Karlı İli Mehmed Bey Camii-Külliyesi Tarihi, Mimari, Hakkında Bilgi

Karlı İli Mehmed Bey Külliyesi. Üsküp’le XV. yüzyılın sonlarına ait külliye.

Üsküp’ün güneybatısında Gazi Menteş mahallesinde Fâtih Sultan Mehmed Köprüsü’nün (Taş Köprü) batı yanında yer al­maktaydı. Külliyeyi oluşturan cami, tür­be, imaret ve medrese 192B yılında yıktı­rılmış olup arsasına orduevi ve posta bi­nası yapılmıştır. Banisi olan Mehmed Bey hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, II. Bayezid’in kızlarından birinin oğlu olduğu tahmin edilmektedir.

Kaynaklarda Karlı-ili Beyi Mehmed Bey, Karlı-ili oğlu Mehmed Bey, Karlı-ili Meh­med Paşa ve Karlizâde gibi unvanlarla zik­redilmektedir. Külliyeye ait vak­fiye mevcut değildir.

Cami. Eski fotoğraflara ve tarihî bel­gelere göre mihraba dik uzanan üç nefli cami, dikdörtgen planlı bir harimle bu­nun kuzeyinde yer alan beş bölümlü son cemaat yerinden meydana gelmektedir. Batı duvarı bünyesinde yer alan minare­sinin burmalı bir görünüme sahip olması sebebiyle halk arasında Burmalı Cami ola­rak da anılmaktadır. Bir sıra düzgün kes­me taş ve iki sıra tuğlanın almaşık olarak uygulanmasıyla inşa edilen yapıda taşlar dikine tuğlalarla kuşatılmıştır. Örtü siste­mi olarak harimde tekne tonoz, son ce­maat yerinde ise kubbe kullanılmıştır. Eserin doğu ve batı cephelerinde alt ve üst seviyelerde ikişerden dört, güney cep­hede altta iki, üstte üç, kuzey cephede kapının üstünde ve iki yanında birer pen­cere vardır. Üst sıra pencereleri sivri ke­merli olup ahşap lentoludur. Alt taraftaki pencereler düz lentolu ve taş sövelidir. Açıklıkların lentolan üzerinde sağır alınlıkîı sivri formda çifte tahfif kemeri bulun­maktadır. Kemerler taş ve tuğlanın alter­natif biçimde istifiyle örülmüştür. Beden duvarları testere dişi iki sıra tuğla saçak­la nihayetlenmekte olup doğuda ve batı­da üçer, güneyde ise iki çörten mevcuttur.

Yapının kuzeyinde yer alan beş bölümlü son cemaat yeri, silindirik gövdeli mer­mer sütunlara mukarnaslı başlıklar vası­tasıyla oturan sivri kemerlerle dışarıya açılmaktadır. Bu kemerlerde iki sıra tuğla ve bir sıra düzgün kesme taşın dikey is­tifiyle iki renkli örgü etkisi sağlanmıştır. Pandantiflerle geçişi temin edilen kubbe­ler dıştan sekizgen kasnaklara oturmak­tadır. Son cemaatyerinin üç cephesi de üstten taştan bir sıra silmeyle sınırlandı­rılmıştır. Kemerler arasında kalan kısım­lar cephelerde olduğu gibi taş ve tuğla­ların almaşık olarak kullanılmasıyla örül­müştür. Düzgün kesme taş döşeli son ce­maat mahallinin yan bölümleri orta kıs­ma göre daha yüksek tutulmuş olup ek­sende kapı yer almaktadır. Bu kapı üze­rinde olması gereken ve camiyle birlikte ortadan kalkan üç satırlık Arapça celî ne­sih kitabesine göre Mehmed Bey tarafın­dan yaptırılan caminin inşası 900 yılının Zilhicce ayında (Eylül 1495) tamamlan­mıştır. Elezovic ve Bogoevic tarafından hatalı okunan kitabe vaktiyle Üsküp’te Kur­şunlu Han’da bulunuyordu. Bugün Üsküp Arkeoloji Müzesi’nde olduğu ileri sü­rülen kitabe yapılan araştırmalarda bu­lunamamıştır.

