karahanlı Hanlığı, Mâverâünnehir ve Hocend’e kadar Batı Fergana’yı içine almaktaydı. Büyük Kağanın merkezi, önceleri Özkend, sonraları Semerkand oldu.
Bu devletin ilk hükümdârı I. Muhammed Han, 1052’de ölünce yerine kardeşi Ortak Kağan İzzül-umma Ebû İshak İbrâhim Tavgaç Han geçti. Tavgaç İbrâhim Han, doğu Karahanlılardan Şaş, İlak gibi hudût şehirleri ile Fergana’nın bir kısmını aldı. İbrâhim Han âlim olup, iyi bir hükümdârdı. Devletin idâresi için lüzumlu kânunları tanzim edip, hırsızları tamâmen ortadan kaldırdı. Ahâlinin menfaatlerini koruyup, piyâsayı düzeltti. Âlimlerin sohbetinde bulunup onların tasvibini almadan kânun koymadı. Bâtıl îtikatlara karşı, Ehl-i sünneti müdâfaa etti. İbrâhim Han, Ortak Kağanken devlet aleyhinde faaliyette bulunan İsmâilîleri dâhiyâne bir siyâsetle ortadan kaldırdı.
İbrâhim Handan sonra oğlu Şemsül-Mülk Nasr hükümdâr oldu. Şaş ve Tünhas Hâkimi Şuayb, yeni hükümdâra isyân etti. Nasr Han, bu isyânı bastırdı. Bu karışıklıktan faydalanan Doğu Karahanlılar, İbrâhim Hanın zaptettiği yerleri geri almaya çalıştılar ise de, bu mücâdele bir antlaşma ile sona erdi. Daha sonra I. Nasr Han, Selçuklular tarafından zaptedilen yerlerin alınması için bir hareket başlattı. Fakat Melikşâh’ın Semerkand’a gelmesiyle sulh yapılıp, akrabâlık tesis edilerek meseleler halledildi. Nasr Han da, âlimlere hürmet edip, ilim merkezleri inşâ ettirdi. Ticâretin gelişmesi için sosyal hayâtın bütün lüzumlu müesseselerini içine alan iki ribat yaptırdı.
1080’de Nasr’ın vefâtı üzerine oğlu Ebû Şücâ Hızır hükümdâr oldu. Hızır Hanın saltanatı bir sene kadar sürdü. Yerine geçen Ahmed Han devrinde ulemâ ile hükümdar arasında bir anlaşmazlık oldu. Bu sırada Selçuklu Sultânı Melikşâh, önce Buhârâ’yı sonra da Semerkand’ı zaptetti ve Ahmed Han’ı Özkend’de esir alıp İsfehan’a götürdü. Bunun netîcesi, Batı Karahanlı ordusunun temelini teşkil eden Çiğil Türklerinin kumandanı Yâkub bin Süleymân Semerkand’a dâvet edilip hükümdâr îlân edilerek Selçuklulara karşı bir ayaklanma başlatıldı. Bunun üzerine Melikşâh, ikinci defâ Semerkand seferine çıktı. Bu sefer sonunda Batı Karahanlı Devleti, Selçuklulara bağlandı. Karahanlı devlet adamları Mes’ûd bin Muhammed’i hükümdârlığa getirdi.
I. Mes’ûd’un hükümdârlığı devrine âit bir bilgi yoktur. Mes’ûd Handan sonra Selçuklu Sultânı Berkyaruk, arka arkaya üç hükümdâr tâyin etti. Bunlardan üçüncüsü olan Cebrâil Han, Selçuklu şehzâdeleri arasındaki saltanat kavgalarından faydalanarak, Horasan’ı ele geçirmek istedi. Bu sırada Horasan vâlisi olanSencer, Tirmiz şehri için yapılan savaşı kazandı ve Cebrâil Hanı esir alıp, 1102’de îdâm ettirdi. Bu zaferden sonra Sultan Sencer, Mâverâünnehir’i yeniden teşkilâtlandırdı. Karahanlı Sülâlesinden olup, Selçuklu sarayında büyüyen yeğeni Muhammed bin Süleymân’ı Arslan Han ünvânıyla Semerkand’da Büyük Kağan îlân etti. Dayısı Sultan Sencer’in yardımıyla isyânları bastıran II. Muhammed Han, düşmanlarına karşı seferler düzenledi. II. Muhammed Han, saltanatının son zamanlarında felc oldu. Çıkan iç isyanları bastırmak için Selçuklulardan yardım istedi. Fakat yardım gelmeden isyânı bastırınca Selçuklu yardımını geri çevirdi. Bu durum Sultan Sencer’i kızdırdı. 1130’de Semerkand’a gelen Sultan Sencer, Muhammed Hanı Merv’e götürdü. Muhammed Han, 1132’de orada vefât etti.
Sultan Sencer, Muhammed Hanın ölümünden sonra Batı Karahanlı tahtına sırasıyla Ebü’l-Meâli el-Hasan bin Ali, Ebû Muzaffer İbrâhim bin Süleymân ve Mahmûd bin Muhammed’i tâyin etti. II. Mahmûd Han, Karahıtaylarla 1137 senesi yazında Hocend yakınında yaptığı muhârebeyi kaybedip, Semerkand’a çekildi. Karluklular ile ülke içinde anlaşmazlık çıkıp, Sultan Sencer’den yardım isteyince, Karluklular da Karahıtaylara mürâcaat etti. Sultan Sencer ve II. Mahmûd 8 Eylül 1141’de Katvan Muhârebesinde Karahıtaylara mağlub olup, Horasan’a çekildiler. Karahıtaylar bütün Mâverâünnehir’i istilâ edip, Mahmûd Hanın kardeşi Ortak Kağan Tavgaç Buğra Han İbrâhim bin Muhammed’i BüyükKağan îlân ettiler. III. İbrâhim Han, Karluklar ile anlaşmazlığa düşünce,Buhâra yakınlarındaki Kallabâz Muhârebesinde öldürüldü. Yerine geçen oğlu Mahmûd Han, Horasan’a çekildi ve vefâtına kadar orada kaldı. Sultan Sencer’in ölümünden sonra Oğuzlar, II. Mahmûd Hana hükümdârlık teklif ettiler. O, önce oğlu Muhammed’i gönderdiyse de bir müddet sonra Oğuzların hükümdârı oldu. Sultan Sencer’in eski kumandanlarından Nişâbûr Vâlisi Müeyyeddevle Ay Aba, 1163’de Horasan’ı ele geçirmek arzusuyla hareket edip, II. Mahmûd Han ve oğlu Muhammed’i esir alarak gözlerine mil çektirip hapse attırdı. Baba, oğul, 1164’de hapisteyken vefât ettiler. II. Mahmûd ve iki oğlunun hapiste vefâtları ile Karahanlıların hâkimiyeti Ali Tegin’in soyundan gelenlere geçti.
III. İbrâhim Hana halef olan, Ali Tegin âilesinden Ali bin Hasan, Karluklar ile mücâdele edip, reisleri Paygu Hanı öldürterek, onları iskâna mecbur ve askerlikten men etti. Fakat bu hareketi isyhanlara sebeb oldu. Ülkedeki isyânları Buhâra’daki Hanefî âlimi Muhammed bin Ömer’in vâsıtasıyla yatıştıran Ali Han, 1160’da ölünce, yerine kardeşi Ebü’l-Muzaffer Mes’ûd bin Hasan geçti. II. Mes’ûd Han, iç işlerini nizâma soktu. Sarayını âlim ve şâirlere açıp, ilmin hâmisi oldu. 1178’de ölen II. Mes’ûd Hanın yerine kardeşi Fergana hâkimi Hüseyin bin Hasan’ın oğlu İbrâhim bin Hüseyin hükümdâr oldu. Önce Feryun’da, sonra da Semerkand’da hüküm süren Dördüncü İbrâhim Han, Nusretüddünyâ ved-dîn Kılıç Tavgaç Küç Arslan Han ünvanlarıyla Büyük Kağan oldu. Onun vefâtıyla yerine oğlu 1204’de Büyük Kağan oldu. Osman Han tedbirli bir insandı. Önce Karahıtaylara tâbi olmasına rağmen, Müslüman Gurluların Moğollar tarafından yok edilmesini engellemek için gayret sarf etti. Karahıtaylı saldırısına karşı Muhammed Harezmşâh ile iyi münâsebetler kurdu. Muhammed Harezmşâh’ın kızı ile evlenip, âdet olduğu için bir sene Harezm’de kaldı. 1211’de Semerkand’a dönen Osman Han, Karahıtayların gücünden çekinerek onlarla ittifak kurdu. Bu hareketi Muhammed Harezmşâh’ın Mâverâünnehir’i almasına sebeb oldu. Yakalanan Osman Han îdâm olundu(1212). Osman Hanın ölümü ile Batı Karahanlı Devleti sona erdi.
Fergana Kağanlığı
1141 yılında Batı Karahanlı Devleti, Karahıtayların istilâsına uğrayınca, Fergana’da merkezi Özkend olmak üzere müstakil bir Karahanlı Devleti kuruldu. İlk hükümdârı Gelâleddünyâ ved-dîn Hüseyin bin Hasan olup, Fergana kağanları, Türkçe Tuğrul Kara Hakan ünvânını taşırlardı. Ünvânlarında Türk kelimesi de kullanan Fergana Kağanlığı, 1211 veya 1212 senelerinde Muhammed Harezmşâh’ın tâbiiyetine girdi.
Karahanlı Devleti, daha ilk kuruluş yıllarında târihî Türk devlet idâresi geleneğine uygun olarak iki büyük idârî kısma bölündü. Bunlardan doğuda kalan kısmın başında hakan bulunur ve her türlü idârî selâhiyeti elinde bulundururdu. Batı kısmını ise hakanın hükümrânlığı altında, aynı âileden bir han ona bağlı olarak idâre ederdi. Karahanlı devlet teşkilâtında bu büyük ve ortak kağanın yanında hânedâna mensup dört alt kağan ile altı hükümdâr vekili vardı. Rütbeler kademe kademe yükselme esâsına göreydi. Her rütbenin değişebilen ünvanları olurdu. Türkçe ünvânların değişmesine rağmen, İslâmî ünvânlar değişmezdi. Hükümdâr vekilleri İrken, Sagun, İnanç ünvânlarını taşırlardı. Hükümdârların yanında “yuğruş” denilen bakanlar kurulu bulunurdu. Yüksek devlet memuriyetlerinde, baş kumandana “subaşı”, mâliye bakanına “ağıcı”, saray hâcibine “tayangu” veya “bitikçi” denirdi.
Karahanlılarda ordu: Selçuklularda olduğu gibi başlıca dört ana bölümden meydana gelirdi. Bunlar, saray muhâfızları, hassa ordusu, hânedân mensupları ile vâlilerin ve diğer devlet adamlarının kuvvetleri, devlete bağlı Türk teşekküllerine mensup kuvvetlerdi.
Kültür ve medeniyet
Türk an’anesine göre kurulan Karahanlı Devleti, 10. asırda İslâmiyeti kabûlüyle, ilk İslâmî Türk eserleri meydana getirdiler. Hakanî Türkleri adını taşıyan Karahanlılar, Türklerin millî kültür ve sanat an’anesini ve istidâdının kuvvetli husûsiyetlerini bütünüyle İslâma adayıp, bu ilham ile yeni bir üslûbun kurucusu oldular. Karahanlı hükümdârlarının ilme hayranlığı, âlimlere hürmetkârlığı ve onları korumaları netîcesinde Türkistan, Mâverâünnehir şehirleri birer medeniyet, kültür beşiği hâline geldi. Doğu Karahanlılar devrinde Balasagunlu Yûsuf Hâs Hâcib Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmûd, Dîvânü Lugât-it-Türk, İmâm-ı Ebü’l-Fütûh Abdülgafür Târih-i Kaşgâr adı ile, Türk dili, edebiyâtı, kültürü ve târihi için çok mühim eserler yazdılar.
Büyük İslâm hukukçu ve âlimleri Karahanlılar zamânında yetişti. Bunlardan bâzıları şunlardır: Burhâneddîn Mergınânî, Şems-ül-Eimme Serahsî, Şems-ül-Eimme Hulvânî, Ebû Zeyd Debbûsî, Fahr-ül-İslâm Pezdevî, Sadrüşşehîd, Kâşânî, Ömer Nesefî, Sirâcüddîn Üşî.
Şâh-i Türkistan denilen Ahmed Yesevî hazretleriislâm dîninin göçebe Türkler arasında yayılmasına hizmet etmiş olup bugün bile; Rusya, Bulgaristan, Çin ve İran’daki Türklerin Türklüklerini veİslâmlıklarını muhâfaza etmelerinde tesiri vardır.
Türklerin şehir hayâtına geçişi Karahanlılar devrinde başladığından, şehircilik ve mesken mîmârisi gelişti. Buhârâ, Fergana, Merv, Semerkand, Tirmiz ve Ürgenç’te birçok mîmârî eser yapıldı. Türkistan’da ağaç ve taş az olduğundan Karahanlılar, eserlerini umûmiyetle kerpiç ve tuğladan yaparlardı. Mescit ve hayır külliyeleri çok yaygındır. Çok kubbeli mescitlerin sütunları tahtadan, yuvarlak veya çok köşeli; minâreler ise pişmiş tuğladan yapılırdı. Kerpiç ve tuğladan köşe pâyeli, yazı şeritli, örgülü eserler yapıldı. Duvarları çiğ tuğladan örülüp, üstü tezyin edilip, kaymak taşı sıvası ile veya çeşitli şekillerde kesilmiş süslü, oymalı, kabartmalı, çizgili kiremitler ile kaplanıyordu. Cilâlı ve sırlı tuğla ve cam tezyinâtın getirdiği koyu mâvi ve yeşil renkler ve parlak satıhlar Karahanlı eserlerinin husûsiyetleridir. Saraylar, arklı ve havuzlu bahçeler ve korular içinde yapılırdı. Karahanlılar devrinde mescit, câmi, türbe, külliye, kervansaray, saray, kale, köprü, hamam yapılmıştır. Câmilerin sâdece minâreleri günümüze ulaşabilmiştir. Türk hat sanatı Karahanlılar ile başladı. Kûfi, sülüs, celî gibi yazı türleri ile Kur’ân-ı kerîm ve hadîs kitapları îtinâ ile yazılıp, saklandı.
Rehber Ansiklopedisi