Harimin mimarisi hakkında bilgi vere­cek herhangi bir fotoğraf, çizim veya ya­zılı belge bulunmamaktadır. Bu sebeple caminin harimiyle ilgili düşünceler dış görünüşe ait fotoğraflara dayanmakta­dır. Mihraba dik uzanan üç nefli harım üç sıra tekne tonozla örtülmüştür. Harimin güney-kuzeyyönünde iki sıra halinde atıl­mış kare veya dikdörtgen planlı, dört ve­ya altı ayakla üç nefe ayrıldığı düşünüle­bilir. Bu ayaklar birbirine dört yandan atılmış kemerlerle bağlanmış olmalıdır. Caminin mihrap, minber, vaaz kürsüsü ve mahfiliyle diğer özellikleri hususunda da herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Binanın batı cephesinde, son cemaat yeriyle harimin birleştiği yerde bulunan kesme taştan yapılmış minare duvarın üstünden yükselmektedir. Harimin ku­zeybatı köşesindeki bir kapıyla ulaşılan minare kare planlı, kısa kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Profilli bir silme ile sona eren kaidenin üzerinde yukarıya doğru daralan küp şeklindeki baklavalı pabuç vasıtasıyla gövdeye geçilmektedir. Gövdenin başlangıcında ve nihayetinde taştan kaval silme biçiminde birer bilezik yer almaktadır. Ters olarak devam eden taştan burmalı çubuklu bir yapıya sahip gövdenin bitiminde bulunan şerefede mermerden yapılmış İşlemesiz bir korku­luk vardır. Minarenin şerefeden yukarısı­nın bilinmeyen bir tarihte yıkıldığı ve da­ha sonra yeniden yaptırıldığı, şerefeye ka­dar olan kısımla yukarısı arasındaki mima­ri ve inşaî farklılıklardan anlaşılmaktadır.

Gerek örtü sistemi gerekse mimarisiy­le cami Üsküp ve Balkanlar ile Anadolu Türk mimarisi için nâdir bir eserdir. Eş­siz denilebilecek bir uygulama olan tonoz örtünün binanın ilk yapısından mı yoksa bir onarımdan mı kaldığı hususunda ke­sin bir yargıya varılamamıştır. Bu haliyle yapı Osmanlı mimarisinde pek görülme­yen bir kuruluşa sahiptir. Burada olduğu gibi dikine yönelen neflerle bölünmüş ha-rimleri bulunan camilere Anadolu Selçuk­lu ve erken Osmanlı devrinde rastlanmak­tadır. Caminin yapılışından itibaren ge­çirdiği onarımlar ve mâruz kaldığı tahri­bat hakkında da bilgi yoktur.

Türbe. Mehmed Bey’in camiye yakın bir yerde olması gereken türbesi hakkın­da bir kayda rastlanmamışsa da İ. Aydın Yüksel’in belirttiğine göre caminin kıble tarafındaki sivri külâhlı ve altı köşeli türbenin Meh­med Bey’e ait olma ihtimali vardır ve söz konusu türbe eski bir resimde görülmek­tedir. Semavi Eyice de türbeyi baniye nisbet etmekte­dir. Ancak kurşun­la örtülü olan bu türbenin bazı araştırmacılar tarafından Hümâşah Sultan’a ait ol­duğu ileri sürülmekte ve Mehmed Bey’in kabrinin cami avlusundaki kabristanda bulunduğu bildirilmeKtedir. Türk mima­risi için nâdir bir eser olan türbe, özellikle örtü sistemiyle Osmanlı mimarisinin Ana­dolu ve Balkanlardaki örneklerinden ta­mamen ayrılmaktadır Türbe camiden bir yıl önce (1924) ortadan kaldırılmıştır.

Medrese. Karlı-ili Beyi Mehmed Bey Medresesi 1314 (1896) tarihli Kosova Vi­lâyeti Sâînâmesfnde isim olarak zikre­dilmiştir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde Üsküp’te en meşhur altı medrese arasında Karlızâde Medre­sesi de yer almaktadır. Medrese büyük bir ihtimalle caminin yanında bulunuyordu.

İmaret. L. K. Bogoevic’in verdiği bilgi­lerden cami yanında bir imaretin bulun­duğu ve külliyenin bütün yapıları yıktırıldığında bunun da aynı akıbete mâruz kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak Bogoevic tarafından imaret yanlışlıkla Karlızâde Kervansarayı olarak zikredilmektedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski